Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/2011 E. 2023/1331 K. 29.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2011
KARAR NO : 2023/1331

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02.10.2018
NUMARASI : 2014/550 E. – 2018/985 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 29.09.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 29.09.2023

İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 02.10.2018 tarih 2014/550 E. – 2018/985 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, davalı …’ın, müvekkili şirketin eski muhasebecisi olduğunu, 11.07.2008 tarihli vekaletname ile müvekkili şirket adına akçeli işler yapabilmesi konusunda yetkilendirildiğini, ancak bu vekaletnamenin düzenlenmesinden önce 05.09.2007-01.07.2008 tarihleri arasında davalı …’ın müvekkili şirket yetkilerinin bilgisi ve rızası dışında şirket hesaplarından usulsüz olarak ve sahte imza ile yüklü miktarda para tahsil ettiğinin tespit edildiğini, vekaletnamesinin azilname düzenlenerek iptal edildiğini, davalı hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, davalının usulsüz olarak tahsil ettiği tutarın toplam 289.354,00 TL’ye ulaştığını, İzmir 6. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/2797 D.İş sayılı tespit raporunun bulunduğunu, davalı banka görevlilerinin bankacılık işlemleri sırasında kimlik doğrulama prosedürünü izleyerek ödeme yapmak durumunda olduklarını, bu nedenle müvekkilinin uğradığı maddi zarardan davalı bankanın da diğer davalı ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu iddia ederek, 27.05.2008 tarihli sahte ödeme talimatına istinaden aynı tarihte davalı bankaya devredilen … A.Ş. … Şubesi … numaralı hesaptan tahsil edilen 4.300,00-TL’nin usulsüz tahsilat tarihi olan 27/05/2008 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı … Bankası A.Ş. vekili, davalı …’ın uzun süre davacıya ait iş yerinde mali işlerden sorumlu ve bankacılık işlerini takip eden yetkili personel olarak çalıştığını ve davacı şirketin güvenini kazandığını, aynı güvenin müvekkili bankada da oluştuğunu, 2007 ve 2008 yılı hesap ekstresinde görülen yaklaşık 40 adet talimat ile para çekme, para yatırma, kredi çekme, çek tahsili, çek ödemesi gibi bankacılık işlemlerinin tamamına yakınının davalı … tarafından şirket yetkilisi … imzalı talimatlarla gerçekleştirildiğini, davalı tarafından getirilen yazılı talimat üzerindeki imzaların banka sistemindeki ve imza sirkülerindeki imzalar ile karşılaştırıldığını, imzası benzeyen şirket yetkisinin şube personeli tarafından aranarak teyit alındığını ve talimata adı yazılı davalının işlem öncesi kimlik kontrolünün yapıldığını, dava konusu 27/05/2008 tarihli, 4.300,00-TL bedelli tutarın davalı …’a ödenmesine dair talimat şubeye geldiğinde aynı şekilde kontrolün yapıldığını, imzanın örtüştüğünün belirlendiğini, ardından şube personeli … tarafından şirket yetkisinin sistemde kayıtlı telefonundan aranarak işlem ve imza teyidinin alındığını, buna ilişkin talimat üzerine ödemenin gerçekleştirildiğini, diğer işlemlerin de aynı şekilde yapıldığını, alınan teyitlerin bizzat işlemi yapan personelin tanıklığı ile ispat edileceğini, aradan 6 yıl geçtikten sonra bu iddiaların ileri sürülerek dava açılmasının iyi niyet kurallarıyla bağdaşmadığını, davacı şirketin yapılan işlemlere itiraz etmemesi ve ardından 11/07/2008 tarihinde tüm bankacılık işlemlerini yapması için davalı …’a noterden vekaletname vermesinin bu davalı tarafından yapılan tüm işlemlere icazet vermek anlamını taşıdığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, dava konusu 27.05.2008 tarihli talimatın davacı şirketin unvanını ve kaşesini içerdiği, kaşe üzerinde imzanın bulunduğu, … … Şube Müdürlüğü’ne hitaben yazılan bu talimat yazısında “şube nezdindeki … numaralı şirket hesabından 4.300,00-TL’nin …’a ödenmesi” hususunun yazılı olduğu, belgenin sol alt tarafında davalı …’ın isim ve imzasının bulunduğu, banka tarafından aynı tarihli dekontla 4.300,99 TL’nin davalı …’a ödendiği, İzmir 6. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/97 D.İş sayılı dosyasında davacı tarafın başvurusu üzerine tespit yapıldığı, bilirkişi raporunda davalının vekaletnameye dayanarak çektiği tutarlar ile şirket hesabından yapılan ödemeler, kullandırılan taksitli ticari kredi, hesaptan yapılan kredili ödemelerin ayrı ayrı belirlendiği, dava konusu 27.05.2008 tarihli, şirket kaşeli ve … imzalı talimata istinaden aynı tarihli dekontla davalı …’a ödenen 4.300,00 TL’nin de bilirkişi tarafından belirlendiği, hizmet nedeniyle güveni nedeniyle kötüye kullanmak suçundan dolayı davalı … hakkında İzmir 15. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2010/682 Esas sayılı dosyasında görülen bu dava sonucunda beraat kararı verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/34 Esas sayılı dosyasında davalı … hakkında bilişim sistemleri, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçundan açılan davada …’in müşteki olarak yer aldığı, iddianamede şüphelinin müştekinin imzasını taklit etmek suretiyle sahte olarak düzenlediği ödeme talimatları ile bankalardan para çektiği gerekçesine dayanıldığı, yargılama sonucunda atılı suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçeleriyle beraat kararı verildiği, kararın kesinleştiği, dava konusu 4.300,00 TL’nin İzmir 15. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2010/682 Esas sayılı dava dosyasında toplam zarar olduğu ileri sürülen ve şikayet konusu edilen 289.354,00 TL’nin içerisinde olduğu, bu ceza dosyasında davalı …’ın davacı şirkette çalıştığı dönemde zimmetine geçirdiği herhangi bir paranın bulunmadığı, aksine şirketten alacağı olduğunun belirlendiği, her iki ceza dosyasında da davalının şirketi zararlandırıcı işleminin olmadığının belirlenmiş olması karşısında davalı …’ın davacıyı zarara uğrattığı yönündeki iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, davalı …’ın müvekkili şirkette çalıştığı dönemde, işyerindeki çalışma süresi, gayreti, işe bağlılığı vb nedenlerle şirket yetkililerinin güvenini kazandığını ve 11.07.2008 tarihli vekaletname vasıtasıyla şirket adına akçeli işler yapabilmesi için yetkilendirildiğini, dava konusu usulsüz para çekme işlemlerinin bu vekaletname tarihinin öncesine tekabül ettiğini, usulsüz para çekme işlemlerinin sonradan tespit edildiğini, davalı …’ın 11.07.2008 tarihli vekaletname ile vekil tayin edilmeden önce 05.09.2007-01.07.2008 tarihleri arasında müvekkili şirket yetkililerinin bilgisi ve hilafına olmak üzere … Bankası AŞ (devredilen … AŞ) … Şubesi … no’lu hesaptan ufak meblağlar halinde kısım kısım paralar tahsil ettiğini, bu tutarın toplam 289.354,00 TL’ ye ulaştığını, dava konusu 4.300,00 TL’nin de 27.05.2008 tarihinde yapılmış olduğunu, davalının vekaletnamesi olmaksızın şirket yetkilisinin isim ve imzasını taklit ederek hesaplardan para çektiğini, ilk derece mahkemesince İzmir 15. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2010/682 Esas sayılı ve İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/34 Esas sayılı dava dosyalarında davalı … hakkında verilen beraat kararlarına dayanılarak davanın reddine karar verilmiş ise de, davalının eyleminin ceza hukuku anlamındaki sonuçları ile tazminat hukukuna ilişkin sorumluluğun farklı esaslara tabi olduğunu, TBK’nın 74. md uyarınca ceza yargılamasında verilen beraat hükmünün tazminat sorumluluğu bakımından hukuk mahkemesi hakimi yönünden bağlayıcılık teşkil etmeyeceğini, davalı …’ın hukuka aykırı eylemleri nedeniyle müvekkili şirketin uğradığı maddi zarardan davalı bankanın da müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, banka çalışanlarının ihmali ve ağır kusurlu fiilleri neticesinde müvekkili şirketin maddi zarara uğradığını belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, davacının şirket çalışanının imzasını taklit ederek davalı banka hesaplarından usulsüz para çektiği iddiasına dayalı olarak tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı şirket tarafından, davalı …’ın İzmir 24. Noterliği’nin 11.07.2008 tarihli 19544 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile bankacılık işlemleri konusunda yetkilendirildiği, yine İzmir 24. Noterliği’nin 19.09.2008 tarihli, 25800 yevmiye numaralı azilnamesi ile ise bu vekaletten azledildiği anlaşılmaktadır.
Davada, 11.07.2008 tarihli vekaletnamenin düzenlenmesinden önce 27.05.2008 tarihinde davalının davacı şirket yetkilisinin imzasını taklit ederek sahte ödeme talimatı ile (davalı bankaya devredilen) … A.Ş. … Şubesi’nde bulunan … numaralı hesaptan 4.300,00 TL’nin usulsüz olarak çekilerek davacı şirketin zarara uğratıldığı iddiasıyla, çekilen 4.300,00 TL’nin davalılardan tahsili istenmiştir.
Davalı … hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan İzmir 15. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2010/682 E. 2012/24 K. sayılı dosyasında açılan kamu davası sonucunda beraat kararı verildiği, kararın Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiği, bu davada yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda katılan şirkette çalışan sanığın şirkette çalıştığı dönem içinde zimmetine geçirdiği herhangi bir paranın saptanamadığı, aksine şirketten alacağı olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır. Yine davalı … hakkında İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/34 E. 2017/395 K. sayılı dosyasında bilişim sistemleri banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçundan kamu davası açıldığı, yargılama sonucunda davalı …’ın beraatine karar verildiği, kararın Bölge Adliye Mahkemesi denetiminden geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır.
6098 sayılı Borçlar Kanununun 74. maddesi hükmüne göre Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz. Dolayısıyla ceza mahkemesince verilen beraat kararı; kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacaktır. Ancak hemen belirtilmelidir ki, gerek öğretide gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşıyacaktır. Bu doğrultuda maddi vakıanın tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlayıcı olup ceza mahkemesince bir maddi vakıanın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. (Yargıtay HGK’nun 27.09.2018 tarih 2017/11-92 E. – 2018/1362 K. sayılı ilamı)
Somut olayda, davalı …’ın davacı şirkette çalıştığı dönemde vekaletnamesi bulunmamasına rağmen sahte imza kullanarak davalı bankadan çektiği paraları zimmetine geçirerek davacı şirketi zarara uğrattığı iddia olunmuşsa da, haksız fiilin gerçekleştiğinin kabulü için bir zararın bulunması gerekmekle, az yukarıda açıklanan ceza dosyalarında davalı …’ın zimmetine para geçirdiğinin saptanamadığı, aksine şirketten alacağı olduğunun tespit edildiği gözetildiğinde, tazminat koşullarının oluşmadığı anlaşılmıştır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatları uyarınca, davacı şirketin bankadaki hesaplarla işlem yapan davalı …’ın işlemlerinin çalışma yöntemi haline geldiği, akabinde davalıya bu işlemleri yapmak üzere vekaletname de verildiği dikkate alındığında, işlemlerin davacı tarafça benimsendiği sonucuna varılmakla (Yargıtay 11. HD 2018/5864 E. 2019/7118 K.; 2016/11709 E. 2018/5182 K.); Tarafların iddia ve savunmaları ile dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin doğru nitelendirilmesine, hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir hukuka aykırılık bulunmamakla, davacı tarafın istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü KÜ M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 269,85 TL’den peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 215,45 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.29.09.2023