Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/2007 E. 2023/1169 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2007
KARAR NO : 2023/1169

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13.07.2020
NUMARASI : 2019/464 E. 2020/375 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 14.09.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 14.09.2023

İzmir 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.07.2020 tarih 2019/464 E. 2020/375 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … A.Ş. ile davalı … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davacıların desteğinin davalıların maliki, sürücüsü ve ZMM sigortacısı olduğu aracın karıştığı trafik kazasında hayatını kaybettiğini, davacıların destekden yoksun kalma zararına uğradığını, belirterek; 200,00-TL destekden yoksun kalma tazminatı ile her bir davacı yönünden 30.000,00-TL olmak üzere 90.000,00TL manevi tazminatın, tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir
CEVAP : Davalı … A.Ş. vekili, davalının sigorta poliçesinden sorumluluğunun poliçe teminat limitleri ve kusur oranları ile sınırlı olduğunu, kusur ve zararın ispat edilmesi gerektiğini, manevi tazminatın poliçe kapsamı dışında kaldığını, defin ve cenaze giderlerine ilişkin delil sunulmadığını, dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülebileceğini, kusurun mütevefada olduğunu, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı …’nin maliki bulunduğu davalı … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile müteveffa …’e çarpması neticesinde …’ün kaza nedeniyle vefat ettiği, kazada araç sürücüsü …’in % 25 oranında tali kusurlu, müteveffa yaya …’ün % 75 oranında asli kusurlu olduğu, müteveffanın 64 yaşında olup aktif dönemini tamamladığı, 2016 yılından bu yana birlikte yaşadığı torunları … ve …’e destek olduğu, müteveffanın ölümü nedeni ile torunu …’ün 10.968,89-TL …’ün ise 21.017,47-TL DYK tazminatı alacağı bulunduğu, defin giderlerinin 400,00-TL olduğu, davacı … yönünden 20.000,00-TL tazminat, davacılar … ve … yönünden ayrı ayrı10.000,00-TL manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği, belirtilerek; davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı … A.Ş. ile davalı … tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı … A.Ş. vekili, kazaya karışanı aracın davalı tarafından zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları uyarınca karayolları zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında sigortalı olduğunu, davacılar yönünden destekten yoksun kalma şartlarının oluşmadığını, cenaze ve defin masraflarının ıspat edilemediğini, ATK kusur raporu alınması gerektiğini, hesap raporunun aktüerya uzmanı tarafından düzenlenmediğini, asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerektğini, davalının temerrüte düşürülmediğini, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı …, kusuru bulunmadığını, müteveffanın aniden yola çıkması nedeni ile kazanın meydan geldiğini, hükmedilen maddi ve manevi tazminatı ödeyecek gücü bulunmadığını, tazminatın sigorta şirketinden tahsil edilmesi gerektiğini, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, işletenin hukuki sorumluluğu ve ZMMS poliçesi kapsamında trafik kazası nedeni ile tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
1. Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. 85/1. ve 85/son maddeleri ile Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre trafik kazası nedeni ile davacıların oluşan destekten yoksun kalma zararından, sigorta şirketi ile işleten sıfatına haiz araç maliki ve sürücünün, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğu amirdir.(Yargıtay HGK’nun 15.6.2011 tarih ve 2011/17-142 E. – 2011/411 K., 17. HD’ nın 20/05/2013 tarih ve 2012/8984 E. – 2013/7276 K.)
3. Davalıların sorumluluğunun belirlenebilmesi için olayın oluşumunda tarafların mevcut kusur durumun tespiti önem arzeder. Bu kapsamda, dosyaya kazandırılan açıklamalı, ayrıntılı, denetime elverişli bilirkişi raporu ile olaya ilişkin belirlenen maddi olgular çerçevesinde, oluş şekline uygun düşecek biçimde, taraflara kusur atfını gerektiren sebeplerin somut olarak açıklanması suretiyle, kusur değerlendirilmesi yapılarak, sigortalı araç sürücüsü davalı …’in % 25 oranında tali, müteveffanın ise % 75 oranında asli kusurlu olduğunun tespitinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
4. Destekten yoksun kalma tazminat eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminattır.(Yargıtay İBK’nın 06.03.1978 tarih ve 1/3 ) Destekten yoksun kalma tazminatı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53/3. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar” şeklinde hükme bağlanmıştır. Görülmektedir ki destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse TBK’nın 53/3. (818 sayılı BK madde 45/II) maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. TBK’nın 53. (818 sayılı BK 45) maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde, destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür. Bununla birlikte, destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay HGK 21.04.1982 tarih ve 1979/4-1528 E. – 1982/412 K.)
5. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53.maddesinde cenaze giderlerinin de ölüm nedeniyle meydana gelen zararlardan olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle zarar sorumlusu, ölüm halinde yapılan cenaze giderlerinden de sorumludur. Cenaze giderleri; ölümle doğrudan doğruya ilgili bulunan ve ölenin dini ile sosyal ve ekonomik durumuna uygun giderlerden ibaret olup ölenin taşınması, yıkatılması, gömülmesi, mezarlık ücreti gibi giderleri kapsar. Davalılar meydana gelen trafik kazası sonucu oluşan gerçek defin gideri zararlarının tazmini ile sorumlu olup, davacı tarafın kendi milli değerlerine, yerel örf ve adetlerine göre yaptığı özel giderlerden sorumlu değildir. İlgili Belediye ya da müftülüklerden, murisin vefat ettiği tarihte cenaze için yer tahsisi, kefen, cenaze yıkama ve kazı bedelleri gibi zorunlu cenaze giderleri belirlenmek suretiyle makul, uygun miktarda cenaze ve defin giderine hükmedilmesi gerekir. ( Yargıtay 4. HD’nin 31.10.2022 tarih ve 2022/5544 E. – 2022/13431 K. )
6. 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi gereğince haksız bir eylem sonucunda zarara uğrayan kimse, uğradığı maddi ve manevi zararın ödetilmesini isteyebilir. Manevi tazminat, zarar görenin kişilik değerlerinde meydana gelen eksilmenin ( manevi zararın )giderilmesi, tazmin ve telafi edilmesidir. Esasen manevi tazminat, ne bir ceza, ne de gerçek manasında bir tazminattır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.(Yargıtay İBK 22/06/1966 tarih ve 1966/7 E. – 1966/7 K. sayılı ilamı) Olay nedeni ile davacıların manevi zarara uğrayacağı yadsınamaz bir gerçekliktir. Maddi zararda olduğu gibi manevi tazminatta kesin bir hesabın yapılması olanaksızdır. Bunun için tazminat miktarı, somut olayın özelliği, kusur durumu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak M.K.nun 4. maddesi uyarınca hakim tarafından takdir ve tayin edilir. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak gösterilmelidir. Bu itibarla, müteveffa mirasçıları davacıların, maruz kaldığı bu acı ve elem ile yaşadığı sıkıntılar nedeniyle oluşan manevi zararına karşılık, takdir edilen manevi tazminat anılan ilke ve esaslar çerçevesinde makuldür.
7. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmasına, kusurun olayın oluş şeklline ve dosya kapsamına uygun olarak tespit edilmesine, ölen ile destekten yoksun kalanlar arasında düzenli ve eylemli bir yardımın varılığının ispatlanmasına, destekden yoksun kalma tazminatı şartlarının oluşmasına, tazminatın asgari geçim indirimi eklenmemiş net asgari ücret üzerinden – hesaplanmasına, ölenin dini ile sosyal ve ekonomik durumu ile örtüşür miktarda cenaze ve defin giderine hükmedilmesine, maddi olaya uygun düşecek şekilde manevi tazminat takdirine, tarafların iddia ve savunmaları ile dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin doğru nitelendirilmesine, hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir hukuka aykırılık bulunmamakla, davalının istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … A.Ş. ile davalı …’in istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … A.Ş yönünden istinaf karar harcı olan 4.944,71-TL’den peşin alınan 1.236,17-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 3.708,54-TL harcın davalı … A.Ş’den alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … yönünden istinaf karar harcı olan 4.944,71-TL’den peşin alınan 247,25-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 4.697,46-TL harcın davalı …’den alınarak hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı … A.Ş. ile davalı …’in yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 14.09.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.