Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/197
KARAR NO : 2022/1714
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17.10.2019
NUMARASI : 2014/391 E. 2019/984 K.
BİRLEŞEN İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2010/705 E. SAYILI
DOSYASINDA;
ASIL DAVA KONUSU : Alacak – Manevi Tazminat
BİRLEŞEN DAVA KONUSU: Maddi-Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 24.11.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 24.11.2022
Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 17.10.2019 gün ve 2014/391 E. 2019/984 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacılar, asli müdahiller ile davalılar … ve … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye hakim … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
ASIL DAVA : Davacı vekili, davalı nezdindeki poliçenin bilgisi ve rızası dışında iptal edildiğini, iptale ilişkin imza ve yazının kendisine ait olmayıp davalı…’a ait olduğunu, poliçenin iptali işleminin batıl olduğunu, belirterek, davalının yaşam sigortasının devam ettirildiğinin hüküm altına alınmasına, 25.000.00-TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ASIL DAVADA CEVAP : Davalı… vekili, sigorta poliçesinin davacın isteği ile sonlandırıIdığını, iştira bedelinin davacının banka hesabına yatırıldığını, davacının bilgi, istek ve rızası dışında hiçbir belgeye imza atmadığını, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
… A.Ş. vekili, 25.05.1990 başlangıç tarihli yaşam sigortası poliçesinin 25.05.2009 tarihinde davacının 70 yaşına ulaşmış olması nedeniyle kendilerine ulaşan süre sonu kapatma talebi dikkate alınarak sona erdirildiğini, iştira bedelinin 26.05.2009 tarihinde davacının … Kemeraltı şubesindeki hesabına gönderildiğini, usul ve yasaya aykırı bir işlem olmadığını, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA : Davacı vekili, davalı… ile davalı …’in işbirliği yaparak davacının imzasının taklit edildiğini, 01.02.2007 tarihinden itibaren davacının vadeli ve vadesiz hesaplarından para çektiklerini, sahte hesap cüzdanı düzenlendiğini, kredi katı çıkartıklarını, davalı banka müdürü…’ın davacıyı ikna ederek bankanın sorumluluğunun olmadığına ilişkin ibraname aldığını, davacının bilgisi olmadan çıkarılan kredi kartlarının davalı… veya davalı …’ e teslim edildiğini, kredi kartları ile işlemler yapıldığını, kredi kartlarının ödenmediğini araştırmayan banka müdürü… ile hesaplarındaki parayı saklamakla görevli banka tüzel kişiliğinin sorumlu olduğunu, ibranamenin geçersiz olduğunu, zarara uğradığını belirterek; 75.000,00-TL manevi tazminatın ve fazlaya İlişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 50.000,00-TL maddi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asli Müdahiller vekili, davanın açıldığı tarihte asli müdahillerin yaşlarının küçüklüğü nedeni ile velayet altında bulundukları dönemde şahsi ve serbest malları olan bankadaki vadeli paranın velilerinin izni ve muvafakati olmaksızın davalı banka çalışanı … ile davalılar… ve …’ in işbirliği ile yok edildiğini, … sayılı hesapta bulunan, 108.000,00- TL olan vadeli mevduatın asli müdahillere ait olduğunu, davacının bu mevduat üzerinde tek taraflı bir tasarruf yetkisinin bulunmadığını, davacının hesabın bozulmaması yönündeki talimatına rağmen faiz getiren bu hesaptaki paranın bugüne getirileri ile beraber asli müdahillere ait olduğunu, belirterek; fazlaya İlişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 30.000-TL’nin dava tarihinden işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesi talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA CEVAP : Davalı… vekili, davacının bankalarla ilgili tercihi kendisinin yaptığını, hesabı kapatmak konusundaki talimatları davacının verdiğini, hesap nakilleri ve işlemlerinin davacı ve …’in görüşmeleri sonucu belirlendiğini, hesap açılış ve kapanışların tümününün davacının yaptığını, hesapları davacının kullandığını, davacının bilgisi dışında kendisinin hiçbir belgeye imza atmadığını, davacının kendi adına vekaletname de verdiğini, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı… vekili, davalının 24.05.2005 tarihinden itibaren Karabağlar şubesinde, 01.06.2007 tarihinden itibaren Karşıyaka şubesinde 01.04.2009 tarihinden itibaren Kemeraltı şubesinde müdür olarak görev yaptığını, davacı adına 20.10.2008 tarihinde KMH tanımlandığını, 6 adet kredi kartı olduğunu, 4 tanesinin davacıya verildiğini, 2 tanesinin eşine teslim edildiğini, şifre tanımlamasının davacının sesi ile yapıldığını, davacının İddia ettiği olayların davalının görev süresinden önce gerçekleştiğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, sahte banka cüzdanının davalının çalıştığı banka ile ilgisinin olmadığını, davacının kandırıldığına ilişkin beyanının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, kredi kartlarının kuryeler aracılığı ile ilgilisine teslim edildiğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili, … Emeklilikten gelen paranın fona çevrildiğini, kredi kartlarıyla ilgili olarak İzmir 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/1482 Esas sayılı dosyasında davanın devam ettiğini, toplam 6 adet kredi kartının 4 adedinin bizzat davacıya, 2 adedinin davacı eşine teslim edildiğini, kredi kartları için hesaptan otomatik ödeme talimatı verildiğini ve talimatın … tarafından girildiğini, 07.02.2007 tarihinde davacı hesabına 92.165,00-TL giriş yapıldığını, 05.06.2007 tarihinde davacı talimatı ile 88.658,00-TL nakit çekildiğini, bu sürede paranın vadeli hesapta değerlendirildiği, davacı adına tanımlanan KMH hesabının kullanıldığını, davacının hesabını 29.09.2008 tarihinde bankalarına tekrar 60.259.96-TL olarak yatırıldığını, …’in … Bankasında çalıştığı dönemde hesaptan işlem yapılmaya devam edildiğini, paranın tekrar bankalarına gelmesinden sonra davacıya İnternet Bankacılığı işlemi tanımlandığını ve internet bankacılığı ile işlem yapıldığını, bunun dışında menkul kıymet işlemler işlemleri yapıldığını, … ve … adına velisi davacı tarafından 05.11.2004 tarihinde hesap açıldığını vc hesap açılış tarihinde davacı hesabından bu hesaba 50,000,00-TL aktarıldığını, daha sonraları da para aktarıldığını ve bu hesaptan … hesabına paralar gönderildiğini, davacının elindeki hesap cüzdanındaki ilk işlem gerçek olup sonraki işlemlerin sahte olduğunu, internet ile yapılan işlemlerde her işlem için davacının cep telefonuna SMS gönderildiğini, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, asıl dava yönünden; davalı…’ın davacının sekreteri olarak uzun yıllar yanında çalıştığı, bankalardaki tüm işlemlerininde davalı… tarafından takip edildiği, davacının imzalı talimatıyla dava konusu hayat sigortası poliçesinin sonlandırılarak hesaptaki bakiyenin davacı hesabına gönderildiği, bankanın davacının imzalı talimatına göre işlem yapması nedeniyle poliçenin iptali işleminin tekrar iptal edilerek poliçeye geçerlilik kazandırılmasının mümkün olmadığı, davacının hesabına yatırılan paradan haberdar olduktan sonra bankaya başvurarak bu hususta bilgi istediği, dolayısıyla paranın hesabında olduğunu gördüğü, diğer davalı… tarafından bu paranın alındığının ispatlanamadığı, manevi tazminat koşullarının oluşmadığı, birleşen dava yönünden ise; … Gıda Şubesi, … Kemeraltı şubesi ve … Karabağlar şubesinde bankacı olarak çalışan davalılardan …’in davalılardan… ile aralarında akrabalık bağı olduğu, davacının yazılı talimatı olmadan hesaplarından davalı … aracılığıyla bankalar tarafından davalı…’a ödeme yapıldığı, bu davalılar her ne kadar ceza mahkemesinde atılı suçlardan beraat etmiş iselerde beraat kararının hukuk mahkemesini bağlamayacağı, davalılar… ve …’in işbirliği içinde davacının bankalardaki hesaplarından toplam 57.042,49-TL para çektikleri, davacının bankaya ibraname imzalayarak vermesi ve hesap özetlerinin her bir sayfasının da davacı tarafından imzalanmış olması nedeniyle artık adı geçen davalıdan bir talepte bulunamayacağı, davalılar… ve …’e yönelik açılan maddi tazminat davasınında adı geçen davalıların davacıya karşı haksız bir eylemlerinin de ispat edilemediği, asli müdahillerin davası yönünden ise sadace davacı …’in vadesiz hesaplarından yapılan aktarımlar tespit edildiği, vadeli hesaplarla ilgili bir tespit yapılmadığı, manevi tazminat koşullarının oluşmadığı, davacının kişilik haklarının zedelenmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığı, belirterek; asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar, asli müdahiller ile davalılar… ve … tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacılar ve asli müdahiller vekili, birleşen davada red edilen maddi ve manevi tazminat talebi, asli müdahillerin tazminat talepleri yönünden istinaf talebinde bulunduklarını, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığı, itirazların dikkate alınmadığı, yeniden rapor alınması gerektiğini, teftiş raporlarında asli müdahillerin istikballerinin teminatını teşkil etmek üzere, henüz reşit olmadıkları dönemde, anne babaları tarafından müştereken yatırılan 100.000,00-TL birer aylık vadeli hesabın müfettiş raporunda belirtildiği üzere, KMH hesabından çekilen paraların zamanında ödenmemesi nedeniyle vade sonlarının beklendiği ve vade sonlarında bu vadeli hesaba gelen para ile yetmeyen kısmı için bu vadenin re’sen bozulduğu ve bu suretle buharlaştırıldığının tespit edildiğini, her ne kadar asli müdahillerin vadeli hesabında oluşacak faizin …’in vadesiz mevduatına aktarılması yönünde belge dosyaya ibraz edilmiş ise de TMK 352. Maddesi gereğince çocuk malları üzerinde, baba veya annenin tek başlarına bir tasarruf etme haklarının bulunmadığını, buna riayet edilmeyerek faizlerin hiç talep olmaksızın … adına açılan KMH hesabına aktarılarak oradan bir başkasının kullandığı kredi borcuna mahsup edilmesinde bankanın kusuru bulunduğunu, KMH kredisinin açılıp kullanılmasına ilişkin her hangi bir talep bulunmadığını, bankaların güven kurumu olduğunu, kendilerine tevdi edilen mevduatı korumaları gerektiğini, … ‘in bankayı ibrasının söz konusu olmadığını, hangi hesapta ne olduğu açıklanmadığını, Avukat olarak 40 yıla yakın bir süre görev yapan … aylarca konuşulması, dedikodu malzemesi olması nedeniyle manevi tazminat koşullarının oluştuğunu, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı… vekili, davalının ceza dava dosyası kapsamında yapılan yargılama neticesinde beraat ettiğini, kesinleşen ilamın bağlayıcı olduğunu, davacı tarafından verilen talimatla davalı tarafından pek çok belgeye imza atıldığını, taraflar arasında 21 yıl boyunca süren bir hizmet ilişkisi bulunduğunu, davacı …’in davaya konu ettiği hesaplarla ilgili olarak davalı bankaya ibraname verdiğini, ibranamenin tüm davalılara yönelik verildiğini, davalının davacının rızası dışında yapmış olduğu bir işlem bulunmadığı, uyuşmazlığa konu havalelerin ne şekilde gerçekleştirildiğine ilişkin bir inceleme yapılmadığını, bu havalelerin bankaya verilen talimatlarla gerçekleştirilmiş olup olmadığının, havaleler altındaki imzalarının sahte olup olmadığını konusunda bir tespit yapılmaksızın talimatların tümün sahte olduğunun kabulünün doğru olmadığını, imzalar sahte olsa da havalelerin büro giderleri vb karşılamak için yapılıp yapılmadığı konusunda da değerlendirme yapılmadığını, internet bankacılığı aracılığı ile yapılan havalelerin ise davacının bilgisi harincinde yapılmasının mümkün olmadığını, KMH sözleşmesi altındaki imzanın inlenemediğini, bilirkişi tarafından hesaptan yetkisiz kişinin para çekmesinin ardından hesaptan hesap sahibinin para çekmesi ve hesap sahibinin uzun süre yapılan işlemlere ses çıkarmaması halinde yetkisiz temsilcinin işlemlerine icazet verilmiş anlamına geldiği yolunda da tespitin değerlendirilmediğini, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili, bilirkişi raporunun 2. sayfasında tablo 2 de EFT işlemleri gösterildiğini, toplam tutarın 6.500-TL olduğunu, banka teftiş raporu ile tespit edildiği üzere başka bir şube tarafından usulsüz olarak yapılan 10.000-TL nakit çekim miktarından davalının sorumlu tutulduğunu, bilirkişi tarafından …’in imzası olmadan açılan KMH hesapları için …’in hesabından çekilen faizler iki ayrı şube olarak hesaplanmış ise de KMH hesabı için ıslak imzalı sözleşme nüshasının davalı … tarafından dosyaya sunulduğunu, bu hareketler nedeni ile davalının 3.753,65-TLlik faiz ve vergiden de sorumlu tutulmasının doğru olmadığını, davalının bankada pazarlama elemanı olarak çalıştığını, bankaca kendisine tahsis edilen bilgisayarda işlem yapma yetkisi olmadığını, belirlenen 23 adet işlemden sadece 3 tanesindinde davalının gördüm parafı olduğunu, davacı tarafından bankanın ibra edilmesi nedeniyle banka çalışanı olan davalınında ibra edildiğinin kabul edilmesi gerektiğini, davalının 2009 yılında eşinden boşanmış olması nedeni ile diğer davalı … ile akrabalık ilişkisinin de sona erdiğini, rapora yönelik itirazların dikkate alınmadığını, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili istinafa cevap dilekçesi ile istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
GEREKÇE : Asıl dava davacının davalı sigorta nezdindeki hayat sigorta poliçesinin iptalinin batıl olduğunun tespiti ile manevi tazminat, birleşen dava ise davalının banka hesaplarındaki usulsüz işlemler nedeni ile uğranılan zarara karşılık maddi ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle esas davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı, birleşen dava dosyası kapsamında davalı banka nezdindeki hesabından ve asli müdahiller için açılan vadeli hesaptan usülsüz işlemler yapıldığını, bilgisi ve rızası dışında kredi kartları çıkartıldığını, KMH hesabı açıldığını bu işlemler nedeniyle zarara uğratıldığını ileri sürmektedir.
Davacının ileri sürüdüğü iddialara ilişkin yürütülen soruşturma netticesinde davalılar … ve … hakkına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği, davacının bu karara yönelik itirazının red edildiği, davalılar … ve … hakkında İzmir 4.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2011/343 Esas sayılı kapsamında davacının hesaplarda bulunan paraları imzasını taklit ederek çektikleri, davacı adına kredi kartı çıkarıp kullanmak suretiyle zincirleme şekilde davacıyı dolandırdıkları iddialarıyla açılan dava neticesinde yapılan yargılamada ise davalı …’nun bir çok işlemi davalının talebi ile gerçekleştirdiği, somut bir olay belirtilmediği, kredi kartının bizzat davacıya teslim edildiği, davacının bankalardaki hesapları üzerinde bir çok otomatik ödemenin bulunduğu, bu ödemeler arasında kredi kartları ödemelerinin de mevcut olduğu, davalı …’nun davacının yanında çalıştığı süre içerisinde davacı tarafından kendisine verilen kredi kartını kullanarak davacının büro giderlerini karşıladığı, bu nedenle davalıların, davacının banka hesaplarını kendi yararlarına kullanarak menfaat elde etiklerine dair cezalandırılmalarına yeterli delil bulunmadığından ayrı ayrı beratlerine karar verilmiş, temyiz incelemesi üzerine onamasını müteakiben kararın 26.10.2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır
6098 sayılı Borçlar Kanununun 74. maddesi hükmüne göre Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz. Dolayısıyla ceza mahkemesince verilen beraat kararı; kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacaktır. Ancak hemen belirtilmelidir ki, gerek öğretide gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşıyacaktır. Bu doğrultuda maddi vakıanın tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlayıcı olup ceza mahkemesince bir maddi vakıanın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. (Yargıtay HGK’nun 27.09.2018 tarih 2017/11-92 E. – 2018/1362 K. sayılı ilamı)
Bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür (4491 sayılı Yasa ile değişik 4389 sayılı Bankalar Kanunu 10/4 ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 61. maddesi). “Mevduat”; ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. 818 sayılı BK’nın 306 ve 307. maddeleri, 6098 sayılı TBK’nın 386 ve 387. maddeleri uyarınca ödünç alan, akdin sonunda ödünç verilen parayı, eğer kararlaştırılmışsa faiziyle birlikte iadeye mecburdur. 818 sayılı BK’nın 472/1. maddesi, 6098 sayılı TBK’nın 570/1. maddesi uyarınca da “usulsüz tevdi” halinde paranın nef’i ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde, ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafik kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir. (Yargıtay 11. HDB’nın 20.02.2018 tarih ve 2016/7711 E. – 2018/1256 K. sayılı kararı). Birer güven kurumları olan bankalar, aldıkları mevduatları sahtecilere karşı özenle korumak zorundadırlar. Bu nedenle de hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. (Yargıtay 11. HDB’nın 19.11.2012 tarih 2011/12036 E, 2012/18600K sayılı kararı).
Davalı banka tarafından yapılan inceleme neticesinde düzenlenen 08.11.2010 tarihli raporda …’in biligisi dışında KMH ve kredi kartı tesis edildiği, talimatlarına ilişkin teyit almadan…’ın sözlü teyidine istinaden işlem yapıldığı, internet başvuru formunun gerekli kontrolleri yapılmadan teyit alınmadan işleme alınmak suretiyle internet bankacılığı tanımlandığı, KMH limiti kullanılarak müşterinin bilgisi dışında fon işlemleri gerçekleştirildiği, ileride işleme koymak üzere tarihsiz imzalı havale talimatları temin edildiği belirtilmiştir.
İstinafa konu birleşen dava dosyası kapsamında dosyaya kazandırılan bilirkişi raporu ile …’in banka hesap hareketleri üzerinde yapılan incelemede davacının hesabından davalı…’a yapılan havaleler nedeni ile davalılar … ve …’nun 57.042,49-TL alacaklı olduğu belirtilmiştir. Dosya kapsamından anlaşılacağı üzere davalı …’nun davacının yanında uzun süre çalışıyor olması nedeni ile taraflar arasındaki güven ilişkisine istinaden bir takım belgelere davacının bilgisi dahilinde davalı tarafından imza atıldığı sabittir. Davalı da savunmasında, bir kısımı belgelere davacının rızası ve bilgisi dahilinde imza attığını kabul etmekle birlikte havale talimatlarının bir kısmındaki imzaların davacıya ait olduğunu, bir kısımındakilerinin ise kendisine ait olsa bile büronun giderleri için yapıldığını savunmuş, diğer davalı … da kendisinin havale yapma yetkisi bulunmadığını, KMH sözleşmesine dair bir inceleme yapılmadığını belirtmiştir. Davalıların savunmalarında ileri sürdüğü bu hususlarda yeterli araştırma yapılmamış, KMH sözleşmesi ile havale talimatları altındaki imzaların kime ait olduğu incelenmemiş, yapılan havalelerin büro giderlerine ilişkin olağan havaleler mi olduğu netleştirilmemiş, davalı …’ın bankadaki pozisyonu, havale yapma yetkisi bulunup bulunmadığı, sorumlu tutulduğu havalelere ilişkin yaptığı bir işlem olup olmadığı, başka şubede işlem yapılıp yapılmadığı tam olarak tespit edilmemiştir. Yine davalı banka yönünden davalı banka teftiş raporunda belirtilen usulsülüklere ilişkin davacının yeterince bilgilenrilip bilgilendirilmediği, bu çervevede sunulan ibranamenin kapsamı ve içeriği itibariyle geçerli olup olmadığı, asli müdahliller lehine açılan hesap yönünden davacının talimat verme yetkisini bulunup bulunmadığı konuları da yeterince irdelenmemiştir. Davacının ne şekilde zarara uğratıldığının ve ileri sürülen iddiaların anlaşılabilmesi için yapılan işlemlerinin teknik olarak ne anlama geldiği hususunun açıklığa kavuşturulması gerekir. Bu itibarla her ne kadar İDM tarafın bilirkişi raporu benimsenerek davalıların sorumluğuna gidilmiş ise de tüm dosya kapsamına göre yapılan araştırma yetersiz olup eksik araştırma ile karar verilemez.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; İDM tarafından KMH sözleşmesi ile davacının hesabından davalı …’nun hesabına yapılan havaleler altındaki imzanın kime ait olduğu hususunda usulüne uygun şekilde imza incelemesi yaptırıldıktan sonra dosyanın bankacılık alanında uzman bilirkişi kuruluna tevdi edilerek, KMH sözleşmesinin davanın bilgisi ve rızası dahilinde açılıp açılmadığı, yine daha sonradan davacı tarafından yapılan işlemler ile hesabın benimsenip benimsenmediği, imzası davacıya ait çıkanlar yönünden davalıların bir sorumluluğu bulunup bulunmadığı, imzası davacıya ait çıkmayanlar yönünden ise yapılan havalelerin rutim makul büro giderlerine ilişkin olup olmadığı değerlendirlmek suretiyle davalıların sorumlu tutulup tutulamayacağı, davalı …’in bankadaki görevi gereğince havale yapma yetkisi olup olmadığı, söz konusu işlemler nedeni her hangi bir sorumluluğunun söz konusu olup olmadığı, anılan teftiş raporunda belirtilen her bir kalem usulsüzlükler nedeniyle davalıların sorumluluğuna gidilip gidilemeyeceği, bankanın güven kurumu olması ve aydınlatma yükümlüğü altında bulunması nedeni ile düzenlen ibranamenin bankayı sorumluluktan kurtarıp kurtarmayacağı, ibraname kapsamında davacı ile banka arasında yapılan işlemler nedeniyle bir mutabakata varılıp varılmadığının kabulünün mümkün olup olmadığı, asli müdahillere ilişkin hesap yönünden davacının tek başına işlem yapma yetkisine haiz olup olmadığı, davalıların sorumluluğunun söz konusu olup olmadığı hususlarında açıklamalı, ayrıntılı, denetime elverişli şekilde bilirkişi kurul raporunun dosyaya kazandırılarak oluşacak sonuca göre usuli kazanılmış haklar da gözetilerek karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacılar, asli müdahiller ile davalılar… ve …’in istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 17.10.2019 gün ve 2014/391 E. 2019/984 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 24.11.2022