Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1908 E. 2023/956 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1908
KARAR NO : 2023/956

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14.07.2020
NUMARASI : 2020/125 E. 2020/441 K.
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 22.06.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 22.06.2023

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 14.07.2020 gün ve 2020/125 E. 2020/441 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacılar vekili, davalı alacaklı Banka tarafından 01.03.2017 tarih 30.237,30-TL, 01.03.2017 tarih 28.574,43-TL, 02.03.2017 tarih 90.726,63-TL, 02.03.2017 tarih 62.066,04 TL ve 02.03.2017 tarih 77.184,69-TL bedelli beş adet genel kredi sözleşmelerine dayanılarak davacılar hakkında takip başlatıldığını, takibe konu sözleşmelerde davacıların imzalarının bulunmadığını, davacıların kefil olduğu genel kredi sözleşmesine konu borcun ödendiğini, taşınmazlar üzerindeki ipoteğklerin fek edildiğini, belirterek; davacıların davalıya borçlu olmakdıklarının tesptine, % 20 kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, banka tarafından yapılan iş ve işlemlerde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, her iki davacının da kredi sözleşmelerinde imzasının bulunduğunu, belirterek; davanın reddine % 20 icra inkar tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacılar … ve … ile davalı banka arasında 20.11.2013 tarihli 750.000,00-TL kefalet limitli bir sözleşmenin imzalandığı, davacıların bu sözleşmede müşterek borçlu ve müteselsil kefilliklerinin bulunduğu, takibe konu edilen kredi sözleşmelerinde kefillik imzalarının bulunmadığı, davacıların imzasının bulunmadığı 2015 tarihli sözleşmenin 31. maddesinde belirtilen daha önce akdedilmiş olan 2013 tarihli sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçasıdır ibaresinin davacıları kefil olarak sorumlu olmasına yeterli olmadığı, belirtilerek; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı davalı banka tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, bilirkişi tarafından davacılara ait banka kayıtları ve dosyaların yerinde incelemediğini, eksik ve sınırlı incelemeye dayalı raporun hükme esas alıanmaycağını, rapora yönelik itirazların karşılanmadığını, banka ile davacılar arasında imzalanan 2013 tarihli sözleşmenin hüküm ve sonuçları halen devam ettiğini, davacıların hesapları hala açık olduğunu, bankanın 2013 tarihli sözleşme ile açılan kredileri istediği skontlarda devam ettirme hakkı bulunduğunu, taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesindeki 31. maddesi gereğince bankanın hakklı olduğunu, banka aleyhine kötüniyetle takip yapıldığından bahisle kötüniyet tazminatına hükmedilmemesi gerektiğini, belirterek; kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacılar vekili istinafa cevap dilekçesinde davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, genel kredi sözleşmesi kapsamında menfi tespit istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
1. Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2. Banka yazı cevaplarından, davalı banka ile dava dışı asıl borçlu … arasında 29 sayı 20.11.2013 tarih ve 750.000,00-TL bedelli, 14 sayı 26.01.2015 tarih ve 600.000,00-TL bedelli iki adet genel kredi sözleşmesi düzenlendiği, davacıların bu sözleşmelerden 20.11.2013 tarihli 750.000,00-TL bedelli sözleşmeye müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla taraf olduğu, diğer sözleşmede davacıların imzasının bulunmadığı ve dava dışı borçluya çeşitli tarihlerde davaya konu 5 adet kredi kullandırıldığı anlaşılmaktadır.
3. Esasen taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava dışı boçluya çeşitli tarihlerde kullandırlan bu 5 adet kredinin davacıların kefil olarak imzalarının bulunduğu 20.11.2013 tarihli 750.000,00-TL bedelli sözleşme mi yoksa 26.01.2015 tarih ve 600.000,00-TL bedelli sözleşme mi kapsamında kaldığı noktasında toplanmaktadır. Zira, davacılar, kefil olarak imzalarının bulunduğu 20.11.2013 tarihli 750.000,00-TL bedelli sözleşmeye konu borcun ödendiğini, sözleşme kapsamında verilen ipoteklerin fek edildiğini ileri sürmekte davalı ise söz konusu kredi hesabının açık olduğunu, davacıların her iki sözleşmeyede müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla taraf olduğunu savunmaktadır.
4. Dosya kazandırlan billirkişi raporu ile davacıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla taraf olduğu 29 sayı 20.11.2013 tarih ve 750.000,00-TL bedelli kredinin kapatıldığını, takibe konu kredilerin 26.01.2015 tarih ve 600.000,00-TL bedelli kredilerden sonra kullandırılmış olması nedeni ile dayanğının 26.01.2015 tarih ve 600.000,00-TL bedelli kredi olduğu belirtilmiştir.
5. Mahkemece bilirkişi incelemesine başvurulduğunda; raporun, olayın özelliklerine ve uyuşmazlığın çeşidine göre yapılması gerekli olan inceleme ve değerlendirmeleri içermesi, raporda hâkimin uyuşmazlığı çözmesi için gerekli olan tüm özel ve teknik bilgilere ve açıklamalara usulünce yer vermesi, tarafların iddia, savunma ve itirazlarını gerekçeleriyle ve olayın teknik özellikleriyle tartışması, bu tartışmanın da denetime elverişli olması gerekmektedir. Bilirkişi raporunun teknik özellikleri taşımaması, denetime elverişli olmaması, mevcut bilirkişi raporları ile çelişki oluşturması ya da verilen bilgilere göre somut olayın özellikleri ve var olan teknik verilere göre kendi içinde çelişki oluşturur tarzda olması hâlinde söz konusu rapor hükme esas alınamayacaktır. Hâkim bu durumda, davayı aydınlatma yükümlülüğünün de bir gereği olarak, eksiklik veya belirsizliğin ya da çelişkilerin giderilmesi ve gerçeğin ortaya çıkarılması için bilirkişiden ek rapor almalı ya da yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırmalıdır.
6. Bu çerçevede; dosyaya kazandırılan bilirkişi raporu hükme esas alınmış ise de davacıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla taraf olduğu 20.11.2013 tarih ve 750.000,00-TL bedelli kredi borcunun kapatıldığı, davacıların bu kredi nedeni ile borcunun sona erdiği hususarında raporda dayanak hesapları gösterir denetime elverişli şekilde yeterli açıklamaya yer verilmediği gibi borcun sonlandığına karine teşkil eden davacının söz konusu krediler nedeni ile verilen ipoteklerin fek edildiği yönündeki iddiasın da üzerinde durulmadığı, buna ilişkin banka kayıtlarının incelenmediği, davaya konu kredilerin hangi genel kredi sözleşmesine bağlı hesap ile bağlantılı olarak kullandırıldığının banka kayıtlarına dayandırılarak net olarak açıklanmadığının anlaşılması karşısında bilirkişi raporu yetersiz olup davalının sorumluluğunun tespiti konusunda yapılan araştırma eksiktir. Eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulamaz.
7. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; İDM tarafından, takibe konu krediler ile dava dışı …’in kullandığı anılan genel kredi sözleşmelerine ilişkin tüm kayıtlar ile davacının dayandığı ipotek fek belgeleri getirtilerek, dosyanın yeniden bilirkişine tevdi ile gerekiyorsa yerinde inceleme yetkiside verilerek banka kayıtları üzerinde inceleme yapılması suretiyle, takibe konu kredilerin ayrı bir sözleşmeye konu olacak şekilde mi yoksa bir genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan krediler olup olmadığı, genel kredi sözleşmesi kapsamında ise hangi genel kredi sözleşmesi kapsamında kulandırıldığı, davacıların kefil olduğu krediye konu borcun ödenip ödenip ödenmediği, bu kredinin kapatılıp kapatılmadığı tespit edilmek suretiyle davacıların takip kapsamında sorumluluklarını gösterir açıklamalı, ayrıntılı, denetime elverişli ek bilirkişi raporu alınarak, varsa rapora yönelik itirazlarda giderilerek oluşacak sonuca göre usuli kazanılmış haklar da gözetilerek takip talebinde yer alan asıl alacak, işlemiş faiz, vs kalemlerin her biri yönünden davacının borçlu olmadığı alacak miktarının tespiti ile infaza elverişli şekilde karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
8. Kabule göre de; İİK’nun 72/5. maddesi gereğince itirazın iptali davasında davacı lehine tazminatına hükmedilebilmesi için alacaklı davacının takibinde haksız ve kötüniyetli olduğunun kanıtlanması gerekir. Alacaklının kötüniyetli sayılabilmesi için haksız olduğunu bildiği yada bilmesi gerektiği halde icra takibine girişmiş olması aranır. Davalı bankanın takibe dayanak olarak 26.01.2015 tarihli sözleşme ile birlikte davacıların kefil olarak imzalarının bulunduğu 20.11.2013 tarihli sözleşmeye dayanmış olması ve 2015 tarihli sözleşmenin 31. maddesinde bu sözleşmenein daha önce akdedilmiş olan 2013 tarihli sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçasıdır ibaresinin yer verilmesi, ve bu durumun yoruma açık olup yargılamayı gerektirmesi karşısında, davacı tarafından sunulan deliller bankanın takip tarihi itibariyle davacıların kefil sıfatını taşımadıklarını bile bile, kötüniyetle takip başlatıldığının ispatına yeterli değildir. ( Yargıtay 11. HD’nin 29.01.2022 tarih ve 2022/3350 E. – 2022/6164 K. )

Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 14.07.2020 gün ve 2020/125 E. 2020/441 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
5-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 22.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.