Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1849 E. 2023/927 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1849
KARAR NO : 2023/927

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11.03.2020
NUMARASI : 2015/1126 E. 2020/207 K.
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 15.06.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 15.06.2023

İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.03.2020 tarih 2015/1126 E. 2020/207 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davacı hakkında davaya konu 15/04/2013 tanzim ve 15/06/2015 vade tarihli 175.000,00-TL bedelli senede dayanılarak ihtiyati haciz kararı alındığını, davacının hiç bir kişi veya kuruma borcu olmadığını, lehtarın davacının eski personeli … olduğunu, davacıya ait imzanın taklit edilerek sahte senet tanzim edildiğini, senedin …’nun cirosu ile … ve son hamil …’geçtiğini, sahte senedi tanzim eden ilgililer ve sorumlular hakkında şikayetçi olduklarını, asıl icra takibine geçmeden ihtiyati haciz talebinden vazgeçildiğini, icra dosyasının takipsizlik nedeniyle kapatıldığını, ancak aynı senetle ilgili olarak yeniden işlem yapılabileceğini, imza davacıya ait olsa bile sendin sonradan doldurulduğunu, belirterek; davaya konu senet nedeniyle borçlu olmadığın tespiti ile % 40 icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline, karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, senet üzerindeki imzanın davacının eli ürünü olduğu, senet metninin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunun ve böylece senet karşısında borçlu olunmadığının yazılı delille kanıtlanması gerektiği, senetteki borçlu imzaları ile senet metin yazılarının benzer fiziki evsafta bir kalem ile düzenlenmiş olduğu belirtildiğinden ve mürekkeplerde yazı yaşı tayinine yarayan ve halen kullanılagelen bilimsel bir yöntem bulunmadığından bahisle senette yer alan yazıların yaşı hususunda zaman birimleri açısından bir tespite gidilemediğinden talimat mahkemesi vasıtasıyla bilirkişi heyetinden aldırılan kök ve ek raporda beyan edilen hususlara itibar edilmediği, davacının yazılı delil sunamadığı gibi dava dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayanmadığı soruşturma dosyasında da davalılar hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, davacının davalılara borçlu olmadığını usulüne uygun delillerle kanıtlayamadığı, belirtilerek; davasının reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, davalılardan …’nun davalının yanında uzun süreli sigortalı çalışan muhasebecisi olduğunu, davacının 2010 yılında mali sıkıntılar yaşayınca … vasıtası ile cirantalardan olan … gibi tefecilerden senet karşılığı para aldığını, dava konusu senedin …’ na 2010 yıllarında para bulması için imzalı ama boş olarak verilen senetlerden olduğunu, 2011 yılı içerisinde davacının tüm borçlarını kapattığını, senetleri geri alıp alacaklıları ile ibralaştığını, … ile aralarında hiçbir borç bulunmadığına dair evrak imzalandığını,15.04.2013 tanzim 15.06.2015 vade tarihli senet ilk ciranta … olmak üzere sırasıyla … ve … silsilesiyle icraya konulduğunu, imzaların davacıya ait olduğunun ortaya çıktığını, talimat mahkemesi aracılığı ile alınan ek ve kök rapor kapsamından borçlu imzasının önceden atılı olduğu belgeye arka yüzdeki cironto yazılarının ve ön yüzde ilişkilendirilen yazı mürekkeplerinin sonradan oluşturulduğu hususu ve kanaatini oluştuğunun belirtildiğini, Adli Tıp Kurumu tarafından yazı ve imza yaşı incelemesi yapılamamasının başka hiçbir kurum tarafından da bunun yapılamayacağı anlamını taşımadığını, talimat mahkemesi aracılığı ile alınan rapora itibar edilmesi gerektiğini, benzer nitelikte bir çok senetdin icraya konulduğunu, imza sahteciliği yönünden bir çok yerde ceza davaları ikame edildiğini, davacı ve davalıların ticari defterleri üzerinde inceleme yapılması gerektiğini, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, bono dayalı takip dosyası kapsamında menfi tespit istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
1. Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2. Davanın konusunun, keşidecisi …, lehtarı …, cirantası … ve hamili … olan 175.000,00-TL bedelli, nakten kaydı bulunan, 15.04.2013 tanzim ve 15/06/2015 ödeme tarihli senet olduğu sabittir.
3. Davacı takibe konu senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığını, senedin borç para almak üzere boş olarak verildiğini, bilgisi ve rızası dışında sonradan doldurulduğunu ileri sürmüştür. Dosyaya kazandırılan adli tıp raporları ile davaya konu senet altındaki imzanın davacıya ait olduğu, imza / yazı yaşı tayinine yarayan ve halen kullanılagelen bilimsel bir yöntem bulunmadığından davaya konu senet üzerindeki yazıların yaşı hususunda bir tespit yapılamayacağı belirtilmiş, talimat mahkemesi aracılığı ile alınan kök raporda belgenin aynı formülasyonda kalemle ve aynı zamanda oluştuğu ek raporda ise borçlu imzasının önceden atılı olduğu belgeye, arka yüzündeki ciranta yazılarının ve ön yüzünde ilişkilendirilen yazı mürekkeplerinin sonradan oluşturulduğu belirtilmiştir.
4. Menfi tespit davalarında ispat yükü kural olarak alacaklıdadır. Ancak, kambiyo senetleri soyut borç ikrarını içeren senetlerdir. Kambiyo senetlerinde soyutluk prensibinin en önemli işlevi ispat açısından kendisini gösterir. Buna göre, bir kambiyo senediyle borç altına giren kimse, borçlu olmadığını iddia ediyor ise bu hususu ispat etmekle yükümlüdür. Bu nedenle kambiyo senedi uyarınca açılan menfi tespit davasında ispat külfeti davacı borçluya düşer.
5. 6102 sayılı TTK’nın 778/2-f maddesi yollamasıyla bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanunun 680. maddesi gereğince, bononun keşideci tarafından bazı unsurları eksik olarak düzenlenmesi ve bu eksikliklerin bonoyu elinde bulunduran kişi tarafından doldurulması mümkündür. Bu nedenle borçlu, keşideci olarak imzalayıp verdiği bononun sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasını yazılı delillerle ispatlamak zorundadır. ( Yargıtay 19. HD’nin 08.07.2020 tarih ve 2019/341 E. – 2020/1368 K. ) Ticari defter ve kayıtlar senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu ispat eder nitelikte değildir. ( Yargıtay 11. HD’nin 16.11.2022 tarih ve 2021/8147 E. – 2022/8705 K. ) Zira, dava konusu bono kambiyo senedi olup ticari defterlere kaydı zorunlu olmadığı gibi davalılar tarafından davacının ileri sürdüğü temel ilişkiye ilişkin her hangi bir kabul de bulunmadığından ticari defterlerin incelenmesinin sonuca bir etkisi bulunmamaktadır.(Yargıtay 19. HD’nin 26.02.2016 tarih ve 2015/12313 E. – 2016/3202 K. 10.02.2014 tarih ve 2014/696 E. – 2014/2633 K. )
6. Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senet olup bir illete bağlı olması gerekmediğinden davacı tarafından sunulan ibranamelerin düzenleme tarihi ile içerikleri dikkate alındığında, davaya konu bononun ibranameler kapsamında kalmadığı anlaşılmaktadır.
7. Adli tıp raporunda işaret edildiği üzere imza ve yazı yaşı tayinine yarayan ve halen kullanılan bilimsel bir yöntem bulunmadığından tam olarak keskin sonuç bildirmeyen, fiziksel bulgulara dayalı ek ve kök bilirkişi raporuna üstünlük tanınması suretiyle davaya konu bononun taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu şekilde mutlak bir sonuç çıkarılması da mümkün değildir. ( Yargıtay 11. HD’nin 07.08.2018 tarih ve 2016/6672 E. – 2018/862 K.)
8. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; adli tıp raporlarının hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmasına, dava konu senet altındaki imzanın davacıya ait olmasına, senedin sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasını yazılı delil ile ispat edilememiş olmasına, tarafların iddia ve savunmaları ile dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin doğru nitelendirilmesine, hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir hukuka aykırılık bulunmamakla, davalının istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 179,90-TL’den peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 125,5‬0-TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 15.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.