Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1828 E. 2023/877 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1828
KARAR NO : 2023/877

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10.12.2019
NUMARASI : 2018/287 E. 2019/1369 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 08.06.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 08.06.2023

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 10.12.2019 gün ve 2018/287 E. 2019/1369 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davalı sigorta vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, kaza tarihinde maliki ve kaza anında sürücüsü … sevk ve idaresindeki … plakalı araç … ili … ilçesi … Caddesi ile … Sk. Kavşağında karşıdan karşıya geçmekte olan müvekkili …’e çarpması neticesinde yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, müvekkilinin yaralandığını, trafik kazası tespit tutanağının da anlaşılacağı üzere davalı araç sürücüsünün asli ve tam kusurlu olduğunu, davalı sürücünün eylemi ile KTK m 52/1-a’nın ihlali ile yaya olan davacının ise kalıcı olarak yaraladığını, kazanın oluşumunda alabileceği hiçbir tedbir olmaması ve gerekli dikkati göstermesi nedeniyle kazada bir kusuru bulunmadığını, kazaya tam kusurlu olarak sebebiyet veren … plakalı araç kaza tarihi itibari ile davalı … A.Ş. tarafından … numaralı Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk sigorta poliçesi ile teminat altına alındığını, söz konusu olay nedeni ile kollukta alınan ifadesinde kazaya sebebiyet veren davalı araç sürücüden şikayetçi olduğunu beyan etmiş ve bu beyana itibarla İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2017/117861 soruşturma numaralı dosya açıldığını, dava dilekçesi ekinde soruşturma dosyasının kazanın meydana geliş biçimi açısından ifadelerin bulunduğu bir suretinin sunulduğunu, müvekkilinin kaza sonrası Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sevk edildiğini, kaza sonrası ağır yaralanan müvekkile ilk müdahaleler 9 Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde yapıldığını, ardından tetkik ve tedavilerine devam edildiğini, bu hastanede birçok protokol numarası ile geniş çaplı bir tedavi gördüğünü kaza sonrasında vücudunun birçok yerinde kırıklar ve ezikler bulunan davacının iyileşmesinin uzun sürdüğününü, kaza sonrası müvekkilinde kalıcı hasar meydana geldiğini, geçirmiş olduğu trafik kazası neticesinde uzun süre tedavi gördüğünü hem maddi hem manevi zarara uğradığını, tedavisi boyunca hastaneye ulaşım gibi bir çok maddi zararı meydana geldiğini, yaşadığı ağır travma sonucu oldukça derin acı ve elem duyan müvekkilinin hala yaşadığı şoku atlatamadığını, stres bozukluğu, hala devam etmekte olduğunu, gündelik hayatın önemli bir parçası vücudunu tam fonksiyonu ile kullanamadığından hayatını idame ettirmekte zorlanmakta ve ihtiyaçlarını gideremediğini, bu sebeplerle müvekkil kaza sonrası tedavi sürecinde müvekkil tarafından birçok harcama yapıldığını, SGK tarafından karşılanmayan tedaviye bağlı sair harcamalarında hesaplanması gerektiğini zira müvekkilinin yaralanması sonrası uzun süre hastaneye ulaşım ücreti bakıcı giderleri ve sair medikal ilaç harcamaları olmak üzere maddi zararları mevcut olduğunu, işbu harcamaların bir çoğu bu aşamada belgelendirilememekteyse de istenilecek tedavi evrakları ile yapılmış ve yapılması muhtemel iyileşme giderleri yol giderlerinin Borçlar Kanunu m.50/2 uyarınca uzman bilirkişi marifeti ile hesaplattırılıp tazminine efor kaybı ve sürekli işgücü kaybından doğan maddi tazminat ve geçici iş göremez kaldığı döneme ilişkin kazanç kaybına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 16.07.2019 sunmuş olduğu ıslah dilekçesi ile, 100,00 TL efor kaybı, sürekli işgücü kaybından doğan maddi tazminat alacaklarını 39.923,40-TL, 100,00 TL geçici iş göremez kaldığı döneme ilişkin tazminat alacaklarını 12.657,93-TL, 100,00 TL tedavi ve iyileşme giderleri alacaklarını 9.956,50-TL’ye arttırmıştır.

CEVAP : Davalı vekili, davanın usulden başvuru şartı yerine getirilmediğinden reddini, tedavi giderleri ve geçici iş göremezlik talepleri bakımından muhatabın SGK olduğunu, kazanç kaybının teminat kapsamında bulunmadığını, kalıcı iş göremezlik talebi bakımından gerçek zararın, kusurun araştırılması gerektiğini, davacıya yapılan ödemelerin peşin sermaye değerinin hesaplamalardan mahsubu gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, meydana gelen 10/11/2017 tarihli trafik kazasında, davalı …’ın sevk ve idaresindeki motosiklet ile yaya haldeki davacıya çarpması sonucunda, 16/05/2018 tarihli bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere kazanın oluşumunda davalı sigortalı araç sürücüsünün asli ve tam kusurlu olduğu, davacıya atf-ı kabil kusurun mevcut olmadığı, davacı için hesaplamanın asgari ücret üzerinden yapıldığı, 40.023,40-TL işgöremezlik tazminatı ile, SGK tarafından karşılanmayan 1.700,00-TL diş protez bedeli, 2.388,00-TL belgeli (228,00-TL belgeli, 2.160,00-TL belgesiz) tedavi amaçlı yol giderinin, 300,00-TL hastanın ve refakatçinin yeme içme gideri olmak üzere toplam 5.668,50-TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 10.056,50-TL tedavi gideri ve 12.757,92-TL geçici işgöremezlik tazminatı da olmak üzere toplam 62.837,82-TL nin davalı …’tan kaza tarihi olan 10/11/2017 tarihinden, davalı sigorta şirketi yönünden (teminat limitleri ve sorumluluğu dahilinde olmak üzere) ise dava tarihinden itibaren yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacının olayda kusurunun olmaması, iyileşme süreci, Ege Üniv’den alınan maluliyet raporu, sürekli işgöremezlik oranının %10,7 olması, tıbbi iyileşme sürecinin olay tarihinden itibaren 9 ay olması dikkate alınarak hiç kusuru olmayan trafik kazası nedeniyle çekmiş olduğu elem ve acılarının bir nebze olsun giderilmesi amacıyla manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne kusur durumu, davacının iyileşme süreci, maluliyet oranı da dikkate alınarak takdiren 30.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 10/11/2017 tarihinden itibaren yasal faiz ile davalı …’tan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı sigorta vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı sigorta vekili, davalı şirkete başvuru yapılmaksızın dava açılıp zorunlu dava şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddi gerektiğini, mahkeme kararının gerekçelendirilmeyip bilirkişi raporuna değinmekle yetinildiğini, kusur raporu alınmaksızın hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, mahkemenin ceza kararı ve yargılaması ile bağlı olmadığını, tarafların kusur oranlarının belirsiz olduğunu, bu hususta dosyanın ATK’ya gönderilmesi taleplerinin ihbar olunan olmadıkları, davalı oldukları halde ihbar olunan sıfatında oldukları gerekçesiyle itirazlarının değerlendirilmesine yer olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, ceza dosyasında yer alan kusur raporunu kabul etmediklerini, sigortalı araç sürücüsünün kazada kusursuz olup asli ve asıl kusurlunun bizzat davacı olduğunu, maluliyet tespiti yönünden alınan rapora itiraz ettiklerini, 18 ay dolmadan rapor alınmasının kati sonuç vermeyeceğini, rapora itirazları bulunsa da 16.07.2019 tarihli oturumunda taraf sıfatı olmadığından bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar verildiğini, alınan aktüerya hesabının bu nedenlerle hatalı sonuç verdiğini, hukuksal dinlenilme haklarının ihlal olunduğunu, meydana gelen kaza ile maluliyet/ işgöremezlik / tedavi giderleri arasında illiyet bağının araştırılmadığını, Ege Üniversitesi Sağlık Kurulu Raporu’nda olay öncesinde davacının psikiyatrik rahatsız tanısının olduğunun belirtilmesine rağmen buna ilişkin araştırma yapılmadığını, davayı kabul etmemekle birlikte geçici işgöremezlik, tedavi gideri, bakıcı gideri, refakatçi yeme içme gideri, tedavi amaçlı yol gideri istenilmiş ise de, sigorta şirketinin sorumluluğunda olmadığı gibi davacı tarafından da bu giderlerin ispatlanamadığı, davacının emekli olup talep edilen geçici işgöremez kaldığı döneme ilişkin kazanç kaybının söz konusu olmadığını, geçici iş göremezlik talebinin reddi gerektiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, 10/11/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle maddi manevi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın maddi tazminat talebi yönünden kabulüne, manevi tazminat talebi yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanunun 5. maddesiyle değişik 2918 sayılı Kanunun 97. maddesi ile zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklikle sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar görenin dava açabileceği belirtilmiştir. HMK’nın 114. maddesinde dava şartları gösterilmiş, 115/2. maddesindeki “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” şeklindeki düzenleme gereğince, eksik olan bir dava şartı, belirli bir süre verilerek giderilebilecek ise hakim tarafından eksikliğin giderilmesi için kesin süre verilmesi gerekir. Bu süre içinde dava şartı eksikliği tamamlanmaz ise dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmelidir. HMK’nın 114. maddesinde gösterilen dava şartı olarak belirlenen bir çok hususun tarafça giderilebilecek bir noksanlık olarak görüldüğü madde gerekçesinden de anlaşılmaktadır. Aynı maddenin 2. fıkrası “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğu” belirtilmiştir. Yargıtay 4. ve 17.Hukuk dairelerinin yerleşik uygulamalarında KTK’nın 97. maddesinde düzenlenen , dava şartının tamamlanabilir dava şartı olduğu, kabul edilmektedir. Somut olayda, davalı sigorta şirketine başvurunun yapıldığı, ancak belge eksikliği bulunduğunun ileri sürüldüğü, mahkemeye tüm belgelerin sunulduğu ve rapor alınarak karar verildiği anlaşılmakla, dava şartı eksikliği bulunmadığından, davalı sigorta vekilinin bu yöndeki istinaf itirazları yerinde değildir.
Anayasa’nın 141/3. maddesi, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” buyurucu hükmünü içermektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde de, hükmün kapsayacağı hususlar ayrıntılı biçimde belirtilmiş olup, (c) bendine göre, mahkeme kararlarında tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, ve delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin açıkça gösterilmesi gereklidir. Mahkemece, hangi gerekçelerle davacı tarafından açılan maddi tazminat davasının kabulüne karar verildiği açıklanmamış olup, gerekçesiz karar verilmesi Anayasa’nın 141. ve HMK’nın 297. maddesi hükmüne aykırılık oluşturmakla birlikte, adil yargılanma hakkına da aykırıdır. Bu şekilde gerekçesiz karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir.
İlk derece mahkemesinin kabulüne göre de; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1 maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, ” işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. 85/1. ve 85/son maddeleri ile Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. (Yargıtay HGK 16.01.2013 tarih ve 2012/17-1491 E. – 2012/411 K. ve Yargıtay 17. HD 20.05.2013 tairh ve 2012/8984 E. – 2013/7276 K. sayılı ilamı)
Yargıtay 17. Hukuk ve 4. Hukuk Daireslerince tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verildiğinden mahkemece TRH 2010 yaşam tablosunun esas alınması doğrudur. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nın 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve annüite formülüne göre devre başı ödemeli belirli süreli rant esası (%1,8 teknik faiz) bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Anılan nedenlerle tazminat hesaplamasında bakiye ömür sürelerinin TRH 2010 Tablosu’na göre belirlenmesi, zarar görenin bilinen dönem sonrası muhtemel gelirinin her yıl için %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması gerekmektedir. Bu itibarla, mahkemece hükme esas alınan hesap raporunda TRH 2010 Tablosu’nun esas alınmasına bir isabetsizlik görülmemiş ise de; progresif rant formülü yerine %1,8 faizin uygulanması doğru bulunmamıştır. Elbette hüküm ihdas edilirken kazanılmış hakların gözetilmesi gerekmektedir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesine göre hukuk hakimi, ceza mahkemesince belirlenmiş ve kesinleşmiş olan maddi olgu ile bağlı ise de; kusurun bulunup bulunmadığı ve oranına ilişkin ceza mahkemesi kararı ile bağlı olmadığı gibi, kusura ilişkin saptamaya dayanan beraat kararı ile de bağlı değildir. Ancak, Ceza Mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun Hukuk Mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. Ancak ceza yargılaması sonucunda verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı TBK’nın 74. maddesi anlamında temyize konu kararlardan değildir. Somut olayda, talep edilen tazminatlar yönünden Yerel Mahkemece kusur raporunun alınmadığı, İzmir 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/196 Esas sayılı dosyasında alınan trafik bilirkişisi raporuyla yetinildiği, mahkeme kararında bu raporun irdelemesinin dahi yapılmadığı görülmekte olup, davalı sigorta vekilinin kusur oranlarına ilişkin istinaf sebebi yerindedir.
Dosyada Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nden alınan 14.01.2019 tarihli Adli Sağlık Kurulu raporunda davacının, olay öncesi obsesif kompülsif bozukluk psikiyatrik tanısı olduğunu, olay sonrası başka şikayetlerinin de geliştiğini ve Buca Tıp Merkezinde tedavi gördüğlünü belirtmiş olup, istenildiği takdirde kişinin takip ve tedavisinin gerçekleştiğini belirttiği hastaneden ya da uygun görülen bir başka hastaneden kişide olaya bağlı psikiyatrik tanı ölçütlerini karşılar kalıcı bir ruhsal bazukluk olup olmadığının (tedavi ile işleyselliği tam düzelen, kısmen düzelen ya da düzelmeyen şeklinde) belirtildiği en az üç Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanından oluşan kurul raporunun Anabilim Dalımıza gönderilmesi halinde varsa psikiyatrik anzası da göz önünde bulundurularak maluliyet oranının tekrar değerlendirilebileceği belirtilmiş olmakla birlikte bu hususta olumlu yahut olumsuz herhangi bir karar verilmediği, bu hususun da araştırılmadığı görülmüş, alınan raporda bakım süresi yönünden bir değerlendirmede bulunulmamasına karşın aktüerya raporunda üç aylık bakım ihtiyacı bulunduğundan bahisle rapor tanzim edildiği anlaşılmakla bu hususları içerir usulünce alınmış maluliyet raporu bulunmaksızın hüküm kurulması yerinde değildir.
Öte yandan davalı sigorta vekilinin bilirkişi raporuna karşı itirazda bulunmasından sonra İDM’nin 16.07.2019 tarihli oturumunda alınan (2) nolu ara kararında “İhbar olunan Sigorta kuruluşu … A.Ş’nin davada taraf sıfatı olmadığından rapora itirazların bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına” şeklinde ara kararı ihdas edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, davalı sigorta vekilinin bu hususlara ilişkin istinaf istemleri haklıdır.
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMSS Genel Şartları’nın A.5-b maddesi gereği, zarar görenin tedavisinin devam ettiği döneme ilişkin geçici bakıcı gideri zararının, geçici işgöremezlik zararının ve tedavi giderlerinin sağlık giderleri içinde yer aldığı ve ZMSS teminatı kapsamında olmadığı kabul edilmişse de, 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nca karşılanacak sağlık hizmeti bedellerinin neler olduğu açıklanıp sınırlandırılmıştır. KTK’nın 98. maddesi gereği SGK Başkanlığı’nın sorumlu olduğu sağlık giderleri, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarında yapılan tıbbi tedaviye ilişkin sağlık hizmet bedellerinden ibarettir. SGK’nın hangi sağlık giderlerinden sorumlu olduğu kanunla belirlenmiş olup, normlar hiyerarşisinde daha altta olan genel şartlar ile kanun kapsamının değiştirilip genişletilemeyeceği aşikardır.
Öte yandan Yargıtay 21. HD. 23.02.2010, 2009/11212 E. 2010/1807 K sayılı içtihatında belirtildiği üzere pasif devre de herhangi bir işte çalışmasa bile, sigortalının salt yaşamsal faaliyetlerini sürdürmesinin ekonomik bir değer taşıması nedeni ile bundan yoksun kalan hak sahipleri bakımından bir zarar oluşacağı ve bu zararın karşılanması amacıyla pasif devre zararının hesaplanması gerektiği, bu zararın hesaplanması sırasında esas alınması gereken ücretin asgari ücret olduğu Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Diğer bir deyişle pasif devre zararının hesaplanması sırasında esas alınan asgari ücret, bir çalışmanın karşılığı değil, ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal bir faaliyet sürdürülmesinin karşılığıdır. Hal böyle olunca da ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin, ücretli bir çalışmanın olmadığı pasif devre zararının hesaplanması sırasında dikkate alınamayacağı açık ve seçiktir.
Açıklanan maddi ve hukuki vakıalar karşısında; Anayasa Mahkemesi’nin KTK 90/İ maddesinin iptali de göz önüne alınıp TBK’nın 54. maddesi ile KTK’nın 98. maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, kazadaki yaralanmadan kaynaklanan geçici iş göremezlik zararından sorumluluk, zarara neden olanlar ile bu kişilerin sorumluluğunu poliçe ile üstlenen sigorta şirketine aittir. (Yargıtay 4. H.D 10.03.2022 tarih 2021/12001 E, 2022/4532 K ve 24.03.2022 tarih 2021/22793 E, 2022/5790 K sayılı kararları). Davalı … A.Ş. Vekilinin geçici iş göremezlik ve tedavi giderlerinin SGK’nın sorumluluğunda olduğuna yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davalı sigorta vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2- İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 10.12.2019 gün ve 2018/287 E. 2019/1369 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 08.06.2023