Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1822 E. 2023/883 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1822
KARAR NO : 2023/883

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04.12.2019
NUMARASI : 2018/272 E. – 2019/197 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Bilgisayar Programının Lisanssız Kullanılması)
KARAR TARİHİ : 08.06.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 08.06.2023

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 04.12.2019 tarih 2018/272 E. – 2019/197 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, bilgisayar programının, haksız çoğaltılması ve kullanılması nedeniyle tazminat talebi ileri sürülmüş olup, 2018/108 D.İş dosyada davalı tarafın işyerinde yapılan incelemede, … nolu programın 29/12/2015’te yüklendiği, keza bir diğer program …’ın 19/06/2016’da yüklendiği, bir başka bilgisayara …’ın 29/06/2017’de yüklendiğini, 28/09/2018 tarihli rapor ile tespit edildiğini, davalının yazılımlar için yasal bir lisans sunamadığını belirterek FSEK 68’e göre inceleme yapılarak davacı … için şimdilik 44.261 TL, davacı … için şimdilik 27.392 TL belirsiz alacağı tespit tarihi 21/09/2018’den işleyen ticari faiziyle tahsilini istemiştir.
Davacılar vekili 16.10.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile, KDV tutarlarının rayiç bedel hesabında dahil olması bakımından saklı tutulan KDV istemi hakkının davacılar yönünden ıslahı ile, fazla ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacı … yönünden 45.750,00 TL, davacı … yönünden 36.250,00 TL toplamda 82.000,00 TL olarak belirli hale getirme taleplerinin kabulü ile delil tespiti dosyasında yapılan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan ayrıca tahsiline karar verilmesini, tespit tarihi olan 21.09.2018’den itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi üzerinden davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığını, dolayısıyla davanın usulden reddinin gerektiğini, esasen bu yazılımların şirket bilgisayarlarında tespitinin doğru olmadığını, şirketin düzenli olarak çalışmalarını dosyaladığını, geçmiş ve güncel projelere ait dosyaların da tespit edilemediğini, yazılımlar kullanılsaydı bunların tespit edileceğini belirterek maddi bulgulara ilişkin itirazlarını sunmuş, davacı tarafın yazılım pazarlama yöntemi olarak takiplere giriştiğini ileri sürmüş, haksız davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu bilgisayar programların işlev ve faydasının potansiyel olarak bekleyen davalının eyleminin dosyadaki kanıtlar çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini, her ne kadar davalının izinsiz yüklediği programların kullanımlarıyla ilgili veriler teknik olarak bulunamamışsa da, davalının eylemi lisans almaksızın programları iki ayrı bilgisayara yüklemek ve kullanıma hazır tutmakta olduğunu, programın fiilen kullanımı gibi yüklenmesi dahi program sahibi firmanın iznine tabi olduğunu, dolayısıyla mali hakların ihlal edildiğini, iki bilgisayarda haksız çoğaltma söz konusu olduğunu, bununla birlikte işin mahiyeti gereği tazminatın takdirinin gerektiğini, kullanıma ilişkin bir veriye ulaşılamaması nedeniyle, FSEK 68. maddenin uygulanmasında mahkemece kat uygulamasında davalının durumuna göre değerlendirme yapılarak, somut olaya göre, 2 kat tazminatın uygun bulunduğu, bilgisayar programının lisans alınmaksızın bir bilgisayara yüklenmesinin ihlal oluşturduğunu, aynı programın aynı kişi tarafından bir başka bilgisayara yüklenmesinin ise meşru “yedekleme” kopyası olmayıp, ayrı bir ihlal oluşturduğunu, bilirkişi raporunda belirtildiği gibi lisanssız olarak bir bilgisayarda …, diğer iki bilgisayarda da … yer aldığını, bilirkişi tarafından belirtilen tutarlara KDV eklenmek suretiyle bedellerin tespitin gerektiğini, davacının belirsiz alacak taleplerini belirleyerek harcını ikmal ettiği, davacılar vekilinin 16/10/2019 tarihli dilekçesiyle sonuç olarak KDV eklenmek suretiyle … bakımından 45.750 TL; … bakımından 36.250 TL olmak üzere toplam 82.000 TL tazminat talebi karşısında davacı …’a 36.250 TL, davacı …’ye 45.750 TL’nin 21/09/2018’den işleyen değişen oranlı ticari faizle davalıdan tahsil edilerek ödenmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, yerel mahkemece verilen kabul kararının hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davalı şirkete ait … isimli bilgisayarda “.3ds, .pln, .bpn” uzantılı tasarım dosyaları arandığında herhangi bir dava konusu yazılımlarda üretilen ya da kullanılabilecek bir tasarım dosyasına rastlanılmadığını, davalının şirkete ait … isimli bilgisayarda da yapılan inceleme sonucunda “.3ds, .pln, .bpn” uzantılı tasarım dosyalarında dava konusu yazılımlarda üretilen ya da kullanılabilecek bir tasarım dosyasına rastlanılmadığını, davaya konu programların davalı şirkete ait bilgisayarlar üzerinde çalıştırılıp çalıştırılmayacağının tespiti amacıyla yapılan inceleme sonucunda … isimli bilgisayarda …, … yazılımlarının çalışma imkanının bulunmadığının ortaya çıktığını, bilirkişi raporunda bu hususlar açıkça ifade edilmiş olmasına karşın yerel mahkemece yasaya ve hakkaniyete aykırı şekilde kabul kararı kararı verildiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, bilgisayar programının lisanssız olarak çoğaltılmasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun ‘Tanımlar’ Kenar Başlığını taşıyan 1/B maddesinin a bendinde; fikri hukukun temel kavramlarından bir tanesi olan eser kavramının tanımı yapılmıştır. Bu maddeye göre eser: “Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini” ifade etmektedir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, bir fikri emek ürünün; eser olarak addedilebilmesi için birtakım şartların kümülatif olarak bir arada bulunması gerekmektedir.
Bu koşullardan bir kısmı ‘esasa’ bir diğer kısmı da ‘şekle’ ilişkindir:
Esasa ilişkin şart: ‘Eserin, sahibinin özelliğini/hususiyetini taşıyor olması’dır. Sahibinin hususiyetini taşımaktan kasıt: herkes tarafından vücuda getirilememe, yani ‘fikri bir çalışmada ortaya konulan bağımsız bir bilgi, hüner, beceri, yorum, düşünce, özel çaba ve emeğin bulunması ve eser sahibinin bilimsel erkini ortaya koyarak, ortalama nitelikteki bir insanın sergileyebileceğinden daha yaratıcı niteliğe sahip olması’ demektir.
Şekle ilişkin şart ise ‘Kanunda Belirtilen Eser Kategorilerinden Birine Dahil Olma’ koşuludur. Sahibinin hususiyetini taşıyan yani orijinallik niteliğini haiz bir fikri emek ürününün, eser olarak addedilebilmesi için; aynı zamanda 5846 Sayılı FSEK’da dört ana kategori altında ifade edilen ‘ilim ve edebiyat’, ‘musiki’, ‘güzel sanat’ ve ‘sinema’ eser çeşitlerinden birine dahil olması gerekmektedir.
Bu bağlamda, 5846 Sayılı yasanın 2.maddesinin 1.fıkrası davaya konu fikri ürün ile ilintili olarak: “herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunan eserler ve her biçim altında ifade edilen bilgisayar programları ve bir sonraki aşamada program sonucu doğurması koşuluyla bunların hazırlık programlarının” ilim ve edebiyat eseri olarak addedileceğini ifade etmiştir.
5486 sayılı FSEK’nun 2/1 madde bilgisayar programları ve sonraki aşamada program sonucu doğurması koşuluyla bunların hazırlık tasarımları birer fikri eser olarak koruma altına alınmıştır.
Yine FSEK 1/B-g maddesinde bilgisayar programları; “bir bilgisayar sisteminin özel bir işlem veya görev yapmasını sağlayacak bir şekilde düzene konulmuş bilgisayar emir dizgesini ve bu emir dizgesinin oluşum ve gelişimini sağlayacak hazırlık çalışmaları” şeklinde tanımlanmıştır.
Bir bilgisayar programı esas olarak dört bölümden oluşmakta olup, bunlar program akışı, algoritma, kodlar ve kullanıcı ara yüzler şeklindedir.
Bilgisayar programı değişik aşamalardan geçerek oluşan bir mimari yapı gibi olup; ortaya çıkarılan bu yapıda programın esasını ve bunun temelinde yatan düşünceleri okumak mümkündür. Bu düşünce ve fikirler tek başlarına korunmasalar da programlara özgünlük veren ve korunmasını gerekli kılan bu fikir ve düşüncelerin “bilgisayar programı ”olarak somutlaştıklarında, nesnel fikri ürünler olarak korunmaları mümkündür.
Program akışı, sistem analizlerinin yapılıp, gereksinimlerinin belirlendiği ve işletim kavramının oluşturulduğu bir bölümdür. Bu bölümde programcı sistem mimarisini kurmakta, verilerin ve girdilerin değerlendirilmesini yapıp, somut problemin çözümü ile ilgili sistemin mimarisini mantıksal dizilimini yapmaktadır. Böyle bir sonucun ise bir fikri çaba gerektirip, elde edilen sonucun bir fikir ifadesi olduğu; şu halde yazılımın program akışı bölümü de koruma altındadır.
Kod yazılımı teknik anlamda program yazılımının en önemli bölümlerinden biridir. Hazırlanan program ve hazırlık tasarımları gerek insan, gerekse donanım (hardware) tarafından okunup, girdi ve verilerin istenilen şekilde çıktılarının alınmasını sağlayan bölüm kodlama ile mümkündür. Bu nedenle programın kod bölümü de, kaynak (source) veya amaç (object)kod ayrımı yapılmadan koruma altındadır.
Algoritma ve arayüz veya kullanıcı arayüzü diye bilinen son iki unsur ise koruma kapsamı dışındadır.
Tüm bu hukuki ve teknik anlatımlar bağlamında dava konusu bilgisayar programlarının, sahibinin hususiyetini yansıtacak biçimde şekillenmiş bulunması, FSEK’de öngörülen eser türlerinden birinin içine girmesi ve fikri bir çabanın ürünü olması nedeniyle FSEK anlamında eser olduğu ve “ilim ve edebiyat eseri” vasfında olduğu kanaatine varılmıştır.
Bilgisayar programın gerek taşınabilir bir diskten, gerekse internetten bir başka bilgisayar ortamına yüklenmesi teknik olarak FSEK anlamında “çoğaltma” fiilidir. Bu bağlamda, dava konusu olayda çoğaltma hakkının tasarrufu niteliğinde bir eylem söz konusudur. Eser üzerindeki mali hakların başkaları tarafından her türlü kullanımı, hak sahibinin iznine bağlıdır. FSEK 52 hükümlerine göre yapılmış yazılı sözleşmeye dayanmayan kullanımlar, mali hak ihlali oluşturur.
Olayda, davacılara ait eserlerin davalı tarafın bilgisayara yüklenebilmesi için, hak sahibinin izninin alındığını gösteren bir belge dosyada mevcut değildir. Yine olayda mali hakları davacıların tasarrufunda olan bilgisayar programının, davalının kontrolünde olan bir bilgisayara izinsiz (lisanssız) yüklenerek çoğaltılması söz konusudur. Dolayısıyla hak sahibinin FSEK 22’den kaynaklanan çoğaltma hakkının ihlal edildiği değerlendirilmiştir. Bu kapsamda çoğaltma hakkının ihlaline dayalı olarak davacı tarafların tazminat talebinde bulunabileceği, anılan eser vasfındaki bilgisayar programının haklarının sahibi olan davacıların, sorumluluğu bulunan mütecavizlerden, malî haklarının ihlâli ve uğradığı zarar sebebiyle eylem tarihinde yürürlükte bulunan FSEK’in 68. maddesi uyarınca, “sözleşme yapılması hâlinde isteyebileceği bedelin veya FSEK hükümlerine göre tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını” telif tazminatı olarak isteyebileceği;
– Bu bedelin gerek sözleşme yapılması hâlinde gerekse emsale göre belirlenmesi durumunda öznel biçimde hesaplanmasının gerektiği; zira sözleşme bedelinin, davacıların bu eserle ilgili yaptığı sözleşme bedellerine göre, emsalin de yine davacıların hak sahibi olduğu eserlerin emsal bedellerine göre belirlenmesinin yasal zorunluluk olduğu,
– Somut olayın özelliğine göre varsayımsal sözleşme bedelinin, eserin niteliği nazara alınarak önceden konu olduğu sözleşmeler kapsamı ve satış fiyatlarına ilişkin listede yazılı bedeller gibi objektif kriterler de dikkate alınarak, yüklenmiş olan bilgisayar programının kullanılabilir ve yüklenmiş çalıştırılabilirliği tespit olunmuş modülleri de nazara alınarak takdir olunmasının gerektiği,
– Mutat satış uygulamalarında eserle ilgili telif bedelini yabancı para karşılığı olarak alan davacıların, esere yönelik haksız bir fiil gerçekleştiğinde, telif tazminatının yabancı para ve onun Türk parası karşılığında hesaplanmasını isteme hakkının bulunduğu;
– Davalının izinsiz biçimde anılan yazılımı bilgisayarına yüklemesi ve bu işlemin kesintisiz biçimde sürmesi karşısında, eyleminin süreli biçimde gerçekleştiği ve lisansın da süreli verilmesine ilişkin usulün uygulanmasının olanaksız olduğu,
Her ne kadar davalı yanca söz konusu bilgisayar programlarının kullanılabilecek tasarım dosyasına rastlanılmadığı, programların davalı şirkete ait bilgisayarlar üzerinde çalışma imkanının bulunmadığı istinaf nedeni olarak ileri sürülmüş ise de, söz konusu bilgisayarların davalı iş yerinde bulunması karşısında bu savunmanın Dairemizce yerinde görülmediği, mali hakları davacılara ait olan ilim ve edebiyat eseri niteliğindeki bilgisayar yazılımın, davalının iş yerinde bulunan bilgisayarlarda kurulu ve çalışır vaziyette olduğunun tespit edildiği, bu suretle davacıların eser sahipliğinden kaynaklanan çoğaltma hakkının ihlal edildiği, çoğaltma hakkının ihlali nedeniyle davacıların FSEK’in 68. maddesi kapsamında tazminat talep edebileceği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararları gözetildiğinde talep halinde FSEK’in 68. maddesinde ön görülen üç kat tazminata hükmedilmesinin gerektiği, diğer bir deyişle bu konuda hakimin takdir yetkisinin olmadığı, ayrıca davacıların, zararı doğuran fiile razı olduğu veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olduğu ispat edilemediğinden TBK’nın 52. maddesinin somut olayda uygulama yerinin bulunmadığı, İDM tarafından FSEK 68.maddeye dayalı iki kat oranında tazminata hükmedilmesinde herhangi bir usul ve yasaya aykırılık görülmediği değerlendirilmiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 5.601,42 TL’den peşin alınan 1.444,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 4.157,02 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 08.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.