Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1802 E. 2023/892 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1802
KARAR NO : 2023/892

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26.12.2019
NUMARASI : 2017/481 E. – 2019/1340 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 08.06.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 08.06.2023

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 26.12.2019 gün ve 2017/481 E. – 2019/1340 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacı vekili ve davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davalıların maliki, sürücüsü ve ZMM sigortacısı olduğu aracın karıştığı trafik kazasında davacının yaralanarak iş gücü kaybına uğradığını, kusurun davalılar ile diğer davalı …’nde bulunduğunu, davalıların zararı karşılamakla yükümü olduğu, belirterek; belirsiz alacak davası olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000,00-TL iş gücü, 500,00-TL bakıcı 500,00-TL tedavi gideri ile 120.000,00-TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP : Davalı … vekili, davalının kusurunun bulunmadığını, kusurun davacı ile davalı …’nde olduğunu, avans faiz talep edilemeyeceğini, tazminat taleplerinin fahiş olduğunu, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, … aleyhine açılan dava tefrik edilerek mahkemenin 2017/1392 Esasına kaydedildiği ve bu esas üzerinden yapılan yargılamda hizmet kusuru sebebiyle yargı yolu idari yargı yolu olduğundan davanın usulden reddine karar verildiği, … yönünden davadan feragat edildiği, kaza nedeniyle davacının oranı olay tarihindeki yaşına göre % 68 rapor tarihindeki yaşına göre % 69 oranında sürekli 6 ay süre ilegeçici iş gücü kaybına uğradığı, kazanın oluşumunda davacının % 60 oranında asli davalı sürücüsü …’ın ile yolun yapımından ve bakımından sorumlu …’nün % 20 oranında ayrı ayrı tali kusurlu olduğu, davacının yaralanması sebebiyle ve sigortalı araç sürücüsünün % 20 kusuruna göre 1.624,99-TL geçici iş gücü kaybı 87.589,38-TL kalıcı iş gücü kaybı 1.662,82-TL bakıcı gideri 4.100,00-TL sağlık gideri zararının oluştuğu, davacı lehine 35.000,00-TL manevi tazminatın takdir edilmesi gerektiği, belirtilerek; davanın davalı … yönünden feragat nedeniyle reddine, diğer davalılar yönünden kısmen kabulüne fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, kusur tespitini kabul etmediklerini, rapora yönelik itirazların dikkte alınmadığını, yeniden rapor alınması gerektiğini, …’ne karşı açılan davanın tefrik edilerek usulden reddine karar verildiğini, bunun üzerine davacı tarafından müşterek ve müteselsil sorumluluğa ilişkin olarak sadece sigorta şirketi ile sürücü ve işletene yöneltildiğini, …’nın da kusurlu olduğunu, müşterek ve müteselsil sorumluluğun gözetilmediğini, müşterek ve müteselsil kusur durumuna göre karar verilmesi gerektiğini, takdir edilen manevi tazminatın az olduğunu, belirterek; kararın kaldırlmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili, maluliyet raporunun hükme esas alınamayacağını, geçerli yönetmelik hükümlerine göre düzenlenmediğini, geçici iş görmezlik tazminatı ile tedavi igderlerinden davalının sorumlu olmadığı, maddi tazminat hesabının fahiş olduğunu, olay tarihindeki yaşının esas alınması gerektiğini, rapora yönelik itirazların karşılanmadığı, maluliyet raporunda davacının bakıma muhtaç oldup olmadığı belirtilememesine rağmen aktüer bilirkişi tarafınan hesaplama yapıldığını, belirterek; kararın kalrılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, işletenin hukuki sorumluluğu ve ZMMS poliçesi kapsamında trafik kazası nedeni ile davacının tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın davalı … yönünden feragat nedeni ile reddine, diğer davalılar yönünden kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
1. Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. 85/1. ve 85/son maddeleri ile Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre trafik kazası nedeni ile davacının oluşan maddi zararından davalı … şirketi ile işleten sıfatına haiz araç maliki ve sürücünün, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğu amirdir.(Yargıtay HGK’nun 15.6.2011 tarih ve 2011/17-142 E. – 2011/411 K., 17. HD’ nın 20/05/2013 tarih ve 2012/8984 E. – 2013/7276 K.)
3. Davalının sorumluluğunun belirlenebilmesi için olayın oluşumunda tarafların mevcut kusur durumun tespiti önem arz eder. Bu kapsamda, dosyaya kazandırılan tek kişiden ibaret bilirkişi raporu ile kaza tespit tutanağından farklı olarak …’ne de kusur atfedilmiş olması karşısında bilirkişi raporu ile kaza tespit tutanağı arasında çelişki bulunmaktadır. Kusur dağılımına ilişkin çelişki giderilmesi zorunlu olup kusurun tespiti konusunda yapılan araştırma eksiktir. Eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulamaz. ( Yargıtay 4. HD’nin 22.02.2023 tarih ve 2021/24620 E. – 2023/2207 K. )
4. 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin gerekçesiyle AYM ve UYM’nin kararları birlikte değerlendirildiğinde, 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi gerekliliği ortaya çıkmış, Anayasa’nın 153. maddesinin birinci ve son fıkraları ile 158. maddesinin birinci fıkrası uyarınca da tüm yargı yerlerinin benzer nitelikte yorum yapması kaçınılmaz hâle gelmiştir. Hemen belirtilmelidir ki benzer olaylara aynı hukuki sonuçlar bağlanması anlamına gelen yargısal kararlardaki istikrar, adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan hakkaniyete uygun yargılama ilkesinin gereğidir. İstikrarlı karar verme, hukuki belirliliği ve öngörülebilirliği sağladığı gibi, kişilerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına güvenini de tesis eder. Bu itibarla söz konusu uyuşmazlıkla ilgili ilke kararı alınması gerekli hâle gelmiştir. 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin uygulanmasında, idari yargı yerlerini görevli kabul eden kararlar bulunmakta ise de açıklanan gerekçe ve yüksek mahkeme kararları gözetildiğinde önceki yerleşik uygulamadan dönülerek anılan Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarında, yeknesaklığı sağlamak amacıyla ve kamu yararı gözetilerek adli yargı yerlerinin görevli olduğu kabul edilmiştir. ( Yargıtay 4. HD’nin 17.03.2022 tarih ve 2022/408 E. – 2022/5163K.)
5. Tek bir olaya bağlı aynı haksız eylemden değişik hukuki nedenlerle sorumlu olanlardan her biri, TBK’nun 61 ve 62. maddeleri uyarınca zarardan müteselsilen sorumludurlar. Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri, TBK’nun 162. maddesine göre borcun tamamından sorumludurlar. Nitekim, 2918 sayılı KTK’nun 88/1. maddesinde trafik kazası nedeniyle müteselsil sorumluluk öngörülmüştür. Davacılar, müteselsil sorumluluk ilkesi gereği zararın tamamını isterse sorumluların tamamından, isterse bir kısmından isteyebilir. Müteselsil sorumluluk kanundan doğan bir sorumluluk türü olup kazaya neden olan her iki araç sürücü/işleten/trafik sigortacıları meydana gelen zarardan müştereken ve müteselsilen sorumludurlar. Davacı açıkça davalıların kusur oranında sorumlu tutulmasını istemediğine göre, davalıların müteselsil sorumluluğu bulunduğundan davalıların zararın tamamından sorumlu tutulması gerekir. ( Yargıtay HGK 28.12.1983 tarih ve 9-721/1421 E/K; Yargıtay 17. HD’nin 2015/15236 E. – 2018/11491 K., 2016/10126 E. 2019/4053 K., 2018/3768 E. 2020/1237 K. )
6. Hukukumuzda dava arkadaşlığı zorunlu ve ihtiyarî dava arkadaşlığı olmak üzere iki ana başlık altında; zorunlu dava arkadaşlığı da yine kendi içinde maddi ve şekli olmak üzere ikili ayrımla düzenlenmektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 57. maddesinde ihtiyarî dava arkadaşlığı düzenlenmiş olup, birlikte dava açma hakkına sahip olanlar davalarını birlikte açmak zorunda değildirler. Bu kişilerden her biri ayrı ayrı dava açabilecekleri gibi, dilerlerse (isterlerse) birlikte de dava açabilirler. İşte bu son hâlde, davacılar arasında dava arkadaşlığı doğar; fakat bu, ihtiyarî (isteğe bağlı) bir dava arkadaşlığıdır. Davalılar arasındaki ihtiyarî dava arkadaşlığı bakımından da durum böyledir. Davacı, müteselsil sorumlu olan davalılardan her birine karşı ayrı ayrı dava açabileceği gibi isterse, davalıların bir kaçına veya tümüne karşı birlikte dava açabilir. Bu son hâlde, davalı tarafta bulunan müteselsil borçlular ihtiyarî dava arkadaşı durumundadır; yani, bunlara karşı birlikte dava açılması veya açılan davanın birlikte yürütülmesi zorunlu değildir.
7. Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden 01/06/2015 ile 20/02/2019 tarihleri arasında gerçekleşen kazalar için 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik, hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. (Yargıtay 4.HD’nın 20/06/2022 tarih ve 2021/13933 E. 2022/9109 K.) Dosyaya kazandırılan 21.01.2019 tarihli maluliyet raporunda kaza tarihi ( 11.01.2018 ) itibariyle yürürlükte bulunan anılan yönetmelik hükümlerine göre maluliyet değerlendirmesi yapılmadığının ve davacının kaza nedeni ile bakıma muhtaç hale gelip gelmediğine dair bir değerlendirmeye yer verilmediğinin anlaşılması karşısında, söz konusu rapor maluliyet oranı tespitine elverişli olmadığından, maluliyetin belirlenmesi konusunda yapılan araştırma yetersizdir. Her ne kadar hesap bilirkişi tarafından bakıcı ihtiyacına ilişkin resen bir değerlendirme yapılmış ise de hesap bilirkişi raporunu bakıcı ihtiyacına ilişkin hükme esas almaya elverişli olmadığından, bakıcı ihtiyacının belirlenmesi konusunda yapılan araştırma da yetersizdir. ( Yargıtay 17. HD’nın 2019/6471 E. – 2020/8916 K., 4. HD’nın 2021/17167 E. – 2021/4326 K. )
8. Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir. 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMSS Genel Şartları’nın A.5-b maddesi gereği, zarar görenin tedavisinin devam ettiği döneme ilişkin geçici bakıcı gideri zararının, geçici işgöremezlik zararının ve tedavi giderlerinin sağlık giderleri içinde yer aldığı ve ZMSS teminatı kapsamında olmadığı kabul edilmişse de, 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nca karşılanacak sağlık hizmeti bedellerinin neler olduğu açıklanıp sınırlandırılmıştır. KTK’nın 98.maddesi gereği SGK Başkanlığı’nın sorumlu olduğu sağlık giderleri, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarında yapılan tıbbi tedaviye ilişkin sağlık hizmet bedellerinden ibarettir. SGK’nın hangi sağlık giderlerinden sorumlu olduğu kanunla belirlenmiş olup, normlar hiyerarşisinde daha altta olan genel şartlar ile kanun kapsamının değiştirilip genişletilemeyeceği aşikardır. Dolayısıyla, trafik kazasından kaynaklı geçici işgöremezlik tazminatı ile belgesiz tedavi ve tedavi amaçlı yol giderleri bakımından ZMMS poliçesi kapsamında sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam etmektedir. ( Yargıtay 4. HD’nin 10.03.2022 tarih ve 2021/12001 E. – 2022/4532 K. ve 24.03.2022 tarih ve 2021/22793 E. – 2022/5790 K.)
9. Davacı meydana gelen kazada malul kaldığını açıklayıp tazminat talebinde bulunmuştur. Bu tür davalarda maluliyet oranının tespiti önemli yer tutmaktadır. Davacının zararı, haksız fiilin gerçekleşmesi ile ortaya çıktığından kaza tarihindeki yaşına göre oluşan maluliyet oranı esas alınarak zarar tespitinin yapılması gereklidir. ( Yargıtay 17. HD’nin 13.12.2018 tarih ve 2015/17494 E. – 2018/12165 K. )
10. Tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda 1931 tarihli PMF cetvellerine göre saptanmakta ise de gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu nedenle TRH 2010 yaşam tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesi güncel veriler ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olduğundan tazminat hesaplamasında TRH 2010 yaşam yönteminin kullanılması gerekir. ( Yargıtay 4. HD’nın 03.01.2022 tarih ve 2021/9412 E – 2022/3622 K., 17. HD’nin 23.03.2021 tarih ve 2020/ 6173 E. – 2021/ 3121 K.) Aynı şekilde, yeni genel şartlar zamanında düzenlenen poliçelerde yeni genel şartlardaki hesaplama tekniği uygulanamayacağı için tazminat hesabında eski uygulamalardaki gibi progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi icap etmektedir. ( Yargıtay 17. HD’nin 24.02.2021 tarih ve 2019/3292 E. – 20121/1848 K. )
11. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; İDM tarafından olaya ilişkin ceza / soruşturma dosyasının akıbeti ararştırılarak davası getirtilip var ise ceza mahkemesi tarafından kabul edilen maddi olgular dikkate alınmak sureti ile ATK, İTÜ ya da Karayolları Fen Heyetinde görevli alanında uzman bilirkişilerden oluşacak bilirkişi kuruludan, tarafların iddia savunmaları çerçevesinde tarafların kusurları tespit edilerek, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik, hükümleri hükümlerine göre, davacının mevcut yaralanması nedeni ile iş göremezlik oranının tespiti ile geçici ve sürekli işgöremezlik döneminde bakıcıya ihtiyacı olup olmayacağı, bakıcıya ihtiyaç olması halinde hangi tarihten itibaren bakıcıya ihtiyaç duyacağı, bakıcı ihtiyacının süresi (tam zamanlı/yarı zamanlı/süreli) konusunda E.Ü. Tıp Fakültesi Adli Tıp ADB Başkanlığı’ndan kurul halinde düzenlenecek açıklamalı, ayrıntılı, denetime elverişli ek maluliyet raporu dosyaya kazandırılıp, talep edilen tazminatına yönelik anılan ilk ve esaslara uygun düşecek şekilde aktüerya uzmanından ek rapor alınarak, davalı … yönünden tefrik edilen dava dosyasının akıbeti araştırılarak tahsilde tekerrüre esas olmamak kaydı ile müşterek müteselsil sorumluluk ilkesine uygun düşecek şekilde oluşacak sonuca göre usuli kazanılmış haklar gözetilerek infazda tereddüte neden olmayacak şekilde sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limiti belirtilerek tarafların tazminat talpeleri hakkında karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
12. Kabule göre de; tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki bulunmaktadır. Kararın çelişkili olması yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin temel ilkelere ve kamu düzenine aykırı olup gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Gerekçeli karar ile tefhim edilen kısa kararın çelişkili olması yada gerekçenin kendi içinde çelişir olması halinde istinaf incelemesi yapılabilecek usulüne uygun bir karar bulunmadığı için delillerin hiç değerlendirilmemiş olduğunun kabulü gerekir. Kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması halinde yasaya uygun biçimde gerekçe içerir ve denetlenebilir bir hüküm olduğundan söz edilemez.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacı ve davalı … Sigorta Kooperatifi’nin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 26.12.2019 tarih 2017/481 E. – 2019/1340 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 08.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.