Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1791 E. 2023/847 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1791
KARAR NO : 2023/847

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13.02.2020
NUMARASI : 2016/149 E. – 2020/118 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 01.06.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 01.06.2023

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 13.02.2020 gün ve 2016/149 E. – 2020/118 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davalıların maliki, sürücüsü ve ZMM sigortacısı olduğu aracın kırmızı ışık ihlali yapmak suretiyle davacıya çarpması sonucunda davacının yaralanarak iş gücü kaybına uğradığını, kusurun karşı tarafta olduğunu, davacıların zararı karşılamakla yükümlü bulunduğunu, belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000-TL maddi 40.000-TL manevi tazminatın, davalı … AŞ maddi tazminat ve poliçe limiti sınırlı olmak üzere davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı … A.Ş. vekili, kazaya karışan aracın davalı şirket nezdinde Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, davalının sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davacının sigortalı aracın kusurunu ve meydana gelen zararı ispat etmesi gerektiğini, tedavi ve geçici iş göremezlik zararının poliçe kapsamı dışında kaldığını, dava tarihinden faiz talep edilebileceğini, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, davalılar arasında dava arkadaşlığı bulunduğunu, görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davalının kusurlu olmadığını, tazminat taleplerinin fahiş olduğunu, davacının emekli olduğunu, meydana gelen zararın ispat edilmesi gerektiğini, belirterek; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, kusurun davacı da bulunduğunu, tazminat taleplerinin fahiş olduğunu, davacının emekli olduğunu, meydana gelen zararın ispat edilmesi ve tedevi giderlerinin SGK tarafından karşılanması gerektiğini, belirterek; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı sürücü …’ın % 100 oranında asli kusurlu, yaya …’nın kusursuz olduğu, davacının 6.480,48-TL geçici , 33.640,83-TL sürekli işgöremezlik tazminatı ve 100,00-TL tedavi gideri zararı bulunduğu, olay nedeni ile davacı lehine 25.000,00-TL manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği, belirtilerek; davacının davasının kısmen kabulüne , fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraflar tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, davacının maluliyet oranı belirlenirken sosyal sigorta sağlık işlemleri tüzüğü hükümlerinin esas alınması gerektiğini, davacının düz vasıfsız işçi değil döküm ustası olduğunu, yeniden maluliyet raporu alınması gerektiğini, kaza tarihinde haftalık 550-TL almasına rağmen bu husus dikkate alınmadan hesaplama yapıldığını, raporun hükme esas alınamayacağını, takdir edilen manevi tazminatın az olduğunu, daha yüksek miktarda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiğini, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili, kusur tespitinin yerinde olmadığını, ceza mahkemesi kararına itibar edilemeyeceğini, ispat yükünün davacı üzerinde olduğunu, tazminat ücretine esas ücretin doğru tespit edilmediğini, davacının, emekli olduğu da nazara alındığında ek iş olarak yaptığını ileri sürdüğü çalışmadan, asgari ücretin bu denli üzerinde gelir elde ettiği iddiası zenginleşmeye yönelik olduğunu, emekli olan davacının 52 hafta ve bilfiil çalıştığı varsayımı doğrultusunda hesaplama yapıldığını, herhangi bir takdiri indirim uygulanmadığını, fazla manevi tazminat takdir edildiğini, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili, kusur tespitinin yerinde olmadığını, ceza dosyasında mevcut bilirkişi raporu ile yerel mahkeme tarafından aldırılan bilirkişi raporu arasında bulunan çelişkilerin giderilmesi için yeniden inceleme yapılması gerektiğini, maluliyet tespitinin geçerli yönetmelik hükümlerine göre yapılmadığını, tedavi gideri ve geçici iş görmezlik zararının poliçe kapsamı dışında kaldığını, davalı şirketin poliçe limiti ile sorumlu olduğunun belirtilmesi gerektiğini, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili, kusur raporunun hükme esas alınamayacağını, rapora itirazların dikkte alınmadığını, yeniden rapor alınması gerektiğini, davacının halihazırda emekli olduğunu, aktif çalışma yaşının emekli olduğu tarih esas alınarak hesaplama yapılması gerektiğini, davacının emeklilik döneminde çalışarak ek kazanç elde ettiğini ispat edemediğini, davacının emekli iken aktif çalışmaya devam ettiği kabul edilip asgari ücret dışında gelir elde ettiği ve bu gelirin ortalaması esas alınarak yapılan hesaplama yanlış olduğunu, ıslah edilen miktar için ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini, fazla manevi tazminat takdir edildiğini, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, işletenin hukuki sorumluluğu ve ZMMS poliçesi kapsamında trafik kazası nedeni ile yaralanan davacının maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
1. Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. 85/1. ve 85/son maddeleri ile Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre trafik kazası nedeni ile davacının cismani zararından davalı sigorta şirketi ile işleten sıfatına haiz araç maliki ve sürücünün, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğu amirdir.(Yargıtay HGK’nun 15.6.2011 tarih ve 2011/17-142 E. – 2011/411 K., 17. HD’ nın 20/05/2013 tarih ve 2012/8984 E. – 2013/7276 K.)
3. Dava konusu olaya ilişkin Menderes 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/101 E. Esas sayılı dava dosyası kapsamında yapılan yargılamada davalı …’ın kırmızı ışık ihlali yapmak suretiyle asli kusurlu olduğu kabul edilerek cezalandırılması cihetine gidildiği, dosya kapsamından dosyasının temyiz incelemesi aşamasında olup henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
4. Ceza Mahkemesi kararlarının Hukuk Mahkemesine etkisi Borçlar Kanununun 53. (TBK 74) maddesinde düzenlenmiş olup, Hukuk Hâkimi Ceza Mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında esas bakımından ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Ceza Mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların Hukuk Hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. (Yargıtay HGK’nın 24/12/2014 tarih ve ve 2014/4-846 E. – 2014/1091 K. sayılı ilamı) Ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararı ile belirlenen bu maddi olguların hukuk mahkemesi tarafından kabulü zorunludur. (Yargıtay 17. HD’nın 14/06/2016 tarih ve 2015/3502 E. – 2016/7282 K. sayılı ilamı)
5. Davalının sorumluluğunun belirlenebilmesi için olayın oluşumunda tarafların mevcut kusur durumun tespiti önem arz eder. Bu kapsamda, dosyaya kazandırılan bilirkişi raporu ile davalının kırmızı ışık ihlali yapıp yapmadığına ilişkin iki alternatifli bir kusur tespiti yapılması üzerine ve İDM tarafından ceza dava dosyasındaki maddi kabul doğrultusunda ikinci alternatife üstünlük sağlamak sureti ile kusur tespiti cihetine gildirmiştir. Ancak, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ilişkin kararı hukuk hakimini bağlamaz ise de hukuk hakimi maddi vakıa tespiti ile bağlı olduğundan temyiz aşamasında olan Menderes 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/101 E. sayılı ceza davasının sonucu eldeki davayı etkileyeceği için anılan davanın sonucunun beklenmesi gerekir. Bu itibarla, kusurun tespiti hususunda yapılan değerlendirme yetersiz olup davalının sorumluluğunun tespiti konusunda yapılan araştırma eksiktir. Eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulamaz.
6. Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 01/09/2013 ile 01/06/2015 tarihleri arasında gerçekleşen kazalar için Maluliyet Tespit işlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. (Yargıtay 4.HD’nın 20/06/2022 tarih ve 2021/13933 E. 2022/9109 K. sayılı ilamı) Somut uyuşmazlıkta kaza tarihinin 29.11.2014 tarihi olmasına göre düzenlenecek raporun Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği’nin yaptığı atıf ve adı geçen Yönetmelik’in % 60 ve üstü maluliyet için belirleme yapma esasını kabul etmesi nedeniyle, 11/10/2008 tarihli Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranları Tespit İşlemleri Yönetmeliği ekindeki cetvellerin kullanılması suretiyle düzenlenmesi gerekir. (Yargıtay 4.HD’nın 29/06/2022 tarih ve 2021/15362 E. – 2022/9643 K. sayılı ilamı) Dosyaya kazandırılan ATK ihtisas kurulu raporu anılan ilke, esaslara uygun ve maluliyetin tespiti hususunda yeterlidir.
7. Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir. 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMSS Genel Şartları’nın A.5-b maddesi gereği, zarar görenin tedavisinin devam ettiği döneme ilişkin geçici bakıcı gideri zararının, geçici işgöremezlik zararının ve tedavi giderlerinin sağlık giderleri içinde yer aldığı ve ZMSS teminatı kapsamında olmadığı kabul edilmişse de, 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nca karşılanacak sağlık hizmeti bedellerinin neler olduğu açıklanıp sınırlandırılmıştır. KTK’nın 98.maddesi gereği SGK Başkanlığı’nın sorumlu olduğu sağlık giderleri, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarında yapılan tıbbi tedaviye ilişkin sağlık hizmet bedellerinden ibarettir. SGK’nın hangi sağlık giderlerinden sorumlu olduğu kanunla belirlenmiş olup, normlar hiyerarşisinde daha altta olan genel şartlar ile kanun kapsamının değiştirilip genişletilemeyeceği aşikardır. Dolayısıyla, trafik kazasından kaynaklı geçici işgöremezlik tazminatı ile belgesiz tedavi ve tedavi amaçlı yol giderleri bakımından ZMMS poliçesi kapsamında sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam etmektedir. (Yargıtay 4. HD’nin 10.03.2022 tarih ve 2021/12001 E. – 2022/4532 K. ve 24.03.2022 tarih ve 2021/22793 E. – 2022/5790 K.)
8. Çalışma gücünün kısmen kaybına ilişkin zarar talebi, kişinin tüm yaşamı boyunca katlanacağı, geleceğe yönelik zararının da giderimi amacını taşıyan bir talep olduğundan, kişinin hak kazanacağı tazminat miktarının doğru belirlenebilmesi bakımından, çalışma gücü kaybına yol açan kaza tarihindeki gerçek ve net gelirinin doğru belirlenmesi önemlidir. Gerçek gelirin tespiti için, SGK’dan davacının kazadan önce hizmet akdiyle çalışıp çalışmadığı, gelirinin ne olduğunun araştırılması, çalıştığı işyerinden gelire ve ödemelere ilişkin belgelerin getirtilmesi, sahibi ve ortağı olduğunu iddia ettiği şirketlerin ticaret sicil kayıtlarının getirtilerek şirket ortağı ise elde edebileceği gelirin sorulması, limited şirket ortağı olduğunun belirlenmesi halinde davacının kişisel yetenek ve emeğinin şirket gelirine katkısı belirlenmesi, kendi hesabına çalışıyorsa ilgili kuruluşlardan gerekli belgelerin sorulması, önceki net kazançlarını içeren vergi kayıtlarının ilgili vergi dairesinden getirtilmesi, gerektiğinde defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılması, muhtemel gelirinin saptanması için emsal gelir araştırması yapılması, ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından aylık kazancının ne kadar olacağı yönünde araştırma yapılarak bu araştırmaların sonuçları dahilinde gerçek gelirin net biçimde saptanması, yapılan araştırmalar sonucu gerçek gelirin saptanamadığı takdir ise kamu düzenine ilişkin olan asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerekir.
9. Davaya konu kaza tarihinde 51 yaşında emekli olan olan davacının, aktif biçimde çalışmaya devam ettiği gerekçesiyle tazminat talep edilmiş olup davacının emekli olduktan sonra çalıştımaya devam ettiği sabit ise de belirli bir yaş ve dönemden sonra aktif çalışmasının son bulacağı ve pasif devreye geçeceği de açıktır. Yerleşik uygulamaları ile pasif dönem 60 yaş sonrası olarak kabul edilmektedir. Bu durumda davacının emekli olduktan sonra uğraştığı işi ve gelirinin yukarıda açıklandığı üzere net biçimde belirlenmesi bakımından gelirin ispat edilememesi halinde asgari ücret üzerinden tazminat hesabının yapılması; ayrıca davacının yaptığı işin mahiyetine göre aktif çalışma süresinin hangi tarihe kadar devam edebileceği de belirlenerek pasif devresinin saptanması, pasif devre hesabının AGİ dahil edilmemiş asgari ücret üzerinden yapılması gerekir.(Yargıtay 17. HD’nin 17.09.2018 tarih ve 2017/5566 E. – 2018/7791 K.)
10. Tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda 1931 tarihli PMF cetvellerine göre saptanmakta ise de gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu nedenle TRH 2010 yaşam tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesi güncel veriler ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olduğundan tazminat hesaplamasında TRH 2010 yaşam yönteminin kullanılması gerekir. ( Yargıtay 4. HD’nın 03.01.2022 tarih ve 2021/9412 E – 2022/3622 K., 17. HD’nin 23.03.2021 tarih ve 2020/ 6173 E. – 2021/ 3121 K.) Aynı şekilde, yeni genel şartlar zamanında düzenlenen poliçelerde yeni genel şartlardaki hesaplama tekniği uygulanamayacağı için tazminat hesabında eski uygulamalardaki gibi progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi icap etmektedir. (Yargıtay 17. HD’nin 24.02.2021 tarih ve 2019/3292 E. – 20121/1848 K. )
11. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; İDM tarafından Menderes 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/101 Esas sayılı ceza davası getirtilip, ceza dava dosyasının sonucu beklenerek, ceza mahkemesi tarafından kabul edilen maddi olgular dikkate alınmak sureti ile ( gerekiyorsa İTÜ ya da Karayolları Fen Heyetinde görevli alanında uzman bilirkişiler ile sigorta bilirkişisinden oluşacak bilirkişi kuruludan rapor alınmak suretiyle ) tarafların iddia savunmaları çerçevesinde olayın sürücülerin kusurları tespit edilerek, emekli olduktan sonrada çalışmaya devam eden davacının gerçek ve net gelirinin ile aktif çalışma süresinin hangi tarihine kadar devam edeceğini hususunda yeterli araştırma yapılmasını müteakip dosyanın yeniden aktüer bilirkişiye tevdi ile TRH 2010 yaşam tablosu ile progresif rant yönteminin esas alınmak suretiyle davacının talep edebileceği tamzinatı gösterir açıklamalı, ayrıntılı, denetime elverişli bilirkişi kurul raporu alınarak varsa rapora yönelik itirazlar da giderilip oluşacak sonuca göre usuli kazanılmış haklar gözetilerek infazda tereddüte neden olmayacak şekilde sigorta şirketinin sorumlu olduğu poliçe limiti belirtilerek tazminat talpeleri hakkında karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Tarafların istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.02.2020 tarih 2016/149 E. – 2020/118 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 01.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.