Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1761 E. 2023/810 K. 26.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1761
KARAR NO : 2023/810

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18.06.2020
NUMARASI : 2017/909 E. – 2020/271 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 26.05.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26.05.2023

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 18.06.2020 gün ve 2017/909 E. – 2020/271 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, 01/09/2015 tarihinde sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile … Sokak üzerinden gelip … Caddesi … istikametine dönüş esnasında sürücü …’in sevk ve idaresindeki tescilsiz motosikleti ile … Caddesi Özerinden gelip … Kavşağı istikametine seyir halinde iken … Caddesi üzerinde … önünde otomobile çarpmamak için motosiklet sürücüsünün sola kırmasıyla kaldırıma çarpması neticesinde yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, meydana gelen trafik kazasında sürücü olarak bulunan davacının ağır derecede yaralandığını, kaza sonucunda davacının Urla Devlet Hastanesi’nda tedavi gördüğünü, söz konusu kazanın Urla Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturmasının yürütülmekte olduğunu, kaza sonrasında düzenlenen kaza tespit tutanağında sürücü …’ın asli ve tam kusurlu bulunduğunu, … plaka sayılı aracın davalı … şirketinde kaza tarihini kapsar ZMMS poliçesi bulunduğunu, davacının belirtilen kazadan kaynaklı geçici ve kalıcı maluliyetinin tespiti ile bu maluliyete tekabül eden maddi zararının davalıdan tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 28/05/2020 tarihli bedel artırım dilekçesi ile; davacı için talep ettiği 100 TL kalıcı işgöremezlik tazminatını 26.003,24 TL daha artırarak, toplam 26.103,24 TL sürekli işgöremezlik tazminatı ile 100,00 TL geçici işgöremezlik tazminatını dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar vermesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, 6704 Sayılı Kanun gereği dava açılmadan önce sigorta şirketlerine başvuru şartının bulunduğunu, buna göre, zarar görenlerin sigorta kuruluşu 15 gün içerisinde bir yanıt vermez veya karşılıklı anlaşma sağlanamazsa, dava açma veya Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurma hakkına sahip olacağını, yargılamaya konu somut olayda, davacılar vekili tarafından dava öncesinde eksik belgelerle müvekkil şirkete başvuruda bulunulduğunu, başvuruya ilişkin müvekkil şirketi tarafından verilen cevapta; eksik belgelerin iletilmesinin talep edilmiş olduğunu buna rağmen karşı tarafça eksik belgelerin müvekkil şirkete iletilmek yerine haksız yere huzurdaki davanın açıldığını, işbu sebeple müvekkil şirkete geçerli bir başvuru yapılmaksızın huzurdaki davanın ikame edilmiş olduğunu, 6704 sayılı kanun gereği başvuru şartı yerine getirilmeksizin açılan işbu davanın dava şartı eksikliği nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davaya konu kazaya ilişkin kusur oranlarının tespiti adli tıp kurumu vasıtasıyla yapılması gerektiğini, davacı vekili tarafından dava dilekçesinde kusur oranına ilişkin geçerli rapor gönderilmediğini ve kazanın ne şekilde meydana geldiğinin anlaşılamadığını ayrıca trafik sigortasının sigortalı aracın işleteninin üçüncü kişilere verdiği maddi zararın poliçe limitlerinin ve sigortalının kusuru oranında tazmini amacı ile oluşturulmuş bir sigorta türü olup, somut olayda da müvekkil şirketin sorumluluğunun belirlenebilmesi için öncellikle aracın kusur durumunun tespitinin gerektiğini, bununla birlikte kusur oranına ilişkin raporların Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden alınması gerektiğini ve tespit edilecek hukuki duruma göre de karar verilmesi gerektiğini, davaya konu maluliyet tazminatının uzman bilirkişilerce hesaplanması gerektiğini, müvekkili olan şirketin geçici iş göremezlik zararından kaynaklanan tazminat sorumluluğunun bulunmadığını, … tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarının tespit edilerek müvekkili olan şirket tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, müvekkil şirketin sorumluluğunun poliçedeki teminat limiti ile sınırlı olduğunu, davacı vekilinin kaza tarihinden itibaren faiz talebinin haksız olup, reddi gerektiğini, davanın dava şartı eksikliği nedeniyle usulden reddine, haksız açılan işbu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, 01/09/2015 günü saat 09:00 sıralarında … Caddesi üzerinde seyir halinde olan davacı sürücü …’in sevk ve idaresindeki plakasız motosikletin gidiş istikametine göre sağ tarafından, … Sokak üzerinden gelerek sola dönüş için manevra yapan sigortalı sürücü … sevk ve idaresindeki, davalı … tarafından ZMMS poliçeli ile sigortalanan … plakalı otomobille çarpışmasıyla motosikletin kaldırıma çarpması sonucu davacının yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasının meydana geldiği, Ege Üniversitesi ABD raporuna göre davacının %3,3 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayacak ve 9 ay süreyle geçici iş göremezliğe neden olacak şekilde yaralandığı, meydana gelen kazada soruşturma dosyası içinde mevcut bulunan trafik bilirkişi raporu ile İstanbul ATK’dan alınan kusur raporu çeliştiğinden mahkemece Ankara Karayolları Fen Heyetinden alınan ve çelişkiyi gideren kazanın oluş şekline uygun kusur raporunda belirtilen gerekçelerle sigortalı sürücü Kasım Balaman’ın %75 oranında asli kusurlu, davacı sürücü …’in ise %25 oranında tali kusurlu olduğu, davacının yaralanması nedeniyle talep edebileceği sürekli iş göremezlik tazminatının, %25 kusur oranından indirim yapıldığında 32.629,05 TL olduğu, davacının ıslah dilekçesi ile 26.103,24 TL sürekli iş göremezlik talebinde bulunduğu, taleple bağlı kalınması gerektiği, davalı … şirketinin KTK.nın 85 ve 91. maddeleri uyarınca meydana gelen zarardan sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğu, kazanın poliçe süresi içerisinde gerçekleştiği ve zarar miktarının poliçe limiti dahilinde kaldığı, kaza ve poliçe tanzim tarihinin yeni genel şartların yürürlüğe girdiği 01/06/2015 tarihinden önce olması nedeniyle aktüer bilirkişi hesap raporunda esas alınan hesaplama yönteminin Yargıtay uygulamaları ile benimsenen esaslara uygun ve hüküm kurmaya yeterli olduğu, davacı, geçici iş göremezlik tazminatı talebinde bulunmuş ise de, geçici iş göremezlik süresi içinde çocuk olan davacının, gelir getirici bir işte çalışmadığı, dolayısıyla iyileşme süresi içerisinde çalışamaması nedeniyle kazanç kaybına uğradığından söz edilemeyeceğinden koşulları oluşmayan geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddi gerektiği anlaşılmakla davacının sürekli iş göremezlik talebinin kabulü ile 26.103,24 TL sürekli iş göremezlik tazminatın talep gibi dava tarihi olan 17/08/2017 itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, geçici iş göremezlik talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, somut olayda başvuru sahibinin motosiklette sürücü olduğu halde kaza esnasında ehliyetsiz olduğu, kask, dizlik , zaruri önlemlerinin almadığının sabit olduğundan illiyet bağının mevcudiyeti sebebiyle müterafik kusur indirimine gidilmesi gerekirken herhangi bir indirime gidilmeksizin hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, karara dayanak yapılan maluliyet raporunun Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik esaslarına göre düzenlenmiş olması gerekirken maluliyet oranının bu yönetmelik hükümlerine göre belirlenmediğini, hastayı dahi görmeksizin salt belgeler üzerinden tanzim edilen raporun mevzuata aykırı bulunduğunu, davacının askerlikte geçireceği sürenin dikkate alınmaksızın yapılan hesaplamanın hükme esas alınmasının hatalı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, 01.09.2015 tarihinde meydana gelen trafik kazasından kaynaklanan geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının karşı araç ZMMS sigortacısından tahsiline istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davacının davasının sürekli işgöremezlik talebinin kabulüne, geçici işgöremezlik talebinin reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davalı vekilinin müterafik kusura yönelik istinaf sebebinin incelenmesinde; meydana gelen davaya konu kaza sebebiyle Urla 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/846 Esas sayılı dosyası içerisinde İstanbul Trafik İhtisas Dairesinden alınan 01/07/2016 tarihli kusur raporuna göre sanık sürücü …’ın asli kusurlu, mağdur sürücü …’in atfı kabil kusuru bulunmadığının mütalaa edildiği, Mahkemece Ankara Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak Karayolları Fen Heyetinden alınan 02/05/2018 tarihli kusur raporuna göre “davalı şirkete sigortalı aracın sürücüsü …’ın meydana gelen olayda %75 oranda kusurlu olduğu, davacı sürücü …’in ise olayda %25 oranında kusurlu olduğunun rapor edildiği, bu raporun hükme esas alındığı görülmüştür. Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur, 6098 sayılı TBK’nın md. 52. maddesinde (Borçlar Kanunu’nun 44.) düzenlenmiştir. Zarar görenin kusurunun, zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir. Davalı vekilinin, istinaf dilekçesinde kaza esnasında davacının koruyucu elbise ve dizlik gibi koruyucu ekipman takmaması sebebiyle müterafik kusurlu olduğunu, bu nedenle hükmolunacak tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini ileri sürmüş ise de, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 150/1-a bendi gereğince motosiklet sürücülerinin koruyucu kıyafet olarak kask takması mecburi iken, dizlik takılması gerektiğine ilişkin olarak herhangi bir hüküm bulunmadığı gibi, bu nedene dayanarak müterafik kusur indimi yapılması gerekmediği, bu hususun dosyada alınan 02.05.2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda da irdelendiği anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Anayasa Mahkemesi 17.07.2020 tarih 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresi ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı 09.10.2020 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanması ile sonuç doğurduğu için devam eden tüm uyuşmazlıklara uygulanmalıdır. Buna göre artık zararın ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK’nın ve 6098 sayılı TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir. (Yargıtay 17. H.D’nin 24.02.2021 tarih 2019/3292E – 2021/1848K).
Yargıtay 17. H.D. son kararlarında bakiye ömrün PMF 1931 Yaşam Tablosuna göre belirlenmesinin güncel verilere uygun olmadığı, güncel verilere uygun olan TRH 2010 Yaşam Tablosunun uygulanması gerektiği yönünde içtihat değişikliğine gitmiştir. (Yargıtay 17. H.D’nin 23.03.2021 tarih 2020/ 6173 E- 2021/ 3121K ve 11.03.2021 tarih 2020/10352E -2021/2596 K sayılı kararları ).
Yeni genel şartlar zamanında düzenlenen poliçelerde yeni genel şartlardaki hesaplama tekniği uygulanamayacağı için tazminat hesabında % 1,8 teknik faiz uygulanmaksızın eski uygulamalardaki gibi progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi icap etmektedir. (Yargıtay 17. H.D’nin 24.02.20121 tarih 2019/3292E, 20121/1848K ).
Yine Yargıtay 17. H.D’nin son kararlarına göre kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan 30.03.2013 tarihli Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmeliğe göre maluliyet durumu tespit edilmelidir. (Yargıtay 17. H.D’nin 24.12.2020 tarih 2020/ 240E – 2020/ 9072K, 04.02.2021 tarih 2020/ 11295E – 2021/ 780K ve 11.02.2021 tarih 2020/ 628E – 2021/ 1382K sayılı kararları).
Yapılan açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde, mahkemece Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinden alınan 04.05.2018 tarihli maluliyet raporunda 30.03.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik uyarınca ise davacının engellilik durumunun % 2, tıbbi iyileşme süresinin ise olay tarihinden itibaren 9 ay olduğu rapor edilmiş, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinden alınan 25.11.2019 tarihli maluliyet raporunda Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine göre davacının fiziken muayenesinin yapılarak %3,3 oranında maluliyete uğradığı, tıbbi iyileşme süresinin ise 9 ay olarak tespit olunduğu, hükme esas alınan aktüerya raporunda ise % 3,3 maluliyet oranına göre tazminat belirlenmiş, mahkemece de bu miktara hükmedilmiştir. Oysa ki yukarıda açıklandığı üzere kaza tarihine göre 30.03.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik uyarınca belirlenen engellilik durumuna göre tazminat hesabı yapılması gerekmektedir. Buna göre mahkemece kaza tarihi olan 01/09/2015 tarihi itibariyle yürürlükte olan yönetmeliğe göre hazırlanmış Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden alınan 04/05/2018 tarihli rapordaki özürlülük/engellilik oranına göre aktüerya raporu alınması gerekmektedir. Elbetteki yeniden verilecek kararda usuli kazanılmış haklar gözetilmelidir.
Destekten yoksun kalma zararının hesabında, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu (ya da ileride sağlaması muhtemel olan) yardımın miktarı doğru biçimde belirlenmelidir. Bu belirlemede, destek ile destek olunan kimse arasındaki yakınlığın derecesi, aralarındaki manevi bağ, davacıların yaşları, dahil oldukları sosyal ve ekonomik çevre, yaşam standartları, cinsiyetleri gibi bakım ilişkisine ve miktarına etkili olabilecek unsurlar da göz önünde bulundurulacaktır. İstikrar kazanmış uygulamaya göre olay tarihinde henüz 17 yaşında olan desteğin 18 yaşından ibaren gelir elde etmeye başlayacağı, askerlik yapacağı süre içinde davacıya destek olamayacağı, hayatın olağan akışına göre bekar olarak ölen çocuğun ileride evleneceği ve en az iki çocuk sahibi olacağı, desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi ihtiyaçları yarısını da anne ve babası için ayıracağı varsayılarak bu dönemde desteğe iki anne ve babaya birer pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem için de anne ve babanın her birine % 25 pay verilmesi gerektiği, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte desteğe iki eşe iki anne ve babaya birer pay verilerek, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak , daha sonra anne ve babadan yaşam tablosuna göre hangisi destekten çıkacaksa kalan kişiye diğerinin payının ilave edilerek destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması, desteğin ölümü sebebiyle, annenin çalışıyor olması halinde hem anne hem de baba yönünden hesaplanacak tazminattan, asgari ücretin % 5’i oranında; annenin çalışmayıp aile ekonomisine katkısının bulunmadığının tespiti halinde ise, sadece baba yönünden hesaplanacak tazminattan asgari ücretin % 5’i oranında yetiştirme giderinin indirilmesi gerekir. ( Yargıtay 4 HDB’nın 13.02.2022 tarih ve 2021/18347 E. 2022/369 K. Sayılı ilamı)
Bu açıklamalar ışığında dosyada alınan aktüerya raporu hükme esas almaya elverişli nitelikte bulunmadığından dosyanın aktüerya bilirkişisine tevdii edilerek ek rapor aldırılması gerekmektedir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 18.06.2020 tarih 2017/909 E. – 2020/271 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 26.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.