Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1702 E. 2023/731 K. 12.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1702
KARAR NO : 2023/731

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/06/2020
NUMARASI : 2019/246 Esas 2020/278 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 12.05.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12.05.2023

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 16.06.2020 gün ve 2019/246 Esas 2020/278 Karar sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, 07.06.2018 tarihinde, davalı sigorta şirketi tarafından zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalanan … plakalı aracın müvekkiline ait … plakalı araca kırmızı ışıkta beklerken çarpması sonucunda müvekkiline ait aracın hasarlandığını, trafik kaza tespit tutanağı doğrultusunda tanzim edilen kusur raporuna (tramer) göre karşı aracın kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu bulunduğunu, müvekkilinin aracında oluşan değer kaybı için sigorta şirketine 11.09.2018 tarihinde başvuru yapıldığını, 20.09.2018 tarihinde 1.601,64 TL ödeme yapıldığını, ancak yapılan ödemenin yetersiz olduğunu, arabuluculuk görüşmelerinden sonuç alınamadığını iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkiline ait araçta meydana gelen 500,00 TL değer kaybı bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkili şirketin davacıya ödeme yaptığını, bakiye tazminat borcunun kalmadığını, değer kaybından söz edilebilmesi için aracın ilk ve tek hasarı olması gerektiğini, araçtaki değer kaybının tespit edilebilmesi için aracın önceki hasarlarının da incelenmesi ve buna göre bir değerlendirme yapılması gerektiğini, müvekkilinin dava açılmasına sebebiyet vermediğini, bu nedenle faiz, yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, hükme esas alınan 24.02.2020 tarihli bilirkişi raporunda davalı sigorta şirketi tarafından ZMMS poliçesi ile sigortalanan … plakalı araç sürücüsü dava dışı …’ün kazanın meydana gelmesinde %100 oranında kusurlu olduğu, davacıya ait … plaka sayılı araç sürücüsü dava dışı …’nın ise kazanın meydana gelmesinde kusursuz olduğunun ve davalı sigorta şirketinin yapmış olduğu ödeme ile değer kaybı talebinin karşılanmış olduğunun tespit edildiği, bilirkişi raporunun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, trafik kaza tespit tutanağı doğrultusunda tanzim edilen kusur raporunda ve ilk derece mahkemesince alınan 24.02.2020 tarihli bilirkişi raporunda sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu bulunduğunu, müvekkilinin aracın tüm bakımlarını zamanında ve yetkili servisinde yaptırdığını, kaza gerçekleşene kadar geçen süre içerisinde aracın değişen herhangi bir parçasının bulunmadığını, kaporta ve boyasında herhangi bir kusur ve çiziğin bulunmadığını, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda Trafik Sigorta Poliçe Genel Şartları esaslarında belirlenen hesaplama yöntemi kullanılarak değer kaybı hesaplandığını, davalı sigorta şirketi tarafından 20.09.2018 tarihinde yapılan 1.601,64 TL’lik ödemenin mahsubu ile değer kaybı talebinin karşılanmış olduğunun tespit edildiğini, tek bir bilirkişi raporu baz alınarak bilirkişi raporuna itirazları dikkate alınmadan davanın reddedildiğini, bilirkişi tarafından yapılan hesaplamanın Yargıtay ilkelerine uygun olmadığını, değer kaybının belirlenmesinde aracın kaza tarihindeki hasar görmemiş piyasa değeri ile onarılmış haldeki piyasa değeri arasındaki fark kriterinin esas alınması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE :Dava, trafik kazası nedeniyle davacıya ait araçta oluştuğu iddia olunan değer kaybından ibaret bakiye maddi tazminatın karşı aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısından tahsili istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
İlk derece mahkemesince makine mühendisi bilirkişiden alınan raporda; dava konusu trafik kazasının meydana gelmesinde davalı sigorta şirketi tarafından sigortalanan … plakalı sayılı araç sürücüsünün %100 oranında kusurlu olduğu, davacıya ait … plakalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığı, davacıya ait … plakalı araçta 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Trafik Sigortası Poliçe Genel Şartları ekinde yer alan formüle göre yapılan hesaplama sonucunda 1.581,44 TL değer kaybı oluştuğunun tespit edildiği, piyasa koşulları uygulamaları da gözetilerek, galerici ve yetkili servislerin 2. el departmanlarından alınan bilgiler sonucunda aracın kaza öncesinde piyasada ortalama 125.000,00 TL’ye satış yapılabileceğinin, hiçbir karoseri parçasının değişmemesi de dikkate alınarak ve bilirkişi kanaati de kullanılarak aracın 2. el satışı esnasında 1.600,00 TL değer kaybı meydana gelebileceği, davalı sigorta şirketinin 20.09.2018 tarihinde 1.601,64 TL ödeme yapması sebebiyle değer kaybı talebinin karşılanmış olduğu yönünde görüş bildirilmiştir. Mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 17.07.2020 tarihinde 2019/40 E-202/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 03.12.2020 tarih 2019/6271E -2020/8104K). Dava tarihinden sonra 19.06.2021 tarihinde yürürlüğe giren 7327 sayılı Kanunun 18. maddesiyle KTK’nın 90. maddesinde yapılan değişiklik ile, bu maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere “Bu tazminatlardan; a) Değer kaybı tazminatı, aracın piyasa değeri, kullanılmışlık düzeyi, hasara uğrayan parçaları ile hasar tutarı olarak dikkate alınarak…. hesaplanır” ibareleri eklenmek suretiyle Anayasa Mahkemesinin iptal kararına uygun şekilde bir düzenleme yapılmıştır. Böylelikle poliçe tarihi itibariyle ister eski genel şartlar ister yeni genel şartlar yürürlükte olsun, her halükarda Yargıtay içtihatlarında belirtildiği üzere aracın kazadan önceki ikinci el piyasa rayiç değeri ile kazadan sonra onarılmış haldeki piyasa rayiç değeri arasındaki farka göre değer kaybı tazminatı hesaplanması gerekmektedir.
Mahkemece yukarıda anılan ilkelere uygun, denetime elverişli ve davacı vekilinin bilirkişi raporuna itirazlarını karşılar şekilde değer kaybı tespit edilerek, istinafa gelenin sıfatına göre kazanılmış haklar korunarak ve davalı sigorta şirketi tarafından yapılan değer kaybı ödemesi mahsup edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2- İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.06.2020 tarih 2019/246 Esas 2020/278 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde davacıya iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 12.05.2023