Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1698 E. 2023/809 K. 26.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1698
KARAR NO : 2023/809

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16.10.2019
NUMARASI : 2017/119 E. 2019/1139 K.
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ :26.05.2023
KARAR YAZIM TARİHİ :26.05.2023

İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.10.2019 tarih 2017/119 E. 2019/1139 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davacının davalı kooperatifin 107 nolu üyesi olduğunu, kooperatifin arsa sahibi, müteahhit ile olan sorunları, ferdi mülkiyet tapusu şartları oluşmadığından üyelere bağımsız bölümlerin tapuları verilmeden tahsislendiğini, davacıya da … … … mevkii … ada, … parsel … Blok-… altında bulunan 75 metrekarelik dükkan teslim edildiğini, davacının dükkanında tadilatlar yaptığını, elektrik su aboneliği aldığını, kooperatif hakkında açılan ve kesinleşen icra takibine dayalı olarak kooperatife ait ve içinde davacının dükkanının da bulunduğu birkaç adet taşınmazın icra müdürlüğü tarafından açık ihale ile satıldığını, satılan dükkanın piyasa rayiç değeri üzerinden tazminat ödenmesi talep edildiğini, talep kabul edilmediğinden açılan İzmir 5. ATM’nin 2014/495 esas sayılı dosyası ile davacının dükkan karşılığı talep ettiği 104.070,00 TL’nin kabulüne karar verildiğini, kararın kesinleşmesine rağmen söz konusu alacağın alınamaması üzerine icra takibine başlanıldığını, ancak kooperatif üzerine taşınmaz ve menkul mal bulunmadığından, denetçi ve yöneticilerine ihtarname keşide edildiğini, davacının halen alacağına kavuşamadığını ileri sürerek İzmir 4. İcra Müdürlüğünün 2013/12914 esas sayılı kesinleşmiş icra dosyasındaki alacağın davanın açıldığı 31/01/2017 tarihi itibari ile ulaştığı alacak rakamı olan 187.388,25 TL’nin tahsiline, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalılar adlarına usulüne uygun duruşma gün ve saatini bildirir davetiyelerin tebliğ edildiği, davalıların kendilerini vekille temsil ettirdikleri, davalılar vekilinin cevaplarında, davanın derdestlik nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, kooperatif borçlarından kooperatif tüzel kişiliğinin sorumlu olduğunu, kooperatif ortaklarının sorumlu tutulamayacağını, nitekim İzmir 5. ATM açılan davada da sadece kooperatife husumet yönetildiğini, kooperatifin 110 ortağının bulunduğunu, buna rağmen sadece 27 ortak aleyhine dava açılmasının eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, öncelikle davanın usulden reddedilmesini, aksi kanaat hasıl olduğu takdirde, tüm kooperatif ortaklarının davaya dahil edilmesini ve bu konuda gerekli işlemlerin yapılmasını, davanın esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, gerek ortaklıktan ayrılanlara yapılacak ödemeler, gerekse amacına ulaşması imkansızlaşan ortaklara ödenecek tazminatlar, tasfiye gideri niteliğinde olup, tasfiye giderlerinin kooperatifin mevcutları ile karşılanmaz ise ortaklar tarafından karşılanması gerekeceği, Anasözleşme’nin 23. maddesine göre ortaklardan tahsil edilecek aylık taksitler ile ödeme şartlarının ve gecikme halinde uygulanacak esasların genel kurulca belirlenmesi gerektiği, eldeki davada; kooperatifin kaynaklarının yetersiz olduğu defter ve kayıtlarda sabit olup kooperatif yetkilileri tarafından da kabul edildiği, bu durumda kooperatif yöneticilerine düşen görev, tasfiye giderlerini göz önünde bulundurarak bütçe hazırlamak ve genel kurulun onayına sunmaktır. Genel kurul tutanaklar üzerinde yapılan incelemede; 02/07/2011 tarihinde yapılan genel kuruldan sonra 2012 ve 2013 yıllarında genel kurul yapılmadığı, 2011 tarihindeki genel kurulda uygulanmamıştır. Yine 01/02/2014 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulda ise parasal yükümlülüklerle ilgili herhangi bir karar alınmadığı gibi yukarıda anılan ihtara uygun yeniden genel kurulda yapılmadığı, anasözleşmeye göre yönetim ve denetim kurulu üyeleri ihmal ve kusurları sonucunda oluşan zararlardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları, dolayısıyla tasfiye işlemlerinin sağlıklı yürütülememesinden, yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumlu olduğu, neticeten, davacıya ait taşınmazın satılması veya bedelinin ödenmemesi gibi sabit olan zararının yönetim ve denetim kurulu üyelerinin tasfiye işlemlerini sağlıklı olarak yürütmediklerinden oluştuğu anlaşılmakla, davacının zararının meydana geldiği, satış işleminin kesinleştiği tarih olan 06/08/2010 tarihi itibari ile yönetici ve denetçi olarak görev yaptıkları tespit edilen davalılar …, …, …, … ve …’a karşı açılan davanın kabulü ile; 187.388,25 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, kabul edilen 187.388,25 TL alacak içinde bulunan asıl alacak olan, 117.813,00 TL üzerinden, dava tarihi olan 01/02/2017 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, diğer davalılara karşı açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalılar vekili, her ne kadar dava dilekçesinde kooperatif yönetici ve denetçilerinin sorumluluğuna ilişkin talep yoksa da taleple bağlılık ilkesine aykırı karar verilerek yönetici ve denetçilerin sorumluluğu yönünden de eksik inceleme yapıldığını, davanın TTK’nun 560.maddesinde belirtilen 2 yıllık dava zamanaşımı süresinden sonra açılması nedeniyle zamanaşımına uğradığını, konusu ve tarafları aynı olan davanın daha öncesinde de görüldüğünü ve kararın kesinleştiğini, hali hazırda kesinleşmiş karar var iken yeniden açılan bu davanın reddi gerektiğini, kooperatif yönetim kurulu ve denetim kurulunun kusurunun olmadığını, kök bilirkişi raporunda müvekkillerin sorumluluğu hususunda değerlendirme yapılmadığını, yine ek bilirkişi raporunda yalnızca yönetici ve deneticilerin sorumlu olduğunun tek cümle ile geçildiğini, sorumluluğun sebebi, ihmal ya da kusurun olup olmadığının davalıların üzerine düşen hangi görevi yerine getirmediğinin, zararın doğduğu tarihlerde yönetici olup olmadıklarının değerlendirilmediğini, müvekkillerinin zararın ödenmesini sağlamak için kooperatifi toplamaya çalışmış ise de çağrıların yanıtsız kaldığını, raporun üstün körü hazırlandığını, davalıların tasfiye sürecinin sağlıklı şekilde yürütülmesi için gerekeni yaptıklarını, yapmaya da devam ettiklerini, 2013-2014 yılında genel kurulu toplamamasının kusurlu olduklarını göstermeyeceğini, bu tarihlerde müvekkillerinin yönetici bile olmadığını, davacının açtığı davanın henüz kesinleşmemiş olduğunu, tasfiyenin tamamlanmadığını, kooperatifin borcu ödeyebilecek durumda olduğunu, tasfiye sürecinin beklenmesi gerektiğini, davacının taleplerinin fahiş olduğunu, zarar miktarının araştırılmadığını, davacının kooperatife ne kadar ödeme yaptığının araştırılmadığını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, davalı kooperatifin üyesi olan davacının sebepsiz zenginleşme ve yönetim – denetim kurulunun sorumluluğu kapsamında doğan zararından kaynaklı alacak istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın davalılar …, …, …, … ve …’a karşı açılan davanın kabulü ile; 187.388,25 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, kabul edilen 187.388,25 TL alacak içinde bulunan asıl alacak olan, 117.813,00 TL üzerinden, dava tarihi olan 01/02/2017 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, diğer davalılara karşı açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Kooperatif üyeleri ile kooperatif arasındaki üyelik sıfatının devamına ve üyeliğe sıkı sıkıya bağlı talepler ile ilgili olan tapu iptali ve tescile, üyelik tespitine, tahsis hakkına dayalı davalarda, diğer anlatımla üyenin parasal yükümlülükleri ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlıklarda üyelik devam ettiği sürece zamanaşımı süresi işlemez. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2014/2533 E. 2015/1924 K) Kaldı ki davacının talepte bulunduğu alacağına öncelikle İzmir 4. İcra Müdürlüğü’nün 2013/12914 Esas sayılı takip dosyasıyla talep ettiği, ancak kesinleşmiş mahkeme ilamına dayalı alacağına kavuşamamasından sonra ifanın imkansızlığından bahisle işbu davanın açıldığı, bu bağlamda davalılar vekilinin zamanaşımına yönelik istinaf isteminin yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.
Davaya dayanak teşkil eden ve taraflarca delil olarak dayanılan İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/495 Esas 2015/31 K. sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı … tarafından 11.11.2011 tarihinde davalı Tasfiye Halinde … aleyhine davalı kooperatif üyeliğinden dolayı davacıya tahsis edilen dükkanın davalı kooperatifin borcundan dolayı satılması nedeniyle davacı nezdinde doğan zarara mahsuben tazminat talebi nedeniyle, yapılan yargılama sonucunda Mahkemece 19.01.2015 tarihinde davacı …’ın davasının kısmen kabulü ile, davalı kooperatif adına kayıtlı ve davacıya devredilebilecek bir daire bulunmadığından davacının bu daire karşılığı 104.070,00 TL’nin ilk 80.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden, geri kalan 24.070,00 TL için ise, ıslah tarihi olan 20.06.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiği, Uyap ortamında yapılan sorgulamadan kararın taraflarca temyiz edilmeksizin 10.03.2015 tarihinde kesinleşmiş olduğu, işbu davanın ise bu kararın kesinleşmesinden sonra 01.02.2017 tarihinde açılmış olduğu görülmüştür.
Mahkemece kooperatif kayıt ve belgeleri üzerinde kooperatif mevzuatı konusunda uzman bilirkişiye dosyanın tevdi edilerek yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda bilirkişi raporunun alındığı, davacı tarafın itirazları üzerine bilirkişiden yeniden ek rapor alındığı, işbu rapor ve ek rapor hükme esas alınmak suretiyle davanın yukarıda belirtildiği şekilde davalılar …, …, …, … ve … yönünden kabulüne, davalı kooperatif ve diğer şahıslar yönünden ise reddine karar verilmiştir. Alınan bilirkişi ek raporunda davalı kooperatifin genel kurul tutanaklarının incelenmesinde; davalılardan …, … ve …’nun yönetim kurulunda … ile …’un ise denetim kurulunda görev yaptıkları, bu bağlamda … ile …’ın 17.02.2007 tarihinden itibaren halen görevlerinin devam edip, …’nun ise 29.06.2008 tarihinden itibaren mevcut görevine devam ettiği, denetim kurulu üyelerinden …’un 17.02.2007 tarihinden 15.02.2014 tarihine değin, …’un 29.06.2008 tarihinden itibaren görevinin devam etmekte olduğunun anlaşıldığı, Kooperatif’in Anasözleşme’nin 48-55.maddelerine göre, yönetim ve denetim kurulu üyelerinin, ihmal ve kusurları sonucun da oluşan zararlardan, müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları, tasfiye işlemlerinin gerektiği şekilde yürütülmesinin de bu bağlamda yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumluluğunda olduğu, davacıya ait taşınmazın haczedilerek 30.07.2010 tarihinde satıldığı ve satışın 06.08.2010 tarihi itibariyle kesinleştiği anlaşılmıştır.
İDM tarafından yapılan yargılama sonucunda davacının kooperatifin üyesi olduğu, kendisine tahsis edilen dükkanın kooperatifin borcu nedeniyle haczedilerek satılması sonucunda oluşan ifa imkansızlığından kaynaklanan tazminat alacağının tahsili için davacı yan İzmir 5. ATM’nin 19/01/2015 tarih ve 2014/495 esas ve 2015/31 karar sayılı kararına dayanarak İzmir 4. İcra Müdürlüğünün 2013/12914 takip sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlattığı, toplam 150.528,58 TL tutarındaki alacağın tahsili ile ilgili icra takibine itiraz edilmediği ve kesinleştiği, ancak haczi kabil mal varlığı bulunmadığından alacağın tahsil edilemediği, eldeki davada 150.528,58 TL tahsil harcı, icra vekalet ücreti takip açış masrafı ve dönem faizi ilave edilerek toplam 187.388,25 TL talep edildiği, gerek ortaklıktan ayrılanlara yapılacak ödemeler, gerekse amacına ulaşması imkansızlaşan ortaklara ödenecek tazminatların, tasfiye gideri niteliğinde olup, tasfiye giderlerinin kooperatifin mevcutları ile karşılanmaz ise ortaklar tarafından karşılanmasının gerekeceği, Anasözleşme’nin 23. Maddesine göre ortaklardan tahsil edilecek aylık taksitler ile ödeme şartlarının ve gecikme halinde uygulanacak esasların genel kurulca belirlenmesi gerektiği, somut olayda kooperatifin kaynaklarının yetersiz olduğu defter ve kayıtlarda sabit olup kooperatif yetkilileri tarafından da kabul edildiği, bu durumda kooperatif yöneticilerine düşen görevin tasfiye giderlerini göz önünde bulundurarak bütçe hazırlamak ve genel kurulun onayına sunmak olduğu, genel kurul tutanaklar üzerinde yapılan incelemede 02/07/2011 tarihinde yapılan genel kuruldan sonra 2012 ve 2013 yıllarında genel kurul yapılmadığı, 2011 tarihindeki genel kurulunda uygulanmadığı, 01/02/2014 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulda ise parasal yükümlülüklerle ilgili herhangi bir karar alınmadığı gibi ihtara uygun yeniden genel kurulun da yapılmadığı, anasözleşmeye göre yönetim ve denetim kurulu üyeleri ihmal ve kusurları sonucunda oluşan zararlardan müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları, tasfiye işlemlerinin sağlıklı yürütülememesinden, yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumlu olduğu, davacıya ait taşınmazın satılması veya bedelinin ödenmemesi gibi sabit olan zararının yönetim ve denetim kurulu üyelerinin tasfiye işlemlerini sağlıklı olarak yürütmediklerinden kaynaklandığından bahisle davacının zararının meydana geldiğinin kabul edilerek, satış işleminin kesinleştiği tarih olan 06/08/2010 tarihi itibari ile yönetici ve denetçi olarak görev yaptıkları tespit edilen …, …, …, … ve …’a karşı açılan davanın kabulüne, diğer davalı üyelere karşı açılan davanın reddine dair verilen kararda herhangi bir usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.
Öte yandan davalılar vekilinin zararın fahiş olduğuna yönelik istinaf istemlerinin incelenmesinde; İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19.01.2015 tarih 2014/495 Esas 2015/31 sayılı kararı ile dava konusu daire karşılığı 104.070,00 TL’nin ilk 80.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden (11.11.2011 tarihinden), geri kalan 24.070,00 TL için ise, ıslah tarihi olan 20.06.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiği, 80.000,00 TL yönünden 11.11.2011 / 24.08.2015 dönem faizinin yıllık %9 yasal faiz uygulanarak 27.261,38 TL olduğu, kabul edilen 24.070,00 TL’nin 20.06.2013 / 24.08.2015 dönem faizinin yıllık %9 yasal faiz uygulanarak 4.718,38 TL olduğu, yargılama giderleri tutarının 3.017,46 TL ile işlemiş faizinin 161,45 TL, vekalet ücreti alacağının 10.726,00 TL ile işlemiş faizini n 573,91 TL olduğu, bu şekilde 150.528,58 TL takip çıkışlı alacağa tahsil harcı, icra vekalet ücreti ve takip açış masrafı ve dönem faizinin bilirkişi raporunda hesaplandığı, toplam alacağın 187.388,25 TL olduğu, icra dosyasında yapılan haciz işleminde haczedilebilir bir mal bulunamadığı sabit olmakla davalılar vekilinin bu husustaki istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalılar yönünden istinaf karar harcı olan 12.800,49 TL’den peşin alınan 3.145,73 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 9.654,76 TL’nin davalılar …, …, …, …, …’dan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davalılar davalılar …, …, …, …, …’un yaptığı giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.26.05.2023