Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1618 E. 2023/866 K. 05.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1618
KARAR NO : 2023/866

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22.01.2020
NUMARASI : 2018/1142 E. 2020/41 K.
DAVANIN KONUSU : İtrazın İptali
KARAR TARİHİ : 05.06.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 05.06.2023

İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.01.2020 tarih 2018/1142 E. 2020/41 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davalı … Ltd. Şti.’nin müvekkili bankanın … Şubesinden muhtelif tarihli genel kredi sözleşmeleri gereği ticari krediler kullandığını, davalı …’nin de kefil sıfatıyla kredilere imza attığını, ayrıca üçüncü kişi dava dışı … tarafından 400.000,00 TL ipotek verildiğini, borcun ödenmemesi üzerine 22.06.2018 tarihli ihtarname ile hesabın kat edildiğini, müvekkili banka tarafından İzmir 21. İcra Müdürlüğü’nün 2018/11615 E. sayılı dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığını, ayrıca İzmir 26. İcra Müdürlüğü’nün 2018/10824 E. sayılı ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalıların itirazı üzerine takibin durduğunu iddia ederek, İzmir 26. İcra Müdürlüğü’nün 2018/10824 E. sayılı dosyasında itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı …, icra takibine konu olan borcun hukuki ve maddi dayanağının bulunmadığını, ödeme emrinde belirtilen faiz oranlarının fahiş olduğunu, faize ilişkin sözleşme hükmünün genel işlem koşulları içinde yer aldığını, müzakere edilmediğini, tek taraflı belirlendiğini, temerrüt faizi oranlarını kabul etmediklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı banka ile davalı … Ltd. Şti. arasında imzalanan 11406243-8, 12313505-11 ve 11406243-04 nolu üç adet kredi sözleşmesine istinaden davalı şirkete krediler kullandırıldığı, davalı …’nin bu sözleşmelere kendi el yazısı ile TBK kefalet hükümleri doğrultusunda kefalet tarihi, kefalet türü ve kefalet limiti yazılmak suretiyle 1.000.000,00 TL kefalet limitli olarak müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, kefilin beyanının huzurda imzaladığına dair formun imza altına alındığı, yasa gereği eş muvafakatine gerek olmadığı, kredilerin ödenmemesi üzerine davacı bankanın hesabı kat ederek davalıları temerrüde düşürdüğü, davalıların kredi borcunu ödemediği, dava dışı üçüncü şahıs … tarafından 400.000,00 TL bedelli davalı … Ltd. Şti. lehine ipotek verildiğinden bu tutarın hesaplanan alacaktan mahsup edildiği hususlarının banka defter kayıtları ile denetime elverişli ve benimsenen bilirkişi raporuyla tespit edildiği, davacının takip tarihi itibariyle takibe koyduğu asıl alacak ve fer’ilerinin kısmen yerinde olduğu, kredi sözleşmelerinden kaynaklı banka alacağından davalı … Ltd. Şti.’nin 269.883,43 TL, diğer davalı …’nin 669.883,43 TL’den sorumlu oldukları, borç ilişkisi davacı banka ile davalı kredi kullanan şirket ve müteselsil kefil davalı arasında akdedilen ticari krediden kaynaklanmakta olduğundan; tarafların sıfatı, sözleşmenin ve el yazısı bulunan kefaleti de içeren akdin yapıldığı tarih ve nitelikleri de gözetildiğinde somut olay bakımından genel işlem koşulu ile ilgili TBK’nın 20. ve 21. maddelerinin uygulama yeri bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalıların İzmir 26. İcra Dairesinin 2018/10824 takip sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile; davalı … Ltd. Şti.’nin 269.883,43 TL’den, diğer davalı …’nin 669.883,43 TL’den sorumlu tutulmasına, bu miktarlar üzerinden takibin devamına karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, ilk derece mahkemesince yalnızca bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulduğunu, bilirkişi raporunda çok açık çelişkiler ve hesap hataları bulunduğunu, 11406243-8 nolu kredi için bilirkişi raporunda faiz ve BSMV hesaplamasının hatalı yapıldığını, müvekkili bankanın ihtarnameyi gönderdiği adresin, sözleşmede yazılı olan adreslerden farklı olduğu, bu nedenle sözleşmede yazılı olmayan farklı bir adrese gönderilen ihtarname ile her iki davalının takip tarihinden önce temerrüdünün sağlanmadığı şeklinde görüş bildirildiğini, oysa taraflar arasında akdedilmiş olan genel kredi sözleşmesinin 4.1. maddesinde “Müşteri sözleşme ve ekleri kapsamındaki borçlarını kararlaştırılan vade tarihinde eksiksiz olarak ödemediği takdirde banka tarafından protesto keşidesine, ihtarname gönderilmesine, mehil tayinine gerek velhasıl hiçbir kanuni takip ve teşebbüs icrasına mahal kalmaksızın temerrüde düşeceğini, muaccel hale gelen tüm borçlarını her türlü faiz ve diğer masrafları, bilcümle ferileri ile birlikte derhal ödeyeceğini kabul ve beyan eder.” şeklinde düzenleme bulunduğunu, yine TBK’nın 117. Maddesinde “Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş … ise, bu günün geçmesiyle; borçlu temerrüde düşmüş olur.” şeklinde hüküm bulunduğunu, bu nedenle borçlunun edimi ifa etmediği tarihte temerrüte düştüğünü, bu tarihten itibaren temerrüt faizine hükmedilmesi gerektiğini, ayrıca ihtarnamede belirtilen adresin şirketin ihtarname keşide tarihindeki ticaret siciline kayıtlı adresi olduğunu; 12313505-11 nolu krediye ilişkin asıl alacak miktarının 244.735,58 TL olduğu kabul edilmişse de, bilirkişi raporunda asıl alacak miktarının 243.900,36 TL olarak kabul edildiğini, ancak bu tenzilata dair hiçbir hukuki gerekçeye yer verilmediğini, asıl alacak miktarı olması gerekenden düşük hesaplandığından faiz ve BSMV’nin de düşük hesaplandığını, genel kredi sözleşmesinin 4.2.1. maddesinde “Müşteri; Sözleşmeyle veya eklerinde kararlaştırılan taahhüt ve yükümlülüklerden herhangi birisinin uygun bir şekilde yerine getirilmemesi … halinde herhangi bir yazılı ihtarda bulunulmasına ve başkaca bir bildirimde bulunulmasına gerek kalmaksızın kredinin muaccel hale geleceğini … kabul eder.”; 2.7.1. maddesinde ”Müşteri, kredi borcunu (taksitlendirilmiş kredilerde taksitlerden herhangi birini) ödeme tarihinde/vadesinde ödememesi veya borcun Sözleşme kapsamında muaccel hale gelmesi halinde; alacağın muaccel hale geldiği tarihten Müşteri’ye yapılacak ihtarda belirtilen sürenin hitamına kadar geçecek süreye kadar muacceliyet tarihindeki borç miktarına, Banka’ca uygulanan cari en yüksek ticari işlek kredi faiz oranının uygulanmasını ve bulunacak bu faiz üzerinden BSMV ve KKDF tahakkuk ettirileceğini kabul ve beyan eder” şeklinde düzenleme bulunduğunu, borçlunun önceki tarihli kredi borcu dolayısıyla temerrüte düştüğünü, sözleşmenin belirtilen maddelerinin müvekkili bankaya hesapların tümünü kat etme ve temerrüt faizi talep etme yetkisi verdiğini, bu nedenle bilirkişi raporunda temerrüt tarihi olarak 17.07.2018 tarihinin belirlenmesinin hukuka aykırı olduğunu, sözleşmesel ilişki gereği temerrüt faizinin 02.06.2018 tarihinden işletilmesi gerektiğini, ayrıca ihtarname masrafının 242,72 TL olmasına rağmen hesaplamaya 241,95 TL olarak dahil edildiğini belirterek kararın bu yönlerden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısman kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Bankanın … Şubesi ile davalı … Ltd. Şti. arasında 03.07.2017 tarihinde genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalı …’nin müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmede imzasının bulunduğu anlaşılmıştır.
Davaya konu İzmir 26. İcra Müdürlüğü’nün 2018/10824 E. sayılı takip dosyasında davacı … A.Ş. tarafından davalılar borçlu şirket ve müteselsil kefil aleyhine, 3 adet krediye ilişkin olarak toplam 692.174,50 TL’nin tahsili istemiyle icra takibi başlatılmış olup, davalıların itirazları üzerine takibin durdurulmasına karar verilmiştir.
Eldeki davaya konu uyuşmazlıkta davalılar adına yapılan hesap kat ihtarı usulüne uygun şekilde tebliğ edilemediğinden, davalıların ancak takip tarihi itibariyle temerrüte düşeceği kabul edilmelidir.
Taraflar arasında düzenlenen sözleşme genel kredi sözleşmesi ticari nitelikte olup alacağa işletilecek akdi ve temerrüt faizi hesabının genel hükümlere oranla özel hüküm niteliğindeki TTK’nın 8. maddesinin nazara alınması suretiyle davacının talep edebileceği asıl alacak ile ferrilerinin taraflar arasındaki sözleşme kapsamında belirlenmesi gerekmektedir.
Davacı bankanın, alacağının dava konusu takip tarihi itibariyle bilirkişi tarafından hesaplanması gerekir. Bu hesap yapılırken borçlunun borcu hesap kat tarihindeki muaccel alacak ile bu alacağın ödenmesi için çıkartılan ihtarname ile tebliğ tarihi arasındaki dönem için uygulanacak akdi faiz toplamı üzerinden bir hesap yapılır. Daha sonra temerrüt tarihinden dava konusu takip tarihine kadarki dönem içinse temerrüt faizi ve BSMV hesaplanmalıdır. Dosyaya kazandırılan hesap bilirkişi asıl ve ek raporu ile muacceliyet koşulunun gerçekleştiği ve takip tarihi itibariyle temerrütün oluştuğu olgusu gözetilerek, sözleşmede belirtilen akdi ve temerrüt faiz oranlarına ilişkin hükümler çerçevesinde belirlenen faiz oranları esas alınıp borcunun ödenmemiş olması nedeniyle asıl alacak ve ferileri ile birlikte davacının asıl borçlu davalı şirketten talep edebileceği alacak miktarları tespit edilmiş ve davacı vekilinin bilirkişi raporuna itirazları ek raporda karşılanmış olmakla, ilk derece mahkemesince bilirkişi asıl ve ek raporunda tespit edilen tutarlar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 179,90-TL’den peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 05.06.2023