Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1491 E. 2023/682 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1491
KARAR NO : 2023/682

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03.03.2020
NUMARASI : 2016/584 E. – 2020/199 K.

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 04.05.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 04.05.2023

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 03.03.2020 gün ve 2016/584 E. – 2020/199 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacılar vekili ve davalı sigorta şirketi vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, …’ın işleteni, …’nın sürücüsü olduğu ve diğer davalı … Sigorta A.Ş’nin mesuliyet sigortası olduğu … plakalı aracın müvekkillerinin murisi …’na 08/03/2016 tarihinde çarpması sonucu muris …’nun vefat ettiği, söz konusu trafik kazasının meydana gelmesinde araç sürücüsü …’nın kaza tespit tutanağının aksine tam kusurlu olduğu, müteveffanın herhangi bir kusurunun olmadığı, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla müvekkil anne … ve baba … için 1.000,00 ‘er TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılar sürücü ve işleten yönünden kaza tarihinden, diğer davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilinin, yine fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile tüm müvekkiller adına 500,00 TL cenaze ve defin giderlerinin davalılar sürücü ve işleten yönünden kaza tarihinden, diğer davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilinin ve ayrıca söz konusu kaza nedeniyle davacılardan anne … için 20.000,00 TL, baba … için 20.000,00 TL ve kardeş … için 15.000,00 TL ve kardeş … için 15.000,00 TL manevi tazminatın davalılar sürücü ve işleten yönünden kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilinin ve tüm talepler bakımından yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 02.10.2019 tarihinde sunmuş olduğu ıslah dilekçesi ile talebini, anne için 17.601,82 TL, baba için 14.170,02 TL ve 500,00 TL cenaze defin gideri olmak üzere 32.271,84 TL’ye arttırmıştır.
CEVAP : Davalı Sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde; kazaya karışan aracın müvekkili nezdinde 757339 numaralı poliçe ile zorunlu mali mesuliyet sigortalısı olunduğu ve bu nedenle araç sürücüsünün kusuru oranında ve yasal teminat limiti dahilinde (kaza tarihi itibariyle sorumluluk limitinin 310.000,00 TL) sorumluluğun bulunduğu, davacı mirasçılar vekilinin söz konusu kazanın oluşumunda müvekkil nezdinde sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğuna dair bir kanıt sunamadığı bununla birlikte müteveffanın asli kusurlu olduğu, kusur durumunun Mahkemece net tespitinin Yargıtay içtihatları gereği belirlenmesinin gerekli olduğu, davacılar vekili tarafından ticari faiz talep edilmiş ise de davanın haksiz fiilden kaynaklanması, müvekkili ile davacılar arasında herhangi bir ticari ilişkinin bulunmaması ve sigortalı aracın hususi araç olması nedeniyle faizi yasal faiz olarak talep edilebilmesinin mümkün olduğu belirtilerek davanın reddinin talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde; asli davalı olanların araç sürücüsü ve aracın sahibi olması nedeniyle ortada ticari bir davanın bulunmayacağı belirtilerek görevli Mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olması gerektiği belirtilerek öncelikle davanın usulden reddinin talep edildiği ayrıca 6100 sayılı HMK’nın 7. maddesi, 16. maddesinin Yargı içtihatları ile birlikte değerlendirilmesi neticesinde davanın Soma Asliye Hukuk Mahkemeleri nezdinde görülmesi gerektiği belirtilerek yetkisizlik ilk itirazının ileri sürüldüğü, vekil eden davalıların kazının meydana gelmesinde çok üzüntülü oldukları, kaza tespit tutanağı ve Soma Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma dosyasına kazandırılan delillere göre araç sürücüsü …’ın tali müteveffa …’nün ise asli kusurlu olduğu, her ne kadar müteveffanın anne ve babası tarafından destekten yoksun kalma tazminatı talep edilmiş ise de bu kişilerin müteveffanın desteklerine muhtaç olmadıkları tam tersine müteveffanın anne ve babasının desteğine muhtaç olduğu ve bu nedenle destekten yoksun kalma tazminatının reddinin gerektiği, olayın müteveffanın kendi kusuru ile meydana gelmiş olması nedeniyle manevi tazminat talebinin mümkün olmayacağının ayrıca söz konusu tazminatın zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağının, istem konusu edilen manevi tazminat talebinin fahiş miktarda olduğu bu nedenle reddinin talep edildiği, dolayısı ile gerek maddi gerekse de manevi tazminat talebinin reddinin gerektiği ve bu nedenle yargılama giderlerinin ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesinin talep edildiği, davacılar tarafından istem konusu edilen cenaze ve defin giderlerine yönelik talebin müvekkilleri tarafından kabul edildiği ve bu nedenle bu kalem tazminat yönünden yargılama giderleri talebinin üzerilerinde bırakılmaması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, 08.03.2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacılar murisinin %75 oranda ve davalı …’ın %25 oranda kusurlu olduğu, kaza neticesinde …’nün vefatı ile birlikte her ne kadar aksi iddia edilse bile davacılardan anne … ve baba … oğulları olan ve kaza anında 21 yaşında olan …’nün dosyadaki somut verilere göre desteğinden yoksun kaldıkları, TRH-2010 yaşam tablolarına göre ise davacı annenin 70.407,28 TL destekten yoksun kalma tazminatının, babanın 56.680,09 TL tazminatının bulunduğu ancak kusur durumu göz önüne alındığında ise davacı annenin 17.601,82 TL, babanın 14.170,02 TL tazminat hakkının bulunduğu, ıslah dilekçesi göz önüne alındığında davacı anne yönünden 17.601,82 TL tazminatın ve davacı baba yönünden 14.170,02 TL tazminatın talep edilmesinin mümkün olduğu kanaatine varılarak destekten yoksun kalma tazminatının kabulüne, murisin cenaze ve defin giderlerinin 362, 50 TL olduğu, ancak dava dilekçesi ile istem konusu edilen 500,00 TL’lik bu kalem tazminat talebi davalılar … ve … tarafından cevap dilekçesi ile kabul edildiğinden 500,00 TL’nin tamamı yönünden sadece adı geçen kişilerin sorumlu oldukları, fakat söz konusu 362,50 TL’sinden de ayrıca diğer davalı sigorta şirketi de sorumlu olduğundan cenaze ve defin giderlerine yönelik talebin kabulüne, kaza nedeniyle …’nün vefat etmiş olması, davacılar murisinin kusur durumu, kazanın meydana geliş şekli, kaza tarihindeki yaşı, manevi tazminatın zenginleşme aracı olmadığı gibi manevi tatmin duygusu oluşturacak miktarda olması gerektiği, yine özel durumların da Mahkemece res’en dikkate alınması gerektiği ve tarafların sosyal ve ekonomik durumları bir bütün olarak düşünüldüğünde kısmen kabulü ile … ve … yönünden ayrı ayrı 10.000,00 TL’şer ve kardeşler … ve … yönünden ayrı ayrı 5.000,00 TL’şer manevi tazminat hükmedilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili ve davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacılar vekili, hükme esas alınan bilirkişi raporunda 2019 yılı verilerine göre hesaplama yapılmış olup, davanın 2020 yılında karara çıktığını, 2020 yılı asgari ücretleri güncellendiği halde güncel asgari ücret tablosuna göre ek rapor alınmaksızın karar verilmesinin bozmayı gerektirdiğini, yerel mahkemenin bilinen son güncel veriler dikkate alınmadan karar verildiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiş, öte yandan dosyada ATK tarafından tanzim edilen rapor ile kaza tespit tutanağında tespit edilen kusurlar çeliştiği için İTÜ’den kusur raporu alınarak davalıların %25 kusurlu olduğunun tespit edilmekle, davalı şirketin buna ilişkin istinaf nedenlerinin yerinde olmadığından reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, dosyada 23.11.2017 tarihinde alınan Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Raporunda sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığının tespit edildiğini, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, sigorta şirketinin tazminat sorumluluğundan bahsedebilmek için sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunduğunun ispat edilmesi gerektiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, 08/03/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Olay tarihi olan 08/03/2016 günü bisiklet sürücüsü olarak kara yolunun yan tarafında banket üzerinde seyir esnasında olan müteveffa …’nun, aynı istikamette arkasından gelen davalı … tarafından sevk ve idare edilen … plakalı aracın önünde trafikte seyri sırasında arkadan gelen …’nın aracını fark etmeyerek …’nın aracının önünde aniden direksiyonu sağ tarafa kırıp yolun sağ şeridine geçmesi sonucu aracın duramayarak ön tarafı ile bisikletinin arka sol tarafına çarpması ve bu çarpmanın etkisi ile direksiyon hakimiyetini kaybeden …’nın karşı şeride geçmesi ve bu sırada karşı taraftan gelen dava dışı … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın ise çarpmamak için manevra yapması sırasında hakimiyet kaybedilerek tarla içine girmesi ve takla atması ve bisiklet sürücüsü olan …’nun bu kaza nedeniyle vefatı ile sonuçlanan trafik kazasında tarafların kusur durumlarının tespiti yönünden İTÜ öğrenim görevlilerinden oluşan bilirkişi heyeti ile Ankara talimat mahkemesince tayin edilen bilirkişiler tarafından hazırlanan 12.10.2018 tarihli rapor içeriklerinin kazanın oluş şekline uygun dosya kapsamıyla ve birbiriyle örtüşen şekilde tanzim edilip, hükme ve denetime elverişli kusur raporları olduğu değerlendirilmiş, buna göre davacıların murisi bisiklet sürücüsü …’nun meydana gelen kazada %75 oranında asli kusurlu, davalı sürücü …’nın %25 oranında tali kusurlu olduğu yönündeki raporların hükme esas alınmasında herhangi bir usul ve yasaya aykırılık görülmemiş, davalı sigorta vekilinin kusura ilişkin istinaflarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davacılar vekilinin istinaf nedenlerinin incelenmesinde; destekden yoksun kalma tazminat miktarının doğru belirlenebilmesi bakımından, desteğin kaza tarihindeki gerçek ve net gelirinin doğru belirlenmesi önemlidir. Gerçek gelirin tespiti için, yapılan araştırma sonucu gerçek gelirin saptanamadığı takdir ise kamu düzenine ilişkin olan asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerekir. Asgari ücret kamu düzeni ile ilgili olup, mahkemece re’sen gözönünde tutulması zorunludur. ( Yargıtay 17. HD’nin 28.03.2019 tarih ve 2016/8879 E. – 2019/3815 K. Sayılı ilamı ) Tazminat isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda 1931 tarihli PMF cetvellerine göre saptanmakta ise de gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu nedenle TRH 2010 yaşam tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesi güncel veriler ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olduğundan tazminat hesaplamasında TRH 2010 yaşam yönteminin kullanılması gerekir. ( Yargıtay 4. HD’nın 03.01.2022 tarih ve 2021/9412 E – 2022/3622 K., 17. HD’nin 23.03.2021 tarih 2020/ 6173 E. – 2021/ 3121 K. Sayılı ilamları ) Aynı şekilde, yeni genel şartlar zamanında düzenlenen poliçelerde yeni genel şartlardaki hesaplama tekniği uygulanamayacağı için tazminat hesabında eski uygulamalardaki gibi progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi icap etmektedir. (Yargıtay 17. HDB’nin 24.02.2021 tarih ve 2019/3292 E. 20121/1848 K. Sayılı ilamı ) Tazminatının belirlenmesinde, desteğin son gelir durumu ile birlikte muhtemel yaşam süresinin ve bu sürenin ne kadarında aktif çalışma hayatının devam edeceği, ne kadarında pasif döneme bulunacağının tespiti önem arz etmektedir. Çalışma hayatının, aktif çalışma dönemi ve emeklilik dönemi olan pasif devre olarak ayrılması ve özel yasalarında çalışma süreleri ayrık olarak belirtilmemiş (asker, polis vb. gibi) kişiler yönünden 60 yaşın aktif çalışma devresini, bakiye yaşam süresi varsa kalan sürenin de pasif çalışma dönemini oluşturduğu; sürekli iş gücü kaybı nedeniyle tazminatın hesabında, pasif devrede de zararın oluşacağı ve bu zararın asgari ücret düzeyinde bir zarar olacağının kabulü gerektiği yerleşik içtihatlardandır. Özel yasaları gereği çalışma süreleri ayrık olarak düzenlenenler dışında kalan kişiler yönünden, aktif-pasif devre ayrımı anılan şekilde yapılmakla pasif devre için AGİ dahil edilmemiş ücret üzerinden hesaplama yapılması gerekmektedir. (Yargıtay 04.04.2022 tarih ve 2021/12301 E. – 2022/6691K. Sayılı ilamı)
Öte yandan destekten yoksunluk zararının hesabında müteveffanın gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Gerçek gelirin tespiti için, yapılan araştırma sonucunda gerçek gelirin saptanamadığı takdirde kamu düzenine ilişkin olan asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerekir. 6098 sayılı TBK m. 75. maddesi gereğince gerçek zararın belirlenmesi bakımından karar tarihine en yakın tarihlerdeki ölçütlerin kullanılması gerekmektedir. Asgari ücret kamu düzeni ile ilgili olup, mahkemece re’sen gözönünde tutulması zorunludur. Bu nedenle hüküm tarihine en yakın tarihte bilinen asgari ücret tutarını belirleyerek bu verilere göre hesap yapılması gerekir. ( Yargıtay 17. HD’nin 28.03.2019 tarih ve 2016/8879 E. – 2019/3815 K. sayılı ilamı ) Belirtilen ilkeler çerçevesinde dosyada alınan aktüerya bilirkişisi raporu hükme esas alınamayacağından, Mahkemece yapılacak iş, karar tarihine en yakın veriler esas alınmak suretiyle yukarıdaki hususlar dahilinde aktüerya bilirkişisinden ek rapor alınmak suretiyle belirtilen hususların irdelenmesi gerekmektedir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacı vekilinin ve davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 03.03.2020 tarih 2016/584 E. – 2020/199 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuranlar tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde istinaf yoluna başvuranlara iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 04.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.