Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1490 E. 2022/2000 K. 30.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1490
KARAR NO : 2022/2000

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26.06.2020
NUMARASI : 2017/19 Esas 2020/317 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 30.12.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 06.01.2023

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 26.06.2020 gün ve 2017/19 Esas 2020/317 Karar sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, 14.08.2016 tarihinde, davalı …’nın işleteni, davalı … Sigorta AŞ’nin zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu, davalı …’nin sevk ve idaresindeki … plakalı minibüsün müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı araca çarptığını, kaza nedeniyle müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, sürekli maluliyetinin oluştuğunu, Kemalpaşa 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/498 E. Sayılı dosyasında davalı sürücünün kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğunun tespit edildiğini iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 2.500,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 500,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 500,00 TL bakıcı ve bakım gideri, 500,00 TL tedavi gideri olmak üzere 4.000,00 TL maddi tazminatın işleten ve sürücü için kaza tarihinden, davalı sigorta yönünden 04.01.2017 tarihinden avans faiziyle davalılardan tahsiline, ayrıca 70.000,00 TL manevi tazminatın sadece işleten ve sürücüden kaza tarihinden itibaren avans faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı … Sigorta A.Ş. vekili, davacı tarafça KTK’nın 97. maddesi uyarınca gerekli belgelerin tamamı ibraz edilerek başvuru yapılmadığını, dava şartının sağlanmadığını, teminat limitinin kişi başı 310.000,00-TL olduğunu, kazaya karışan tarafların kusur oranının tespit edilmesi bakımından ATK’dan rapor alınması gerektiğini, müvekkilinin sorumluluğunun sigortalının kusuru oranında ve poliçe limitiyle sınırlı olduğunu, TRH 2010 tablosuna göre teknik faiz oranı %1,8 uygulanmak üzere hesaplama yapılması gerektiğini, geçici iş göremezlik taleplerinin ve tedavi giderlerinin poliçe kapsamında olmadığını, rücuya tabi bir ödeme varsa araştırılıp mahsup edilmesi gerektiğini, bakım giderinin ancak davacının bakıma muhtaç olduğunun kesin şekilde tespiti sonrasında ve fiili olarak çalıştırılan bir yardımcı varsa genel şartlara göre söz konusu olabileceğini, muhtemel estetik ameliyat giderleri, ilaç, medikal aletler, ulaşım masrafının poliçe kapsamında olmadığını, dava tarihinden itibaren faiz uygulanabileceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili, Kemalpaşa Mahkemelerinin yetkili olduğunu, dava konusu kazaya üç aracın karıştığını, müvekkilinin dava dışı …’un sevk ve idaresindeki aracın aynasına çarptığını, bu aracın emniyet şeridine geçtiğini, müvekkili …’nin aracını kurtarmaya çalıştığı sırada ise davacının aracıyla çarpıştığını, davacının emniyet şeridine geçmesi ve fren yapması halinde kazanın gerçekleşmeyeceğini, meydana gelen zarar ile müvekkilinin eylemi arasındaki nedensellik bağının davacının eylemi ile kesildiğini, müvekkilinin aracının yan yatarak duvara çarpmasına rağmen sadece davacıda iddia edildiği şekilde zarar meydana gelmesinin, davacının emniyet kemeri takma, virajlı yola uygun hız ve takip mesafesi vb. trafik kurallarına uymadığını gösterdiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, Kemalpaşa ilçesinin İzmir Ticaret Mahkemesinin yetki alanında kaldığından yetki itirazının yerinde görülmediği, dava açılmadan önce davalı sigorta şirketine başvurulduğu, ancak ödeme yapılmadığı, bu konudaki dava ön şartının sağlandığı, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından düzenlenen 24.10.2017 tarihli raporda davacının kazaya bağlı olarak olay tarihindeki yaşına göre %23 oranında, muayene tarihindeki yaşına göre %23.2 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiğinin, geçici iş göremezlik süresinin 180 gün olduğunun tespit edildiği, iş göremezlik konusundaki bu rapora itiraz edilmesi üzerine yeniden aynı kurumdan özürlülük ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık raporu hakkındaki yönetmelik hükümlerine göre geçici iş göremezlik süresi ve sürekli iş göremezlik oranının tespiti konusunda alınan 08.08.2019 tarihli raporda, davacının trafik kazasına bağlı olarak özürlülük ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkındaki yönetmelik kapsamında sürekli maluliyet oranının %17, geçici iş göremezlik süresinin 180 gün olduğunun tespit edildiği, kaza ve poliçe tanzim tarihleri dikkate alındığında bu özürlülük oranı ve iş göremezlik süresinin dikkate alındığı, trafik bilirkişisinin 04.12.2017 tarihli raporunda, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün %100 oranında kusurlu olduğunun, … plakalı araç sürücüsü dava dışı … ile, davacının kusursuz olduklarını ortaya koyduğu, 07.05.2020 tarihli aktüerya raporunda, davacının geçici iş göremezlikten kaynaklanan zararının 726,88-TL, sürekli maluliyetten kaynaklı zararının 325.585,82-TL, bakım giderinden kaynaklanan zararının 3.902,97-TL, belgeli tedavi giderinden kaynaklanan zararının 1.065,00-TL, tedavi amaçlı ulaşım giderinden kaynaklı zararının 259,96-TL, toplam maddi zararının 331.539,93-TL olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 726,88-TL geçici iş göremezlik tazminatı, 325.585,82-TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 3.902,97-TL bakım gideri, 1.065,00-TL tedavi gideri, 259,26-TL tedavi amaçlı ulaşım gideri olmak üzere toplam 331.539,93-TL maddi tazminatın 14.08.2016 tarihinden itibaren avans faiziyle (davalı sigorta şirketinin 04.01.2017 tarihinden itibaren avans faiziyle 310.000,00-TL poliçe limitiyle diğer davalılarla müteselsilen sorumlu olması kaydıyla) müteselsilen davalılardan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya dair maddi tazminat talebinin reddine, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne 30.000,00-TL manevi tazminatın 14.08.2016 tarihinden itibaren avans faiziyle davalılar … ve …’dan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, ilk derece mahkemesi kararının hüküm kısmında ve kararın içeriğinde müvekkili yararına hükmedilen sürekli iş göremezlik miktarında ve dolayısıyla hükmedilen toplam maddi tazminat miktarında sehven hata yapıldığını, gerekçeli kararda sürekli maluliyetten kaynaklı zararın 325.585,82 TL olduğu belirtilmiş iken, bilirkişi raporunda sürekli maluliyetten kaynaklı zararın 376.352,91 TL olarak tespit edildiğini, sürekli maluliyetten kaynaklı zararının tutarı ve dolayısı ile toplam maddi tazminat tutarlarının bilirkişi …’den alınan 07.05.2020 tarihli rapor ile ve 22.05.2018 tarihli talep artırım dilekçesi ile farklılık gösterdiğini, müvekkilinin sürekli maluliyetten kaynaklı zararının tutarı ve dolayısı ile toplam maddi tazminat tutarları hususlarında sehven maddi hata yapıldığını, gerekçeli kararda belirtilen sürekli maluliyetten kaynaklı zararı ve toplam maddi zararının yine bilirkişi … tarafından tanzim edilen 01.12.2019 tarihli raporda belirtilen zarar tutarları ile aynı olduğunu, gerekçeli kararın yazımı aşamasında raporların tarihlerinin farklı olduğu hususunun gözden kaçırılmış olabileceğini, gerekçeli kararda hükme esas alınan aktüer raporunun 07.05.2020 tarihli rapor olduğunun açıkça belirtilmiş olduğunu, sürekli maluliyetten kaynaklı zarar ve dolayısıyla toplam maddi zarar tutarının yazımı hususunda yapılan maddi hatalar nedeniyle maddi tazminat taleplerinin kabul ve ret oranının da hatalı olarak belirlendiğini ve bu nedenle taraflar yararına vekalet ücreti tutarlarının yanlış hesaplandığını kaza neticesinde meydana gelen yaralanmalar sebebiyle müvekkilinin uzun süre hastanede yatarak tedavi gördüğünü, çeşitli cerrahi operasyonlar geçirdiğini, mahkemece hükmedilen manevi tazminat tutarının düşük olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili, ilk derece mahkemesi kararının Anayasa’nın 141. Maddesine aykırı şekilde yazıldığını, doyurucu bir gerekçe içermediğini, sadece bilirkişi raporlarına atıf yapıldığını, maluliyet oranı, geçici iş göremezlik süresi, tarafların kusur durumu, davacının sürekli maluliyetten kaynaklanan zararları vb. hususlarda dosyanın tekrar bilirkişiye gönderilmesine dair taleplerinin ilk derece mahkemesince reddedildiğini, müvekili …’nin %100 kusurlu olduğunun tespiti ile davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayalı olarak düzenlendiğini, … plakalı araç şoförü dava dışı …’un ve davacı sürücünün kazanın hemen öncesinde kaç km hızla seyir halinde olmaları gerektiğinin, fakat aslında ne kadar süratli olduklarının, karşıdan gelen kaza tehlikesi karşısında hiçbir manevra yapmamış olmalarının nedeninin açıklanmadığını, …’un şerit ihlali yapıp yapmadığının tespit edilmesinin gerektiğini, davacının hemen önünde seyir halinde olan … plakalı araç ile arasında olması gereken takip mesafesine uyup uymadığının incelenmediğini, davacının kazadan hemen önce şerit ihlali yaptığını, maluliyet oranı ve geçici iş göremezlik süresinin yüksek olduğunu, davacının yaşının genç oluşu göz önünde bulundurulduğunda iyileşme sürecinin daha kısa olacağını, davacının bedensel zararlarının oluşmasında kaza ile illiyet bağının yeterince araştırılmadığını, dosyadaki 24.10.2017 tarihli rapor ile 08.08.2019 tarihli rapor arasında maluliyet oranı ve geçici iş göremezlik süresi bakımından çelişki bulunduğunu, davacının kamu görevlisi/polis olması nedeniyle maaşını aldığını, dava konusu kaza olmasaydı davacının ek tazminat almaya hak kazanıp kazanmayacağının belli olmadığını, eksik bilirkişi incelemesine dayalı olarak 726,88-TL alacağa hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda davacının aktif-pasif döneminin tarihsel olarak detaylı bir şekilde gösterilmediğini, davacının polis olması nedeniyle normal emeklilik yaşından önce emekli olacağını, bilirkişi raporunda aktif dönem olarak daha uzun bir yaş hesaplaması yapıldığını, pasif dönemin asgari geçim indirimi uygulanmaksızın hesaplanması gerektiğini, avans faizine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, avans faizi talep edilebilmesi için ortada ticari bir iş bulunması gerektiğini, oysa eldeki davanın kaza sonucu oluşan bedensel zararlar nedeniyle maddi ve manevi tazminat isteminden kaynaklandığını belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. Vekili, davacının müvekkili şirkete gerekli belgelerle usulüne uygun şekilde başvuru yapmadığını, müvekkilinin gerekli işlemleri yaparak tazminat miktarını belirlemesi ve ödeme yapmasının mümkün olmadığını, davacının , gerekli belgelerle birlikte müvekkili şirkete başvuru yapmayarak ödeme süresinin dolmasını beklemeden dava açtığından dava şartını yerine getirmemiş olduğunu, her ne kadar Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından tanzim edilen maluliyet raporunda kalıcı maluliyet oranı Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğine göre %17 olarak tespit edilmiş ise de, poliçe tanzim tarihi göz önüne alındığında Torba Yasa ve Poliçe Genel Şartlar gereği ve 20.02.2019 tarihinden itibaren tanzim edilen raporlarda ”Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” hükümlerinin uygulanması gerektiğini, hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunda aktif dönem-pasif dönem ayrımı yapılmadığını, bilirkişi tarafından davacının aktif-pasif dönem ayrımı yapılarak bu dönemlerin tarihsel olarak gösterilmesi, pasif dönem bakımından AGİ’siz asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması, hesaplama tablolarının ve hesaba esas alınan gelirlerin yıl bazlı olmak üzere raporda gösterilmesi gerektiğini, pasif dönem başlangıcı 60 yaş olarak kabul edilse de, özel kanunları uyarınca farklı emeklilik yaşı öngörülen durumlarda bu durumun tespiti ile araştırılması gerektiğini, polis memuru olan davacının kaç yaşında emekli olduğunun araştırılması gerektiğini, zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları uyarınca dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilecek tazminat taleplerinin sigorta kapsamı dışında olduğunu, geçici iş göremezlik tazminatının poliçe kapsamında olmadığını, ayrıca davacının polis memuru olması nedeniyle geçici iş göremezlik zararından söz edilemeyeceğini, tedavi giderlerinin poliçe teminatı kapsamında olmadığını, davacının bakıcı ihtiyacının bulunmadığını, davacının ıslah ettiği kısım için ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini, davacının kaza sırasında emniyet kemeri takmadan yolculuk ettiği için müterafik kusurlu olduğunu, avans faizine hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, karşı aracın işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısından sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı, bakıcı gideri ve tedavi giderinin tahsili; ayrıca işleten ve sürücüden manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Sürekli işgücü kaybı tazminatının belirlenmesinde, davacının son gelir durumu ile birlikte muhtemel yaşam süresinin ve bu sürenin ne kadarında aktif çalışma hayatının devam edeceği, ne kadarında pasif dönemde bulunacağının tespiti önem arz etmektedir. Çalışma hayatının, aktif çalışma dönemi ve emeklilik dönemi olan pasif devre olarak ayrılması ve özel yasalarında çalışma süreleri ayrık olarak belirtilmemiş (asker, polis vb. gibi) kişiler yönünden (60 – 65 yaş) aktif çalışma devresini, bakiye yaşam süresi varsa kalan sürenin de pasif çalışma dönemini oluşturduğu; sürekli işgücü kaybı nedeniyle tazminatın hesabında, pasif devrede de zararın oluşacağı ve bu zararın asgari ücret düzeyinde bir zarar olacağının kabulü gerektiği Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarındandır. Özel yasaları gereği çalışma süreleri ayrık olarak düzenlenenler dışında kalan kişiler yönünden, aktif- pasif devre ayrımı anılan şekilde yapılmakla birlikte; asker, polis gibi özel yasaları ile çalışma süreleri farklı belirlenen kişiler için sürelerin bu yasalardaki düzenlemelere göre belirlenmesi gerekmektedir.
Somut olayda; davacı, kaza tarihinde 26 yaşında olup polis memuru olarak görev yaparken maruz kaldığı kazadaki yaralanması sonucu işgücü kaybına uğramıştır. Mahkemece hükme esas alınan aktüerya asıl ve ek raporlarında, davacının muhtemel bakiye ömür süresinde aktif dönem-pasif dönem ayrımı denetime elverişli biçimde ortaya konmadan tazminat hesaplaması yapılmıştır. Oysa, yukarıda açıklandığı üzere, kendi özel yasaları gereği daha erken emekli olma (aktif devresi sona erme) imkanı bulunan meslek gruplarından birinde yer alan davacı için, herhangi bir araştırma yapılmadan sürekli iş göremezlik tazminatı yapılması hatalıdır. Açıklanan nedenlerle; polis memuru olan ve 60 yaşından önce emekli olma ihtimali bulunan davacının çalıştığı kuruma ve SGK Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğüne yazı yazılarak, davacının yaşı ile mesleki kıdemine göre muhtemel emeklilik yaşının kaç olduğunun sorulması; yazı cevabının gelmesinden sonra, bildirilen muhtemel emeklilik yaşı da dikkate alınarak, bildirilen yaşa kadar aktif devre ve bu yaş ile muhtemel ömür sonu arası süre için AGİ dahil edilmemiş asgari ücret üzerinden pasif devre hesabının yapılması için ek rapor alınıp oluşacak sonuca göre (davalılar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar gözetilerek) karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; işgücü kaybı tazminatı hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz uygulaması da anılan cetvellerle getirildiğinden artık uygulanamaz. (Yargıtay 4. H.D’nin 22.06.2021 tarih 2021/3089E, 2021/3441K).
Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, hükme esas alınan aktüerya raporunda kazanın 01.06.2015 tarihli ZMMS Genel Şartlarındaki değişiklikten sonra gerçekleştiği gerekçesiyle TRH 2010 Yaşam Tablosu ve %1.8 teknik faiz uygulanarak tazminat hesaplanmıştır. Oysa ki yukarıda açıklandığı üzere tazminat hesabının usuli kazanılmış hakları gözeterek, TRH 2010 Yaşam Tablosuna ve gelirin %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi esasına dayalı progresif rant metoduna göre yapılması gerekmektedir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca davalılar … ve … vekili ile davalı sigorta vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, kaldırma kararının sebep ve şekline göre davacı vekili, davalılar … ve … vekili ile davalı sigorta vekilinin sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davalılar … ve … vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26.06.2020 tarih 2017/19 E. – 2020/317 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre davacı vekili, davalılar … ve … vekili ile davalı sigorta vekilinin sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran davalılar … ve … ile davalı … Sigorta A.Ş. tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde kendilerine ayrı ayrı iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 30.12.2022