Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1445 E. 2023/652 K. 28.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1445
KARAR NO : 2023/652

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/01/2020
NUMARASI : 2019/1007 Esas 2020/47 Karar
DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket
KARAR TARİHİ : 28.04.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 28.04.2023

İzmir 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 29.01.2020 tarih 2019/1007 Esas 2020/47 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin %50 hissesine sahip ortağı olduğunu, diğer pay sahiplerinin %25’er hisse ile dava dışı … ve … olduğunu, müvekkilinin hiçbir genel kurul toplantısına çağrılmadığını, yönetim ve şirket işleyişi ile ilgili olarak hiçbir bilgi verilmediğini, taraflar arasında İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/417 esas sayılı dosyasında görülen dava nedeniyle kısmen şirket hakkında bilgi sahibi olduğunu, sözü edilen dava sonucunda şirket müdürünün azline karar verildiğini, ancak müvekkilinin halen şirkete dair hiçbir bilgiye ulaşamadığını, genel kurul toplantısı yapılmasına yönelik taleplerinin haksız bir biçimde geri çevrildiğini, müvekkilinin şirket binasına dahi özgürce giremediğini, bu koşullar altında hissesini üçüncü kişilere devretmek istediğini, davalı tarafça hisseleri satamayacağı konusunda genel kurul kararı olduğu bildirildiğini, bu durumun mülkiyet hakkının kısıtlanması sonucunu doğurduğunu, şirketi yönetip tüm kâr payını alan şirket müdürü ve diğer hissedar ile müvekkili arasında hakkaniyetsiz durumun kabul edilemez olduğunu iddia ederek, müvekkilinin şirket hisselerini dilediği üçüncü kişilere hiçbir kısıtlama olmadan dilediği bedelle satabilmesi, hisselerini devredebilmesine karar verilmesini, bu istemin aksi yönündeki tüm şirket genel kurulu kararlarının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili, 27.12.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile, ticaret odasından celp olunan genel kurul kararlarının incelenmesinde, pay devrini engelleyen bir genel kurul kararı bulunmadığının, ancak şirket ana sözleşmesinin 14. maddesinde pay devri için şirket toplam payının 3/4’ünün onayının alınması gerektiğine yönelik bir hükmün bulunduğunun anlaşıldığını, davalı tarafın bu hükme dayanarak müvekkilinin hissesinin devrine engel olduğunu beyan ederek; şirket ana sözleşmesinin pay devrini düzenleyen 14. maddesindeki pay devrinin geçerliliği için şirketin toplam payının 3/4’ünün onayının alınması gerektiğine ilişkin hükmün iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacı tarafın açtığı gibi bir dava tipinin bulunmadığını, TTK’nın 595. maddesinde limited şirket hisse devrinin düzenlendiğini, bu maddeye göre davacının hisselerinin devrine ilişkin noterde sözleşme yapması ve bu devrin şirket genel kurulunda onaylanması gerektiğini, dava yoluyla genel kurulca verilecek kararın alınmaya çalışılmasında hukuki yarar bulunmadığını, ortakların hisse devrini yasaklayan genel kurul kararı bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafın dava dilekçesinde, sahibi olduğu şirket payını dilediği kişiye, dilediği bedelle hiçbir kısıtlama olmadan satıp devretmesine karar verilmesini talep ettiği, ıslah dilekçesinde şirket anasözleşmesinin 14. maddesindeki hükmün iptalini dava konusu yaptığı, davanın ıslahının yasal düzenlemelere uygun şekilde yapıldığı, ıslahla birlikte uyuşmazlık konusunun şirket ana sözleşmesinin 14. maddesinin iptali istemi olduğu ve yargılamanın bu uyuşmazlık noktası üzerinden yürütüldüğü, davalı limited şirketin üç ortaklı olduğu ve %50 oranındaki şirket hissesinin davacıya ait olduğu, anasözleşmenin 14. maddesinde bir payın devrinin ancak şirkete bildirme ve şirket pay defterine yazılma ile mümkün olacağı, bunun için şirketin 3/4’ünün onayının gerektiği, payların yazılı olarak ve notere tasdik edilmek suretiyle devredilebileceği, ayni sermaye koyan ortakların pay devrinin 3 yıl geçmedikçe mümkün olmadığı, pay devrinde TTK’nın 520. maddesi hükümlerinin mahfuz olduğunun kararlaştırıldığı; limited şirket sözleşmesinin TTK’nın 575 ve devamı maddelerinde düzenlendiği, 507/1-a maddesinde esas sermaye paylarının devrinin sınırlandırılmasına ilişkin kanun hükümlerinden ayrılan düzenlemelerin şirket sözleşmesinde öngördükleri takdirde bağlayıcı hükümler olacağının düzenlendiği, 579/1. maddesinde ise şirket sözleşmesinin kanunun limited şirketlere ilişkin hükümlerinden ancak kanunda buna açıkça cevaz verilmesi halinde sapabileceğinin belirtildiği, TTK’nın 589/1 maddesinde aksi şirket sözleşmesinde öngörülmediği taktirde şirket sözleşmesinin esas sermayenin üçte ikisini temsil eden ortakların kararı ile değiştirilebileceği, TTK’nın 621. maddesi hükmünün saklı olduğunun belirtildiği, 621/1-c maddesinde ise esas sermaye paylarının devrinin sınırlandırılması, yasaklanması ya da kolaylaştırılmasının genel kurul toplantısında temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması halinde alınabileceğinin düzenlendiği, şirket anasözleşmesinin ortaklar arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup uyulması zorunlu bulunduğundan anasözleşmede öngörülen karar nisabını taşımadan alınan genel kurul kararlarının yoklukla sakat olduğu, anasözleşmede ağırlaştırılmış bir nisabın öngörüldüğü hallerde anasözleşmenin ilgili hükmünün değiştirilmesinin mümkün olduğu, bu değişiklik için de en az sözleşme hükmünde öngörülen ağırlaştırılmış nisapta sermayeyi temsil eden çoğunluğun olumlu oyunun aranması gerektiği, Türk Ticaret Kanunu’nda anasözleşmenin mahkeme kararı ile değiştirilebileceğine ilişkin bir hüküm bulunmaması nedeniyle dava yoluyla anasözleşmenin değiştirilmesinin mümkün olmadığı, ancak ortaklar kurulu kararı ile ve açıklanan şekilde anasözleşmenin değiştirilebileceği, anasözleşmenin değiştirilmesinin genel kurulun vazgeçilmez yetkilerinden olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, müvekkilinin %50 hissedarı olduğu şirkete ait binaya özgürce giremediğini, şirket kayıtları hakkında bilgi sahibi olamadığını, şirket kârından pay alamadığını, şirketin tüm yönetim yetkisinin mahkeme ilamı ile ortadan kaldırılan diğer paydaş dava dışı … tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak yürütüldüğünü, bu koşullar altında müvekkilinin mevcut hissesini üçüncü kişilere satma, devretme iradesini ortaya koyduğunu, ancak şirket yönetim kurulu kararı olmadan hisselerini satamayacağı hususundaki genel kurul kararının müvekkilinin önüne hukuki engel olarak ileri sürüldüğünü, müvekkilinin dava açma hakkının, pay sahipliğinden kaynaklanan müktesep ve vazgeçilemez hakları içerisinde olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, limited şirket ana sözleşmesinde, pay devrinin geçerliliği için şirketteki toplam payların 3/4’ünün onayı gerektiğine ilişkin maddenin iptali istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davalı limited şirket ana sözleşmesinin 14. maddesinde “Bir payın devri, ancak şirkete bildirme ve şirket pay defterine yazılma ile mümkün olur. Bunun için şirketin 3/4’ünün onayı gerekir. Paylar yazılı olarak ve notere tasdik ettirilmek suretiyle devredilebilir. Ayni sermaye koyan ortakların pay devri üç yıl geçmedikçe mümkün değildir. Pay devrinde Türk Ticaret Kanunu’nun 520. maddesi hükümleri mahfuzdur.”; 16. Maddesinde ise “Şirket ana sözleşmesinin değişikliği, Türk Ticaret Kanunu’nun 513. Maddesi hükmüne göre yapılır.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Türk Ticaret Kanunu’nun 589/1. maddesinde “Aksi şirket sözleşmesinde öngörülmediği takdirde, şirket sözleşmesi, esas sermayenin üçte ikisini temsil eden ortakların kararıyla değiştirilebilir. 621. madde hükmü saklıdır.” hükmü bulunmaktadır. Ana sözleşmede, ana sözleşme değişikliğinin 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanunu’nun 513. maddesi (6102 sayılı TTK’nın 589. Maddesi) hükmüne göre yapılacağı düzenlenmiş olmakla, davacı tarafından ancak TTK’nın 589/1. maddesinde düzenlenen yolla ana sözleşmenin değiştirilmesi davalı şirketten talep edilebileceğinden, ilk derece mahkemesince davanın reddine dair kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 179,90 TL maktu harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 28.04.2023