Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1205 E. 2023/431 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1205
KARAR NO : 2023/431

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/01/2020
NUMARASI : 2017/875 Esas 2020/24 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
DAVA TARİHİ : 09.08.2017
KARAR TARİHİ : 23.03.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 23.03.2023
İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.01.2020 tarih 2017/875 Esas 2020/24 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davalıların sürücüsü ve ZMM sigortacısı olduğu araç ile davacının yolcu konumunda bulunduğu motosikletin karıştığı kazada davacının yaralanarak maddi ve manevi zarara uğradığını, kazanın oluşumunda davacının kusuru bulunmadığını, davalıların oluşan zararı karşılamakla yükümlü olduğunu, sigorta şirketine yapılan başvurunun sonuçsuz kaldığını belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00-TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden, … için 10.000,00-TL, … için 50.000,00-TL manevi tazminatın ise olay tarihiden işleyecek yasal faizi ile belirterek davalı …’tan tahsiline karar verilmesini verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında maddi tazminat talebi yönünden dava değerini 52.971,80.-TL olacak şekilde ıslah etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili, ceza davasının sonucunun beklenmesi gerektiğini, kusur tespitini kabul etmediklerini, davalının kusurlu olmadığını, kaza tespit tutanağının gerçeği yansıtmadığını,keşif yapılarak kusurun belirlenmesi gerektiğini, tazminat taleplerinin fahiş olduğunu, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili, davalı sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılmadığını, davalının sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, ATK kusur ve maluliyet raporu alınması gerektiğini, kask takılmaması nedeni ile müterafik kusur bulunduğunu, davalının temerrüte düşürülmediğini, dava tarihinden yasal faiz talep edilebileceğini, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı araç sürücüsünün kazanın oluşumunda % 70 oranında kusurlu olduğu, davacının sürekli iş göremezlik oranının % 5, tıbbi iyleşme süresinin 9 ay olduğu, maddi tazminat alacağının 52.971,80-TL’ye tekabül ettiği, davacı … için 20.000,00-TL, davacı … için 5.000,00-TL manevi tazminat takdir edildiği, belirtilerek; davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar ve davalılar tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacılar vekili, davacılar lehine takdir edilen manevi tazminatın az olduğunu, daha fazla miktarda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiğini, davalı … Sigorta A.Ş’ye 22/06/2017 tarihinde başvurulduğunu, davalının bu tarihte temerrüte düşürüldüğünü, bu tarihiten faiz yürütülmesi gerektiğini, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş vekili, davalı sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılmadığını, yeni genel şartların uygulanması gerektiğini, kusur tespitnin gerçeği yansıtmadığını, davalının kusur oranını aşacak şekilde hüküm kurulduğunu, geçici iş görmezlik zararın poliçe kapsamı dışında kaldığını, davacının kask takmaması nedeni ile müterafik kusur indirimi yapılmadığını, ıslah edilen kısmım yönünden dava tarihinden faiz yürütülemeyeceğini, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili, kusur ve maluliyet hususunda raporlarının ATK’dan rapor alınması gerektiğini, davalının % 70 kusurlu olduğu belirtilmesine rağmen dava dışı sürücünün kusur oranı olan % 30 kusur oranında indirim yapılmadığını, takdir edilen manevi tazminatın fahiş olduğunu, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, işletenin hukuki sorumluluğu ve ZMMS poliçesi kapsamında trafik kazası nedeni ile davacıların maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. 85/1. ve 85/son maddeleri ile Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre trafik kazası nedeni ile yaralanan davacının oluşan maddi zararından, sigorta şirketi ile işleten sıfatına haiz araç maliki ve sürücünün, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğu amirdir.(Yargıtay HGK’nun 15.6.2011 tarih ve 2011/17-142 E. – 2011/411 K., 17. HD’ nın 20/05/2013 tarih ve 2012/8984 E. – 2013/7276 K. sayılı ilamları) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun’unun 92. maddesinin (f) bendi ile Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartlarının gereği manevi tazminat poliçe kapsamı dışında olduğundan davalı sigorta şirketinin manevi tazminat talebi yönünden her hangi bir sorumluluğu söz konusu değildir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi ile, zorunlu mali sorumluk sigortasından faydalanmak isteyen hak sahiplerinin dava yoluna gitmeden önce sigortacıya yazılı başvuru yapması gerektiği düzenlenmiş olmakla birlikte, davacı tarafından davalı sigorta şirketine 22.06.2017 tarihinde başvurunun yapılmış olmasına göre eksik ya da usule uygun olmayan belge ile başvurulduğu savunmasının usule uygun olmadığı savunulan belgedeki eksikliğin tamamlanabileceği, açıktır. ( Yargıtay 4. HD’nın 08/03/2022 tarih ve 2021/11206 E. – 2022/4208 K. Sayılı ilamı )
Davalının sorumluluğunun belirlenebilmesi için olayın oluşumunda tarafların mevcut kusur durumunun tespiti önem arz eder. Dosyaya kazandırılan bilirkişi raporu, aksi ispat edilinceye kadar geçerli resmi belge olan kaza tespit tutanağı içeriği ve ceza dava dosyası kapsamında belirlenen maddi olgular çerçevesinde olayın oluş şekli ile uygun düşecek şekilde kusur değerlendirilmesi yapılarak davalı araç sürücüsü …’un % 70 oranında asli, dava dışı sürücü …’ın % 30 oranında tali kusurlu, yolcu konumunda bulunan davacının ise kusursuz olduğunun tespitinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde müterafik kusur söz konusudur. Müterafik kusurun varlığı halinde 6098 sayılı TBK’nun 52. Maddesi gereğince belirlenen tazminattan indirim yapılması gerekir. Müterafik kusura ilişkin savunma bir def’i olmadığından, mahkemece bu yönde bir savunma olmasa dahi resen araştırılması ve tartışılması gerekmektedir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 78. Maddesi ile atıf yapılan Karayolları Trafik Yönetmeliğince koruyucu ekipman / tertibat takılmasının zorunlu olduğu hallerde meydana gelen yaralanma ve ölüm ile illiyet bağı kurulması durumunda hesaplanan tazminattan müterafik kusur nedeni ile yerleşik uygulama doğrultusunda birden fazla müterafik kusur indirimi sebebinin varlığı olsa da % 20 oranında müterafik kusur indirimi yapılarak tazminatın belirlenmesi cihetine gidilmelidir. (Yargıtay 4. HD’nın 29/06/2022 tarih ve 2021/14115 E. – 2022/9666 K., 04.04.2022 tarih ve 2021/13491 E. – 2022/6733 K. ,23.03.2022 tarih ve 2021/11590 E. – 2022/5710 K. sayılı ilamları)Davacıya ait adli muaye evrakları ile maluliyet raporu içeriğinden davacının yaralanmasının uyluk kemiği kırığı ve buna bağlı sol dizle eklem hareketlerinde kısıtılık şeklinde olması karşısında kask takılmaması ile yaralanma arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşılmaktadır. Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 150/1-a bendi gereğince motosiklet yolcularının koruyucu kıyafet olarak kask takması mecburi iken, dizlik takılması gerektiğine ilişkin olarak herhangi bir zorunluluk öngörülmemiştir. Koruyucu ekipman olarak dizlik, Karayolları Trafik Yönetmeliğinde düzenlenmediğinden davacının mevcut yaralanmasına göre somut olayda tazminattan müterafik kusur nedeniyle indirim yapılmamış olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. ( Yargıtay 4. HD’nin 20.09.2022 tarih ve 2022/5575 E – 2022/10706 K. Sayılı ilamı)
Davacı yolcu olup, olayda kusuru bulunmamaktadır. Tek bir olaya bağlı aynı haksız eylemden değişik hukuki nedenlerle sorumlu olanlardan her biri, TBK’nun 61 ve 62. maddeleri uyarınca zarardan müteselsilen sorumludurlar. Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri, TBK’nun 162. maddesine göre borcun tamamından sorumludurlar. Nitekim, 2918 sayılı KTK’nun 88/1. maddesinde trafik kazası nedeniyle müteselsil sorumluluk öngörülmüştür. Davacılar, müteselsil sorumluluk ilkesi gereği zararın tamamını isterse sorumluların tamamından, isterse bir kısmından isteyebilir. Müteselsil sorumluluk kanundan doğan bir sorumluluk türü olup kazaya neden olan her iki araç sürücü/işleten/trafik sigortacıları meydana gelen zarardan müştereken ve müteselsilen sorumludurlar. Davacı açıkça davalıların kusur oranında sorumlu tutulmasını istemediğine göre, davalıların müteselsil sorumluluğu bulunduğundan davalıların zararın tamamından sorumlu tutulması gerekir. (Yargıtay HGK 28.12.1983 tarih ve 9-721/1421 E/K; Yargıtay 17. HD’nin 2015/15236 E. – 2018/11491 K.; 2016/10126 E. 2019/4053 K.; 2018/3768 E. 2020/1237 K. sayılı ilamları)
Anayasa Mahkemesi’nin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir. 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMSS Genel Şartları’nın A.5-b maddesi gereği, zarar görenin tedavisinin devam ettiği döneme ilişkin geçici bakıcı gideri zararının, geçici işgöremezlik zararının ve tedavi giderlerinin sağlık giderleri içinde yer aldığı ve ZMSS teminatı kapsamında olmadığı kabul edilmişse de, 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nca karşılanacak sağlık hizmeti bedellerinin neler olduğu açıklanıp sınırlandırılmıştır. KTK’nın 98.maddesi gereği SGK Başkanlığı’nın sorumlu olduğu sağlık giderleri, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarında yapılan tıbbi tedaviye ilişkin sağlık hizmet bedellerinden ibarettir. SGK’nın hangi sağlık giderlerinden sorumlu olduğu kanunla belirlenmiş olup, normlar hiyerarşisinde daha altta olan genel şartlar ile kanun kapsamının değiştirilip genişletilemeyeceği aşikardır. Dolayısıyla, trafik kazasından kaynaklı geçici işgöremezlik tazminatı ile belgesiz tedavi ve tedavi amaçlı yol giderleri bakımından ZMMS poliçesi kapsamında sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam etmektedir. (Yargıtay 4. HD’nin 10.03.2022 tarih ve 2021/12001 E. – 2022/4532 K. ve 24.03.2022 tarih ve 2021/22793 E. – 2022/5790 K. sayılı kararları)
6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi gereğince haksız bir eylem sonucunda zarara uğrayan kimse, uğradığı maddi ve manevi zararın ödetilmesini isteyebilir. Manevi tazminat, zarar görenin kişilik değerlerinde meydana gelen eksilmenin ( manevi zararın )giderilmesi, tazmin ve telafi edilmesidir. Esasen manevi tazminat, ne bir ceza, ne de gerçek manasında bir tazminattır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.(Yargıtay İBK 22/06/1966 tarih ve 1966/7 E. – 1966/7 K. sayılı ilamı) Yine, TBK’nın 56/2. maddesinde ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebileceği de hüküm altına alınmış, ancak ağır bedensel zararın nasıl nitelendirileceği açıklanmamıştır. Yerleşik uygulamada; % 7 , % 5.2 ve % 3.3 oranındaki maluliyete istinaden yaralanan kişinin eşi, anne, baba veya çocuklarının bu kapsamda manevi tazminat isteyebileceği belirtilmiştir. ( Yargıtay 17. HD’nin 03.04.2019 tarih ve 2016/10068 E. – 2019/4045 K. sayılı 28.02.2018 tarih ve 2015/8109 E. 2018/1446 K., 22.01.2019 tarih ve 2016/4918 E, 2019/489 K, sayılı ilamları ) Bu itibarla, somut olayda; % 5 oranında maluliyet oluşacak şekilde yaralanan davacı ile davacının babası olan diğer davacının da manevi zarara uğrayacağı yadsınamaz bir gerçekliktir. Maddi zararda olduğu gibi manevi tazminatta kesin bir hesabın yapılması olanaksızdır. Bunun için tazminat miktarı, somut olayın özelliği, kusur durumu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak M.K.nun 4. maddesı uyarınca hakim tarafından takdir ve tayin edilir. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak gösterilmelidir. Anılan ilke ve esaslar çerçevesinde davacıların maruz kaldığı bu acı ve elem ile yaşadığı sıkıntılar nedeniyle oluşan manevi zararına karşılık takdir edilen manevi tazminat makuldür.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmasına, kusurun olayın oluş şeklline ve dosya kapsamına uygun olarak tespit edilmesine, davacının mevcut yaralanmasına uygun düşecek şekilde manevi tazminatın takdirine, davalıların sorumluluğunun müşterek ve mütesilen belirlenmesine, maddi tazminatın poliçe limitini aşmayacak şekilde hüküm altına alınmasına, tazminattan indirim yapılması gerektiren bir hal bulunmamasına, hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, davalıların istinaf başvurusu ile davacının aşağıda belirtilen hususlar dışındaki sair istinaf itirazlarının reddine, karar vermek gerekmiştir.
Esasen, haksız eylem nedeniyle meydana gelen zararda ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüt oluşmuş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir. Davalı sigorta şirketi yönünden ise 2918 sayılı KTK’nun 99/1. maddesi ile ZMSS Genel Şartları’nın B.2. maddesi gereğince, rizikonun ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde, sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalının temerrüt faizinden sorumlu olduğunun kabulü gerekecektir. Islah edilen miktar yönünden de temerrüt tarihinden itibaren faiz yürütülmelidir. ( Yargıtay 4. HD’nın 30.06.2022 tarih ve 2022/1725 E. – 2022/9741 K. Sayılı ilamı ) Bu nedenle, davalı sigorta şirketi yönünden hüküm altına alınan tazminat miktarının tamamına temerrüt tarihi olan 05.07.2017 tarihinden tibaren faiz yürütülmesi suretiyle davalının sorumluluğu cihetine gildmesi gerekirken aksi yönde varılan hukuki kabulde isabet bulunmamaktadır. Bu itibarla, belirtilen hususlar yönünden davacının istinaf başvurusu yerindedir.
Bu durumda, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesine, yerinde görülmeyen davalıların istinaf başvurusu ile davacının sair istinaf itirazlarının reddine, karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacıların istinaf başvurusunun KABULÜ ile İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.01.2020 tarih 2017/875 Esas 2020/24 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Maddi tazminat talebi bakımından dava ve ıslah dilekçesinin kabulü ile 40.984,61-TL sürekli, 11.987,19-TL geçici iş göremezlik olmak üzere toplam 52.971,80-TL’nin davalı … Sigorta A.Ş.den temerrüt tarihi olan 05.07.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine,
Manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile Davacı … için 20.000,00-TL davacı … için 5.000,00-TL olmak üzere toplam 25.000,00-TL manevi tazminatın davalı …’dan kaza tarihi olan 21/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte belirtilen oranlarda alınarak davacılara verilmesine,
492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 5.326,25-TL karar harcından başlangıçta peşin olarak alınan 31,40-TL harç ve 177,51-TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 5.117,34-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına, (davalı … Sigorta A.Ş’nin 3.618,50-TL’den sorumlu olmak kaydıyla)
Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40-TL. ile ıslah harcı olarak yatırılan 177,51-TL toplamı 208,91-TL. harcın davalılardan alınarak davacılara verilmesine,
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat yönünden davacı yararına takdir edilen 7.686,33-TL vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacı …’e verilmesine,
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat yönünden davacı yararına takdir edilen 3.750,00-TLvekalet ücretinin davalı …’tan alınıp davacılara verilmesine,
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddidilen manevi tazminat yönünden davalı … yararına takdir edilen 3.750,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınıp, iş bu davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan toplam 1.157,00-TL yargılama giderinin davanın ret ve kabul oranına göre taktiren 798,00-TL’sinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, bakiyenin davacı üzerinde bırakılmasına,
Fazla yatırılan gider avansının, karar kesinleştiğinde istek halinde yatırana iadesine,
3-Davacıların sair istinaf itirazlarının yerinde olmadığından reddine,
4-Davalıların istinaf başvurularının ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
5-İstinaf yoluna başvuran davacıların ödediği istinaf harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
6-Davalı … Sigorta A.Ş yönünden istinaf karar harcı olan 3.618,50-TL’den peşin alınan 1.331,57‬-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 2.286,93‬-TL’nin davalı … Sigorta A.Ş’den tahsiline,
7-Davalı … yönünden istinaf karar harcı olan 1.707,75‬-TL’den peşin alınan 1.331,57‬-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 376,18‬-TL’nin davalı …’dan tahsiline,
8-İstinaf başvurusu nedeni ile davalıların yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
9-İstinaf başvurusu nedeniyle davacılar tarafından yapılan 148,60-TL istinaf yoluna başvuru harcı, 16,50-TL tebligat masrafı olmak üzere toplam 165,1‬0-TL’nin davalılardan alınarak davacılara verilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 23.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.23.03.2023