Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1188 E. 2023/475 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1188
KARAR NO : 2023/475

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03.10.2019
NUMARASI : 2016/623 E. 2019/1066 K.
DAVANIN KONUSU : Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 30.03.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 30.03.2023
Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 03.10.2019 gün ve 2016/623 E. 2019/1066 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davalı … Şti. vekili ve davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, 18/12/2015 tarihinde İzmir-Torbalı istikametinde … ve …. plakalı davalı …. Şirketi’ne ait ZMM sigortası davalı … sigorta AŞ tarafından yapılan treyler ile seyreden davalı …’ın seyir halinde iken cep telefonu ile konuşması ve aşırı süratli olması, dikkatini yola vermemesi sonucu sevk ve idaresindeki tırın kontrolünü kaybederek beton engeli olan orta refüjü yüksek hızır yüzünden aşdığını ve bu şekilde karşı şeride girdiğini, karşı şeritte Torbalı-İzmir trafik kurallarına uygun güvenli bir şekilde seyreden …’ün kullandığı … plakalı alkol yüklü kamyona çarptığını, müvekkillerden …’ün eşi, … ve …’ün babası olan …’ün çok şiddetli çarpmanın etkisiyle aracın içinde sıkışması ve ağır yaralı olması nedeniyle araçtan çıkamadığını ve aracın içerisinde yanarak vefat ettiğini, davalı hakkında dava konusu olayla ilgili olarak taksirle öldürme suçundan dolayı açılmış olan davanın Torbalı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/208 esas sayılı dosyası ile devam ettiğini, güvenlik kamerasında davalı sürücünün aşırı süratle refüjü aşarak karşı tarafa geçtiği anların yansıdığını,çarpmanın şiddeti ile hper iki aracın ön kısımlarının iç içe geçtiğini, tam ve asli kusurlunun davalı olduğunu, … ‘ün kazadan önce ev hanımı olduğunu, …’ün kazadan önce okul çağındaki müvekkiller … ile …’ün gerek okul ihtiyaçları gerekse evin giderlerini tek başına karşıladığını, davaya konu haksız fiil, kazada hayatını kaybeden …’ün eksikliği yüzünden yaşadıkları manevi açılar ile birlikte maddi açıdan müvekkilerin mağduriyetine sebep olduğunu, oturdukları evin kirasını dahi ödeyemediklerini, …’ün yaklaşık olarak 3 aydır çalıştıoğı … Şirketi ‘nden aldığı kazadan önceki aylık gelirinin 3.000,00 TL civarında olduğunu, bu gelir ile eşinin ve çocuklarının ihtiyaçlarının karşılanamadığını aynı zamanda uzun yıllar boyunca ihtiyaç duyacakları babalarının maddi desteğinden de yoksun olduklarını bu nedenle haksız fiilden sorumlu şahısların bu durumu müştereken ve müteselsilen gidermelerinin gerektiğini, davalı sigorta tarafından 163.645,00 TL ödeme yapıldığını ancak ödemenin müvekkillerin zararlarını karşılamadığını bu nedenle davalı sigorta şirketinin de sigorta limiti dahilinde ve sorumluluğunda bakiye zararı karşılaması gerektiğini, müvekkiller herhangi bir sağlık problemi olmayan babalarını genç yaşta kaybetmeleri ile psikolojik açıdan derin zararlar gördüğünü, işi gereği sürekli yük taşıyan …’ü sağlık problemi yokken kaybettiklerinden uzun süre psikolojik olarak toparlanamadıklarını, psikiyatrik tedavi görmeye ihtiyaç duyduklarını, çocukların babalarını en çok ihtiyaç duydukları yaşlarda kaybettiklerini belirterek davalıların malvarlığı üzerine teminatsız olarak ihtiyati haciz konulmasına, adli yardım taleplerinin kabulüne ve … Sigorta tarafından yapılan ödeme düşüldükten sonra fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla herbir davacı için ayrı ayrı 100,00.-TL maddi ve 250.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 750,300,00 TL tazminatın tahsiline, adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin yük ve yolcu taşımacılığı yapmak isteyen tüm ticari araç sürücülerinin almakla yükümlü olduğu SRC belgesine, uluslar arası taşımacılık yapmakta olan sürücülerin almakta yükümlü olduğu SRC1 meslekte yeterlilik belgesine, yurt içinde yolcu taşımacılığı yapmak için gerekli SRC2 belgesine, uluslar arası eşya kargo taşımacılığı yapmak için gerekli olan SRC3 belgesine, kargo ve eşya taşımacılığını yurt içinde yapmak için gerekli SRC 4 belgesine, yolcu terminali işletmeciliği yapacak gerçek ve tüzel kişilere verilen Tl yetki belgesine, eşya terminali işletmeciliği yapacak gerçek ve tüzel kişiler ile kamu kurum ve kuruluşlarına verilen T3 yetki belgesine, … Makine Mühendisleri Odası tarafından verilen LPG yetkili personel belgesine sahip olduğunu, tüm bu belgelere sahip olan bir sürücüden basiretsiz davranmasının beklenilemeyeceğini, müvekkilinin uzun yıllardır …, …., … gibi büyük firmalarda şoförlük yaptığını ve bunca yıldır görevini layıkı ile yerine getirdiğini, müvekkilinin kaza sırasında 40 Km hız ile seyir halinde olduğunu, kazanın meydana gelmesinin sebebinin yoldaki mazgal ve reftij taşları sebebiyle lastiğin mazgal kapağına girmesi sonucunda aracın müvekkilinin kontrolünden çıkarak yoldan çıkmış olmasından kaynaklandığını, aracın müvekkilinin kontrolünden mazgal sebebiyle çıkmasına müteakip orta refüj üzerinde ekte fotoğraflarını bulunan yol boyunca dağınık ve kırılmış halde bulunan kaldırım taşlarınm bulunması sebebiyle de kaza meydana geldiğini, müvekkilinin bu konuda bir kusurunun bulunmadığını, mazgal Sebebiyle;mazgaldan itibaren Torbalı yönünde yaklaşık 33 metre mesafede orta refüj üzerinde, üç adet orta refüj taşmm yerinden sökülmüş olduğu, bu noktanın muhtemelen aracın sol ön lastiğinin orta refüje çarparak çıktığı nokta olduğunu, orta refüjün bordür taşlarının üst kısımlarının dışa doğru eğik şekilde olduğunu, bu noktadan itibaren yaklaşık 17,3 metre mesafede tıra ait sağ lastiklerin orta refüje çıktığı noktanın görüldüğünü, orta refüj üzerinde araca ait lastik izlerinin görüldüğünü, torbalı yönünde seyir halindeyken arkamdan gelen aracın sürücü …’in vermiş olduğu ifade de “…Shell Benzin istasyonunu hizasını biraz geçtikten sonra önümde ilerleyen tır direksiyon hakimiyetini kaybetti ve orta refüjü aşarak karşı taraftan gelen kamyonla kafa kafaya çarpıştılar… ” olarak belirtildiğini, orta refüj tarafında bulunan,şerit üzerinde yol kenar çizgisine,bitişik vaziyette, asfalt yoldan 6 cm düşük seviyede mazgal sebebi ile aracın müvekkilinin kontrolünden çıktığını, olay anında tüm dikkat ve özeni göstermiş bulunduğunu, takometre kayıtlarından da anlaşılacağı üzere hızının yasal limitler içerisinde olup seyir halindeyken 6 cm aşağıdaki mazgal kapağına lastiğin girmesi sonucunda aracın yoldan çıkması sebebiyle işbu kazanın meydana geldiğini, refüj taşları sebebiyle ; Yılda ortalama 20.000 aracın geçiş yaptığı ve 10 metreden kısa refüj genişliği olan durumlarda orta refüje oto korkuluğunun yapılması gerektiğini, kaza mahalindekideki yol durumu, bilimsel kriterlere ve kgm kayıtları gözönüne alınarak karayolları genel müdürlüğüne müzekkere yazılarak bu hususun sorulmasını istediklerini, haksız fiil sorumluluğundan bahsedebilmek için ortaya çıkan zararın haksız fiili meydana getiren fiil neticesinde olması gerektiğini, davranış ile zarar arasında sebep-sonuç ilişkisi bulunması gerektiğini, zararla davranış arasında hiçbir illiyet bağı bulunmuyorsa sorumluluktan söz edilemeyeceğini, böyle bir bağ bulunmakla birlikte, zararın oluşumunda bu bağdan daha yoğun etkisi bulunduğu saptanan başka bir sebebin varlığı halinde yine sorumluluğun ortadan kalkacağını, bu tür sebeplere, illiyet bağını kesen sebepler denildiğini, Karayolları Trafik Kanunu madde 86/1; “İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur ” denildiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte dava dilekçesinde talep edilmiş olan tazminat miktarının fahiş olduğunu, Borçlar kanunu madde 56’da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın zarar görene verilmesine karar verilebilir denildiğinden uygun miktar belirlenirken olayın şartlarının göz önünde bulundurulmasını gerektiğini, yargıtay görüşlerinin de manevi tazminatın zenginleşme aracı olarak kullanılmayacağı yönünde olduğunu belirterek tarafların ekonomik ve sosyal durumları nazara alındığında da istenen tazminatın fahiş olması nedeniyle haksız ve hukuka aykırı davanın reddi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş vekili, cevap dilekçesinde özetle; davacıların 18/12/2015 tarihinde müvekkili sigorta şirketine Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi ile sigortalı … plaka sayılı aracın karıştığı kazada …’ün ölümü nedeniyle destekten yoksun kaldıklarına yönelik müvekkili sigorta şirketinin 10/02/2016 tarihinde yapmış olduğu … için 132.749,40 TL, … için 10.502,05 TL ve … için 20.393,28 TL … 163.645,00,-TL ödemenin yetersiz olduğundan bahisle bakiye zararın ödenmesi isteğini içeren talep ile iş bu davayı açtıklarını, davadan önce davacı tarafın müvekkili şirkete vaki başvurusu üzerine 20150049777-2 no’lu hasar dosyası açıldığını ve iş bu hasar dosyası kapsamında; … için 132.749,40 TL, … için 10.502,05 TL ve … için 20.393,28 TL … 163.645,00,-TL davacılara 10/02/2016 tarihinde ödendiğini, davaya konu talepler bakımından, davacının başvurusuna müteakip sorumluluğunu yerine getiren müvekkili şirket açısından davanın reddinin gerektiğini, ödemenin geçersiz sayılması ile varsa bakiye zarara ilişkin miktarın tespitinde aşağıdaki izah edilen hesaplama metodunun izlenmesi gerektiğini, dosyanın aktüer sıfatına haiz bilirkişi incelemesine gönderilmesine karar verildiği takdirde; izah edilen metot kapsamında değerlendirme rapor tanzim edilmesini istediklerini, müvekkili şirketin sorumluluğu sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davacının söz konusu olaydan dolayı sosyal güvenlik kurumundan herhangi bir ödeme alıp almadığının tespitinin gerektiğini, müvekkili şirketin her halükarda poliçe limiti ile sorumlu olmakla, yasa gereği eğer sosyal güvenlik kuruluşları veyahut özel bir sigorta kuruluşundan anılan kaza sebebiyle yapılan ödemeler daha sonradan müvekkili şirketçe ödeneceğinden bu konuda herhangi bir ödeme alınıp alınmadığının gerek bu kurumlara müzekkere yazılarak, gerekse davacı yanın imzalı açık beyanının alınarak tespitinin gerektiğini, yapılan ödemeler oranında zararın karşılandığını ve bu ödemeler için yine ayrıca müvekkili şirkete sosyal güvenlik kurumunca rücu edileceği düşünülerek bu ödemelerin hesaplanabilecek tazminat miktarından mahsubunu istediklerini, ayrıca, hiçbir şekilde kabul manasına gelmemek kaydıyla, sigortacı olan müvekkil şirketten ancak K.T.K 98. ve 99. maddeleri uyarınca, gerekli tüm belgelerle birlikte yapılan müracaattan 8 işgünü sonrasından itibaren, böyle bir müracaat bulunmadığı takdirde ise, ancak dava tarihinden itibaren faiz talep edilebileceğini, bu doğrultuda, davacının dava öncesinde müvekkili şirkete usulüne uygun başvurusu bulunamaması nedeniyle olay tarihinden itibaren faizden sorumlu tutulamayacağını, davayı kabul anlamına gelmemek üzere, müvekkili şirketin yalnızca dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olabileceğini belirterek öncelikle dava konusu alacak ödendiğinden ödenen tutar ile zarar arasında bariz fark söz konusu olmaması nedeniyle KTK 111 gereği davanın reddine; saniyen ve davayı kabul anlamına gelmemek üzere; tüm dosyanın ve savcılık evraklarının da eklenerek Adli Tıp Kurumundan kusur raporu alınmasına ve hasıl olacak sonuca göre, aktüer sıfatına haiz bilirkişilerden seçilecek uzmana izah edilen metod doğrultusunda tazminat hesabı yaptırılmasına; sonuç olarak davanın reddine karar verilerek yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. Şti. Vekili, cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete ait … / …plakalı araç sürücüsü davalı … ile … plakalı araç sürücüsü müteveffa … 18.12.2015 tarihinde trafik kazasına karıştıklarını, kaza sonucu …’ün vefat ettiğini, her ne kadar trafik tespit tutanağında, meydana gelen kazada müvekkili şirkete ait … plakalı araç sürücüsünün asli kusurlu olduğu belirtilmiş ise de, kaza tespit tutanağı incelendiğinde, bordür taşlarının üst kısımlarının dışa doğru eğik şekilde olduğu ve bu nedenle kazaya etken olabileceğinin de belirtildiğini, bu nedenle bu hususun da değerlendirilerek mahallinde keşif yapıldıktan sonra tarafların kusurunun tespiti, başkaca kusurlu olan varsa saptanması gerektğini, zira diğer kusurlu olana rücu imkanı olabileceğini, davacıların, müteveffa …’ün aylık 3.000,00-TL civarında geliri olduğunu iddia etmiş iseler de, bu iddianın yerinde olmadığını, davacıların da kabulünde olduğu üzere aylık gelirinin asgari ücret olduğunu, müteveffanın gerek imzası, gerekse diğer resmi kayıtlarla bu husus tevsik ve teyit ettiğini, yazılı belgelerin ve resmi kayıtların karşısında, davacıların afaki iddialarına itibar edilmesinin mümkün olmadığını, davacıların destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin resmi kayıtlara göre değerlendirilmesi gerektiğini, diğer taraftan, yazılı ve resmi belgelere karşı tanık dinlenemeyeceğinden, davacıların müteveffanın geliri yönünden tanık dinletme talebini kabul etmediklerini, sigorta aktüeri tarafından yapılan destekten yoksun kalma hesabına göre de davacıların kaybının 163.645,00 TL olup, bu tutar ZMMS şirketi davalı … Sigorta A.Ş. tarafından ödendiğini, bir başka hususun ise, davacılar murisi müteveffa vefat ettiğinde 50 yaşında olup, Karayolu Taşıma Yönetmeliği’nin 36. Maddesi 1/ç fıkrası uyarınca, 65 yaşını doldurana kadar uzun yol tır ve kamyon şoförlüğü yapabileceğini, 65 yaşını doldurduktan sonra, aynı işi sürdürmesinin mevzuat gereği mümkün olmadığını, tazminat hesabında bu hususun dikkate alınmasını talep ettiklerini, müvekkils şirkete intikal eden bilgilere göre kaza, araç sürücüsünün bilinmeyen bir nedenle geçici baygınlık veya kriz yaşamasından kaynaklanmış olduğunu, böyle bir durumda ayrıca muhik bir indirimin de yapılması gerektiğini, manevi tazminatın bir zengileştirme aracı olmayıp bir nebze de olsa geride kalanların acısını dindirmeye yönelik ve mahiyeti itibariyle sembolik bir tazminat türü olduğunu, insan hayatının parayla ölçülemeyeceğini, bu bakımdan fahiş talebin reddinin gerektiğini, müvekkili şirkete ait … plakalı kamyon ile …plakalı römork, … Sigorta A.Ş. tarafından 506815715 poliçe nolu 14.12.2015 – 14.12.2016 tarihleri arası vadeli Genişletilmiş Kasko poliçesi ile sigortalanmış olduğunu, davacıların gerek maddi, gerekse manevi tazminat talepleri de teminat kapsamında olduğundan, davanın … Sigorta A.Ş.’ye ihbar edilmesini talep ettiklerini, davanın müvekkili şirkete ait … plakalı çekici ile …plakalı römorkun, 506823615 poliçe nolu, 14.12.2015-14.12.2016 vadeli, 14.12.2015 düzenleme tarihli KASKO sigorta Poliçesi “Genişletilmiş Kasko” poliçesi ile 506815715 poliçe nolu, 14.12.2015-14.12.2016 vadeli, 14.12.2015 düzenleme tarihli Birleşik Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğu … Sigorta A.Ş.’nin davaya dahil edilmesine, davanın … Sigorta A.Ş.’ye ihbarına, maddi tazminat sigorta şirketince karşılanmış olduğundan (sigorta limitinin bile altındadır) maddi tazminat talebinin reddine, davacıların manevi tazminat talebinin, gerek kusurla ilgili incelemeler sonucu ortaya çıkacak durum, gerekse ihmal veya ağır ihmal olmaksızın kazanın oluştuğu dikkate alınarak, ve de özellikle talep edilen manevi tazminatın fahiş olmaktan öte ızrar kastı taşır nitelikte ve haksız zenginleştirici nitelikte olması dikkate alınarak, fahiş talebin reddi ile makul bir manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı vekilinin 28.10.2019 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiğini bildirdiği, feragatin davaya tek taraflı olarak son veren taraf işlemi olduğu, davacı vekilinin vekaletnamesinde feragat yetkisinin bulunduğu anlaşılmakla davanın feragat nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş, davalı … sigorta aleyhine sadece maddi tazminat davası açıldığı, bu sigorta şirketinin davacı tarafla sulh olması nedeniyle vekalet ücreti talebi bulunmadığı anlaşıldığından bu davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmediği, ancak manevi tazminat davasının feragat nedeniyle reddedildiği gözetilerek kendisini vekille temsil eden davalı … ve … Şti lehine ret sebebi aynı olduğundan tek bir vekalet ücreti hükmedilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı … Şti. vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı …. Şti. vekili, yerel mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen 03.10.2019 tarihli kısa kararda … için 100.000,00 TL, … için 75.000,00 TL, … için 75.000,00 TL olmak üzere toplam 250.000,00 TL manevi tazminata hükmedilerek fazlaya ilişkin taleplerin reddedildiğini, davacı vekilinin mahkemenin kısa kararını İzmir 12. İcra Müdürlüğü’nün 2019/13181 Esas sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararı ilamsız takip yaptığını, davacı vekilinin baştan beri iyi niyetli olmadığını, takibe itirazları neticelenmeden müvekkilin araç sigortasını davacı vekilinin başvurarak toplam 358.000,00 TL olarak tahsilat yaptığını, sigorta şirketinden bu parayı tahsil ettikten sonra 28.10.2019 tarihinde mahalli mahkemeye başvurarak (bu esnada hala gerekçeli karar yazılmamıştır) davadan feragat ettiğini bildirdiğini, mahkemenin el çektiği dosyada davacı vekilinin feragat dilekçesi vermesinin davalılar vekilleri lehine hükmedilecek avukatlık ücretinin maktu olmasını sağlamaya yönelik olduğunu, mahkemenin kısa karar ile gerekçeli kararının tam bir tezat teşkil ettiğini, karar verilip hüküm infaz edildikten ve alacak tahsil edildikten sonra feragatin istinaf aşamasında yapılmış olsa bile, karar infaz edildiği için davanın reddedilen kısmı yönünden vekalet ücretinin davalılar ve vekilleri yönünden kazanılmış hak oluşturacağını, mahkemenin yasaya aykırı uygulamasının 27.950,00 TL tutarındaki avukatlık ücretini haksız şekilde ellerinden alınması sonucunu doğurduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … vekili, mahkeme tarafından yazılan gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağının yasa koyucu tarafından düzenlendiğini, 03.10.2019 tarihinde mahkeme tarafından tefhim edilen karardan tam 25 gün sonra davacı tarafın 28.10.2019 tarihinde feragat ettiklerine ilişkin beyanlarını dosyaya ilettiklerini, tefhim edilen hüküm doğrultusunda gerekçeli karar yazılarak vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu şekilde hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ile cenaze defin giderlerinin karşı araç sürücüsü, maliki ve ZMMS sigortacısından, manevi tazminatın davalı sürücü ve araç malikinden tahsili istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
İDM’ce yapılan yargılama sonucunda verilen 03.10.2019 tarihli oturumda tefhim edilen kısa kararda davanın maddi tazminat yönünden konusuz kalması nedeniyle bu talep hakkında esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına ; manevi tazminat talebine ilişkin davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile, 100.000,00-TL manevi tazminatın 18.12.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …. Şti’nden müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı …’e verilmesine, 75.000,00-TL manevi tazminatın 18.12.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …. Şti’nden müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı …’e velayeten davacı …’e verilmesine, 75.000,00-TL manevi tazminatın 18.12.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … Şti’nden müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı …’e velayeten davacı …’e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine şeklinde açıklandığı, bilahare davacılar vekili tarafından dosyaya ibraz edilen 28.10.2019 tarihli dilekçede “müvekkil talimatı gereği mahkemenizde görülen davadan feragat ediyoruz. Harçlar kanunu ve Yargıtay 6. Hukuk Dairesi… kararı gereği tarafımızdan maktu harç alınarak talebimiz gibi karar verilmesini talep ederiz.” şeklinde dilekçe sunulduğu, mahkemenin 30.10.2019 tarihli gerekçeli kararında ise “davacı tarafından davalılar aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat davasının HMK 307 ve devamı maddeleri gereğince feragat nedeniyle reddine, davacı tarafın yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, dava reddedildiğinden hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Kanunu ve AAÜT göre takdir ve hesaplanmış olan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak kendilerini vekil ile temsil ettiren davalılar … Şirketi ve …’a eşit şekilde verilmesine” şeklinde karar verildiği, işbu gerekçeli kararın HMK 294/4.maddesinde belirtilen bir aylık yasal süresi içerisinde yazılmış bulunduğu görülmüştür.
HMK’nın 297.maddesinde hükmün kapsamının “(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” şeklinde düzenlendiği, keza aynı yasanın 298/2.maddesinde gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağının yasa koyucu tarafından açıkça belirtildiği, HMK’nın davaya son veren taraf işlemlerinden olan feragat ve kabulün zamanına ilişkin 310/2.maddesinde “(2) (Ek:22/7/2020-7251/29 md.) Feragat veya kabul, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda ek karar verilir.” şeklinde düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Yerel Mahkemece tarafların tefhim edilen kısa hükme aykırı şekilde feragat nedeniyle oluşturulan gerekçeli karar yukarıda açıklanan ve yasa koyucu tarafından düzenlenen usul ve yasa hükümlerine aykırıdır. Bu durumda mahkemece öncelikle gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna göre oluşturulması, ancak davacılar vekilinin vaki feragati nedeniyle dosyanın ele alınmak suretiyle feragat doğrultusunda ek karar verilmesi gerekirken mahkemece verilen karar isabetli görülmemiş, bu nedenle davalı tarafların istinaf istemlerinin yerinde olduğu değerlendirilmiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davalı … Şti. vekili ve davalı … vekili nin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2- İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 03.10.2019 gün ve 2016/623 E. 2019/1066 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuranlar tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde istinaf yoluna başvuranlara iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.30.03.2023