Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1185 E. 2023/392 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1185
KARAR NO : 2023/392

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/10/2019
NUMARASI : 2015/818 Esas 2019/1175 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 09.03.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 09.03.2023

İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 31.10.2019 tarih 2015/818 Esas 2019/1175 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davalıların maliki, sürücüsü ve ZMM sigortacısı olduğu aracın karıştığı trafik kazası neticesinde yaralandığını, olay nedeni ile maddi ve manevi zarara uğradığını, davalıların zararı karşılama yükümlülüğü bulunduğunu, kusurun karşı tarafta olduğunu, belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 2.000,00-TL maddi 15.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar … ve … vekili, yetkili mahkemenin Menderes Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, kazadan sonra davalıların davacıyı yanlız bırakmadığını, tazminat taleplerinin fahiş olduğunu, kusur ve maluliyet raporu alınması gerektiğini, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep edilmiştir.
Davalı … vekili, yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Mahkemesi olduğunu, husumet, zamanaşımı ve derdestlik itirazında bulunduklarını, davalının belirlenecek gerçek zarardan sigortalısının kazadaki kusur oranına isabet eden oranda ve poliçe limiti ile sınırlı olarak sorumlu olduğunu, Adli Tıp kusur ve maluliyet raporu alınması gerektiğini, davacı tarafın ehliyetsiz olması nedeni ile mütefarik kusurunun bulunduğunu, geçici iş görmezlik ve tedavi giderinden sorumlu olmadığını, SGK tarafından yapılan ödemelerin mahsup edilmesi gerektiğini, davalının yasal faizden sorumlu olduğunu, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, kazanın oluş şekline uygun davalı sürücü …’ün %100 oranıda asli ve tam kusurlu olduğu, davacının yaralanması nedeniyle talep edebileceği sürekli iş göremezlik tazminatının 43.541,48-TL, geçici iş göremezlik tazminatının 1.911,65-TL, geçici bakıcı ücretinin 1.911,15-TL ve SGK tarafından karşılanmayan belgesiz edavi giderleri ile tedavi amaçlı yol giderinin 1.799,00-TL olduğu, zarar miktarının poliçe limiti dahilinde kaldığı, belirtilerek; toplam 49.163,78-TL maddi 15.000-TL manevi tazminatın tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı … tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı … vekili, davalının geçici iş göremezlik zararı ile tedavi giderlerinden sorumlu olmadığını, raporların hükme esas alınamayacağını, yeniden adli tıp kusur ve maluliyet raporu alınmasını, maluliyet tazminatının uzman bilirkişilerce hesaplanması gerektiğini, ehliyetsizlik nedeni ile müterafik kusur bulunduğunu, SGK tarafından yapılan ödemelerin mahsubunu, davalının sorumluluğunun poliçe limiti işle sınırlı olduğunu, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, işletenin hukuki sorumluluğu ve ZMMS poliçesi kapsamında trafik kazası nedeni ile davacıların maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. 85/1. ve 85/son maddeleri ile Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre trafik kazası nedeni ile davacının aracında oluşan zarardan davalı … ile işleten sıfatına haiz araç maliki ve sürücünün, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğu amirdir.(Yargıtay HGK’nun 15.6.2011 tarih ve 2011/17-142 E. – 2011/411 K., 17. HD’ nın 20/05/2013 tarih ve 2012/8984 E. – 2013/7276 K. sayılı ilamları)
Davalıların sorumluluğunun belirlenebilmesi için olayın oluşumunda tarafların mevcut kusur durumun tespiti önem arzeder. Dosyaya kazandırılan bilirkişi raporu ile olaya ilişkin ceza dava dosyası kapsamında belirlenen maddi olgular çerçevesinde olayın oluş şekli ile uygun düşecek şekilde kusur değerlendirilmesi yapılarak davalı sigortalı araç sürücüsünün % 100 oranında asli kusurlu, davacının ise kusursuz olduğunun tespitinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde sözkonusu olan müterafik kusur, Borçlar Kanunu’nun 52. maddesinde düzenlenmiştir. Mağdurun kusurunun, zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması sözkonusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılması da gerekebilecektir. Müterafik kusura ilişkin savunma bir def’i olmadığından, mahkemece bu yönde bir savunma olmasa dahi resen araştırılması ve tartışılması gerekmektedir. Sürücünün ehliyetsiz olması sürüş ve trafik akışı kusurlarından olmayıp, hâkim tarafından tazminattan indirim sebebi olarak kabul edilecek hususlardandır. Ancak, bu şekilde müterafik kusur indirimi yapılabilmesi için kazanın oluşumda ehliyetsiz araç kullnımının etkisinin olması gerekir. Tüm dosya kapsamından davcının ehliyetsiz olmasının kazanın meydana gelmesinde etkili olduğu ispat edilememiştir. Bu hususun karar gerekçesinde tartışılmaması yerinde değil ise de sonuç itibariyle müterafik kusur olgusunun varlığı ıspatlanamadığından belirlenen tazminattan müterafik kusur nedeniyle indirim yapılmamasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. ( Yargıtay 4. HD’nin 17.03.2022 tarih ve 2021/11498 E – 2022/5233K- sayılı ilamı )
Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.(Yargıtay 4.HD’nın 20/06/2022 tarih ve 2021/13933 E. – 2022/9109 K. sayılı ilamı )
Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir. 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMSS Genel Şartları’nın A.5-b maddesi gereği, zarar görenin tedavisinin devam ettiği döneme ilişkin geçici bakıcı gideri zararının, geçici işgöremezlik zararının ve tedavi giderlerinin sağlık giderleri içinde yer aldığı ve ZMSS teminatı kapsamında olmadığı kabul edilmişse de, 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nca karşılanacak sağlık hizmeti bedellerinin neler olduğu açıklanıp sınırlandırılmıştır. KTK’nın 98.maddesi gereği SGK Başkanlığı’nın sorumlu olduğu sağlık giderleri, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarında yapılan tıbbi tedaviye ilişkin sağlık hizmet bedellerinden ibarettir. SGK’nın hangi sağlık giderlerinden sorumlu olduğu kanunla belirlenmiş olup, normlar hiyerarşisinde daha altta olan genel şartlar ile kanun kapsamının değiştirilip genişletilemeyeceği aşikardır. Dolayısıyla, trafik kazasından kaynaklı geçici işgöremezlik tazminatı ile belgesiz tedavi ve tedavi amaçlı yol giderleri bakımından ZMMS poliçesi kapsamında sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam etmektedir. (Yargıtay 4. HD’nin 10.03.2022 tarih ve 2021/12001 E. – 2022/4532 K. ve 24.03.2022 tarih ve 2021/22793 E. – 2022/5790 K. sayılı kararları).
Çalışma gücünün kısmen kaybına ilişkin zarar talebi, kişinin tüm yaşamı boyunca katlanacağı, geleceğe yönelik zararının da giderimi amacını taşıyan bir talep olduğundan, kişinin hak kazanacağı tazminat miktarının doğru belirlenebilmesi bakımından, çalışma gücü kaybına yol açan kaza tarihindeki gerçek ve net gelirinin doğru belirlenmesi önemlidir. Gerçek gelirin tespiti için, yapılan araştırma sonucu gerçek gelirin saptanamadığı takdir ise kamu düzenine ilişkin olan asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerekir. 6098 sayılı TBK m. 75. maddesi gereğince gerçek zararın belirlenmesi bakımından karar tarihine en yakın tarihlerdeki ölçütlerin kullanılması gerekmektedir. Asgari ücret kamu düzeni ile ilgili olup, mahkemece re’sen gözönünde tutulması zorunludur. Bu nedenle hüküm tarihine en yakın tarihte bilinen asgari ücret tutarını belirleyerek bu verilere göre hesap yapılması gerekir. ( Yargıtay 17. HD’nin 28.03.2019 tarih ve 2016/8879 E. – 2019/3815 K. Sayılı ilamı )
Tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda 1931 tarihli PMF cetvellerine göre saptanmakta ise de gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu nedenle TRH 2010 yaşam tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesi güncel veriler ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olduğundan tazminat hesaplamasında TRH 2010 yaşam yönteminin kullanılması gerekir. ( Yargıtay 4. HD’nın 03.01.2022 tarih ve 2021/9412 E – 2022/3622 K., 17. HD’nin 23.03.2021 tarih ve 2020/ 6173 E. – 2021/ 3121 K. Sayılı ilamları) Aynı şekilde, yeni genel şartlar zamanında düzenlenen poliçelerde yeni genel şartlardaki hesaplama tekniği uygulanamayacağı için tazminat hesabında eski uygulamalardaki gibi progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi icap etmektedir.(Yargıtay 17. HD’nin 24.02.2021 tarih ve 2019/3292 E. 20121/1848 K. Sayılı ilamı ) TRH 2010 Yaşam Tablosundaki ömür sürelerinin PMF 1931 Yaşam Tablosundaki ömür sürelerine göre daha uzun olduğu bilinen bir gerçek olup, TRH 2010 yaşam tablosu zarar gören yararınadır. Bu nedenle, her ne kadar bilirkişi tarafından PMF yaşam tablosu esas alınarak hesaplama yapılmış ise de istinafa gelenin sıfatına göre bu husus istinaf incelemesine konu edilmemiştir.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmasına, kusurun olayın oluş şekli ve dosya kapsamına uygun olarak belirlenmesine, maluliyetin olay tarihinde geçerli olan yönetmelik hükümlerine uygun olarak tespit edilmesine, tazminatın asgari ücret üzerinden progresif rant yöntemi esas alınarak hesaplanmasına, tazminat miktarından mahsup edilmesini gerektiren bir ödeme bulunmamasına, tazminatın poliçe limiti dahilinde hüküm altına alınmasına, zararın poliçe kapsamı dışında kaldığının davalı … tarafından ispat edilememiş olmasına, hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir hukuka aykırılık bulunmamakla, davalının istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı ….’nin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … yönünden istinaf karar harcı olan 3.358,38-TL’den peşin alınan 948,8‬0-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 2.409,58-TL’nin davalı …’den tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davalı …’nin yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 09.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.