Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1123 E. 2023/395 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1123
KARAR NO : 2023/395

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19.12.2019
NUMARASI : 2018/1236 Esas 2019/1419 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 09.03.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 09.03.2023
İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.12.2019 tarih 2018/1236 Esas 2019/1419 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, taraflar arasında şirket satımına ilişkin sözleşme imzalandığını, sözleşme kapsamından davalıya 75.000-TL ödeme yapıldığını, davalının şirketin kararlaştırılan satın alma bedelini sözleşmeye aykırı şekilde 800.000-USD olarak değiştirdiği, sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmediğini, sözleşmeyi haksız yere feshederek ödenen bedeli iade etmediğini, bedelin iadesi için yapılan takine itiraz edildiğini belirterek; itirazın iptali ile takibin devamına, % 20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davalının taraflar arasındaki sözleşmelerde üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, davacının davalıyı oyaladığını, ödemesi gereken avans bedelinin geç ödediğini, vade dolmasına rağmen diğer edimleri yerine getirmediğini, sözleşme edimlerinin davacı tarafça yerine getirileceğine olan inancını kaybeden davalının sözleşmeyi fesih ettiğini, takibin haksız ve mesnetsiz olduğunu, belirterek; davanın reddine, davalı lehine % 20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı alıcının haklı bir nedenin varlığını ortaya koyamadığı, 75.000,00-TL depozitonun iadesini talep hakkının bulunmadığı, belirtilerek; davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, taraflar arasındaki sözleşmede son kontroller için belirlenmiş bir kesin vade bulunmadığını, davacının vekalet verme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, sirket kayıtlarının incelemesine imkan tanındamadığını, avans bedeli yatırıldan sonra sözleşmeden kaynaklanan edimini yerine getirmekten kaçınıldığını, satış bedelini değiştirdiğini, edimini yerine getirmeyen davalının davacıyı temerrüte düşüremeyeceğini, son kontrollerin yapılabilmesi için avans depozito bedelinin yatırılmasının şart olmadığını, sirket kayıtlarının incelenmesi için davacıya davaet yapılmadığını, para yattığı an davalının alıcıyı çağırma zorunluluğunun doğduğunu, davalının avans depozito bedelini aldıktan sonra tamamen irade beyanı değiştirdiğini, davalının ihtarname gönderdiği 08/08/2018 tarihine kadar yürüyen sürecin artık yeni bir icap ile başlayan yeni bir sözleşme görüşmesi olduğunu, 75.000-TL avans depozito bedelinin güvenli bir şirket satınalma gerçekleştirmek için ödenmek zorunda kalınmış bir güvence bedeli olduğunu, avans depozito bedelini geç yatırdı diye sözleşmenin kendiliğinden sona ermeyeceğini, davalının avans depozito bedelini haksız yere uhdesinde tutarak, sözleşmeye devam etme çağrılarına sessiz kalarak, alıcı vekillerini son kontroller için çağırmayarak, vekaletname çıkartıp ilgili kurumlarda inceleme yapmasına izin vermeyerek, muhasebe ve çek/senet kayıtlarında son kontroller için şirketine davet etmeyerek, yeni ve fahiş bir fiyat isteyerek, yani irade beyanını bambaşka bir yönde kullanarak, yeni bir icap beyanında bulunarak, yeni fiyatın kabul edilmemesine rağmen parayı iade etmeyerek noterden ihtarname çekmek suretiyle sözleşmeyi feshederek, kendisini temerrüde düşürdüğünü, eksik incelmeme yapıldığı, davacı vekilinin tanık olarak dinlenme talebinin kabul edilmediğini, belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesi ile davalının istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, şirket devri sözleşmesi kapsamında ödenen bedelin iadesi amacıyla ile yapılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Bütün hakların kullanılmasında ve borçların ifasında uyulması gereken dürüstlük kuralı ve hakların genel sınırlarını oluşturan hakkın kötüye kullanılması yasağı, kamu düzeni ihtiyaç ve gerekleri nedeniyle konulmuş kurallardır. Bu nedenle Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinin her iki fıkrası da emredici niteliktedir. Tarafların aralarındaki ilişkide dürüstlük kuralının ve hakkın kötüye kullanılması yasağının uygulanmayacağının kararlaştırmaları mümkün değildir. Dürüstlük kuralına veya hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı bir davranış, doğrudan hakkın mevcudiyetini ortadan kaldırdığından bir itiraz teşkil eder. Bu nedenle dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden hâkim, dürüstlük kuralına aykırı, hakkın kötüye kullanılması oluşturan davranışı tespit ediyorsa ilgili tarafından ileri sürülmemiş olsa bile kendiliğinden (re’sen) bunu dikkate almalıdır ( Yargıtay İBK’nın 14.02.1951 tarih ve 1949/17 E. – 1951/1 K., HGK’nın 21.10.1983 tarih ve 1981/1-30 E. – 1983/1000 K. sayılı ilamları).
Ön sözleşme 6098 Sayılı TBK.nun 29. maddesinde düzenlenmiştir. Hukukumuzda sözleşmeler serbestçe yapılabilecek olup, herhangi bir şekil şartına tabi değildir. Sözleşmenin yapıldığı anda fiili ve hukuki imkansızlık nedeni ile asıl sözleşmenin yapılması mümkün olmayabilir. Bu durumda TBK.nun 29/1. maddesindeki “bir akdin ilerde kurulmasına ilişkin sözleşmeler geçerlidir.” şeklinde hüküm ile ön sözleşme yapılabileceği kabul edilmiştir. Böylece taraflar, şartlar oluşunca yapacakları asıl sözleşmeyi şimdiden teminat altına almış olurlar. Ön sözleşme kavram olarak tarafların ileride bir başka sözleşme (asıl sözleşme) yapacaklarına ilişkin akdettikleri bir sözleşmeyi ifade eder. Diğer bir deyişle akit yapma borcunu doğuran hukuki işlemden ibarettir. Konusu da her zaman borçlandırıcı bir işlemdir. Ön akit de ilerde yapılacak olan asıl akdin konusunun ve esaslı şartlarının yeterince bir açıklıkla saptanmış olması hiç olmaz ise saptanmasının mümkün olması, tarafların karşılıklı olarak açıkladıkları iradelerin birbirine uygun olması gerekir. Ön sözleşme asıl sözleşmeyi yapma vaadinden ibaret olup, başlı başına bir akittir. Ön sözleşme de bir akit olup, tarafları bağlar. Asıl sözleşmenin yapılmasını isteme açısından tarafları alacaklı-borçlu durumuna sokar. Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık ilkesi (Ahde Vefa- Pacta Sunta Servanda) yanında sözleşme serbestisi ilkeleri kabul edilmiştir. Bu kurala göre sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalı ve hükümlerine riayet edilmelidir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi hukuki güvenlik, doğruluk ve dürüstlük kuralının bir gereği olarak, sözleşme hukukunun temel ilkelerinden biridir. Karşılıklı edimleri içeren sözleşmelerde, edimler arasında mevcut olan denge şartlarının sözleşmenin tümü, birlikte yorumlanarak değerlendirilmelidir. Borçlar Kanunundaki genel kural; tarafların bu sözleşme ile gerçek ve ortak amacın varlığını ortaya koyabilecek şekilde bir düzenleme ve yorum, tüm sözleşmede belirlenen amaç da gözönüne alınarak yapılmalıdır.
Somut olayda, esasen taraflar arasındaki şirket satışına ilişkin görüşmelerin 16.02.2018 tarihli gizlilik sözleşmesi ile başladığı, davacının eşinin taraf olduğu 11.06.2018 tarihli ilk satın alma ön sözleşmesinin depozito bedelinin sözleşmede kararlaştırılan tarihte yatırılmaması nedeniyle sona ermesi üzerine bu kez davacı ile davalı arasında 29.06.2018 tarihli satın alma ön sözleşmesinin imzalandığı anlaşılmaktadır. Anılan sözleşme ile son kontrollerin en geç 18.07.2018 tarihi mesai saati bitimine kadar yapılacağı, devir için gerekli tüm edimlerin ise Temmuz 2018 tarihine kadar tamamlanacağı ve depozito bedeli olan 75.000,00-TL’nin de sözleşmenin imzalanmasıyla birlikte ödeneceği kararlaştırılmıştır. Bu itibarla, sözleşmede kararlaştırılan vadenin kesin vade olduğunun kabulü gerekir. Zira, taraflarca sözleşmede, ifa zamanının kesin olarak belirlendiği ve ifanın kesin olarak belirlenmiş bu zamanda gerçekleştirileceği hüküm altına alındığından, kesin vade söz konusudur. Bunun sonucu olarak, TBK’nın 117. maddesi gereğince vadenin dolması ile birlikte kararlaştırılan edimin ifasının gerçekleşmemiş olması halinde borçlu her hangi bir ihtara gerek kalmaksızın temerrüte düşecek ve karşı taraf lehine haklı fesih koşulları oluşacaktır. Dosya kapsamı ile sunulan delillerden; davalının, sözleşme ile kendisine yüklenen şirketin tüm mali kayıtlarını incelemeye açma yükümlülüğünü yerine getirdiği vaki olup davacı tarafından vekaletname verilmesi hususunda davalıdan bir talepte bulunulmasına rağmen bu talebin karşılıksız bırakıldığı iddiası soyut ve ispata muhtaçtır. Bunun ötesinde son kontrollerin yapılması hususunda sözleşme ile davalıya yüklenmiş bir çağrı ve davet yükümlülüğü de bulunmamadığı gibi 16.02.2018 tarihli gizlilik sözleşmesinin imzalandığı tarihten bu yana şirket kayıtlarına vakıf olan davacının bu iddiası dürüstlük kuralı ile de bağdaşmamaktadır. Yine, davalının yeni bir devir bedeli teklif ederek sözleşmeyi revize ettiği yönündeki iddiası da ispatlanamamıştır. Sözleşmede kararlaştırıldığı üzere, hulasa; davacı alıcı tarafından belirlenen tarihe kadar haklı bir neden olmaksızın son kontrollerin tamamlanmaması nedeniyle şirket devrin gerçekleştirilememesi halinde ödenenen avans depozitosunun iadesi talep edilemeyecektir. O halde; davacının başta depozito bedeli olmak üzere sözleşmeden kaynaklı devir için gerekli tüm edimlerini eksiksiz olarak belirlenen kesin vadede yerine getirmediğinin anlaşılması karşısında, ödenen bedelin iadesini talep etmesi mümkün değildir.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir hukuka aykırılık bulunmamakla, davacının istinaf başvurusu yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 179,90-TL maktu harçtan, peşin alınan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 09.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.