Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1104 E. 2023/356 K. 03.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1104
KARAR NO : 2023/356

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/11/2019
NUMARASI : 2017/489 Esas 2019/1277 Karar
BİRLEŞEN : İZMİR 7.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2019/307 Esas – 2019/35 Karar
ASIL VE BİRLEŞEN DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 03.03.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 03.03.2023
İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 28.11.2019 tarih 2017/489 Esas 2019/1277 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
ASIL VE BİRLEŞEN DAVA : Davacı vekili, davalı tarafından ZMMS poliçesi kapsamında sigortalı araçta yolcu olarak bulunan davacının, sigortalı aracın karıştığı tek taraflı kazada yaralanarak iş gücü kaybına uğradığını, davalının oluşan zararı karşılama yükümlülüğü bulunduğunu, zararın karşılanmadığını, belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile asıl davada 1.000,00-TL birleşen davada 50.000,00-TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile asıl davada dava değerini 47.441,01-TL’ye arttırmıştır.
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA CEVAP: Davalı vekili, kazaya karışan aracın davalı şirket nezdinde ZMMS sigortası ile sigortalı olduğunu, davalının sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında poliçe limiti ile sorumlu tutulabileceğini, davalının geçici iş gücü kaybından sorumlu olmadığını, davacının maluliyet oranı ve kusur durumunun belirlenmesi gerektiğini, hatır taşıması ve müterafik kusur bulunduğunu, belirterek; asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı tarafından trafik poliçesi ile sigortalı araç sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybederek elektrik direğine çarpması neticesinde davacının yaralanması ile sonuçlanan tek taraflı maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazasının meydana geldiği, davacının % 4,2 oranında sürekli 6 ay süre ile geçici iş göremezliğe neden olacak şekilde yaralandığı, aracı kullanan dava dışı sürücünün 0,67 promil alkollü olduğu, davacının alkollü sürücünün kullandığı otomobile binmesi nedeni ile müterafik kusurunun bulunduğu, tazminat miktarından takdiren % 20 oranında müterafik kusur % 20 oranında hatır taşıması indirimi yapılması gerektiği, kaza nedeniyle SGK tarafından davacıya 3.992,26-TL geçici iş göremezlik ödemesinde bulunulduğu, davacının 63.298,87-TL sürekli, SGK tarafından ödenen geçici iş göremezlik tazminatı düşüldükten sonra 3.820,88-TL geçici iş göremezlik zararı bulunduğu, hesaplanan bu tutarlardan müterafik kusur ve hatır taşıması indirimi yapıldığında davacının talep edebileceği sürekli iş göremezlik tazminatının 37.979,32-TL, geçici iş göremezlik tazminatının 2.292,53-TL olduğu, zarar miktarının poliçe limiti dahilinde kaldığı, belirtilerek; asıl davanın kısmen kabulü fazlaya ilişkin talebin reddine, birleşen davanın ise reddine, karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, toplam 67,119,75-TL üzerinden hesaplanan tazminattan %20 oranında müterafik kusur ve %20 oranında hatır taşıması indirimi yapıldığını, davacının aracı kullanan kişi ile birlikte yemek yediği oradan eve geçmek için birlikte aynı arabayı bindiklerini, davacının kazaya sebebiyet veren sürücünün alkollü olup/olmadığını, sürücünün alkollü olduğunu bilse dahi sürücünün içtiği alkolün yasal sınırları geçip/geçmediğini, bilebilecek bir bilgiye sahip olmadığını, kazaya sebebiyet veren sürücünün alkol oranın yasal sınırdan sadece 0,17 promil fazla olduğunu, hatır taşıması indirimi yapılırken sürücü ile davacı arasındaki ilişkinin dikkate alınması gerektiğini, davacı ile sürücü arasında sıradan bir arkadaşlık ilişkisi bulunmadığını, sevgili olduklarının sabit olduğunu, bu nedenle hatır taşıması indirimi yapılmaması gerektiğini, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davalının geçici iş görmezlik zararından sorumlu tutulamayacağını, davacının rapor tarihindeki yaşına göre belirlenen maluliyet oranının hükme esas alınamayacağını, olay tarihindeki oranın hükme esas alınması gerektiğini, gelirin tespiti hususunda raporlar arasında çelişki bulunduğunu, kusur raporu alınmadan karar verilmesinin yerinde olmadığını, dava dilekçesinde faiz talebinde bulunulmamasına rağmen faize karar verildiğini, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir
GEREKÇE : Asıl ve birleşen dava, ZMMS poliçesi kapsamında trafik kazası nedeni ile davacının maddi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle asıl davada davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. 85/1. ve 85/son maddeleri ile Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre trafik kazası nedeni ile yaralanan davacının oluşan maddi zararından davalı sigorta şirketinin, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğu amirdir.(Yargıtay HGK’nun 15.6.2011 tarih ve 2011/17-142 E. – 2011/411 K., 17. HD’nın 20/05/2013 tairh ve 2012/8984 E. – 2013/7276 K. sayılı ilamları)
Davalıların sorumluluğunun belirlenebilmesi için olayın oluşumunda davacı ile sigortalı araç sürücüsünün mevcut kusur durumun tespiti önem arzeder. İDM tarafından kaza tespit tutanağı ile olaya ilişkin ceza dava dosyası kapsamında belirlenen maddi olgular çerçevesinde davacının yolcu konumunda olduğu ve tek taraflı kazada yaralandığı gözetilrek, kusur raporu alınmaksızın sigortalı araç sürücüsünün asli ve tam kusurlu olduğunun olduğunun tespitinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.( Yargıtay 4. HD’nin 07.03.2022 tarih ve 2021/11301 E. – 2022/4023 K. sayılı ilamı)
Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir. 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMSS Genel Şartları’nın A.5-b maddesi gereği, zarar görenin tedavisinin devam ettiği döneme ilişkin geçici bakıcı gideri zararının, geçici işgöremezlik zararının ve tedavi giderlerinin sağlık giderleri içinde yer aldığı ve ZMSS teminatı kapsamında olmadığı kabul edilmişse de, 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nca karşılanacak sağlık hizmeti bedellerinin neler olduğu açıklanıp sınırlandırılmıştır. KTK’nın 98.maddesi gereği SGK Başkanlığı’nın sorumlu olduğu sağlık giderleri, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarında yapılan tıbbi tedaviye ilişkin sağlık hizmet bedellerinden ibarettir. SGK’nın hangi sağlık giderlerinden sorumlu olduğu kanunla belirlenmiş olup, normlar hiyerarşisinde daha altta olan genel şartlar ile kanun kapsamının değiştirilip genişletilemeyeceği aşikardır. Dolayısıyla, trafik kazasından kaynaklı geçici işgöremezlik tazminatı ile belgesiz tedavi ve tedavi amaçlı yol giderleri bakımından işletenler ile ZMMS poliçesi kapsamında sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam etmektedir. (Yargıtay 4. HD’nin 10.03.2022 tarih ve 2021/12001 E. – 2022/4532 K. ve 24.03.2022 tarih ve 2021/22793 E. – 2022/5790 K. sayılı kararları).
Çalışma gücünün kısmen kaybına ilişkin zarar talebi, kişinin tüm yaşamı boyunca katlanacağı, geleceğe yönelik zararının da giderimi amacını taşıyan bir talep olduğundan, kişinin hak kazanacağı tazminat miktarının doğru belirlenebilmesi bakımından, çalışma gücü kaybına yol açan kaza tarihindeki gerçek ve net gelirinin doğru belirlenmesi önemlidir. Gerçek gelirin tespiti için, SGK’dan davacının kazadan önce hizmet akdiyle çalışıp çalışmadığı, gelirinin ne olduğunun araştırılması, çalıştığı işyerinden gelire ve ödemelere ilişkin belgelerin getirtilmesi, sahibi ve ortağı olduğunu iddia ettiği şirketlerin ticaret sicil kayıtlarının getirtilerek şirket ortağı ise elde edebileceği gelirin sorulması, limited şirket ortağı olduğunun belirlenmesi halinde davacının kişisel yetenek ve emeğinin şirket gelirine katkısı belirlenmesi, kendi hesabına çalışıyorsa ilgili kuruluşlardan gerekli belgelerin sorulması, önceki net kazançlarını içeren vergi kayıtlarının ilgili vergi dairesinden getirtilmesi, gerektiğinde defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılması, muhtemel gelirinin saptanması için emsal gelir araştırması yapılması, ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından aylık kazancının ne kadar olacağı yönünde araştırma yapılarak bu araştırmaların sonuçları dahilinde gerçek gelirin net biçimde saptanması, yapılan araştırmalar sonucu gerçek gelirin saptanamadığı takdir ise kamu düzenine ilişkin olan asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerekir. Somut olayda, anılan ilke ve esaslar çerçevesinde davacıya ait SGK kayıtları ile ilk rapordan sonra ibraz edilen maaş bordroları üzerinden 07.11.2019 tarihli bilirkişi ek raporu doğrultusunda davacının kaza tarihindeki gelirinin tespitinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Faiz, asıl alacağın bir bölümü olmayıp, asıl alacağa bağlı fer’i nitelikte bir haktır. Faiz asıl alacağa bağlı olmasına rağmen, asıl alacaktan ayrı olarak dava veya takip konusu edilebilir. Asıl alacak için açılan davada faize ilişkin hakkın saklı tutulmamış olması, daha sonra faiz için ayrı bir dava açılmasına veya ıslah ile faiz talep edilmesine engel teşkil etmez. O halde; davacı tarafından dava dilekçesinde faiz talep edilmese bile ıslah ile faiz talep edilebilir. (Yargıtay 3. HD’nin 04.03.2021 tarih ve 2020/8977 E.- 2021/2307 K.,17 HD’nin 09.02.2015 tarih ve 2013/16380 E. – 2015/2226 K. Sayılı ilamı )
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde müterafik kusur söz konusudur. Müterafik kusurun varlığı halinde 6098 sayılı TBK’nun 52. Maddesi gereğince belirlenen tazminattan indirim yapılması gerekir. Araç sürücüsünün alkollü olduğunu bilindiği halde araca kendi isteğiyle binmesi durumunda hesaplanan tazminattan müterafik kusur nedeni ile yerleşik uygulama doğrultusunda birden fazla müterafik kusur indirimi sebebinin varlığı olsa da % 20 oranında müterafik kusur indirimi yapılarak tazminatın belirlenmesi cihetine gidilmelidir. ( Yargıtay 4. HD’nın 29/06/2022 tarih ve 2021/14115 E. – 2022/9666 K., 04.04.2022 tarih ve 2021/13491 E. -2022/6733 K.,23.03.2022 tarih ve 2021/11590 E. – 2022/5710 K. Sayılı ilamları ) Davacının birlikte alkol aldığı araç sürücüsünün alkollü olduğunu bildiği halde araca kendi isteğiyle bindiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla zarar görenin, zararın artmasına neden olduğu gözetilerek hesaplanan tazminattan müterafik kusur nedeni ile yerleşik uygulama doğrultusunda % 20 oranında müterafik kusur indirim yapılması isabetlidir.
Öğretide hatır taşıması konusunda bir kavram birliği olmadığı gözlemlenmekte, ancak “hatır için ücretsiz taşıma” ve “aracı hatır için ücretsiz kullandırma” tamlamalarının benimsendiği görülmektedir. Hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda 818 sayılı BK’nın 43. maddesi (6098 sayılı TBK md. 51) uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması yerleşmiş bulunmaktadır. Hatır taşımasından ya da kullanmadan söz edebilmek için yaralanan ya da ölen karşılıksız taşınmış olmalıdır. Taşınan veya kullananın yararının söz konusu olduğu durumda hatır taşıması ilişkisi gündeme geleceğinden işletenin sorumluluğu genel hükümlere göre değerlendirilecek ve ödenceden indirim yapılacaktır. Bu bakımdan hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanması önemlidir. Yarar ekonomik olabileceği gibi, ortak toplumsal değerleri de ilgilendirebilir. Ancak taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bir çıkarı veya yararının bulunması halinde hatır taşımasından söz edilemeyecektir. Hakim, tazminattan mutlaka belli bir oranda indirim yapmak zorunda değilse de bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi gerekir. Taşımanın hatır için olup olmadığı, tarafların yakınlığı, varsa hatır için taşımanın kimin arzusu ve ne amaçla yapıldığı gibi olayın özel şartları göz önüne alınmalıdır. ( Yargıtay 4. HD’nin 10.02.2022 tarih ve 2021/8521 E. – 2022/2130 K. Sayılı ilamı ) Eldeki davaya konu olayda davacı araçta yolcu olduğu ve kazanının dava dışı sürücü ile yemek yiyen davacının araç sürücüsü tarafından evine bırakılması sırasında meydana geldiği sabittir. Davacının istinaf itirazına konu ettiği şekilde taraflar arasındaki yakınlığa ilişkin bir olgu ceza dava dosyası kapsamına yansımadığından davacının, davalı sigortalı araçta hatır için taşındığının kabulü gerekir.
Müterafik kusur ve/veya hatır taşıması nedeni ile tazminattan indirim yapılırken toplam % 40 şeklinde değil yerleşik uygulamaya göre ayrı ayrı % 20 olacak şekilde yapılması suretiyle tazminatın belirlenmelidir. (Yargıtay 17. HD’nin 26.0.2020 tarih ve 2019/1508 E. – 2020/6124 K., 01.07.2020 tarih ve 2019/1454 E. – 2020/4248 K., 26.02.2020 tarih ve 2018/3173 E. – 2020/2190 K. sayılı ilamları ) Her ne kadar eldeki dava dosyasında, anılan ilkeye aykırı şekilde belirlenen tazminat miktarından toplam % 40 oranında indirim yapılmış ise de bu husus davacı tarafından açıkça istinaf konusu yapılmamıştır.
Davacı meydana gelen kazada malul kaldığını açıklayıp tazminat talebinde bulunmuştur. Bu tür davalarda maluliyet oranının tespiti önemli yer tutmaktadır. Davacının zararı, haksız fiilin gerçekleşmesi ile ortaya çıktığından kaza tarihindeki yaşına göre oluşan maluliyet oranı esas alınarak zarar tespitinin yapılması gereklidir. ( Yargıtay 17. HD’nin 13.12.2018 tarih ve 2015/17494 E. – 2018/12165 K. Sayılı ilamı ) Ancak, hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunda davacının rapor tarihindeki yaşına göre tespit edilen % 4,2 maluliyet oranı üzerinden davacının hak kazanacağı geçici ve sürekli iş görmezlik tazminatının tespiti isabetli değil ise de İDM tarafından benimsen bu miktar üzerinden yerleşik uygulamaya uygun düşmeyecek şekilde toplam % 40 şekilde tazminattan müterafik kusur ve hatır taşıması indirimi yapılmak sureti ile belirlenen tazminatın, % 4 maluliyet oranı esas alınarak hesaplanacak ve hatır taşıması ile müterafik kusur nedeni ile ayrı ayrı % 20 indirim yapılacak şekilde belirnenecek tazminattan daha az olması nedeniyle istinafa başvuranın sıfatına göre bu husus istinafa başvuran davalı aleyhine kaldırma nedeni yapılmamıştır.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmasına, kusurun olayın oluş şeklline ve dosya kapsamına uygun olarak belirlenmesine, davacının gerçek gelirinin anılan ilke ve esaslar çerçevesinde tespit edilmesine, belirlenen tazminattan yerleşik uygulama doğrultusunda müterafik kusur ve hatır taşıması nedeniyle indirim yapılmasına, davacının ıslah dilekçesindeki talebi doğrultusunda tazminata faiz yürütlmesine, tazminatın teminat limitini aşmayacak şekilde hüküm altına alınmasına, hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamakla, tarafların istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Tarafların istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 179,90-TL’den peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 125,5‬0-TL’nin davacıdan tahsiline,
3-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 2.750,97-TL’den peşin alınan 687,74‬-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 2.063,23-TL’nin davalıdan tahsiline,
4-İstinaf başvurusu nedeni ile tarafların yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 03.03.2023