Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1079 E. 2023/289 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1079
KARAR NO : 2023/289

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26.12.2019
NUMARASI : 2018/1161 E. 2019/1485 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 23.02.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 23.02.2023

İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 26.12.2019 tarih 2018/1161 E. 2019/1485 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, davacıya ait davalı nezdinde kasko sigortalı aracın karıştığı trafik kazası neticesinde zarar gördüğünü, hasar tespiti yaptırdıklarını, davalının zararı karşılama yükümlülüğü bulunduğunu, yapılan başvuruya rağmen zararın karşılanmadığını, belirterek; belirsiz alacak davası olarak şimdlik 3.650,00-TL’nin dava tarihinden işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, değer arttırım dilekçesi ile hasar bedeli talebini 42.704.20-TL’ye artırmıştır.
CEVAP : Davalı vekili, görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğunu, davalıya uslüne uyğun süresinde başvuru yapılmadığını, kusur raporu alınması gerektiğini, tespit giderlerinin davalıya yükletilemeyeceğini, avans faiz talep edilmeyeceğini, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacıya ait ve davalı nezdinde kasko sigorta poliçesiyle sigortalı aracın karıştığı kaza nedeniyle hasar gördüğü, hasar bedelinin KDV dahil 42.704,30-TL olduğu, hasarın poliçe teminatı kapsamında kaldığı, belirtilerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı davalı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, başvuru şartının yerine getirilmediğini, davalıya süresinde ihbar yapılmadığını, eksper incelemesine izin verilmediğini, anlaşmalı servislerde onarım yaptırılmadığını, davacının kötüniyetli olması nedeniyle ispat külfetinin yer değiştirdiğini, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, araç üzerinde inceleme yapılması ve muafiyet uygulanması gerektiğini, tespit giderlerinin makul olmadığını, avans faizi talep edilemeyceğini, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, trafik kazası nedeni ile davacının aracında oluşan zararın kasko sigorta poliçesi kapsamında tazmini istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne, karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi ile, zorunlu mali sorumluk sigortasından faydalanmak isteyen hak sahiplerinin dava yoluna gitmeden önce sigortacıya yazılı başvuru yapması gerektiği düzenlenmiş olmakla birlikte, davacı tarafından davalı sigorta şirketine 16.02.2017 tarihinde başvurunun yapılmış olmasına göre eksik ya da usule uygun olmayan belge ile başvurulduğu savunmasının usule uygun olmadığı savunulan belgedeki eksikliğin tamamlanabileceği, açıktır. ( Yargıtay 4. HD’nın 08/03/2022 tarih ve 2021/11206 E. – 2022/4208 K. sayılı ilamı )
TTK’nın mal sigortasına ilişkin genel esaslarına göre mukavelede aksine hüküm olmadıkça sigortacı, sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimsenin yahut fiillerinden hukuken mesul bulundukları kimselerin kusurlarından doğan hasarların tazminiyle yükümlüdür. Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesinin teminat kapsamını belirleyen KSGŞ A/1 maddesine göre; gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3.kişilerin kötüniyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bütününün sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında düzenlenen kasko sigorta poliçesi ve genel şartlarına göre, aracın kasko sigortacısı olan davalı sigorta şirketi, rizikonun gerçekleşmesi halinde sigortalı davacının aracında meydana gelen gerçek zararı teminat altına aldığından, davacının aracının karıştığı trafik kazası neticesinde davacının aracında oluşan zarardan davalı sigorta şirketinin kasko sigorta poliçesi kapsamında sorumlu olacağı sabittir.
6102 sayılı TTK m.1446. maddesine göre sigorta ettiren rizikonun gerçekleştiğinin öğrenince durumu gecikmeksizin sigortalıya bildirmek ile yükümlüdür. TTK’da bildirime ilişkin bir süre ön görülmemesine rağmen kasko sigorta poliçesi genel şartlarına göre sigorta ettiren rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği tarihten itibaren en geç 5 iş günü içinde keyfiyeti sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Bu süre hak düşürücü bir süre değildir. Özellikle sigorta ettirenin kastının bulunmaması halinde, geç ihbar nedeniyle sigorta bedelinin tenzili zararın teminat dışında kaldığı yada hasarın ödenmemesi gibi bir sonuç çıkarılmaması gerekir. Sigortalının kastının valığının da sigortacı tarafından kanıtlanması gereklidir. ( Yargıtay 17. HD’nın 08.10.2015 tarih ve 2015/8112 E. – 2015/10282 K. sayılı ilamı )
Sigorta şirketi, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumludur ve kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigorta şirketi tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Bir başka ifade ile zararın poliçe kapsamı dışında kaldığı hususunda ispat külfeti üzerinde davalı sigorta şirketindedir. Sigorta şirketinin, zararın poliçe kapsamı dışında kaldığını somut deliller ile ispat etmesi gerekir. Özelikle aracın atanan ekspere gösterilmeden anlaşmalı olmayan serviste onarımının yaptırılması nedeni ile hasarın teminat dışı kaldığı savunulmuş ise de poliçede hasarın onarımının anlaşmalı servisler dahil sigortalının tercih edeceği serviste yapılabileceği kararlaştırılmış olup, bilirkişi raporu ile araçtaki hasarın kaza ile uyumlu ve zararın gerçekçi olduğu da tespit edilmiştir. Aksi ispat edilinceye kadar geçerli resmi belge olan kaza tespit tutanağı içeriği ile sigorta şirketi tarafından sunulan deliller ve hasar dosyası içeriğinden zararın poliçe kapsamı dışında kaldığı hususunun davalı sigorta şirketi tarafından ispat edilemediğinin anlaşılması karşısında, sigorta şirketinin davacının oluşan gerçek zararından sorumlu olduğu anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki ilişkinin ve davanın sigorta sözleşmesinden kaynaklanmasına ve bu tür sözleşmelerin 6102 sayılı TTK’nın 3. ve 4. maddeleri uyarınca tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, mutlak ticari işlerden olmasına göre davada temerrüt faizi olarak isteme uygun biçimde avans faizine hükmedilmesi gerekir. (Yargıtay 17. HD’nın 23.11.2015 tarih 2015/8751 E. – 2015/12542 K. sayılı ilamı)
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmasına, hasarın anılan ilke ve esaslar ile örtüşecek şekilde olayın oluş şekli ve dosya kapsamına uygun olarak belirlenmesine, hasar bedeline tenzili muafiyet öngörülmemesine, hasar bedelin poliçe limiti dahilinde hüküm altına alınmasına, zararın poliçe kapsamı dışında kaldığının davalı sigorta şirketi tarafından ispat edilememiş olmasına, tazminata avans faizi yürütülmesine, hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir hukuka aykırılık bulunmamakla, davalının istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalının istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 2.917,12-TL’den peşin alınan 729,28-TL’nin mahsubu ile bakiye 2.187,84-TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 23.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.