Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1048 E. 2023/722 K. 12.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1048
KARAR NO : 2023/722

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10.10.2019
NUMARASI : 2017/1385 E. 2019/1043 K.
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 12.05.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12.05.2023

İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 10.10.2019 tarih 2017/1385 E. 2019/1043 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkili kuruma devredildiğini, dava dışı …’ın …’ta genel müdür yardımcısı iken 28/01/1999 tarihli … toplantısında yönetim kurulu üyesi olarak atandığını, atamanın banka genel kurulu tarafından onaylandığını, …’ın … yönetim kurulunun 17/05/1999 tarihli kararı ile yönetim kurulu üyeliğinin yanı sıra bankanın genel müdür yardımcılığına atandığını, -08/06/1999 tarihli yönetim kurulu kararı ile genel müdür vekili olarak görevlendirildiğini, bu görevlendirme ile ilgili olarak banka yönetim kurulunun 09/06/1999 tarihli kararı ile …’ın maaşının 1.250,00-TL olarak belirlendiğini ve kendisi ile 1 yıllık sözleşme imzalandığını, bu sözleşmenin banka tarafından 14/02/2000 tarihinde feshedildiğini, dava dışı … İzmir 1. İş Mahkemesi’nin 2000/154 E. sayılı dosyasında açtığı davada, 16.09.1999 tarihinde düzenlendiği iddia ettiği sözleşme uyarınca aylık 2.300,00 TL ve sözleşme süresi sonuna kadar her altı ayda bir yapılacak maaş zammı ile hesaplanacak tazminat bedeli 100.625,00 TL’nin dava tarihinden itibaren %50 yasal faiziyle birlikte tahsilini talep ettiğini, mahkemece davanın reddine karar verildiğini, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay tarafından bozulduğunu, İzmir 1. İş Mahkemesi’nce bozma ilamına uyularak davanın kabulüne, 80.000,00 TL’nin 23/02/2000 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte …’a ödenmesine karar verildiğini, kararın Yargıtay tarafından onandığını, … tarafından … aleyhine İzmir 9. İcra Müd’ nün 2002/13413 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, müvekkili kurum tarafından 15/05/2003 tarihinde icra dosyasına 227.890,16 TL ödendiğini, bu ödemenin … zararını oluşturduğunu, zarara sebebiyet veren … yönetim kurulu başkanı … ve yönetim kurulu üyesi … hakkında dava açma zarureti doğduğunu, davaya konu edilen olayda dava dışı …’ın genel müdür olarak atandığını iddia ettiği 16/09/1999 tarihli karar tutanağında, atama yönünde bir gündem maddesi olmaması ve konunun müzakere edilmemesi nedeniyle yönetim kurulu üyesi …’un imzasının bulunmadığını, yönetim kurulu kararının bağlayıcı olabilmesi için 5 üyeden asgari 4’ünün olumlu oy kullanması gerektiğini, yönetim kurulunun 5 üyeden oluştuğunu, …’ın kendisi hakkındaki kararın müzakeresine ve oylamasına katılarak kararı imzalama yetkisinin bulunmadığını, bu nedenlerle atama kararının geçersiz olduğunu, 6762 sayılı TTK’nin 332. Maddesi gereğince idare meclisinin en az 3 kişiden oluştuğunu, 330. maddeye göre de yönetim kurulunda ana sözleşmede aksine hüküm olmadıkça karar verilebilmesi için üyelerin en az yarısından bir fazlasının toplantıda hazır bulunması ve toplantıda bulunanların çoğunluğu ile karar verilmesi gerektiğini, kanunda ve banka ana sözleşmesinde düzenlenen toplantı nisabı sağlanmadığından genel müdür vekili …’ın genel müdürlüğe asaleten atanmasına dair kararın ve … ile genel müdür olarak atanmasına ilişkin imzalanan hizmet sözleşmesinin de geçersiz olduğunu, bankayı temsilen yönetim kurulu başkanı … ve yönetim kurulu üyesi … tarafından 16/09/1999 tarih ve 32 sayılı karara istinaden … ile hizmet sözleşmesi imzalandığını, 16/09/1999 tarihli sözleşmenin karar defterine yapıştırılmadığını, 29/03/2000 tarihinde genel kurul yapılmasına ilişkin 22/02/2000 tarih ve 5 sayılı yönetim kurulu toplantısının 4/3 maddesinde belirtilen banka ana sözleşmesinde tadil edilecek maddelerden olan 51. Maddenin kredi komitesinin oluşumu ile ilgili olduğunu, eski ve yeni madde hükmüne göre genel müdür veya vekilinin bir komitenin üyesi olduğunun belirtildiğini, ayni tadil tasarısına göre ana sözleşmenin 54. Maddesi gereğince kredi komitesi üyelerine ödenecek ücretlerin genel kurulca ya da genel kurul onayına sunulmak üzere yönetim kurulunca belirleneceğinin belirtildiğini, dolayısı ile dava konusu hizmet sözleşmesinin de yönetim kurulu kararına ek yapılması ve ödenecek ücret ve hakların yönetim kurulu kararına bağlanması gerekmekte iken böyle yapılmadığını, … ile imzalanan 16/09/1999 tarihli sözleşmenin bu sebeple batıl olduğunu, 16/09/1999 tarihli hizmet sözleşmesinde işveren konumunda bankayı temsilen yönetim kurulu başkanı … ve yönetim kurulu üyesi …’ün bulunduğunu, bunların 6762 sayılı TTK’ nin 330/2 – 332 – 349 ve 818 sayılı B.K’ nin 321 ve 528. Maddeleri gereğince Kanun ve ana sözleşme hükümlerine aykırı olarak toplantı nisabı sağlanamayan bir karara istinaden ana sözleşme hükümlerine aykırı olarak koşulları yönetim kurulu kararı ile belirlenmemiş hizmet sözleşmesini imzalamaları nedeniyle … zararından sorumlu olduklarını iddia ederek; … zararı olan 227.890,16- TL’ nin ödeme tarihi olan 15/05/2003 tarihinden itibaren bankaların uyguladıkları en yüksek faiz oranı üzerinden işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı … vekili, müvekkilinin 1998-2000 yılları arasında … Kooperatifleri birliklerinde genel müdür olarak çalıştığını, 16/09/1999 tarihli 32 sayılı yönetim kurulu toplantısında alınan karar ile dava dışı …’ın iki yıl süreyle genel müdür olarak atandığını, alınan yönetim kurulu kararı uyarınca dava dışı … ile 16/09/1999 tarihli belirli süreli hizmet sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin istifasından sonra atanan yönetim kurulu üyeleri ile oluşturulan banka yönetim kurulunun 14/02/2000 tarih ve 04 sayılı toplantısında alınan karar ile …’ın belirli süreli hizmet sözleşmesinin feshedildiğini, feshin haksız olduğu gerekçesiyle … tarafından açılan davanın reddedildiğini, Yargıtay tarafından kararın bozulduğunu, bozma sonrası mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, kararın icra takibine konulduğunu, dava konusu bedelin ödenerek dosyanın infaz edildiğini, tüm bu olaylardan 14 yıl sonra … tarafından düzenlenen 17/06/2017 tarihli rapora dayanarak dava açıldığını, davacının dava açma hak ve yetkisinin bulunmadığını, BDDK’nın 09/07/2001 tarihli kararı ile …’ın davacı …’ye devredildiğini, … ile … arasında 21/10/2002 tarihinde imzalanan hisse devir sözleşmesi kapsamında … ile …’ın birleşmesinin 27/12/2002 tarihinde tamamlandığını, hisse devri sonrasında birleşme yoluyla …’ın tüm aktif ve pasifi ile birlikte … bünyesine geçtiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, TTK’ nun 309. Maddesi uyarınca 2 ve 5 yıllık zamanaşımı sürelerinin uygulanması gerektiğini, yönetim kurulu üyeleri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için genel kurul kararı alınmasının zorunlu olduğunu, ortada bu anlamda bir genel kurul kararı bulunmadığını, müvekkilinin yönetim kurulu üyeliği yaptığı döneme ilişkin olarak genel kurulda ibra kararı alındığını, ortada davalı hakkında sorumluluk davası açılması yönünde … un aldığı bir kararın bulunmadığını, zamanaşımı ile ilgili sürenin başlangıcının sözleşmenin imza tarihi olan 16/09/1999 tarihi olduğunu, 16/09/1999 tarihinde 5 kişiden oluşan … Yönetim Kurulunun toplantı yeter sayısının 4 kişi olduğunu, toplantıya 5 yönetim kurulu üyesinin de katıldığını, dava dışı …’ın toplantı tutanağını imzalarken “hakkımdaki karara ilişkin oy kullanmıyorum” şerhini düştüğünü, … ile ilgili alınan karar için toplantı yeter sayısının 4 kişi, karar yeter sayısının 3 kişi olduğunu, kararın …, … ve … tarafından imzalandığını, karar için toplantı ve karar yeter sayısının oluştuğunu, davacının ödeme tarihi olarak belirttiği 15/05/2003 tarihinden itibaren faiz talep etmesinin yasaya aykırı olduğunu, talep edilen faiz türünün de yasaya aykırı olduğunu savunarak davanın reddine reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, dava konusu uyuşmazlığın İzmir 1. İş Mahkemesinin 2002/451 Esas 2002/682 Karar sayılı ilamı ile kesin hükme bağlandığını, HMK’nun 114/1-i maddesi gereği dava şartı noksanlığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, … TAŞ.’nin 31/12/2002 tarihi itibariyle … AŞ’ye devredildiğini, dava konusu alacağın … AŞ’nin takip dosyasına ibraz ettiği teminat mektubu paraya çevrilmek suretiyle 12/05/2005 tarihinde ödendiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, 16/09/1999 tarih 32 sayılı yönetim kurulu kararının alındığı toplantıya 5 üyenin tamamının katıldığını, kararı imzalamayan …’un da toplantıya katıldığını ancak kararı imzalamadığını, 5 üyenin yarısının 2,5 olduğunu, … dışındaki üç üyenin olumlu oy kullanması ile karar nisabının oluştuğunu, … ile … arasındaki akrabalığın 3. dereceden de uzak olduğunu, … ve …’ün davalı bankayı temsil ve ilzamına yetkili oldukları sözleşmenin 32 sayılı yönetim kurulu kararı ile verilen bir yetkiye dayanılarak imzalandığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafça, davalıların yönetim kurulu başkanı ve üyesi olarak görev yaptıkları dönemde yapmış oldukları usulsüz ve mevzuata aykırı işlemleri nedeniyle … zararına yol açtıkları gerekçesiyle bu zararın tahsilinin talep edildiği, kural olarak yönetim kurulu üyelerinin şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamayacakları, ancak 6762 sayılı TTK’nin 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticilerin oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olacakları, TTK’nın yönetim kurulu üyeleri için ispat yükü ters çevrilmiş kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngördüğü ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesini kabul ettiği, TTK’nin 338. maddesinde; yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat edemedikleri takdirde zarardan sorumlu olduklarının düzenlendiği, davalılar … ve …’ün 07/04/1999 tarihli … TAŞ … Bank Olağan Genel Kurul toplantısında alınan 10 nolu karar ile 3 yıl süreyle yönetim kurulu üyeliğine seçildikleri ve dava konusu edilen 16/09/1999 tarihli 32 nolu yönetim kurulu kararı tarihi itibariyle yönetim kurulu üyeliklerinin devam ettiği, 6762 sayılı TTK’nin 330. maddesine göre yönetim kurulunda ana sözleşmede aksine hüküm olmadıkça karar verilebilmesi için üyelerin en az yarısından bir fazlasının toplantıda hazır bulunması ve toplantıda bulunanların çoğunluğu ile karar verilmesi gerektiği, … Ana Sözleşmesinin 45. Maddesinde de toplantı ve karar nisaplarının kanun maddesine paralel olarak düzenlenmiş olduğu, dava konusu edilen 16/09/1999 tarih ve 32 sayılı karar metninin 3. Maddesinin “…’ın genel müdürlük görevine asaleten atanarak 16/09/1999 tarihinden başlayarak 2 yıllık hizmet sözleşmesi imzalanması”na yönelik olduğu, …’ın genel müdürlük görevine asaleten atanması ile ilgili 3. maddeye ilişkin banka yönetim kurulu kararının bağlayıcı olabilmesi için 5 üyeden asgari 4’ünün olumlu oy kullanmasının gerektiği ancak karara davalılar ile birlikte … isimli üyenin olumlu oy kullandığı, söz konusu karar yönünden toplantı ve karar verme nisabının oluşmadığı ve atama kararının geçersiz olduğu, dolayısıyla geçersiz karara istinaden dava dışı … ile genel müdür olarak atanmasına ilişkin imzalanan hizmet sözleşmesinin de geçersiz olduğu, geçersiz hizmet sözleşmesinin feshi dolayısıyla oluşan … zararı ile yönetim kurulu üyelerinin özen borcunun ihlali arasında uygun nedensellik bağının mevcut olduğu, davalıların söz konusu kararın alınmasında kusursuz olduklarını ve kararın usul ve yasaya uygun olarak alındığını ispatlayamadıkları, sorumluluk davasının açılabilmesi için 6762 sayılı TTK’ nin 341. maddesi gereğince genel kurulca yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası açılmasına karar verilmesi ayrıca 6762 sayılı TTK’nin 380. maddesi gereğince yönetim kurulu üyeleri ve müdürler hakkında banka genel kurulu tarafından açık veya bilançonun tasdiki suretiyle zımni ibra kararı alınmamış olması gerektiği, 01/11/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 133. Maddesi uyarınca davacı … tarafından ibraz edilen 11/07/2019 tarihli ve 2019/371 nolu kararın sorumluluk davasının açılması açısından yeterli olduğu, dava konusu edilen olay ile ilgili zararın doğumuna sebebiyet veren yönetim kurulu kararının 16/09/1999 tarihinde alındığı ve 6762 sayılı TTK’ nin 309. Maddedeki 5 yıllık zamanaşımı süresinin 16/09/2004 tarihinde dolduğu, davaya konu ödemenin de 15/05/2003 tarihinde yapıldığı ve 6762 sayılı TTK’ nin 309. Maddesinde belirtilen öğrenme tarihi ile ilgili 2 yıllık zaman aşımı süresinin 15/05/2005 tarihinde dolduğu, ancak 12.12.2003 tarihli 5020 sayılı Kanunun 20. Maddesi ile 4389 sayılı Bankalar Kanununa eklenen ek 3. maddeyle söz konusu kanundan kaynaklanan fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin 20 yıl olarak belirlendiği, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 141. Maddesinde de “Bu Kanundan kaynaklanan … alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıldır.” düzenlemesinin bulunduğunu, bu yasal düzenlemeler göz önüne alındığında dava konusu edilen … alacağı ile ilgili 20 yıllık zaman aşımı süresinin dava açılış tarihi itibarıyla dolmadığı ve davanın zamanaşımına uğramadığı, sorumluluk davasına … zararının temelinin davalıların haksız eylemleri olduğu, temerrüt için davalılara ihtar gönderilmesi gerekmediği gibi haksız fiilin gerçekleşme tarihinin de davaya konu ödemenin yapıldığı 15/05/2003 tarihi olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 227.890,16 TL’nin 15/05/2003 tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davalılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı … vekili, dava konusu talep … alacağı niteliğinde olmadığından 20 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmasının mümkün olmadığını, dava konusu talebin zamanaşımına uğradığını, 5411 Sayılı Bankacılık Yasasının 141. maddesinde öngörülen 20 yıllık zamanaşımı süresinin Bankacılık Kanunun’ndan kaynaklanan davalara uygulanacağını, TTK’nın 340. maddesine göre, 336. ve 337. madde hükümleri gereğince şirket yöneticilerine yükletilen sorumluluk hakkında 309. madde hükmünün uygulanacağını, 336. ve 337. maddelere yapılan atıf dolayısıyla şirket yönetim ve denetleme kurulu başkan ve üyeleri aleyhine açılan sorumluluk davasında, özel hüküm niteliği taşıyan 309. maddenin son fıkrasında düzenlenen iki ve beş yıllık zamanaşımı sürelerinin uygulanması gerektiğini, davanın açıldığı tarihte 5411 sayılı kanunda … un dava açması için öngörülen “tasfiyenin tamamlanmasını müteakip beş yıllık” sürenin geçmiş olduğunu, …’nin dava açma hak ve yetkisi bulunmadığını, … ile …’ın birleşmesinin 27.12.2002 tarihinde tamamlandığını, …’ın bu tarihte tüm aktif ve pasifi ile birlikte …’a geçtiğini, ilgili ödeme … tarafından yapıldığından, …’nin aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, dava konusu zararı oluşturan fiilin, dava dışı …’ın iş akdinin haksız olarak feshedilmesi olduğunu, …’a ödenen paranın sebebinin yönetim kurulu kararı olmadığını, zarar ile müvekkili arasında illiyet bağı bulunmadığını, ilgili yönetim kurulu kararının 4 kişinin toplantıya katılmasıyla ve 3 kişinin olumlu oyuyla alındığını, toplantı ve karar sayısının mevcut olduğunu, alınan kararın geçerli olduğunu, ilgili kararda, 5 yönetim kurulu üyesinden davalılar … (başkan), … (üye) ve …’ün (üye) olumlu oy kullandığını, diğer üye …’ın ise ”hakkımdaki karara ilişkin oy kullanmıyorum” şerhi düştüğünü, toplantı ve karar nisabının hesabına …’ın dikkate alınmayacağını, üyelerden en az yarısından bir fazlasının hazır bulunması ve kararların toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alınması gerektiğini, 16.09.1999 tarihli yönetim kurulu toplantısına katılanların … dışında 4 kişi, olumlu oy kullananların ise 3 kişi olduğunu, toplantı ve karar nisablarının yeterli olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla ilk derece mahkemesi tarafından karar tarihinden itibaren yasal faiz işletilebileceğini belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, davacı …’nin bu davayı açmak hak ve yetkisinin bulunmadığını, BDDK’nın 09.07.2001 tarihli kararı ile …’ın, davacı …’ye devredildiğini, … ile … arasında 21.10.2002 tarihinde imzalanan hisse devir sözleşmesi kapsamında … ile …’ın birleşmesinin 27.12.2002 tarihinde tamamlandığını, BDDK tarafından yapılan açıklamada … AŞ’nin bilançosundaki tüm yükümlülüklerinin … tarafından devralındığının belirtildiğini, davaya konu bedelin dava dışı … tarafından yapılan ilamlı icra takip dosya borcunun … AŞ tarafından yatırıldığını, davanın süresi içerisinde açılmadığını, 5411 sayılı Bankalar Kanunu’nun 133. maddesi ve geçici 16. Maddesinin zamanaşımı ile ilgili kısmının Anayasa Mahkemesi’nin 04.06.2014 Tarihli 2014/85 Esas 2014/103 Karar sayılı kararı ile iptal edildiğini, dolayısıyla yerel mahkemenin geçici 16. Maddeye ve mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu geçici 3. maddesi ve 5411 sayılı kanunun 141. maddesine atıfta bulunarak zamanaşımının 20 yıl olduğu yönündeki değerlendirmesinin kabul edilemeyeceğini, davaya dayanak yapılan olayın 16.09.1999 tarihli hizmet sözleşmesi olduğunu, yani dava konusu olaya 16.09.1999 tarihinde yürürlükte olan kanun hükümlerinin uygulanması gerektiğini, davayı kabul gerekçesinde 5411 sayılı Bankalar Kanunu’nun 133. Maddesine dayanıldığını, bu maddede düzenlenen dava süresinin ise 5 yıl olduğunu, 5 yıllık sürenin başlangıç tarihinin ise işlemlerin tamamlanması tarihi olduğunu, dava konusu olayda başlangıç tarihinin 27.12.2002 tarihi olduğunu, dava tarihinde 5 yıllık sürenin dolduğunu, dava konusu alacağın … alacağı kapsamında değerlendirilecek bir alacak olmadığını, özel hukuk ilişkisinden kaynaklandığını, dava konusu alacağın müvekkilinin yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı döneme ve yönetim kurulu üyesinin sorumluluğuna dayandırıldığına göre burada uygulanması gereken zamanaşımı süresinin 6762 sayılı TTK 309. madde uyarınca 2 ve 5 yıllık süreler olduğunu, yönetim kurulu üyeleri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için genel kurul kararı alınması gerektiğini, ortada bu anlamda bir genel kurul kararı bulunmadığını, müvekkilinin yönetim kurulu üyeliği yaptığı döneme ilişkin olarak genel kurulda ibra kararı alındığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2012/2721 E 2013/21585 K sayılı 28.11.2013 tarihli kararında 5411 sayılı Bankacılık Kanunu 141. Maddesindeki 20 yıllık sürenin TTK’dan doğan sorumluluk davalarında uygulanamayacağının, banka yönetim kurulu üyeleri aleyhine açılan sorumluluk davalarında TTK’da düzenlenen sürelerin uygulanması gerektiğinin kabul edildiğini, zamanaşımı ile ilgili sürenin başlangıcının sözleşmenin imzalandığı 16.09.1999 tarihi olduğunu, ilgili 2 ve 5 yıllık sürelerin dulduğunu, dava konusu alacağın bir an için … alacağı kapsamında olduğu düşünülse dahi olayın başından sonuna kadar yürürlükte olan 4389 sayılı yasanın 15. maddesi gereğince uygulanacak zamanaşımı süresinin 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulu Hakkında Kanun hükümlerine göre belirleneceğini, burada belirlenen sürenin de 5 yıl olduğunu, bu sürenin de dolduğunu, müvekkiline atfedilecek bir kusur ve zararlandırıcı işlemin bulunmadığını, İzmir 1. İş Mahkemesi’nin 2002/451 E 2002/682 K sayılı kararında taraflar arasında akdedilen hizmet sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiğinin tespit edildiğini, zararın sözleşmeyi fesheden yönetim kurulu üyelerinden talep edilmesi gerektiğini, dava dışı …’ın davaya konu edilen sözleşme ile …’ta işe başlamadığını, hizmet sözleşmesinin her koşulda süresinden önce feshedildiğini, her iki sözleşme arasında genel koşullar açısından bir fark bulunmadığını, 16.09.1999 tarihinde 5 kişiden oluşan … yönetim kurulunun toplantı yeter sayısı 4 kişi olduğunu, mahkemece geçersiz kabul edilen 16.09.1999 tarihli 32 numaralı yönetim kurulu toplantısına 5 yönetim kurulu üyesinin de katıldığını, bu toplantıda dava konusu yapılan karar dışında başkaca kararlar da alındığını ve bu kararların geçerliliği hiç sorgulanmaksızın uygulandığını, dava dışı …’ın toplantı tutanağını imzalarken “hakkımdaki karara ilişkin oy kullanmıyorum” şerhini düştüğünü, bu şerhin de mahkemece geçerli olarak yorumlandığını, karar yeter sayısının 3 kişi olduğunu, bu kararın müvekili …, … ve … tarafından imzalandığını, dava dışı …’ın sözleşmesinin sözleşmenin ve yönetim kurulu kararının geçersizliğine dayanılarak feshedilmediğini, fesih nedeni olarak bambaşka nedenlerin ileri sürüldüğünü ve bu nedenlerin de iş mahkemesince haksız bulunduğunu, müvekkili açısından muacceliyet ve temerrüdün gerçekleşmediğini, faiz oranının fahiş olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, davacı …’ye devredilen … T.A.Ş.’ın (…) yöneticilerinin sorumluluklarından kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı … tarafından; … T.A.Ş.’ın (…) 09.07.2001 tarihinde müvekkili kuruma devredildiği, … genel müdür yardımcısı olan dava dışı …’ın 28.01.1999 tarihinde yönetim kurulu üyeliğine, 17.05.1999 tarihinde genel müdür yardımcılığına atandığı, 08.06.1999 tarihli yönetim kurulu kararı ile genel müdür vekili olarak görevlendirildiği, 14.02.2000 tarihinde iş sözleşmesinin feshedildiği, dava dışı …’ın 16.09.1999 tarihinde düzenlendiğini iddia ettiği sözleşme uyarınca işçi alacaklarının tahsili ile istemiyle İzmir 1. İş Mahkemesi’nin 2000/154 E. sayılı dosyasında açtığı dava ve bu dava sonucunda başlattığı icra takibi dosyasına 227.890,16 TL ödendiği, bu ödemenin … zararını oluşturduğu, dava dışı …’ın genel müdürlüğe asaleten atanmasına dair kararın ve … ile genel müdür olarak atanmasına ilişkin imzalanan 16.09.1999 tarihli sözleşmenin geçersiz olduğu, zarara sebebiyet veren davalılar … yönetim kurulu başkanı … ve yönetim kurulu üyesi …’ün bu zarardan sorumlu oldukları iddia edilerek, icra dosyasına ödenen 227.890,16 TL’nin ödeme tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalılardan tahsili istemiyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Yargıtay HGK 22.03.2022 tarih 2019/(19)11-201 E. 2022/354 K. Sayılı ilamında açıklandığı üzere; fon alacağı kavramı 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun çeşitli hükümlerinde kullanılmasına ve hukukî bir statü ifade edip, kapsamında yer alan alacaklar açısından özel bir himaye rejimi sağlamasına rağmen, …  alacağının ne olduğu ya da hangi alacakları kapsadığı hususunda açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Dolayısıyla  …  alacağı  kavramına yüklenen anlamın ve kapsamın belirlenmesi, gerek özel himaye rejiminin uygulanması, gerekse  alacağın  tabi olduğu zamanaşımı süresi bakımından önem arz etmektedir. 5411 sayılı Bankacılık Kanun’un 132/8. Maddesi; “Bu Kanunun 107 nci maddesi uyarınca bir bankanın alacaklarının devralınması halinde bu alacaklar, devir tarihi itibarıyla … alacağı haline gelir ve bu alacaklarla ilgili olarak borçlu aleyhine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre başlatılmış bulunan takipler ile alacağın tahsiline yönelik davalara kaldığı yerden devam edilir” düzenlemesini içermektedir. … T.A.Ş.’ın (…) 09.07.2001 tarihinde … ‘na devredildiği anlaşılmakla, dava konusu alacağın … alacağı olarak değerlendirilmesi yerinde görülmüştür.
4389 sayılı 23.06.1999 tarih ve 23734 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4389 sayılı Bankalar Kanunu’na 12.12.2003 günlü, 5020 sayılı Kanun’un 27. maddesiyle eklenen Ek 3. maddesine göre, “Bu Kanundan kaynaklanan … alacaklarına ve bu Kanuna göre Hazine alacağı sayılan alacaklara ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıldır. … alacakları ve bu Kanuna göre Hazine alacağı sayılan alacaklar bakımından bu sürenin başlangıcı … tarafından ödeme yapılmasına veya yapılacak olmasına sebebiyet veren kişilerin fiillerinin gerçekleştiği tarihten itibaren başlar.”
01.11.2005 tarih ve 35983 Mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 141. maddesine göre “Bu Kanundan kaynaklanan … alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıldır.” Geçici 16. maddesinde (Anayasa Mahkemesince iptal edilmeden önceki hali ile) “ Bu Kanun ile … alacağının tahsili bakımından yarar görülerek zamanaşımı ve diğer konularda … lehine getirilen hükümler makable şamildir.
Anayasa Mahkemesi’nin 2014/85 Esas 2014/103 Karar sayılı 04.06.2014 tarihli kararı ile 5411 sayılı Kanun’un Geçici 2. maddesindeki “zamanaşımı ve” sözcüklerinin iptaline karar verilmiş, karar 12.09.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
6762 sayılı TTK’nin 309. Maddesinde “Mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıl geçmekle müruruzamana uğrar.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Somut olayda iddia edilen zararın dayanağı olan yönetim kurulu kararı ve hizmet sözleşmesi tarihi olan 16.09.1999 tarihinden itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresi 16.09.2004 tarihinde dolmuştur. Davaya konu ödeme 15.05.2003 tarihinde yapılmış olup, 2 yıllık zamanaşımı süresi de 15.05.2005 tarihinde dolmuştur, Ancak az yukarıda açıklandığ üzere, 4389 sayılı Bankalar Kanunu’na 5020 sayılı Kanun’un 27. maddesiyle eklenen Ek 3. maddesine göre … alacaklarına ve bu kanuna göre Hazine alacağı sayılan alacaklara ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıl olarak düzenlenmiş olmakla, gerek hizmet sözleşmesi ve gerekse ödeme tarihinden itibaren 20 yıllık zamanaşımı süresi henüz dolmamıştır. … alacaklarında zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu kuralı, ilk kez 01.11.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı Kanun’un 141. maddesiyle değil, mülga 4389 sayılı Kanun’a eklenen ve 26.12.2003 tarihinde yürürlüğe giren ek 3. maddeyle getirilmiştir. Söz konusu maddenin yürürlüğe girdiği 26.12.2003 tarihinde henüz zamanaşımı dolmamış tüm … alacaklarına ilişkin zamanaşımı süresi yirmi yıla uzadığından, bu alacaklar yönünden zamanaşımı süresinin bitmiş olduğundan söz edilemez. (Yargıtay 7. HD 2015/39185 E. 2016/240 K. Sayılı ilamı) Davalılar vekilerinin dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığına ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 133. maddesi uyarınca davacı … tarafından 11.07.2019 tarihli 2019/371 nolu … Kurulu Kararı dosyaya sunulmuş olmakla, sorumluluk davası açılmasında genel kurul kararı alınması şartının yerine getirilmiş olmasına, … T.A.Ş. Yönetim kurulunca alınan 16.09.1999 tarihli 32 sayılı kararın 6762 sayılı TTK’nin 330. maddesi ve banka ana sözleşmesinin 45. Maddesi gereğince toplantı ve karar nisabının sağlanmaması nedeniyle geçersiz olduğunun, bu karara istinaden dava dışı … ile imzalanan hizmet sözleşmesinin de geçersiz olduğunun anlaşılmasına, …’ın icra dosyasına ödediği tutarın davacı … tarafından …’a gönderilmiş olmasına göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmamakta olup, davalı … vekili ile davalı … vekilinin istinaf sebeplerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranların dilekçelerinde yer verdikleri itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H ÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … yönünden istinaf karar harcı olan 15.567,17 TL’den peşin alınan 3.946,20 TL’nin mahsubu ile bakiye 11.620,97 TL harcın davalı …’den alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … yönünden istinaf karar harcı olan 15.567,17 TL’den peşin alınan 3.891,80 TL’nin mahsubu ile bakiye 11.675,37 TL harcın davalı …’den alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalılar tarafından yapılan giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 12.05.2023