Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1003 E. 2023/278 K. 21.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1003
KARAR NO : 2023/278

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17.02.2020
NUMARASI : 2019/1155 E. – 2020/149 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 21.02.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 21.02.2023

İzmir 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.02.2020 tarih 2019/1155 E. – 2020/149 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, 05.12.2018 tarihinde müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile dava dışı …’e ait, dava dışı …’ın sürücüsü olduğu … plakalı araç ile çarpışması sonucunda müvekkiline ait aracın hasarlandığını, karşı aracın davalı … tarafından zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında sigortalı olduğunu, kaza sonrasında İzmir 7. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/210 D.İş sayılı dosyasında tespit yaptırdıklarını, müvekkiline ait araçta yedek parça ve işçilik olmak üzere toplam 41.199,00 TL hasar meydana geldiğinin tespit edildiğini, davalı şirkete 17.12.2018 tarihinde başvurduklarını, ancak ödeme yapılmadığını, arabuluculuk görüşmelerinin olumsuz sonuçlandığını belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde olmak üzere, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2.000,00 TL hasar bedelinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek olan T.C. Merkez Bankası avans faiz oranına göre temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ayrıca 1.097,00 TL delil tespit giderinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı … ile … arasında yapılan 25.07.2019 tarihli alacağın temliki sözleşmesi ile, dava konusu kazadan kaynaklanan hasar bedelinin davalı … şirketinden tahsili talep hakkının ve alacağın tamamı …’a temlik edilmiştir.
Temlik alan vekili 15.01.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 27.500,00 TL’ye yükseltmiş, ayrıca 1.097,00 TL delil tespit giderinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacının dava değerini kesin olarak bildiğinden belirsiz alacak davası açmasının mümkün olmadığını, trafik poliçesi genel şartlarına göre zarar görenin hasarı ve hasar gören aracı müvekkili şirkete bildirmek zorunda olduğunu, kazanın meydana gelmesinde davacının asli kusurlu olduğunu, müvekkilinin poliçe kapsamında sorumluluğunun bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, bilirkişi raporunda davalı şirket tarafından sigortalanan … plakalı aracın sürücüsü dava dışı …’ın kazanın meydana gelmesinde KTK’nın 67-b maddesindeki “Yönetmelikte belirtilen şartlar dışında geriye dönmek veya geriye gitmek yasaktır. İzin verilen hallerde bu manevraları yapacak sürücüler, karayolunu kullananlar için tehlike veya engel yaratmamak zorundadır.” kurallarını ihlal ettiğinden %100 oranında tam kusurlu olduğu, davacı …’nin kazanın meydana gelmesinde herhangi bir kusurunun olmadığı, davacıya ait araçtaki hasarların kaza ile uyumlu ve ilintili olduğu, araçta meydana gelen toplam hasar miktarının yedek parça bedeli + işçilik + KDV dahil 41.199,00 TL olduğu, aracın kaza tarihi itibariyle serbest piyasa koşullarına göre hasarsız haldeki 2. el değerinin 68.750,00 TL olduğu, sovtaj değerinin 41.250,00 TL olduğu, aracın onarım tutarı piyasa rayiç değerinin %60’ına ulaştığı için tamirinin ekonomik olmadığı, pert-total uygulaması yapılması gerektiği, gerçek hasar miktarının 68.750,00 TL – 41.250,00 TL = 27.500,00 TL olduğu yönünde görüş bildirildiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 27.500,00 TL’nin 02.01.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, dava değerinin davacı tarafça kesin şekilde biliniyor olması nedeniyle belirsiz alacak davası açılmasının mümkün olmadığını, alacağın temlikini kabul etmediklerini, doğmamış bir alacağın devri mümkün olamayacağından davanın usulden reddinin gerektiğini, bilirkişi raporuna ve davacının ıslah dilekçesine karşı itirazlarının değerlendirilmediğini, sigortalı araç sürücüsüne asli kusurlu olduğundan bahisle %100 oranında kusur atfedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda davacı tarafın delil tespit dosyasında aldığı bilirkişi raporuna uygun düzenlendiğini, davacının talep ettiği hasar bedeline ilişkin faturaları ibraz etmediğini, keşif taleplerine rağmen, araç üzerinde keşif yapılmaksızın hüküm verildiğini, İzmir 7. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/210 D.İş dosyası yargılama giderlerinin müvekkili aleyhine hükmedilemeyeceğini, davacı tarafın müvekkili sigorta şirketinin araç üzerinde eksper raporu için inceleme yapmasına müsaade etmediğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte aracın rayiç bedelinin fahiş şekilde, sovtaj değerinin ise oldukça düşük olarak belirlendiğini, Yargıtay içtihatları uyarınca aracın markası, modeli, yaşı, kilometresi ve diğer özellikleri itibariyle, dava konusu kazadan önceki haliyle 2. el piyasa rayiç fiyatının ve meydana gelen hasar sonrasında (değişecek parçalara göre onarılmış haliyle) 2. el piyasa rayiç fiyatının, dolayısıyla, dava konusu kaza nedeniyle araçtaki değer kaybı zararının belirlenmesi yönünden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alındıktan sonra varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğini, ıslah ile artırılan taleplere ilişkin ancak ıslah tarihinden itibaren faiz istenebileceğini, arabuluculuk ücretinin müvekkili aleyhine hükmedilemeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, trafik kazası nedeniyle davacının aracında oluşan hasar bedelinin kazaya sebebiyet veren karşı aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısından tahsili istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
6100 Sayılı HMK’nın belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. madde hükmüne göre, belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde belirsiz alacak davası açılabilecektir. Dava, trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup, davacının tazminat miktarının ancak rapor alındığında belirlenebilecek olması dikkate alındığında davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar bulunduğu kanaatine varılmıştır. Öte yandan davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olması nedeniyle değer artırım dilekçesi ile talep edilen kısım yönünden de temerrüt tarihinden itibaren faize hükmedilmesi yerindedir. Davalı vekilinin bu hususlardaki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183. maddesinde “Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü kişiye devredebilir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Alacağın temliki, mevcut bir alacağın alacaklısının değişmesi işlemidir. Kanunun 183. maddesindeki unsurlara göre, alacaklının bir borç ilişkisinden doğan alacağını borçlunun rızasına gerek olmadan bir sözleşmeye dayanarak üçüncü bir kişiye devretmesine alacağın temliki adı verilir.
Alacağın temliki ile artık borçlu, yeni alacaklıya karşı ifa yükümlülüğü altına girmektedir. Ancak, alacaklısının değişmesinde hiçbir söz hakkı olmayan ve temlik işleminden de habersiz olan borçlunun bu kadar çaresiz bırakılmaması, korunması gerektiği düşünülmesi gerekir. Bu nedenle de Borçlar Kanununda, borçlunun borcunu önceki alacaklıya ifa etmesi bazı şartlarla geçerli sayılmış hatta edimi tevdi etmek suretiyle borcundan kurtulması imkanı tanınmıştır. Borçluyu korumak amacıyla devredene karşı sahip olduğu savunma araçlarını devralana karşı da ileri sürme imkanı tanınmıştır. Alacağın temliki, borçlunun durumunu ağırlaştıramayacağından, alacak, devredenin mal varlığında ne halde ise devralanın mal varlığına da o hali ile intikal eder. Devredilen alacağın borçlusu, devredene karşı sahip olduğu def’ileri (savunmaları) devralana karşı da ileri sürebilir. Alacağın temliki işleminin üçüncü kişi yani devralan açısından doğurmuş olduğu sonuç, temlik işlemi ile birlikte üçüncü kişinin, alacağın asli ve ferileri ile birlikte alacağa bağlı rüçhan haklarına da sahip olmasıdır. Üçüncü kişinin devir ile birlikte bu haklarını kullanabilmesi için borçlunun onayına ihtiyaç bulunmamaktadır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2018/1582 E. 2020/849 K. sayılı ilamında belirtildiği üzere)
Somut olayda davacı araç maliki …’nin, dava konusu kaza nedeniyle oluşan alacağını, alacağın temliki sözleşmesi ile …’a devrettiği, temlik edilen alacağın malvarlığı haklarına ilişkin olmakla temlike uygun olduğu, temlik eden alacaklının tasarruf yetkisinin bulunmadığının usulüne uygun şekilde ileri sürülüp kanıtlanamadığı anlaşılmakla, davalı … vekilinin temlikin geçerli olmadığı yönündeki istinaf itirazı yerinde değildir.
Mahkemece trafik uzmanı bilirkişiden alınan raporda davalı şirket tarafından sigortalanan … plakalı aracın sürücüsü dava dışı …’ın 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 67-b maddesinde yer alan “yönetmelikte belirtilen şartlar dışında geriye dönmek veya geriye gitmek” yasağını ihlal etmesi nedeniyle kazanın meydana gelmesinde %100 oranında asli ve tam kusurlu olduğu, davacı tarafa ait araç sürücüsünün ise kusurunun bulunmadığı tespit edilmiş olup, belirlenen kusur oranlarının kaza tespit tutanağı ile uyumlu olmasına, dosya kapsamında kusur oranlarının, tespit edilenden farklı olduğuna dair bir kanıtın bulunmamasına göre davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde bulunmamıştır.
Davalı vekilince istinaf sebepleri arasında, tespit dosyası yargılama giderlerinin müvekkili aleyhine hükmedilemeyeceğini ileri sürmüş ise de, delil tespiti giderleri de yargılama gideri kapsamında olduğundan mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmayıp, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.
Davacının, ilk önce mahkemeden delil tespiti yoluyla hasar miktarını tespit ettirmesi tek başına kötü niyetli olduğunu kabule yeterli değildir. Davacının, kazada hasarlanan aracı için, tespit başvurusu üzerine tespit dosyasında alınan tespit raporuna dayanarak, davalı şirkete başvuruda bulunmasında ve ekspertiz raporu alınmadan aracın tamir edilmek istenmesinde, yasal ve genel şartlardaki düzenlemelere aykırılık bulunmadığı, hüküm kurmaya ve denetime elverişli, dosya kapsamına ve olayın oluş şekline uygun düzenlenen bilirkişi raporunun benimsenmesinde ve tespit edilen tutar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin davacının istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 1.878,52 TL’den peşin alınan 469,65 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.408,87 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 21.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.