Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/931 E. 2022/101 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/931
KARAR NO : 2022/101

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30.11.2018
NUMARASI : 2017/685 Esas 2018/1403 Karar
DAVANIN KONUSU : Genel Kurul Kararının İptali, Kar Payı Alacağı
KARAR TARİHİ : 19.01.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 14.02.2022

İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.11.2018 tarih 2017/685 Esas 2018/1403 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin % 10 hissedarı olduğunu, 29.03.2017 tarihli olağan genel kurul toplantısında 2016 yılı kar payının hissedarlara ödenmemesine karar verildiğini, davalı şirketin 2013 yılı genel kurulunda hissedarlara ödenmesine karar verilen kar payını dahi halen ödemediğini, bu hususun da dava konusu edildiğini, davalı şirkete karşı açılan davanın ardından gerçekleştirilen 2014 yılı ve 2015 yılı genel kurullarında müvekkilinin ekonomik çıkarının zedelenmesi ve adeta cezalandırılması için kar payı ödenmemesi yolunda karar alındığını, müvekkilinin bu karara karşı da red oyu kullandığını, muhalefet şerhi verdiğini, davalının müvekkilinin müktesep hak olan kar payı hakkını sistemli biçimde engellediğini, iyiniyet kurallarına aykırı hareket ettiğini ileri sürerek, 29.03.2017 tarihli 2016 yılı olağan genel kurul toplantısının 4 nolu kararının iptaline, gerçek kar payı tutarının belirlenmesi ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, tüm ortaklar arasında imzalanan 19.01.2011 tarihli protokolün 9. maddesinde davacının da dahil olduğu üç ortağın şirketteki 30.000,00 TL’lik hisseleri bedelsiz aldıkları, bu hisselerin ortaklardan … ya da … ‘nın belirlediği kişiler haricinde kimseye devredilemeyeceği ve bu hisseler ile ilgili olarak temettü ödemesi yapılmayacağı, maddi kazanç sağlanamayacağı hususlarının belirtildiği, bu protokol ile davacı ve diğer ortakların kar payı haklarından feragat ettiklerini, davacı da diğer ortaklar gibi her yıl bu karara uyduğunu, almış olduğu temettüleri şirkete iade ettiğini, halen protokolün geçerli olduğunu, davacı tarafça protokolün inkar edilmediğini, hakkın kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre,davalı şirketin esas sözleşmesinin 14. maddesinde karın genel kurulun tespit edeceği şekilde dağıtılacağının belirlendiği, yine davalı şirketin 19.01.2011 tarihli protokolde davacı ve diğer iki ortak … ve …’ın nominal değeri 30.000,00 TL olan % 10’luk hissesini bedelsiz olarak devraldıkları, bedelsiz devredilmiş olan bu hisseler için temettü ödemesi yapılmayacağının tüm ortaklarca kararlaştırıldığı, kaldı ki davacının kendisine ödenen kar payını da 04.04.2013 tarihinde davalı şirket iade ettiği, alınan bu kararlarda gerek toplantı gerekse karar nisabı bakımından emredici hükümlere bir aykırılığa rastlanmadığı gibi kanuna, ana sözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırılığının tespit edilmediği, bu kararın sonucu olarak kar payı isteminin de reddi icap ettiği gerekçesiyle genel kurul kararının iptaline ve kar payı alacağına dair talebin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, ana sözleşmenin 14. maddesinde kay payı dağıtılması gerekliliğinin hükme bağlandığını, anonim şirketin temettü dağıtmaması şirketin feshini gerektirdiğini, ana sözleşme hükmüne rağmen genel kurulun kar payı dağıtılmayacağına yönelik bir karar alamayacağını, şirketten kar payı talep edilmeyeceğine ilişkin protokolün geçersiz olduğunu, sözleşmelerinin nispiliği ilkesi doğrultusunda imzalanan protokole taraf olmayan davalı şirket tarafından müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini, protokol devredilmemiş olduğundan hisseleri devralan yeni ortak da bu protokole dayalı bir hak talebinde bulunamayacağını, derdest İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/517 E sayılı şirketin haklı nedenle feshi davasında alınan 30.06.2018 tarihli bilirkişi raporunda anonim şirket pay sahiplerine tanınan hakların, şirket esas sözleşmesi dışında pay sahipleri arasında yapılan(adi ortaklık vasfındaki) borçlar hukuku sözleşmeleri ile bertaraf edilmesinin mümkün bulunmadığı, davacının davalı şirketten kar payı ve şirketten ayrılması durumunda esas sermaye payının gerçek değerine uygun bir ayrılma akçesi talep edebileceği belirtildiğini, böyle bir haktan önceden feragat edilemeyeceğini, mahkeme kararında davacının kendisine ödenen kar payını da 04.04.2013 tarihinde davalı şirkete iade ettiğine dair tespitin gerçeğe uygun olmadığını, davalı dahi bu tutarın şirkete iade edildiğini ileri sürmediğini, iddiasını da ispatlamadığını, bu iddiayı kabul etmediklerini, kar payı dağıtılmama kararının ana sözleşmeye, kanuna ve iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, TTK’nın 452, 228 ve 519/2(c) maddesinde kar payının dağıtılmasının düzenlendiğini, davalı şirketin 2013 yılında genel kurulda hissedarlara ödenmesine karar verilen eski tarihli kar paylarını dahi halen ödemediğini, davalı şirketin genel kurullarının hiç birinde kar payı dağıtılmasına yönelik bir karar çıkmadığını ve müktesep hak olan kar payı dağıtımı işlemi hem şirket ana sözleşmesi hem de ilgili TTK hükümleri yok sayılarak gerçekleştirilmediğini, davalı şirketin adeta müvekkilinden intikam almak amacıyla hareket etmesinin kötü niyetini gösterdiğini, azınlık ortak olan müvekkilinin kar payı elde etme imkanının sistematik bir şekilde engellendiğini, müvekkilinin gayrımenkul değerleme uzmanı olduğunu, lisansını başka şirkette değerlendirmesi yasak olduğundan gelir elde edemediğini istinaf nedeni olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, genel kurul kararının iptali ve kar payı tahsili istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
TTK’nın 507/1.maddesinde “Her pay sahibi, kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre pay sahiplerine dağıtılması kararlaştırılmış net dönem kârına, payı oranında katılma hakkını haizdir.” hükmü düzenlenmiştir.
Davalı şirkete ait esas sözleşmenin 14. maddesinde “Şirketin genel masrafları ile muhtelif amortisman bedelleri gibi şirketçe ödenmesi veya ayrılması zorunlu olan miktar hesap yılı sonunda tesbit edilen gelirden indirildikten sonra geri kalan miktar safi karı teşkil eder. Bu suretle meydana gelecek kardan önce % 5 kanuni akçesi ayrılır ve kalandan ifa edilmemiş hisse senetlerinin bedelleri ödenen kısmına % 5 oranında birinci temettü verilmesine yetecek miktar çıkartılır. Geriye kalan kısmı genel kurulun tespit edeceği şekil ve surette dağıtılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda davacı vekili, müvekkilinin % 10 hissedarı olduğu davalı anonim şirketin 29.03.2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan kar payı dağıtılmamasına dair 4 nolu kararının iptali isteminde bulunmuştur. Davalı şirket, 19.01.2011 tarihli protokolün 9. maddesi uyarınca davacının şirket hisselerini bedelsiz aldığını, kar payından feragat ettiğini, kendisine yapılan ödemeleri iade ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Dosyadaki belgelere ve ticaret sicil kayıtlarına göre davalı şirketin 2007 yılında kurulduğu, davacının sonradan ortak olduğu, dava konusu genel kurul toplantısından önce yapılan 16.12.2014 tarihli genel kurul toplantısının 4 nolu kararıyla 2013 yılına ait kar payının dağıtılmasına karar verildiği, bu karara rağmen davacıya fiilen kar payı ödenmediği iddiasıyla derdest(İzmir 4. ATM 2015/517E ve birleşen dava) bir başka dava açıldığı anlaşılmaktadır. Davalı şirketin dayandığı 19.01.2011 tarihli protokolde her ne kadar davacının kar payı alacağından feragat ettiğine dair hüküm bulunmakta ise de protokolün tarafları bir kısım şirket ortağı olup şirket adına yapılan bir sözleşme olmadığı, sözleşmelerin nispiliği ilkesi gereği sadece taraflarını bağlayacağı açıktır. Kaldı ki bu protokolden sonra 16.12.2014 yılında yapılan genel kurul toplantısında kar payı dağıtımına karar verilmiştir. Davacının şirketin fesih ve tasfiyesi, birleşen davada 2013 yılı kar payının tahsili istemiyle açtığı derdest olan İzmir 4. ATM’nin 2015/517 E sayılı dosyada yapılan bilirkişi incelemesinde dağıtımına karar verilen kar payının fiilen davacıya ödenip ödenmediğinin tespit edilemediği, şirket kayıtlarına göre davacıya kar payı ödemesi yapıldığının belirtildiği hususları birlikte gözetildiğinde söz konusu protokolün bir an için bağlayıcı olduğu düşünülse bile bu protokolden sonra kar payı dağıtılmasına dair karar alınıp, kayden davacıya da ödeme yapıldığına dair kayıt oluşturulmakla şirketin sonradan davacının kar payı isteyemeyeceğini ileri sürmesi çelişkili davranış niteliğindedir. Buna göre bir ortağın kar payı alması müketesep bir hakkı olup bu hakkı ortadan kaldıracak şekilde kar payı dağıtılmamasına karar verilmesi doğru değildir. Zira İzmir 4. ATM’nin 2015/17E sayılı dosyada alınan bilirkişi raporunda şirketin kar elde ettiği hesaplandığına göre yedek akçe ayırma gibi haklı bir neden belirtilmeden soyut bir şekilde ortakların en temel ve müktesep haklarını ortadan kaldırıcı şekilde genel bir ifadeyle kar payı dağıtılmamasına karar verilmesi kanuna, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil eder. Davalı tarafça, ileri sürülen protokol dışında kar payı dağıtılmamasını haklı kılacak nedenler iddia ve ispat edilebilmiş değildir. Mahkeme kararında davacının önceki kar paylarını şirkete iade ettiği belirtilmiş ise de dosyada bu yönde bir kanıt bulunmamaktadır. Davalı tarafın delil olarak bildirdiği ve cevap dilekçesine eklediği dekontta protokolde adı geçen ve sonradan şirket ortaklığından ayrılan …’ya davacı tarafından 8.150,00 TL’lik ödeme yapıldığı anlaşılmakta ise de anılan dekontta ne için ödeme yapıldığı yazılmadığı için davacının kendisine yapılan kar payı ödemesini şirkete iade ettiği de kanıtlanamamıştır. Bilakis davacı tarafça, 2013 yılı kar payının ödenmediği iddiasıyla dava açılmıştır. Böylelikle Dairemizce kar payı dağıtılmamasına ilişkin genel kurul kararının iptali gerektiği kanaatine varılmıştır. Davacı vekili, mahkemeden kar payının tespit edilerek tahsiline dair karar verilmesini talep etmiş ise de kar payı ödenmesi genel kurulun devredilemez yetkileri arasında olup mahkemece genel kurulun yerine geçilerek kar payı dağıtılması mümkün olmadığı için davacının bu yöndeki talebi reddedilmiştir.
Bu durumda, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen KABULÜ ile İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.11.2018 tarih 2017/685E, 2018/1403K sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2- Davalı şirketin 29.03.2017 tarihli 2016 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 4 nolu kararın ” 2016 yılı şirket karının dağıtılmamasına” dair kısmının iptaline ,
Kar payının tespiti ve tahsili isteminin reddine,
492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması lazım gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 31,40 TL peşin harcın mahsubu ile eksik olan 49,300 TL ‘nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı, kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalı, kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

Davacılar tarafından yapılan 31,40 TL başvuru harcı, 4,60 TL vekalet harcı, 500,00 TL bilirkişi ücreti, 124,10 TL tebligat posta masrafı olmak üzere toplam 610,10 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre hesap edilen takdiren 305,05 TL ‘sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan 14,00 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre hesap edilen 7,00 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalanın davalı üzerinde bırakılmasına,
3- İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf harcının talep halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
4-İstinaf yoluna başvuran tarafından istinaf yargılaması nedeniyle yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı ile 14,00 TL tebligat masrafı olmak üzere toplam 135,30 TL istinaf yargılama giderinin istinaftaki haklılık durumuna göre hesap edilen takdiren 67,65 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerine bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 19.01.2022