Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/74 E. 2021/1428 K. 29.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/74
KARAR NO : 2021/1428

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/06/2018
NUMARASI : 2016/1054 Esas 2018/794 Karar

DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 29.11.2021
KARAR YAZIM TARİHİ: 29.11.2021

İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 28.06.2018 tarih 2016/1054 Esas 2018/794 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili ve katılma yolu ile davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye …. tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, müvekkilinin banka ile yaptığı bir görüşmede kendisine kredi tahsis edileceğinin bildirildiğini, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 74. Maddesinde belirtilmiş olan etik ilkelere aykırı davranılarak müvekkilin rızası alınmadan hesabından 7,366.75 TL çekildiğini, bunun üzerine müvekkil şirket temsilcisi ….nın 21.06.2013 tarihli ihtarname ile davalıya ihtarda bulunmuş olmasına karşın, haksız işlemin sonlandırılmadığını, davalı bankaya karşı açılan dava sonucunda İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/354 E.2014/100 Karar sayısı ile kararı ile davanın kısmen kabul edildiğini, davalı banka tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 29.04.2015 tarih ve 2015/4873 E.- 2015/6063 K. sayılı kararı ile davanın şirket adına açılması gerekirken şirket yetkilisi adına açılmış olması sebebiyle usulden bozulduğunu, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin uyma kararı ile 2015/1197 E. ve 2015/1074 K. sayılı kararı ile davanın usulden reddedildiğini ve 14.07.2016 tarihinde kesinleştiğini, dökümü yapılan bedellerin haksız olarak müvekkilinin hesabından çekildiğini,usulden reddedilen davanın yeniden ikamesi zaruretinin hasıl olduğunu ileri sürerek 7.366.75-TL’nin kesinti yapıldığı tarihlerden itibaren işleyecek kredi faizi ile birlikte, bilirkişi tarafından belirlenecek alacağın tamamının, dava tarihinden itibaren işleyecek kredi faizi ile birlikte davalı bankadan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, taraflar arasında 22.03.2010 tarihli 25.000,00-TL ve 14.01.2011 tarihli 250.000,00 USD limitli iki adet Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmelere istinaden davacı şirkete ticari krediler kullandırıldığını, kullandırılan krediler nedeniyle dönemler halinde Ticari Kredi Hizmet Komisyonu kesintisinin davacının hesabından alındığını, ek-te sundukları listede “Kredi Tahsis ve İstihbarat Ücreti (ticari segmentteki müşteriler için limit üzerinden, devresel)” karşısında minimum 250,00-TL, maksimum %2,5 luk komisyon uygulanacağının açıkça belirtildiğini, Genel Kredi ve Teminat sözleşmesinin “Faiz, Komisyon, Vergi, Fon ve Masraflar” başlıklı 7.maddesinde bu hususta düzenleme bulunduğunu, müvekkili bankanın dönemler halinde, çizelgede belirtilen oran tamamlanıncaya kadar, taraflar arasında imzalanmış ve limiti belirlenmiş sözleşmeler gereğince ticari kredi tahsis ve değerleme ücreti kesmesinde yasalara aykırı bir durum bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu kredi sözleşmelerinin 6098 sayılı TBK’nın yürürlük tarihi olan 01/07/2012 tarihinden önce 22.03.2010 ve 14.01.2011 tarihlerinde akdedildiği, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1. maddesinde düzenlenen ”Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.” hükmü uyarınca somut uyuşmazlığa sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın ilgili hükümlerinin uygulanması gerektiği, bu sebeple 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen genel işlem şartlarına dair hükümlerin işbu sözleşme nedeniyle doğan uyuşmazlıkta uygulanma kabiliyeti bulunmadığı, Türk Ticaret Kanunu’nun 20. maddesi ve Bankalar Kanununun 144. maddesinde tacir olan veya olmayan bir kimseye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacirin münasip bir ücret isteyebileceği düzenlenmiş olup, davalı banka tacir ve dava konusu kredi ticari işletmesiyle ilgili işlemlerden olduğundan davalı bankanın verilen hizmet gereği münasip bir ücret istemeye hakkı olduğu, hangi oranlar üzerinden masraf ve komisyon alınacağı sözleşmede belirtilmemiş ise de; diğer bankaların benzer işlemlerdeki emsal uygulamaları dikkate alındığında bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere davalının kredilerden tahsil ettiği kredi komisyonları ile kredi tahsis ve değerleme ücretlerinin bu tutarların ortalamaların altında kaldığı, davacıya kullandırılan krediler nedeniyle davalı banka tarafından tahsil edilen kredi komisyonları ile kredi tahsis ve değerleme ücretlerinin, davalı bankanın yasa gereği BDDK ya bildirdiği masraf cetvellerinde yer alan oranların altında kaldığı, yine emsal bankalarca aynı tür kredilere uygulanan masraf oranları ortalamasının altında kaldığı, yalnızca davalı banka tarafından davacının kullandığı kredi nedeniyle ekspertiz ücreti 18.04.2018 tarihli dilekçe ekinde sunulan belgeye göre 326,00 TL olduğu halde davacıdan 620,00 TL ekspertiz ücreti alınarak fazladan 294,00 TL ekspertiz ücretinin tahsil edildiği, dava tarihinden önce davalının temerrüde düşürülmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 294 TL fazladan alınan ekspertiz ücretinin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili ve katılma yolu ile davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, aynı uyuşmazlık için davacı şirket yetkilisi adına açılmış olan İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/354 E. Sayılı dosyasında davanın kabul edildiğini, Yargıtay tarafından usulden bozulduğunu, esası ile ilgili herhangi bir hüküm tesis edilmediğine göre esasa ilişkin yargılama işlemlerinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, bu sebeple söz konusu yargılama kapsamında alınmış olan bilirkişi raporu ile mahkemece alınan bilirkişi raporları arasında çelişki olduğunu, yeniden bilirkişi raporu alınmasına yönelik itirazları dikkate alınmaksızın karar verildiğini, davalı banka ile müvekkili arasında ticari kredi kullanılması için genel kredi ve teminat sözleşmesi akdedilen sözleşmenin banka tarafından tek taraflı olarak hazırlanan ve kredi kullanmak için başvuran müşterilerin hepsinin aynı koşulları kabul etmesi ile akdedilen sözleşme olması nedeniyle genel işlem şartlarını taşıdığını, genel işlem şartları niteliğinde olan sözleşme hükümleri pazarlık konusu edilmeksizin dayatılarak ve müvekkilinin aydınlatılmadığını, kredi kullandırılırken imzalatılmamış olsa dahi bankanın masraf, komisyon vb. bedel tahsilinden önce müşterinin onayını alması ve onay alındıktan sonra alacağını alması gerektiğini, somut durumda davalı bankanın müvekkili ile bu hususlarda bir mutabakat sağlamadıkları ve buna ilişkin bir sözleşmenin genel kredi ve teminat sözleşmesine ekletilmediğini, bunun yanı sıra daha sonrasında masraf, komisyon vb. bedellerinin rızası olmaksızın hesabından çekildiğini, davalı bankanın basiretli bir tacirin göstermesi gereken titizliği göstermediğini, kredi sözleşmesini metazori imzalattığını, 6101 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunu’nun “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları, gerçekleştikleri tarihe bakılmaksızın, bütün fiil ve işlemlere uygulanır. “ şeklindeki 2. Maddesi göz önünde bulundurulduğunda davalı bankanın dayatması sonucu, yeterince aydınlatılmadan sözleşme akdetmiş olması kişilik haklarını ihlal edip söz konusu sözleşme şartlarının kamu düzenine ve genel ahlaka aykırılık teşkil ettiğini ve bu sebeple 6098 sayılı TBK 20-25. Maddelerinde belirtilen genel işlem şartlarına dair hükümlerinin somut durumda uygulanabilir olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili katılma yolu ile, bilirkişi raporunda ekspertiz ücreti yönünden dosyada bu masrafa ilişkin belge bulunmaması sebebiyle bu miktarın davacıya iade edilmesi gerektiği, belge sunulması halinden yeniden değerlendirme yapılabileceğinin belirtildiğini, bunun üzerine 18.04.2018 tarihli beyan ve itiraz dilekçesi ile ekspertiz ücretine ilişkin belgelerin bilirkişiye tevdi edilmek üzere mahkemeye sunulduğunu, mahkeme işbu belgelerin bir kısmını değerlendirerek davanın kısmen kabulüne karar verdiğini, davalı bankanın diğer bütün masraf kalemlerini tahsil etmekte haklı olduğu gibi ekspertiz ücretine ilişkin masrafları tahsil etmekte de haklı olduğunu istinaf sebepleri olarak ileri sürmekle, davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın kaldırılmasını ve davanın tümden reddini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, genel kredi sözleşmelerine istinaden kullanılan krediler nedeniyle tahsil edildiği ileri sürülen kredi komisyonu, kredi limit tahsis ve değerleme komisyonu ve ekpertiz ücretinin davalı bankadan iadesi istemine ilişkin olup mahkemece yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulü ile 294 TL fazladan alınan ekspertiz ücretinin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Ticari kredilere ilişkin erken kapama ücreti ve bankaca alınan masraflar ile ilgili alacak davalarının temyiz incelemesi Yargıtay 11. Hukuk Dairesince, aynı konuda itirazın iptali şeklinde açılan davaların temyiz incelemesi ise Yargıtay 19. Hukuk Dairesince(Kapatılan) temyiz incelemesi yapılmaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin kararları sözleşme tarihine göre ikili bir ayrım yapılıp, 818 sayılı Borçlar Kanunun zamanında düzenlenen sözleşmeler yönünden sözleşmede bir oran belirtilmesi halinde bu oran, bir oran belirtilmemesi halinde bankanın T.C. Merkez Bankasına bildirdiği oran, bu da yok ise emsal banka uygulamalarına göre makul bir oran belirlenmesi gerektiği yönündedir. Basiretli bir tacirin seçenek özgürlüğü içinde kendisine en uygun kredi şartlarını sağlayan banka ile sözleşme yapması icap eder. Kredi kullanan tacirin bankaların uyguladığı erken kapama oranı ve diğer masrafları araştırması, bankalarla müzakere etmesi, T.C. Merkez Bankasına bildirilen masrafları öğrenmesi bir tacirden beklenmesi gereken bir durumdur.
İstinafa konu dosyada, davalı banka ile davacı şirket arasında 22.03.2010 düzenleme tarihli 25.000,00 TL bedelli 14.01.2011 düzenleme tarihli 250.000 USD limitli iki adet genel kredi ve teminat sözleşmelerinin imzalandığı, bu sözleşmelere istinaden davacıya 14.01.2011 tarihinde 154.700,00 TL, 12.07.2011 tarihinde 70.000 USD döviz kredisi karşılığı 115.570,00 TL, 27.07.2011 tarihinde 30.000 USD bedelli döviz kredisi karşılığı 50.970,00 TL, 15.08.2011 tarihinde 35.000 USD döviz kredisi karşılığı 61.950,00 TL kredi kullandırıldığı, taraflar arasında düzenlenen genel kredi ve teminat sözleşmesinin 7. 7. Md.sinde “müşteri bankanın bu sözleşmeye dayanarak açtığı veya açacağı her türlü nakdi veya gayri nakdi krediler ile hesaplara ve aldığı teminatlara yetkili merciler veya banka tarafından saptanan en yüksek oranları geçmemek üzere belirleyeceği oranlarda ana para faizi temerrüt faizi ve her nevi komisyonları KKDF ve BSMV gibi yasal ve banka düzenlemelerine veya teamüllerine göre tahsil edilecek her türlü ücret, masraf vs. giderlerin müşteriye ihbarda bulunmaksızın uygulayarak bunları gider vergileri ile birlikte müşterinin cari hesabına borç yazabileceğinin bu hususlarda herhangi bir itiraz hakkının bulunmadığını, kabul ve beyan eder” şeklinde düzenleme bulunduğu, ancak oranın yazılı olmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece bankacı bilirkişiden alınan 30.03.2018 havale tarihli bilirkişi raporunda; 12.07.2011 tarihinde 70.000 USD karşılığı kullandırılan 115.570,00 TL kredi ile ilgili olarak 500,00 TL kredi komisyon ve istihbarat ücretinin davacının hesabından tahsil edildiği, 27.07.2011 tarihinde 30.000 USD karşılığı kullandırılan 50.970,00 TL kredi ile ilgili olarak 570,00 TL kredi komisyonu ile 28,50 TL % 5 BSMV tutarlı davacının hesabından tahsil edildiği, 2011 yılında diğer 17 bankanın uyguladıkları oranlar dikkate alındığında ortalamalarının 2,7940 oranına tekabül ettiği, 2011 yılında kullandırılan toplam 166.470,00 TL krediden dolayı diğer bankaların ortalama oranları uygulandığında hesap edilen tutara karşılık davalı bankanın daha düşük miktarda 1,070 TL kredi komisyonu ile 28,50 TL BSMV tahsil ettiği, kredi tahsis ve değerleme ücreti ile ilgili olarak toplam tahsis edilen kredi limitinin 412.575,00 TL olduğu, davalı bankanın 2011 yılı hizmet komisyon oranlarını gösterir cetvelde kredi tahsis ve istihbarat ücretinin ticari segmentteki müşteriler için limit üzerinden alınacak ücret oranının % 2,5 olarak belirtildiği, 383.190,00 TL olarak kullandırıldığı, % 2,5 oran uygulandığında toplam 10.058,74 TL ‘ye tekabül ettiği, davalı banka tarafından tahsis edilen ve kredi olarak kullandırılan limitle ilgili 5.350,00 TL limit tahsis ücreti ve 267,50 TL ücretin BSMV ‘si olmak üzere toplam 5.617,50 TL tahsil edildiği, kredi limit tahsis ve değerleme komisyon ücreti olarak diğer 3 bankanın ortalamalarının % 2,33 ‘e tekabül ettiği, bu orana göre alınabilecek kredi limit tahsis ve değerleme ücreti tutarına karşılık davalı bankanın ortalamanın altında toplamda 5.617,50 TL tahsil ettiği, davalı bankanın 24.01.2013 tarihinde 620,00 TL ekspertiz ücreti ve 31,00 TL % 5 BSMV tahsil ettiği belirtilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin 6098 sayılı TBK’nın yürürlük tarihi olan 01.07.2012 tarihinden önce 22.03.2010 ve 14.01.2011 tarihlerinde 818 sayılı Borçlar Kanunun yürürlüğü zamanında imzalandığı, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1. maddesindeki ”Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.” hükmü uyarınca somut uyuşmazlığa sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın ilgili hükümlerinin uygulanması gerektiği, bu sebeple 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen genel işlem şartlarına dair hükümlerin işbu sözleşmeler nedeniyle doğan uyuşmazlıkta uygulanma kabiliyeti bulunmadığı, Türk Ticaret Kanunu’nun 20. maddesinde tacir olan veya olmayan bir kimseye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacirin münasip bir ücret isteyebileceği düzenlenmiş olup, davalı banka tacir ve dava konusu kredi ticari işletmesiyle ilgili işlemlerden olduğundan davalı bankanın verilen hizmet gereği münasip bir ücret istemeye hakkı olduğu, taraflar arasında düzenlenen sözleşmelerin 7. maddesinde davalı bankanın her nevi komisyonları KKDF ve BSMV gibi yasal ve banka düzenlemelerine veya teamüllerine göre tahsil edilecek her türlü ücret, masraf vs. giderleri müşteriye ihbarda bulunmaksızın uygulayarak bunları gider vergileri ile birlikte müşterinin cari hesabına borç yazabileceğinin belirtildiği ancak hangi oranlar üzerinden masraf ve komisyon alınacağının sözleşmede belirtilmediği, diğer bankaların benzer işlemlerdeki emsal uygulamaları dikkate alındığında bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere davalının kredilerden tahsil ettiği kredi komisyonları ile kredi limit tahsis ve değerleme ücretlerinin bu tutarların ortalamaların altında kaldığı, davacıya kullandırılan krediler nedeniyle davalı banka tarafından tahsil edilen kredi komisyonları ile kredi limit tahsis ve değerleme ücretlerinin, davalı bankanın yasa gereği BDDK ya bildirdiği masraf cetvellerinde yer alan oranların da altında kaldığı, yine emsal bankalarca aynı tür kredilere uygulanan masraf oranları ortalamasının da altında kaldığı, bu nedenle davalı bankaca fazladan tahsil edilmeyip diğer bankaların ortalamalarının altında tahsil edilen kredi komisyonu ve kredi limit tahsis ve değerleme komisyon ücretinin iadesinin gerekmediği, davalı banka tarafından sunulan belgeye göre 326,00 TL ekpertiz masrafı yapıldığı halde davacıdan 620,00 TL ekspertiz ücreti alınarak fazladan belge dışı 294,00 TL ekspertiz ücretinin tahsil edildiği sonucuna varılmakla; mahkemece sadece 294 TL fazladan belge dışı alınan ekspertiz ücretinin iadesine ve kredi komisyonu ile kredi limit tahsis ve değerleme komisyon ücreti ile ilgili talebin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş, taraf vekillerinin istinaf itirazları haklı bulunmamıştır.
Bu durumda istinaf kanun yoluna başvuranların dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince taraf vekillerinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’den peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin davacıdan tahsiline,
3-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’den peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin davalıdan tahsiline,
4-İstinaf başvurusu nedeni ile tarafların yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.29.11.2021