Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/614 E. 2022/156 K. 24.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/614
KARAR NO : 2022/156

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25.12.2018
NUMARASI : 2014/162 E. 2018/1469 K.
DAVANIN KONUSU : Maddi ve Manevi Tazminat

KARAR TARİHİ : 24.01.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 24.01.2022

İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 25.12.2018 tarih 2014/162 E. 2018/1469 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacılar vekili ile davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacılar vekili, davalıların sürücüsü ve zorunlu trafik sigortacısı olduğu aracın müvekkili …’e 02.02 2014 tarihinde karşıdan karşıya geçmeye çalıştığı sırada çarptığını, kaza sonrası alınan rapora göre % 94 engelli hale geldiğini, davacıların kaza sonucu oğullarının çok ağır yaralanması nedeniyle maddi ve manevi zararlara uğradıklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalması koşuluyla … için 20.000,00 TL maddi, 70,000.00 TL manevi, … ve… için ayrı ayrı 10.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, talep artırım dilekçesi ile de; maddi tazminat talebini davacı … için 23.527,42 ‘ye, davacı … için 18.067,32 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP : Davalı … vekili, müvekkilinin kırmızı ışıkta geçmediğini, mobese kayıtlarına göre yeşil ışık yanıp sönerken geçtiğini, davacının kavşaktan 15-20 metre uzakta yaya geçidi olmayan bir noktadan yolun sol tarafından hızlı bir şekilde koşarak ve yolu kontrol etmeyerek karşıya geçmeye çalıştığını, solundan gelen çocuğu göremediğini, davacıya çarpar çarpmaz zaman kaybetmemek için çocuğu hastaneye götürdüğünü, müvekkilinin hızının 80 km civarında olduğunu, tali kusurlu olup tam kusurlu olmadığını, kazadan sonra müvekkilinin babasının 6.800,00 TL yardımda bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, İzmir 24.İcra Müdürlüğü 2014/6392 E Sayılı dosyasına 10.000,00 TL asıl alacak olmak üzere 11.498,00 TL ödendiğini,iş gücü kaybı oranının sakatlık oranından farklı olduğunu, davacının yan tedavi giderleri yönündeki talebin kabul edilmesinin mümkün olmadığını, bakıma dair hiçbir belge sunulmadığını, bakıcıya ihtiyaç olduğunun tespitinde asgari ücretin 1/3 oranı üzerinden hesaplanması gerktiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, kazanın meydana gelmesinde ölen …’in %75 oranında kusurlu olduğu, …’un trafik kazasının meydana gelmesinden ölüm tarihine kadar son alınan bilirkişi raporuna göre talep edebileceği efor kaybı tazminatının 3.675,79 TL, bakım gideri tazminatının 12.158,94.-TL, tedavi masrafı, ilaç, yol gideri, yeme içme ve konaklama gideri 3.706,66 TL olmak üzere toplam 19.541,39 TL maddi tazminat talebinde bulunabileceği ancak sigorta şirketi tarafından dava açıldıktan sonra yapılan 10.000,00.-TL’lik ödemenin mahsup edilmesi durumunda kalan 9.541,39 TL’nin ölen …’un mirasçıları sıfatıyla davacı annesi ve babası tarafından talep edilebileceği, …’un tedavi gördüğü zaman dilimi içerisinde babası …’ın çalışamayacağı ve kazanç kaybı tutarının 6.719,52 TL olduğu, talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatının 16.807,90.-TL olduğu, davacı anne …’in ise destekten yoksun kalma tutarının 18.067,32 TL olduğu yönündeki en son alınan bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, davacı …’un ölmesi ve manevi tazminat talebinin şahsa tabi bir tazminat olması nedeniyle onun yönünden talep edilen manevi tazminat talebinin dikkate alınmadığı, davacıların küçük oğlu …’un ölümü nedeniyle duymuş oldukları acı ve ıstırabın bir nebze de olsa dindirilmesi amacıyla talep edilen manevi tazminatın davacı için zenginleşme davalı için ise ekonomik yönden yok olmasına neden olmayacak miktarda ve felaketi özlenir hale getirmeyecek miktarda olması gerektiği, tarafların mali ve içtimai durumu da nazara alınarak hakkaniyete uygun olarak manevi tazminat talebinin kısmen kabulü gerektiği gerekçesiyle davacıların maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne, küçük …’in ölümünden önce doğan efor kaybı tazminatı 3.675,79 TL, bakım gideri tazminatı 12.158,94 TL , tedavi masrafı, ilaç, yol gideri, yeme içme ve konaklama gideri 3.706,66 TL olmak üzere toplam 19.541,39 TL tazminattan sigorta şirketi tarafından yapılan 10.000,00.-TL’lik ödeme mahsup edilerek 9.541,39.-TL tazminatın sigorta şirketi yönünden dava tarihinden, davalı … yönünden olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacı anne … için 18.067,32.-TL destekten yoksun kalma tazminatı, davacı baba … için 6.719,52 TL kazanç kaybı, 16.807,90 TL destekten yoksun kalma tazminatı olmak üzere toplam 23.527,42 TL’nin davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihinden, davalı … yönünden olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılara verilmesine ,davacıların manevi tazminat davalarının kısmen kabulü ile davacı anne ve baba için ayrı ayrı 7.500,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …dan alınarak davacılara verilmesine , fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili ile davalı … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacılar vekili, mahkemece gerekçeli kararda sadece bilirkişi raporuna atıf yapmakla yetinildiğini, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarının gerekçeli kararda bilirkişi raporuna atfın yeterli olmayacağı yönünde olduğunu,hükme esas alınan bilirkişi raporuna yaptıkları itirazların göz önünde bulundurulmadığını, bilirkişi raporunda herhangi bir dayanak ve gerekçe gösterilmeden …’in hak kazandığı iş göremezlik tazminatının AGİ’siz net asgari ücret üzerinden hesaplandığını, müvekkilinin hak kazandığı iş göremezlik tazminatı hesaplanırken brüt asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, bilirkişi raporunda bakım işinin anne ve baba tarafından üstlenilmiş olması sebebiyle bakıcılık giderinin net asgari ücret üzerinden hesaplandığını, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre bakım işinin aile tarafından üstlenilmesi durumunda da bakcı giderinin brüt ücret üzerinden hesaplanacağını, bakıcı giderleri hesaplanırken brüt asgari ücret tutarının esas alınması gerektiğini, bilirkişi raporunda davacı babanın kazanç kaybı hesaplanırken bakım hizmetini gerçekleştirdiği sırada inşaat ustasının mevsim koşulları dikkate alarak 1 ayda 25 gibi ortalama bir çalışma süresinin varsayıma dayalı olarak belirlendiğini, bu nedenle kabul edilemeyeceğini, mevsim koşulları nedeniyle çalışamadığı bir dönem olsa bile bu süreçte kendisinin başkaca bir iş yapmadığı anlamına gelmeyeceğini, 8 çocuğu olan ve evini tek başına geçindirmeye çalışan bir kişinin çalışmadan zamanını geçirmesinin imkansız olduğunu, bu nedenle kazanç kaybı açısından farazi değerlendirme yapılmayan 10.03.2017 tarihli bilirkişi raporunun dikkate alınması gerektiğini, bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan raporda müvekkilin aylık kazancındaki asgari ücretteki zam üzerinden yapılan güncellemenin gerçeği yansıtmadığını,anne açısından hesaplanan tazminat miktarının ise net asgari ücret üzerinden hesaplandığını, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da ev kadınları açısından kazanç kaybının asgari ücret üzerinden hesaplanması gerektiğinin açıkça ifade edildiğini, ancak net asgari ücret üzerinden hesaplanması gibi bir ifade kullanılmadığını, bu nedenle müvekkilin uğradığı kazanç kaybının brüt asgari ücret üzerinden hesaplanması gerektiğini, müvekkillerinin uğradığı kazanç kaybından bakıcı gideri olarak hesaplanan kısmın tenzilinin hakkaniyete uygun olmadığını, bilirkişi raporunda sürekli işgöremezlik dönemine ilişkin tedavi, eczane ve tıbbi malzeme giderleri ile yolculuk ve yeme içme giderlerinde yapılan kusur tenzilini kabul etmediklerini, tedavi ve ulaşım giderlerinin tamamının hesaba katılmadığını, sundukları belgelerin toplamının dikkate alındığını, ancak uzun süren tedavi süreci boyunca belgesi alınmayan sayısız masraf yapıldığını, defalarca ücretli ambulans çağrıldığını ancak belge alınmadığında daha ucuz hizmet verildiğinden müvekkillerin belge almadığını, bilirkişi raporunda …. ‘e net asgari ücretin %7,5 oranı kadar bakım ve yetiştirme gideri harcanabileceği yönünde yapılan tespitin hatalı olduğunu, müvekkilinin kazanın olduğu dönemde günlük 90 TL yevmiye ile inşaatta kalıp ustası olarak çalıştığını, müteveffa ile birlikte 8 çocuğu olan müvekkillerinin bilirkişi raporunda belirtilen tutarda bir miktarın bir çocuğun bakım ve gideri için harcanmasının babanın elde ettiği gelirin yaklaşık %60’ ından fazlasını sadece çocuklara ayırmasına denk gelip bu hususun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu nedenle yetiştirme gideri için belirlenen oranın daha düşük tespit edilmesi gerektiğini, davacılar için hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatının çok düşük hesaplandığını, ayrıca hesaplanan tazminattan 1/4 oranında kusur indirimi yapılmasının kanuna aykırı olduğunu, müvekkilleri için hükmedilen manevi tazinat miktarının çok az olduğunu, manevi tazminatın amacıyla uyuşmadığını, kaza neticesinde çocuklarını kaybeden müvekkillerinin yaşadıkları elem ve üzüntünün mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarıyla tatmin edilerek denkleştirilmesinin mümkün olmadığını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın reddedilen kısmı yönünden kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili aleyhine hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarının çok fahiş olduğunu, müvekkilinin kazada kusursuz olduğunu, hükme esas alınan raporda % 25 oranında kusurlu bulunmasının hatalı olduğunu, manevi tazminat miktarını belirleyen kriterlerden en önemlisinin kusur oranı olduğunu, istinafa konu dosyada ve ceza dosyasındaki kusur raporlarında müvekkilinin geçiş sırasında yeşil ışıktan sarıya döndüğü sırada geçiş yaptığı ve ışıkları geçtiğinde ışığın hala sarı olduğunun açık ve net bir şekilde belirtildiğini, ayrıca trafik kazasını gösteren CD incelendiğinde, ölen küçük yayanın yolun en solundan kavşaktan 15- 20 metre uzakta yaya geçidi olmayan bir noktadan hızlı bir şekilde koşarak ve yolu kontrol etmeyerek karşıdan karşıya geçmeye çalıştığının açıkça görüldüğünü, çok yakınında trafik ışıkları olduğu halde bunları kullanmadığını, müvekkilinin sol tarafından durmaksızın koşan çocuğu fark etmesinin mümkün olmadığını, hızı yarıya indirilse bile çarpma olasılığının çok yüksek olduğunu, olayın şoku ve üzüntüsüne rağmen mümkün olduğunca yardımcı olmaya çalıştığını, maddi ve manevi tazminattan sorumlu tutulamayacağını, maddi tazminat miktarlarının çok yüksek olup hatalı olduğunu, davacı tarafın bu miktarlarda zararı bulunmadığını, hükme esas alınan hesaplamaların hukuk ve hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkilinin babası tarafından ölenin babasına peyderpey 6.800,00TL civarında yardımda bulunulduğunu, hüküm verilirken bu hususun gözetilmediğini, müvekkilinin ve ailesinin ölenin tedavisine destek olmak için maddi durumları iyi olmadığı halde eş ve dosttan borç alarak yardım ettiklerini, kaza neticesinde ölümü sebebiyle büyük üzüntü duyduklarını, maddi tazminatın tahsili ile kendileri yönünden olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte hüküm kurulmuş ise de, bu hükmün usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili yönünden dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini, sigorta şirketine başvurulmuş ise başvurma tarihini izleyen tarihten, aksi halde dava tarihinden itibaren sigorta şirketi yönünden faiz işletilmesi gerektiğini, ancak kararda dava tarihinden itibaren faiz işletildiğini, bu nedenle de kararın kaldırılması gerektiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını ve müvekkili yönünden davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, trafik kazası sonucu yaralanma ve ölüm nedeniyle karşı aracın sürücüsü ile zorunlu trafik sigortacısından efor kaybı ve bakım gideri tazminatı, tedavi masrafı, ilaç, yol gideri, yeme içme ve konaklama gideri, kazanç kaybı, destekten yoksun kalma tazminatı, manevi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle maddi ve manevi tazminat davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Mahkemece trafik ve makine mühendisi uzmanlardan oluşan bilirkişi heyetinden alınan 07.01.2015 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, kaza oluşumunu net olarak gösteren cd içeriği de incelendiğinde, davalı sürücünün idaresindeki araç ile iki şeritli bölünmüş tek yönlü yolda seyri sırasında görüş mesafesini kontrol altında bulundurarak aracının hızının kontrol altına alması yola gereken dikkat ve özeni göstermesi, trafik ışıklı kavşağa ve yaya geçidine yaklaşırken hızını tedbir alabilecek düzeyde tutması gerekirken belirtilen hususlara riayet etmediği, mahal şartlarına göre kontrolsüz seyrettiği, hızını tedbir alabilecek düzeye düşürmediği, sol taraftan kaplama alanına giren ve koşarak orta refüj üzerinden çarpma noktasına kadar olan mesafeyi kat eden yayayı gördüğü halde sol tarafına doğru direksiyon manevrasına başvurmayarak mevcut hızı ile yayaya çarptığı, bu nedenle KTK ‘nın 52/a-b md sini ihlal ettiğinden kazanın oluşumunda tali derecede % 25 oranında kusurlu bulunduğu, davacı yayanın taşıt yolunu kontrol etmeden mahalde bulunan trafik ışıklı yaya geçidini kullanmadan gelen araçların hız ve mesafelerini dikkate almadan akan hareketli trafiğe ve iyice yanaşan araca rağmen yolun sonundan geçiş için koşarak kontrolsüzce sürücünün şeridine girerek gidiş yönünü kapattığı, bu nedenle KTK ‘nın 68/b-1-2 md.sini ihlal ettiğinden asli derecede % 75 oranında kusurlu bulunduğu belirtilmiştir.
Mahkemece talimatla karayolları fen heyetinden alınan 20.07.2015 tarihli bilirkişi raporunda; kazanın yayanın yola kontrolsüz girip araçlara yolun kapanmasından önce sarı ışıkta kavşağı terk etmekte olan araç tarafından çarpılması şeklinde meydana geldiği, davalı sürücünün yönetimindeki araç ile kavşağa yaklaşırken kendisine sarı ışık yandığı halde kavşağı çıkarken yayaya çarptığı, bu nedenle KTK ‘nın 57/a md sini ihlal etmesi nedeniyle tali derecede % 25 oranında kusurlu olduğu, davacı yayanın ise öncelikle yayalar için yanan ışığın bulunduğu yere kadar gelmesi, burada durup kendisine yanacak ışığı beklemesi, kendisine yeşil ışık yandığında yolu geçmeye çalışması gerekirken, KTK ‘nın 68/b-1 md sini ihlal etmesi nedeniyle asli derecede % 75 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. Mahkemece alınan her iki kusur raporu ihlal edilen kurallar ve kusur oranları yönünden birbiri ile örtüşüp ceza dosyasında alınan ATK raporu ile de uyumlu olup, bilimsel, gerekçeli ve denetime elverişli olması nedeniyle mahkemece hükme esas alınarak, davalı sürücünün % 25 oranında, ölen yayanın % 75 oranında kusurlu kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin kusura yönelik istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Mahkemece hükme esas alınan 01.10.2018 tarihli aktüer raporu davacı vekiline 17.10.2018 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili süresinde bilirkişi raporuna itiraz ettikten sonra 06.11.2018 tarihli duruşmada bilirkişi raporuna itirazlarından vazgeçtiğini bildirmiş ve davacı asiller de vekillerinin vazgeçme beyanını onaylamışlardır. Davacı tarafça hükme esasa alınan 01.10.2018 tarihli aktüer raporuna itirazlarından vazgeçilmesi nedeniyle davalılar lehine usuli kazanılmış hak oluştuğundan davacılar vekilinin maddi tazminatın hesaplanmasına esas alınan verilere ve hesaplanma şekline ilişkin tüm istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. Aynı şekilde mahkemece hükme esas alınan 01.10.2018 tarihli aktüer raporu davalı … vekiline 12.10.2018 tarihinde tebliğ edilmiş davalı vekilince bilirkişi raporuna itiraz edilmediğinden itiraza uğramayan aktüer raporu davacılar lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğundan davalı … vekilinin maddi tazminatın hatalı ve fahiş hesaplandığına ilişkin soyut istinaf itirazları ve davacı tarafa ödeme yaptığına dair belge de bulunmadığından ödeme istinaf itirazı da yerinde görülmemiştir.
Davalı sürücü yönünden tazminat haksız fiil tarihi olan kaza tarihinde muaccel olacağından, davalı sigorta şirketi tarafından dava açıldıktan sonra ödeme yapılıp dava tarihinden önce davalı sigorta şirketinin temerrüde düşürüldüğü kanıtlanamadığından davalı …. vekilinin faiz başlangıç tarihine yönelik istinaf itirazları da yerinde değildir.
Manevi tazminat; ne bir ceza ne de gerçek anlamda bir tazminattır. Zarara uğrayan kişinin çektiği acıyı, duyduğu elem ve üzüntüyü bir nebze olsa da dindiren, zarara uğratan olay nedeniyle oluşan ruhsal tahribatı onarmaya yarayan bir araçtır. Manevi tazminatın kapsam ve miktarını takdir hakkı kural olarak hakime aittir. Hakim, manevi tazminatı hak ve nesafete uygun olarak belirlemeli, bu belirlemede hukuk kurallarının yanında tarafların sosyal, ekonomik ve moral yapısı ile özellikle de somut olayın koşullarını gözetmelidir. Manevi tazminat olarak takdir edilecek tutar manevi acıları kısmen de olsa gidermesinin yanında kamuoyu ve sosyal vicdanda da kabul görmeli ve zarar gören açısından da bir zenginleşme aracı olmamalıdır.
Taraf vekillerinin manevi tazminat miktarına ilişkin istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; davalı sürücünün % 25 oranında, ölen desteğin % 75 oranında kusuru ile gerçekleşen kazada davacıların oğlunun vefat ettiği anlaşılmakta olup kazanın oluş şekli, 02.02 2014 kaza tarihi, kusur oranları, sosyal ve ekonomik koşullar, hak ve nesafet kuralları, zararın ağırlığı, davacılar ile ölenin yakınlık dereceleri gözetilerek davacı anne ve baba için ayrı ayrı 7.500,00’er TL manevi tazminat takdiri makul ve ılımlı bulunmuş olmakla, taraf vekillerinin manevi tazminat miktarına yönelik istinaf itirazları da haklı bulunmamış, mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir.
İstinaf kanun yoluna başvuranların dilekçelerinde yer verdikleri itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Dava adli yardım talepli açıldığı için istinaf karar harcı alınmadığından, davacılar yönünden istinaf karar harcı konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davalı … yönünden istinaf karar harcı olan 5.200,85 TL’den peşin alınan 1.300,21 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 3.900,64 TL’nin davalı …’tan tahsiline,
4-İstinaf başvurusu nedeni ile tarafların yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.24.01.2022