Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/554 E. 2021/1496 K. 07.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/554
KARAR NO : 2021/1496

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/10/2018
NUMARASI : 2017/927 Esas 2018/931 Karar

DAVANIN KONUSU : Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 07.12.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 07.12.2021

İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 31.10.2018 tarih 2017/927 Esas 2018/931 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye …. tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, 14.08.2007 tarihinde davalıların sürücüsü, işleteni ve zorunlu mali sorumlukluluk sigortacısı olduğu motosikletin müvekkilinin kullandığı motosiklete çarpması nedeniyle müvekkilinin yaralandığını, Alsancak Nevvar Salih İşgören Devlet Hastanesi Sağlık Kurulu’nun 23.06.2017 tarihli raporuna göre müvekkilinin beden kaybı oranının % 20 olduğunun belirtildiğini ileri sürerek, belirsiz alacak davasına esas olmak üzere 40.000,00 TL maddi tazminatın işleten ve sürücüden olay tarihinden davalı sigortadan temerrüt tarihinden işleyecek faiziyle, 10.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle davalı işleten ve sürücüden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı ….. ve …. vekili, zamanaşımı def’inde bulunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı …. vekili, zamanaşımı def’inde bulunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalılar süresinde ibraz edilen cevap dilekçesi ile zamanaşımı def’inde bulundukları, TCK 89. maddesi kapsamında TCK 66. maddesi uyarınca zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğu, davacı tarafın, kaza tarihi itibariyle zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği, bu nedenle KTK 109. maddesinde belirtilen 10 yıllık zamanaşımı süresinin somut olayda uygulanamayacağı, TCK 66. madde gereğince uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanacağı, kazanın 14.08.2007 tarihinde meydana geldiği, davanın ise 8 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra 11.08.2017 tarihinde açıldığı gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, mahkemece deliller toplanıp 2 ayrı bilirkişi raporu alındıktan sonra davanın zamanaşımı nedeniyle reddedilmesinin usul ekonomisine aykırı olduğunu, dava dilekçesinin davalı ….’ye 05.09.2017 tarihinde tebliğ edildiğin, tarihsiz cevap dilekçesi 12.01.2018 tarihinde UYAP’a kaydedildiğini, UYAP kayıtlarına göre cevap dilekçesinin süresinde olmadığını, uzamış ceza zamanaşımının TBK ve KTK’daki süreleri ortadan kaldırmayacağı, TBK 72 mad. ve KTK 109. maddesine göre 2 yıl, herhalde 10 yıllık zamanaşımı öngörüldüğünü, zamanaşımı başlangıcının olay tarihi ya da tazminat sorumlusu ile zararın öğrenilme günü değil sürekli sakatlığa ilişkin kesin raporun ortaya çıktığı ve öğrenildiği tarih olduğunu, Alsancak Nevvar Salih İşgören Devlet Hastanesi Sağlık Kurulu’nun 23.06.2017 tarihli raporunda müvekkilinde % 20 oranında beden gücü kaybı olduğunun belirtildiğini, davanın 01.08.2017 tarihinde açıldığını, haksız eylemin etkileri devam ettikçe zamanaşımından söz edilemeyeceğini istinaf nedeni olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir,
GEREKÇE : Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
6098 sayılı BK.’nın 72. maddesinde haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararın tazmini istemi ile açacağı davaların, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 2 ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Bunun yanında, 2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır.Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (Yargıtay HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.).
Bazı hallerde, zararın öğrenilmesi, onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamındadır, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir.
Buna karşılık ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler (zarardaki değişme) söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır. (Yargıtay HGK, 15.11.2000 gün ve: 2000/21-1609 K: 2000/1699, 4.HD 13.05.1980 gün ve 1980/3493-6206 sayılı; 26.01.1987 gün, 1986/7532 Esas, 1987/485 Karar sayılı kararları). Yani tedavinin devam ediyor olması ve gelişen durumun varlığı halinde gelişen durumun sona ermesinden itibaren 2918 sayılı Yasanın 109/1. maddesinde belirtilen 2 yıl içinde dava açılması gerekir. Gelişen durum; olay sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü olarak kanıtlara göre değerlendirilir. (Yargıtay 17. H.D’nin 18.06.2019 tarih 2016/17799E, 2019/7726 K).
Somut olayda davacı vekili, davalıların sürücüsü, işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu motosikletin müvekkilinin kullandığı motosiklete çarpması nedeniyle müvekkilinin maluliyete uğrayacak şekilde yaralandığını ileri sürerek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı ….’ye dava dilekçesi 05.09.2017 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı sigorta vekili 06.09.2017 tarihli cevap süresinin uzatılması konulu dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunmuş olmakla davalı sigorta yönünden zamanaşımı def’i süresindedir. Diğer davalıların zamanaşımı def’inin süresinde olduğu hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı vekilinin davalı sigorta yönünden zamanaşımı def’inin süresinde olmadığına dair istinaf itirazı haklı bulunmamıştır.
Dosyadaki tedavi belgelerine göre, 14.08.2007 tarihinde gerçekleşen kaza sonrasında başlatılan soruşturma sırasında İzmir ATK Şube Müdürlüğü’nden alınan 24.08.2007 tarihli raporda davacının basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralandığı, hayati tehlikesi bulunduğu, vücudundaki kemik kırığının hayati fonksiyonlara etkisinin orta olduğu rapor edildiği, 03.09.2007 tarihli Ege Ün. Nöroşirürji ABD Sağlık Kurulu raporunda davacının 2 aylık istirahati öngörüldüğü, kazadan 9 yılı aşkın bir süre geçtikten sonra davacının dava açmadan önce 08.05.2017 tarihinde Ege Ün. Radyiagnostik ABD’den radyoloji raporu aldığı ve en son Alsancak Nevvar Salih İşgören Devlet Hastanesi Sağlık Kurulunca tanzim edilen raporda “yaklaşık 10 yıl önceki kaza nedeniyle davacının % 20 engeli” bulunduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır. Görüldüğü üzere davacı, kaza sonrasında hemen tedavi görmüş, kaza tarihinden 9 yıl geçtikten sonra aldığı doktor raporuna göre eldeki davayı açmıştır. Davacının sunduğu 08.05.2017 tarihli engellilik raporunda ilk yaralanmasından farklı değişen ve gelişen bir durumdan bahsedilmeyip, davacının kaza sonrasında tedavi olduktan sonra değişen ve gelişen bir durum olduğunu kanıtlayıcı başkaca tedavi evrakı da sunmadığına göre 10 yıllık tavan zamanaşımı uygulanamayacaktır. Böylelikle TCK’nın 66 ve 89. maddeleri uyarınca öngörülen 8 yıllık ceza zamanaşımı kaza tarihinden dava tarihine kadar dolduğundan mahkemece zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmuştur.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’nin peşin alınan 150,00 TL’den mahsubu ile fazla yatan 90,70 TL’sinin talep halinde yatırana iadesine,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.07.12.2021