Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/522 E. 2022/585 K. 08.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/522
KARAR NO : 2022/585

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27.12.2018
NUMARASI : 2017/176 E. 2018/248 K.
DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüzün, Haksız Rekabetin Tespiti, Maddi-
Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 08.04.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 08.04.2022
İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 27.12.2018 tarih 2017/176 E. 2018/248 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkili şirketin yiyecek içecek sektöründe faaliyet göstermekte olup … Restoranı işlettiğini, 2016/75214 nolu …. markasının ve 2016/75204 nolu şekil markanın müvekkili şirket adına tescilli olduğunu, davalı şirketin ortağı olan … ve …ın davacı şirketin eski ortaklarından olup 01.07.2016 tarihinde davacı şirketi markaları ile birlikte şimdiki ortaklarına devrettiklerini, devirden sonra markaların başına çok küçük puntolarla .. ibaresini ekleyerek müvekkilinin markasını ve … logosunu kullanmaya devam ettiklerini, devirden sonra aynı isimde bir işyeri açmasının kötü niyetli olduğunu, davalının kullanımının mahkemenin 2017/89 değişik iş sayılı dosyası ile tespit edildiğini, davalı şirketin de yiyecek içecek sektöründe faaliyet göstermekte olup tabelasında, bilboardlarda ve sosyal medya mecralarında müvekkilinin markası ve logosunu haksız olarak kullandığını, kullanımlarının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, müvekkilinin şubesi gibi algılandığını, davalının haksız kullanımları nedeniyle davacı şirketin maddi ve manevi zarara da uğradığını ileri sürerek markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, tecavüzün giderilmesine, durdurulmasına, önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, tanıtım gereçlerinin toplanmasına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 2.000 TL maddi 20.000 TL manevi tazminatın tecavüz tarihinden ticari faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, müvekkili tarafından lisans sözleşmesi ile kullanılan ‘’…’’ markasının TPE nezdinde 2015/48738 marka no ile 05.06.2015 tarihinden itibaren 10 yıl koruma süresi ile 20.04.2016 tarihinde tescil edilen bir marka olduğunu, davacının tescilli markalarının 23.09.2016 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile koruma altında olduğunu, müvekkili tarafından lisans sözleşmesine dayalı olarak kullanılan … markasının davacının tescilli markalarından daha önceki bir tarihte tescil edilmiş bir marka olup marka sahibinden alınan lisans çerçevesinde kullanıldığını, ” …” markasını kullandıklarını,bu kullanımın iltibasa yol açmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin yokluğunda tek taraflı olarak yapılan tespit sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda davacı adına kayıtlı markalardan ziyade” ….’’ ibaresinin ön planda tutularak iltibasa yol açıldığından bahsedildiğini,”…’’ markasının davanın konusu olmadığını, … markasının davacı adına kayıtlı olmadığı gibi yeme içme sektöründe hele ki balık ve balık ürünleri satılan bir sektörde “…’’ cins isminin marka olmasının hukuken mümkün olmadığını, davanın konusunun davacı adına kayıtlı markalar ile davalı müvekkili tarafından kullanılan “…” markasının iltibasa yol açıp açmadığı olduğunu, müvekkili tarafından kullanılan markanın iltibasa yol açmadığını, davacı adına tescili 2016/75204 numaralı şekil markasının (… logo) davacının tescil tarihinden çok önce yine davalı müvekkili şirket yetkilisi … tarafından yaratılmış ve uzun yıllardır kullanılan bir logo marka olduğunu, dosyaya sunulduğu üzere facebook paylaşımlarında 30.11. 2014, 16.12.2014, 31.12.2014, 04.02.2015 vb paylaşımların tamamında şekil markası şeklinde tescilsiz olarak kullanılan bu logonun görüldüğünü, yine 2016 mayıs ayında yayınlanan … , … , … dergilerinde … ile yapılan röportajlarda anılan logo markasının görüldüğünü, yeni olmayan söz konusu şekil markasının yasanın aradığı özellikleri taşımadığını, marka olarak kullanılmasının hukuken mümkün olmadığını, hükümsüzlüğü gerekmekte olup davacının davasının kötüniyetli olduğunu, anonim olarak kullanılan … kolu figürünün yeme içme sektöründe marka olarak kullanılmasının hukuken mümkün olmadığını, iki şirketin de yeme içme sektöründe balık ve balık ürünleri üzerine faaliyette bulunan işletmeler olduğunu, bu sektörde … kolu şeklinin kullanılmasının iltibasa yol açmayacağı gibi bu figürün kullanılmasının yasaklanmasının hukuken mümkün olmadığını, davacı tarafından müvekkilinin katılımı olmaksızın tek taraflı olarak yaptırılan tespit ve alınan tedbir kararına itiraz edildiğini, davacının tespit dosyasındaki talebinde özellikle “…” kelimesini ön planda tutarak bu kelimenin kullanılmasının yeme içme sektöründe faaliyette bulunan müvekkilinin iltibasa yol açtığını bu nedenle marka ihlalinin gerçekleştiğini iddia ettiğini, tespitin temel konusunun .. ismi ile tespit isteyen adına kayıtlı … logosunun iltibas yaratıp yaratmayacağı hususu olduğunu, ancak … özellikle yeme içme sektöründe özel isim olup …. ibaresinin marka olarak tescili yahut yeme içme sektörünün özellikle deniz ürünleri üzerine işletilen restoranlarda satılan bir ürün olduğu ve cins isim olduğu dikkate alındığında marka özelliği olmadığını, aynı şekilde … kolunun logo olarak tescilinin de ayırt edicilik özelliği taşımadığını, kaldı ki tespit isteyen şirketin adına kayıtlı marka ‘’ …’’ markası olmayıp ayırt edicilik unsuru bulunmadığını, Google üzerinden yapılacak bir araştırmada yeme içme sektöründe özellikle deniz ve deniz ürünleri satan restoranlarda ‘’…’’ ibaresinin çokça kullanıldığının ve bunun anonim bir hal aldığının açık ve net görüleceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı şirketin kurumda tescilli 2016/75214 ve 2016/ 75204 sayılı markalarının davalı şirket tarafından ilgili emtiada “…”, “… “, “… + …. ” olarak kullanıldığının 2017/89 D.iş sayılı dosyasında tespit edildiği, davalının markayı tabelalar, bina üzerindeki giydirmeler, araçlar, bina eklentileri, yol levhaları üzerinde kullandığının görsel somut kanıtlarla ortaya konduğu, davalının bu kullanımlara ilişkin geçerli bir tescil belgesi sunamadığı, davalının internet ortamında, aynı ayırt edici işareti, sosyal paylaşım, reklam tanıtım sitelerinde de kullandığının belirlendiği, nitekim, mahkemece 2017/89 D.iş sayılı dosyada ihtiyati tedbir kararı verildiği, davalı şirket ortağının daha önce ortağı olduğu davacı şirketten ayrıldığı, buna rağmen marka üzerindeki fiili kullanımını sürdürdüğü, davalı şirket ortağının hisse devri ile davacı şirketten ayrılmasına rağmen aynı alanda ticari faaliyeti sırasında 43. sınıfta davacı şirkete ait “… “, “… + …”, “…”, “…” markalarını kullandığının açıkça kanıtlandığı, davacının lisans yöntemini tercih ettiğini ıslah dilekçesi ile bildirdiği, muhasip bilirkişi raporu ile tecavüzlü süre boyunca net kârın 32.131,50 TL olduğunun belirlendiği, dosyadaki kanıtlar karşısında davalı vekilinin bilirkişi raporuna itirazının yersiz olduğu, lisans bulunmadığı takdirde mutad lisansın esas alınabileceği, bilirkişinin de elde edilen kazanç üzerinden piyasa ve sektör koşullarına göre % 3’lük uygun lisansı belirlediği gerekçesiyle davalının “…”, “…” ibarelerini yalnız veya yardımcı unsur eklerle kullanmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, önlenmesine, tüm tecavüzlü tabela, araç ve bina üzeri kullanımlar, sarf malzemeleri, yol üzeri işaret levhaları gibi gereçlerin toplanmasına, imha edilmesine ve tecavüzün giderilmesine, fazla hakları saklı 2.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren değişen oranlı ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, müvekkili tarafından lisans sözleşmesi ile kullanılan ‘’…’’ markasının TPE nezdinde 2015/48738 marka no ile 05.06.2015 tarihinden itibaren 10 yıl koruma süresi ile 20.04.2016 tarihinde tescil edilen bir marka olduğunu, davacının iddialarına dayanak olarak gösterdiği 2016/75204 numaralı şekil markasının 23.09.2016 tarihinden itibaren 10 yıl süresi ile 06.06.2017 tarihinde tescil edildiğini, 2016/75214 numaralı “…” markasının 23.09.2016 tarihinden itibaren 10 yıl süresi ile 05.06.2017 tarihinde tescil edildiğini, “…” markasının davacının tescilli markalarından daha önceki bir tarihte tescil edilmiş bir marka olup marka sahibinden alınan lisans çerçevesinde müvekkili tarafından kullanıldığını, bu kullanımın iltibasa yol açmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin yokluğunda tek taraflı olarak yapılan tespit sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda davacı adına kayıtlı markalardan ziyade” …’’ ibaresinin ön planda tutularak iltibasa yol açıldığından bahsedildiğini,”…’’markasının davanın konusu olmadığını, … markasının davacı adına kayıtlı olmadığı gibi yeme içme sektöründe hele ki balık ve balık ürünleri satılan bir sektörde “…’’ cins isminin marka olmasının hukuken mümkün olmadığını, davanın konusu davacı adına kayıtlı markalar ile davalı müvekkili tarafından kullanılan “…” markasının iltibasa yol açıp açmadığı olduğunu, müvekkili tarafından kullanılan markanın iltibasa yol açmadığını, davacı adına tescili 2016/75204 numaralı şekil markasının (… logo) davacının tescil tarihinden çok önce yine davalı müvekkili şirket yetkilisi … tarafından yaratılmış ve uzun yıllardır kullanılan bir logo marka olduğunu, dosyaya sunulduğu üzere facebook paylaşımlarında 30.11. 2014, 16.12.2014, 31.12.2014, 04.02.2015 vb paylaşımların tamamında şekil markası şeklinde tescilsiz olarak kullanılan bu logonun görüldüğünü, yine 2016 mayıs ayında yayınlanan … , … , … dergilerinde … ile yapılan röportajlarda anılan logo markasının görüldüğünü, yeni olmayan söz konusu şekil markasının yasanın aradığı özellikleri taşımadığını, marka olarak kullanılmasının hukuken mümkün olmadığını, hükümsüzlüğü gerekmekte olup davacının davasının kötüniyetli olduğunu, anonim olarak kullanılan … kolu figürünün yeme içme sektöründe marka olarak kullanılmasının hukuken mümkün olmadığını, iki şirketin de yeme içme sektöründe balık ve balık ürünleri üzerine faaliyette bulunan işletmeler olduğunu, bu sektörde … kolu şeklinin kullanılmasının iltibasa yol açmayacağı gibi bu figürün kullanılmasının yasaklanmasının hukuken mümkün olmadığını, davacı tarafından müvekkilinin katılımı olmaksızın tek taraflı olarak yaptırılan tespit ve alınan tedbir kararına itiraz edildiğini, davacının tespit dosyasındaki talebinde özellikle “…” kelimesini ön planda tutarak bu kelimenin kullanılmasının yeme içme sektöründe faaliyette bulunan müvekkilinin iltibasa yol açtığını bu nedenle marka ihlalinin gerçekleştiğini iddia ettiğini, tespitin temel konusunun … ismi ile tespit isteyen adına kayıtlı … logosunun iltibas yaratıp yaratmayacağı hususu olduğunu, ancak … özellikle yeme içme sektöründe özel isim olup … ibaresinin marka olarak tescili yahut yeme içme sektörünün özellikle deniz ürünleri üzerine işletilen restoranlarda satılan bir ürün olduğu ve cins isim olduğu dikkate alındığında marka özelliği olmadığını, aynı şekilde … kolunun logo olarak tescilinin de ayırt edicilik özelliği taşımadığını, kaldı ki tespit isteyen şirketin adına kayıtlı marka ‘’ …’’ markası olmayıp ayırt edicilik unsuru bulunmadığını, Google üzerinden yapılacak bir araştırmada yeme içme sektöründe özellikle deniz ve deniz ürünleri satan restoranlarda ‘’…’’ ibaresinin çokça kullanıldığının ve bunun anonim bir hal aldığının açık ve net görüleceğini,“lisans örneksemesi” yoluyla yapılan bilirkişi incelemesinin eksik ve hatalı olup eksik inceleme neticesinde oluşturulan raporun yoksun kalınan kazancı belirlemeye elverişli olmayacağını, bu yönteme göre yoksun kalınan kazanç miktarının belirlenebilmesi için emsal araştırması yapılması ve objektif bir lisans bedelinin belirlenmesi gerektiğini, Yargıtay görüşünün de bu yönde olduğunu, raporda bu yönde bir araştırma ve inceleme yapıldığı bilgisine rastlanılamadığını, bilirkişinin sadece tek yönlü davalı müvekkilinin ticari defterlerini, vergi tahakkuk kayıtlarını, gelir kalemini incelediğini, bilirkişi raporunun tek yönlü bir araştırma ve inceleme neticesinde oluşturulmuş olup, beyanları dikkate alınmadığı gibi davacı taraf yönünden böyle bir inceleme gerçekleştirilmediğini, oysa ki lisans yöntemi üzerinden yapılan hesaplamalarda hem davalının hem de davacının ticari defterlerinin incelenmesi gerektiğini, davacı tüzel kişiliğin kişilik haklarına saldırının söz konusu olmadığını, gerekçeli kararda davalının hangi eylemi nedeni ile davacının ne gibi bir kişisel hakkının zedelendiğinin de irdelenmediğini, manevi tazminatın şartlarının oluşmadığını, kararın hatalı olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, tecavüzün giderilmesi ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulü ile davalının “…”, “…” ibarelerini yalnız veya yardımcı unsur eklerle kullanmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, önlenmesine, tecavüzün giderilmesine, fazla hakları saklı 2.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren değişen oranlı ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Somut olayda her iki taraf da yiyecek içecek sektöründe faaliyet göstermekte olup davacı Alsancakta bulunan … isimli işyerini işletmekte ve adına tescilli 2016/75214 nolu “…” markasının ve 2016/75204 nolu şekil markasının sahibidir. Davalı ise Çeşme ilçesinde bulunan … Restaurant isimli işletmeyi işletmekte olup davacının tescilli markalarından daha önceki bir tarihte tescil edilmiş “…” markasını marka sahibinden alınan lisans çerçevesinde kullandığını ve bu kullanımın iltibasa yol açmasının mümkün olmadığını savunmaktadır. Davadan önce davacı tarafın istemi üzerine mahkemece 2017/89 D.iş sayılı dosyada davalı tarafın işletmesinde yapılan tespitte; restorana kadar giden yol üzerinde yön ve reklam tabelalarında, restoranın çatısı ile duvarlarında, ön ve arka cephelerine yerleştirilmiş tabelalarda ve camların üzerinde süsleme şeklinde … ibaresi ile şekil markasının kullanılmış olduğu, … kelimesinin … kelimesinden ayrı üstüne küçük puntolarla yazıldığı tespit edilmiştir. Ayrıca davalının sosyal paylaşım, reklam tanıtım sitelerinde de … alan adını kullandığı belirlenmiştir.
Davalı şirketin ortağı … tarafından, davacı adına tescili 2016/75204 numaralı şekil markasının (… logo) tescil tarihinden çok önce yaratıldığı ve uzun yıllardır kullanılan bir logo marka olduğu ve marka olamayacağı, iddiasıyla şekil markasının hükümsüzlüğü istemiyle açılan davada yapılan yargılama sonucunda İzmir Fikrî ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 25.09.2018 tarih 2018/11 Esas 2018/140 Karar sayılı kararı ile “dava konusu olan şekil markasının … ile … kolunun bileşiminden ibaret stilize bir şekil olduğu, kısmen balığı, kısmen … kolunu andırdığı, 43. sınıf bakımından bu şekil markasının marka olabilmesine engel, mutlak red nedeni bulunmadığı, şeklin doğrudan doğruya 43. sınıf hizmetleri tanımlamadığından ayırt ediciliği bulunduğu, marka sahibi firma ile davacı arasında limited şirket pay devri sözleşmesi yapıldığı, şirketin aktif ve pasifine ilişkin tüm borç ve hakların bedeli ile paya bağlı olarak 01.07.2016 tarihinde devredildiği, kötü niyet iddiasının kanıtı bulunmadığı, markanın daha önce kullanılmış bulunması bir tescil engeli olmadığı, davacının daha önce ortağı olduğu şirketten pay devri yaparak ayrıldığı, dolayısıyla şirkette hakkı kalmadığının sunulan noter devir senedinden anlaşıldığı, markanın bireysel olarak kullanımına ilişkin bir delil de sunulmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11.Hukuk Dairesinin 2018/2492 Esas 2021/ 1253 Karar sayılı 26.10.2021 tarihli kararı ile ” davada, gerçek hak sahipliği ve mutlak red nedenlerine dayalı olarak 43. sınıfta tescilli 23.09.2016 tarih 2016/75204 sayılı markanın hükümsüzlüğünün istendiği, dava konusu işaretin, … ile … tek kolunu andıran özgün bir işaret olduğu, davacının işareti kendisinin yarattığını, gerçek hak sahibi olduğunu ileri sürerek delil olarak 30.11.2014- 04.02.2015 tarihleri arasındaki Facebook ve Mayıs 2016 tarihli röportaj görüntülerine dayandığı, davalı şirketin 06.11.2014 tarih 2014/89860 sayılı 43. sınıfta tescilli yine aynı şekil işaretini içeren “…” markasının bulunduğu, davacının davalı şirketten önce bu işareti kullandığını kanıtlayamadığı, dava konusu işaretin özgün ve ayırt edici olduğu, mutlak red nedenlerinin söz konusu olmadığı” gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ve karar 23.11.2021 tarihinde kesinleşmiştir. Bu durumda davacı adına tescilli şekil markasının koruması devam etmektedir. Kesinleşen bu karar kuvvetli delil mahiyetinde olup davalı şirketin ortağı … dan tarafından davacı şirketin tescillerinden önce bu işaretin (şekil markasının) yaratıldığı ve kullanıldığı kanıtlanamadığından davalı vekilinin bu husustaki istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Davacı adına tescil edilen “…” markasının esaslı unsuru “ …” ibaresidir. Davadan önce davacı tarafın istemi üzerine mahkemece 2017/89 D.iş sayılı dosyada davalı tarafın işletmesinde yapılan tespitte; restorana kadar giden yol üzerinde yön ve reklam tabelalarında, restoranın çatısı ile duvarlarında, ön ve arka cephelerine yerleştirilmiş tabelalarda ve camların üzerinde süsleme şeklinde … ibaresi ile şekil markasının kullanılmış olduğu, … kelimesinin … kelimesinden ayrı üstüne küçük puntolarla yazıldığı tespit edilmiş ayrıca davalının sosyal paylaşım, reklam tanıtım sitelerinde de … alan adını kullandığı belirlenmiştir. Davalının davacının şekil markasını bire bir kullanmasının ve … kelimesini … kelimesinden ayrı üstüne küçük puntolarla yazarak davacının diğer markasının ayırdedici ve esaslı unsuru olan … kelimesini ön plana çıkararak davacının markaları ile iltibas uyandıracak biçimde kullanmasının davacının tescili markalarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu sonucuna varılmakla; mahkemece davalının “…”, “….” ibarelerini yalnız veya yardımcı unsur eklerle kullanmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, önlenmesine ve giderilmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Mahkemece mali müşavirden alınan 01.11.2018 tarihli ek raporda, taraflar arasında düzenlenmiş herhangi bir lisans sözleşmesi bulunmadığı, ülkemizde hazır yiyecek sunum hizmeti ve restorant sektöründe net satış ciro payı üzerinden yaklaşık %3 oranında marka kullanım anlaşmaları yapıldığı, hisse devir tarihi olan 01.07.2016 tarihi ila 13.11.2017 dava tarihi arasını kapsayan 500 günlük tecavüzlü dönemde( davalı tarafın istagram paylaşımında 2016 yılında yaz aylarında Çeşmede açıldık paylaşımından tecavüzlü kullanımlarının 01.07.2016 tarihinde yapılan hisse devrinden sonra başladığı kabul edilerek) hesaplanan yoksun kalınan kazanç tutarının %3 ünün 32.131,50 TL olduğu belirtilmiş, mahkemece bu hesaplama uygun bulunarak ıslah da yapılmadığından fazla hakları saklı olmak üzere 2.000 TL maddi tazminata karar verilmiştir. Emsal lisans sözleşmelerinin sunulamaması halinde maddi tazminatın mahkemece takdir edilmesi gerekir. Davacı taraf markalarıyla yapılmış emsal lisans sözleşmeleri sunamadığından mahkemece takdir edilerek hüküm altına alınan 2.000,00 TL maddi tazminat makul ve ılımlı bulunmuş, bilirkişi raporunda hesaplanan fazlaya ilişkin kısmın ileride açılabilecek davada değerlendirilebilecek olmasına göre bu husus kaldırma sebebi sayılmamıştır.
Markaya tecavüz durumunda yasa ve ilgili mevzuat gereği manevi tazminata hükmedilebileceğinden ve manevi tazminatın şartları oluştuğundan, tecavüzün boyutu, tarafların sosyal ve mali durumları gözetilerek mahkemece 20.000 TL manevi tazminata karar verilmesi yerinde ve miktar olarak da makul ve ılımlı bulunduğundan davalı vekilinin manevi tazminata ilişkin istinaf itirazları da reddedilmiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 1.502,82 TL harçtan, peşin alınan 375,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.127,12 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.08.04.2022