Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/3312 E. 2022/1551 K. 31.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/3312
KARAR NO : 2022/1551

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28.06.2019
NUMARASI : 2019/42 E. – 2019/793 K.
DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ : 31.10.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 31.10.2022
Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 28.06.2019 gün ve 2019/42 E. – 2019/793 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye hakim … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davacıların ayrı ayrı % 2,25 hisse oranında davalı şirketin ortağı oluduğunu, davalı şirketin 04/12/2018 tarihinde genel kurulda denetçi olarak …’nin seçildiğini ancak bu toplantıya ilişkin herhangi bir çağrının yapılmadığını, davacıların toplantıda hazır bulunmadığı, çağrısız genel kurulda alınan kararların yoklukla sakat olduğunu ve herhangi bir süreye tabi olmaksızın bu hususun ileri sürülebileceğini belirterek; davalı şirket genel kurulu tarafından denetçi seçimine ilişkin genel kurul kararının yokluğunun tespitine karar verilmesi dava ve talep etmişir.
CEVAP : Davalı vekili, davanın süresinde açılmadığını, yokluk ile tespiti istenen genel kurul kararının 04/12/2018 tarihinde alındığını, davanın ise 01/04/2019 tarihinde açıldığını, dava dilekçesinde davacıların usulüne uygun olarak toplantıya çağrılmadığı iddiasına dayanıldığını, dava açma süresi olan 3 aylık sürenin geçtiğini, davanın açılmasında davacıların hukuki yararın bulunmadığını, yok hükmünde olduğunun tespiti istenen kararın başta Sermaye Piyasası Kanunu Bağımsız Denetime Tabi Şirketlerin Belirlenmesine Dair Karar ve ilgili diğer yasal mevzuat gereği alınması zorunlu bir karar olduğunu, bu karar gereğince de şirkete bağımsız denetçi atanması gerektiğini, kararın davacıların şirkette bulunan hisse ve menfaatlerini eksiltici bir karar olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacılar tarafından davalı şirkete denetçi atanmasına, atanan denetçi şirkete ve internet sitesi açılmasına ilişkin bir itiraz ileri sürülmeyip, davacıların toplantıya çağrılmamış olmasına itiraz edildiği, her ne kadar olayda çağrısız genel kurul yapılabilme koşulları yok ise de; söz konusu toplantıda alınan karar 26/05/2018 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren denetçi atanması zorunluluğuna ilişkin yasal düzenleme ve TTK’nın 1524. maddesi çerçevesinde alınması zorunlu olan kararlar olduğu, davacıların toplantıya çağrılmamaları kendilerine alınan kararların iptal edilmesini isteme hakkını verir ise de; davacıların pay durumları dikkate alındığında genel kurul toplantısında olumsuz oy kullanmalarının alınan kararlara olumsuz bir etkisi olmayacağı gibi kararların yasaya, ana sözleşme hükümlerine ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğu da ileri sürülmediği, çağrı prosedürüne aykırılık bir yokluk sebebi değil, iptal sebebi olup, kararların alındığı toplantının yapıldığı 04/12/2018 tarihi ile dava tarihi arasında 3 aylık hak düşürücü süre de geçtiği, alınan kararların yasal zorunluluktan kaynaklanmış olması, davalı şirketin tüm ortaklarının yararına olması, kararların içeriğine ilişkin bir itirazın da ileri sürülmemiş bulunması karşısında dava açılmasında hukuki yarar görülmediği belirtilerek; davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, davacıların davalı şirkette ayrı ayrı % 2.25 pay sahibi olduklarını, dava konusu genel kurul toplantısına ilişkin kendilerine hiçbir çağrı yapılmadığı, genel kurul çağrısı olmadığı durumlarda ancak bütün ortakların veya temsilcilerinin toplantıda hazır bulunması ve bunlardan hiçbirinin genel kurulun çağrısız toplanmasına itiraz etmemesi halinde karar alınabileceğini, davacıların toplantıda hazır bulunmadığını, hukuki işlemin kurucu unsurun eksik olduğunu, yokluğun herhangi bir zamanaşımı ve hak düşürücü süreye tabi olmadığını, resen dikkate alınması gerektiğini belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesi ile; dava konusu genel kurulu kararının yasal zorunluluğu yerine getirmek amacıyla alındığı, içerik ve niteliği itibariyle yasada önaörülen denetim şeklinin etkin işlevselliği sağlanarak davacıların da haklarını koruyacak şekilde ortak menfaate hizmet ettiği, dolayısıyla davacılar ile diğer ortakların payı da dikkate alındığında herhangi bir hakkı veya menfaati dahi zarar görmeyen davacıların sadece ekli aykırılık gerekçesiyle sırf kanun böyle bir imkan tanıdığı için davayı açmasında hukuki yarar şartı olmadığı, kötüniyetli bir talep olduğu, belirtilerek; istinaf talebinin reddini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, denetci atanmasına dair şirket genel kurul kararının yokluğunun tespiti istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
04/12/2018 tarihli genel kurul kararı ile davalı şirkete ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde …’nin bağımsız denetçi olarak seçilmesine ve TTK’nın 1524. maddesi uyarınca internet sitesi açılmasına karar verilmiştir. 2018/03 sayılı bu karar …,… ve …. tarafından imzalanmıştır. Kararda genel kurul toplantısının çağrılı veya çağrısız yapıldığına dair bir açıklama bulunmamaktadır. Davacıların toplantıya katılmadıkları da anlaşılmaktadır.
Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtlarından; davalı şirketin 922.000 hisse olup, ortaklarıdan… 41.650 ( % 4,51 ), … 22.825 ( % 2,5 ) … 20.825 ( % 2,25 ) … 639.337 ( % 69,34) ve …. 199.36 ( % 21,62 ) hisse oranında hissedar olduğu, … ile …’in ve…’un müşterek temsile, …’nun ise münferiden temsile yetkili oldukları ve davalı şirketin halen faal olduğu görülmüştür.
“Yokluk”; bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen kurucu veya şekli nitelikte olan emredici hükümlere aykırılık halidir (Mehmet Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, s.196). Bu aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi “yokluk” ile sakat hale getirir. Yok sayılan işlem, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, bunu ileri sürme konusunda hukuki menfaati bulunan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir ve tespit ettirilebilir, hâkim tarafından da re’sen dikkate alınır. Mahkemenin vereceği tespit hükmü, bu durumu açıklayıcı niteliktedir. Yokluk ve butlan hallerinin varlığı halinde bu hususun mahkemelerce re’sen gözönünde bulundurulacağı ve herkesin bu geçersizliği, mülga 6762 sayılı TTK’nın 381. maddesinde (6102 S. TTK 445-446) düzenlenen koşullara tabi olmaksızın ileri sürebileceği Hukuk Genel Kurulu’nun 12.03.2008 gün ve 2008/11-246 E., 2008/239 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Davalı bir limited şirket olup, 6102 sayılı TTK’nın 617/3. maddesi gereğince toplantıya çağrı usulü hakkında anonim şirkete ilişkin hükümler kıyas yoluyla limited şirketlere de uygulanır. TTK. 414/1 maddesi gereğince genel kurul toplantıya, esas sözleşmede gösterilen şekilde, şirketin internet sitesinde ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlanan ilanla çağrılır. Bu çağrı, ilan ve toplantı günleri hariç olmak üzere, toplantı tarihinden en az iki hafta önce yapılır. Pay defterinde yazılı pay sahipleriyle önceden şirkete pay senedi veya pay sahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini bildiren pay sahiplerine, toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazeteler, iadeli taahhütlü mektupla bildirilir. TTK’nın 445. maddesine göre toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, Yönetim kurulu, Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler. Bu açıklamadan anlaşılacağı üzere olağan genel kurul toplantı çağrısının usulüne uygun yapılamaması çağrıya ilişkin bir eksiklik olup davacıya iptal davası açma hakkı verir.
TTK’nın 416 maddesi uyarınca bütün pay sahipleri veya temsilcileri, aralarında biri itirazda bulunmadığı takdirde genel kurula katılmaya ve genel kurul toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla çağrıya ilişkin usule uyulmaksızın genel kurul olarak toplanabilr ve bu toplantı nisabı var olduğu sürece karar alabilirler. Buna göre, tüm ortaklar toplantıda hazır bulunmazsa veya toplantı sırasında ortaklardan biri dahi toplantıyı terk ederse toplantı nisabı sağlanmamış olur, bunun müeyyidesi yokluk olup hak düşürücü süreye tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebilir. Nitekim Yargıtay 11. H.D’nin yerleşmiş içtihatları da bu yöndedir.
Bu itibarla, eldeki davaya konu uyuşmazlıkta öncelikle dava konusu genel kurulun çağrılı mı çağrısız mı olduğu hususunun tespit edilmesi gereklidir. Bu hususta İDM tarafından çağrı usulünün uygulanıp uygulanmadığı hususunda yapılan araştırma yetersiz olup eksik inceleme ile karar verilemez.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; İDM tarafından davalı şirket ile ticaret sicilinden davaya konu genel kurula ilişkin TTK. 414/1 maddesinde belirtilen çağrı usulünün uygulanıp uygulanmadığını gösterir kayıtlar getirtilerek, çağrı usulünde eksiklik bulunması veya çağrının hiç yapılamamış olmasına göre genel kurulun çağrılı veya çağrısız olduğu değerlendirilmek suretiyle yukarıda anılan ilke ve esaslar çerçevesinde yokluk ve davacının talebinin niteliğine göre çoğun içinde az da vardır ilkesi gereğince iptal edilebilirlik koşullarının ayrı ayrı irdelenmesi ile oluşacak sonuca göre usuli kazanılmış haklar da gözetilerek karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 28.06.2019 tarih 2019/42 Esas – 2019/793 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 31.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.