Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/3173 E. 2022/1493 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/3173
KARAR NO : 2022/1493

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/09/2019
NUMARASI : 2018/1526 Esas 2019/1037 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 20.10.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 20.10.2022

İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 26.09.2019 tarih 2018/1526 Esas 2019/1037 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davacıya ait … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, 03.10.2015 tarihinde sigortalı araç sürücüsünün alkollü olarak neden olduğu trafik kazası sonucunda dava dışı … ve …. plakalı araçların hasarlandığını,… plakalı aracın hasar giderim bedeli ve değer kaybı dahil olmak üzere toplam 20.110,00 TL ödeme yapıldığını iddia ederek, söz konusu bedelin 15.098,00 TL’sinin 15.12.2015, 5.012,00 TL’sinin ise 15.01.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, İzmir Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, husumet nedeniyle davanın reddi gerektiğini, müvekkilinin aracını 01.07.2015 – 01.07.2016 tarihleri arasında 1 yıllığına dava dışı … Kiralama adlı işyerine kiraladığını, müvekkilinin kiralama süresince araç üzerinde herhangi bir tasarrufu veya fiili hakimiyetinin bulunmadığını, dava dışı …Kiralama firmasının da 01.10,2015 tarihinde aracı dava dışı …’a kiralandığını, dava dışı sürücü …’ın aracı alkollü bir şekilde kullanarak park halinde bulunan … ile … plakalı araçlara çarptığını, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, 2918 sayılı KTK’nun 48. Maddesi gereğince alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğunu, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97. Maddesinde alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra konu ile ilgili olan “b-2” bendinde “alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı kenar başlığı altında; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacaklarının açıklandığı, ayrıca Zorunlu Mali Mesuliyet Sorumluluk Genel Şartlarının B.4.d maddesinde; tazminatı gerektiren olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğunun açıklandığı, kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerektiği, Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkol oranının her zaman doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, sigorta mevzuatı ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu raporunda olayın tek başına alkolün etkisi ile meydana gelmediğinin tespit edildiği, sigortalı aracın sebebiyet verdiği zararın poliçe şartları gereğince teminat dışı kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, bilirkişi raporunda dava dışı sürücü …’ın kaza anında 0.67 promil alkollü olduğunun tespit edildiğini, raporda kazanın oluşumunda alkolün etkisi olmakla birlikte salt etkili olduğunun söylenemeyeceği belirtilmekte iken, alkolün salt etkili olmamasına neden olacak diğer durumların ne olduğuna dair hiçbir bilgi, veri, ifade verilmediğini, dayanağı olmayan soyut beyanlardan öteye geçemediğini, hayatın olağan akışına göre, bir araç sürücüsünün başka hiçbir aracın müdahelesi veya başka bir neden olmaksızın hareket halindeyken yol kenarında park halindeki araçlara çarpmasının ve kullandığı aracı dahi kaza yerinde bırakıp kaçmasının kazanın salt alkolün etkisi altında gerçekleştiğinin bariz göstergesi olduğunu, mahkemece rapora karşı itirazların dikkate alınmaksızın, eksik inceleme ile ve hatalı bilirkişi raporuna dayalı olarak davanın reddine karar verilmesinen hatalı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olan davacı sigorta şirketi tarafından, trafik kazası sonucu hasarlanan dava dışı araç için üçüncü kişiye yapılan hasar bedeline dair ödemenin alkollü sürücüye ilişkin teminat dışı hal nedeniyle davalı sigortalıdan rücuen tahsili istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle rücu şartları gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Somut olayda davacı vekili, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları uyarınca alkollü sürücüye ilişkin teminat dışı hal nedeniyle zarar gören üçüncü kişiye yapılan araç hasar bedeline dair ödemenin sigorta ettiren davalıdan tahsili isteminde bulunmuştur.
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları yürürlüğe girmeden önce düzenlenen poliçelerle ilgili olarak Yargıtay 17. H.D. sigortacının rücü hakkının kabulü için kazanın münhasıran alkolün etkisiyle gerçekleşmiş olma koşulunu aramaktadır. Uyuşmazlık, yeni genel şartların yürürlükte olduğu tarihte düzenlenen poliçeler yönünden de yine eski yargısal içtihatlara göre münhasır alkol şartı aranıp aranmayacağı noktasında toplanmaktadır. Sigorta ettirene rücu edilebilecek hallerin düzenlendiği 01.06.2015 tarihinden önceki genel şartların B.4. maddesinde “d) Tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay, yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa,” hükmüne yer verilmiş iken, yeni genel şartlarda “c)Aracın, uyuşturucu madde veya ilgili mevzuatta belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar,” düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü üzere eski genel şartlarda “güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş olma” şartı aranırken yeni genel şartlarda “mevzuatta belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki alma” şartı aranmıştır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin alkollü sürücüyle ilgili yeni genel şartlara göre verilmiş kararlarında yine mevzuattaki alkol sınırı değil alkolün kazanın meydana gelmesinde münhasıran etkili olması koşulu aranması gerektiği kabul edilmiştir. (Yargıtay 4. H.D. 2021/12971 E. 2022/7645 K.; 2021/10734 E. 2022/7228 K.) Eldeki dosyada mahkemece nörolog, sigorta hukukçusu ve makina mühendisinden alınan 14.06.2019 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, kaza sırasında 0,67 promil alkollü olan sigortalı araç sürücüsünün kazanın oluşumunda %100 oranında kusurlu olduğu, ancak kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün alkollü olmasının salt tek başına etken olmadığı belirtilmiş olup, raporun dosya kapsamına ve yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına uygun olduğu görülmekle; kazanın salt alkolün etkisiyle gerçekleşmediği dolayısıyla teminat dışı halin söz konusu olmadığı ve davacının davalı sigortalıya rücu edemeyeceği sonucuna varılmakla; mahkemece davanın reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamış, davacı vekilinin istinaf itirazları haklı görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’den peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.20.10.2022