Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/3050 E. 2022/1971 K. 30.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/3050
KARAR NO : 2022/1971

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
27900
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19.04.2019
NUMARASI : 2016/1051 Esas 2019/538 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 30.12.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 25.01.2023

İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.04.2019 tarih 2016/1051 Esas 2019/538 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar …, … ve … vekili, davalı … vekili, davalılar … ve … vekili ve davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, 30.06.2003 tarihli genel kurul toplantısında sermaye artırımına gidildiğini, artırılan 1.880.000,00 YTL’nin tamamının 1/4’ü üç ay içerisinde, bakiye 3/4’ü ise yönetim kurulunca kararlaştırılacak esaslar dairesinde üç yıl içinde ödenmesine karar verildiğini, ortakların sermaye artış tutarının 1/4’ü olan 470.000,00 YTL sermayeyi en geç 14.10.2003 tarihinde ödenmesi gerektiğini, … öncesi yönetimin 46.647,50 YTL tutarındaki sermaye apel ödemelerinin ana sözleşmede belirtildiği zamanda ödenmesini sağlamadıklarını, 07.09.2007 tarihli genel kurul toplantısında davalı yönetim kurulu üyeleri ve denetim kurulu üyeleri hakkında sorumluluk davası açılmasına karar verildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10.000,00 TL’lik zararın, zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek T.C Merkez Bankası tarafından ilan edilen avans faizi oranı ile davalıların sorumlulukları oranında müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesiyle toplam talebini 34.747,50 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP : Davalılar … ve … ve … vekili, … tarafından şirkete el konularak müvekkillerinin yönetimden el çektirildiğini, davayı açan denetçilerin atadığını, …’nin 22.06.2006 tarihinde şirket ait …unu satarak, satış miktarına el koyduğunu, bu el koyma kararına karşı idare mahkemesine iptal davası açtıklarını, … tarafından müvekkillerinin …. A.Ş’de hiçbir haklarının bulunmadığı, şirket hisselerinin el konulan … Bank A.Ş’ye ait olduğu iddia edilerek bu hisselere el konulduğu halde bir yandan bu davanın açılmasının çelişki oluşturduğunu, öncelikle bu hisselerin mülkiyetinin kime ait olduğunun tespiti için bu amaçla açılan İstanbul 4. İdare Mahkemesinin 2006/463E saylı el koyma kararının iptaline ilişkin davanın sonucunun beklenmesi gerektiğini, el konulan şirketin asli malvarlığı olan … İşletmesine elkoyan … tarafından satıldığı için yasa gereği tasfiye edilecek şirketin ödenmemiş bakiye sermaye paylarını talep etmekte hukuku yarar bulunmadığını, eksik kalan sermaye paylarının dava edilmesinin kötü niyetli olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı …, bilirkişi raporuna karşı verdiği beyan dilekçesinde, 30.06.2005 tarihinde tüm hisselerini hak ve sorumlulukları ile … ve …’ye devrettiğini, pay devir senedinden de anlaşılacağı üzere tamamı ödenmemiş hisseler ile ilgili sorumluluk, devralanlar üzerinde bırakıldığını, devir tarihi itibariyle şirket ile ilgili herhangi bir sorumluluğu kalmadığın savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı şirketin 14.07.2003 tarihinde sermayesinin 1.880.000,00 TL artırılarak, 3.000.000,00 TL’ye çıkartıldığı, arttırılan sermayenin 1/4’ü yani 470.000,00 TL’si TTK hükümleri gereği 3 ay içerisinde 14.10.2003 tarihinde ödenmesi gerekmekte iken 43.674,50 TL eksik ödeme yapıldığı, davacı şirketin 07.09.2007 tarihli olağan genel kurul toplantısında, davalı önceki yönetim kurulu üyeleri ve denetim kurulu üyeleri hakkında mali sorumluluk davası açılmasına oy birliği ile karar verildiği, davalılar önceki yönetim kurulu üyeleri sermaye artırımından kaynaklı üyelerden tahsil edilmesi gerekli 43.674,50 TL’yi tahsil etmedikleri, diğer davalılar denetim kurulu üyelerinin de onları uyarmayarak görevlerini yapmadıkları, eylemlerinde kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını da ispat edemedikleri gerekçesiyle davanın kabulü ile 10.000,00 TL’nin dava tarihinden, 33.674,50 TL’nin ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davalılar …, … ve … vekili, davalı … vekili, davalılar … ve … vekili ve davalı … vekili.tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı …, … ve … vekili, görevsizlik kararı tüm davalılara tebliğ edilmeden kesinleştirilerek İzmir’e gönderildiğini, bu nedenle mahkemenin davaya bakma yetkisi bulunmadığını, davalılardan …’a görevsizlik kararı hiç tebliğ edilmediğini, öncelikle müvekkilerinin … tarafından el konulan şirketin ortağı olup olmadığının çözümlenmesi gerektiğini, …’nin 06.10.2005 tarihinde “temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimine” el koyduğunu, müvekkili …’nın 15.03.2002 tarihinden 09.06.2004 tarihine kadar, müvekkili …’ın 09.06.2004 tarihinden 08.06.2005 tarihine kadar, müvekkili …’nın 15.03.2002 tarihinden 30.06.2005 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını, müvekkili …’ın sermaye artış tarihinde şirket ortağı ve yönetim kurulu üyesi olmadığını, müvekkili …’nın 09.06.2004 tarihinde yönetim kurulu üyeliğinden ve şirket ortaklığından ayrıldığını, müvekkili …’nın taahhüt ettiği sermaye artışını ödediğini, …’nin şirkete el koymasıyla müvekkili ve diğer davalı hissedarlarla ilgisi bulunmadığını, el koyma gerekçesinde … Bankın bu şirketin sahibi olduğundan bahisle … Bank’ın …’ye olan borçları nedeniyle el konulduğunu, el koyma kararına karşı müvekkillerinin … aleyhine İstanbul 4. İdare Mahkemesinin 2006/486E sayılı dosyası ile iptal davası açtığını, müvekkilleri şirketin ortağı ise bu durumda şirkete el konulması usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkillerin hisse devir tarihine kadar şirket yayınlarını yapamaz durumda sadece yerelde çok küçük bir seyirci kitlesine sahip bir televizyon iken bu tarihten sonra ekonomik anlamda ciddi değer kazandığını, müvekkillerinin şirketin borçlarından sorumlu tutulup kazandığı iktisadi değerinden yararlanmaması, …’nin kendi alacaklarına mahsuben ödeme yapması hayatın olağan akışına aykırılık teşkil ettiğini, ihalede şirketin muammen bedeli 1.700.000 Dolar olarak belirlenmiş ise de şirketin 3.700.000 Dolara satıldığını, şirkete el konulması ile birlikte şirkete ait tüm defterler de … tarafından şirket yöneticileri ile fon kurulu tarafından el konulduğu için defterlerin bulunduğu mahalde yapılacak keşif sırasında defter kayıtları ile incelerenerek taahhüt edilen sermayeden hangi tarihte kimin tarafından ödeme yapıldığının defter kayıtları ile tespit edilmesi icap ettiğini, yine defter kayıtlarında şirket ortaklarından şirkete yapılan nakdi ödemelerin de taahüt edilen sermayeye mahsup edilmesi gerektiğini, şirket ortakları şirkete cari hesapta borç para verdiklerini, müvekkillerinin bu yapılan ödemeler ve hisseleri oranında şirketin satış değeri üzerinden borçlar ödendikten sonra hak sahibi olacağını, el koyma tarihi olan 27.11.2005 tarihinden itibaren … tarafından hiçbir ekonomik destek yapılmadığını, bu tarihten sonra müvekkili ve diğer hissedarların şirket ile hukuki, mali ve idari hiçbir bağı kalmadığını, müvekkillerinin müşterek ve müteselsil sorumlu tutulamayacağını, dava dilekçesinde davalılardan sorumlulukları oranında müştereken ve müteselsilen tahsil talebinde bulunulduğunu, talep aşıldığını istinaf nedeni olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … vekili, mahkemenin hükme esas aldığı 03.11.2018 tarihli ek bilirkişi raporunda müvekkilinin şirketin uğramış olduğu zarardan sorumlu tutulmadığı halde müvekkilinin zarardan sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğun istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … ve … vekili, görevsizlik kararı tüm davalılara tebliğ edilmeden kesinleştirilerek İzmir’e gönderildiğini, bu nedenle mahkemenin davaya bakma yetkisi bulunmadığını, davalılardan …’a görevsizlik kararı hiç tebliğ edilmediğini, öncelikle müvekkilerinin … tarafından el konulan şirketin ortağı olup olmadığının çözümlenmesi gerektiğini, …’nin 06.10.2005 tarihinde “temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimine” el koyduğunu, … Bankın bu şirketin sahibi olduğundan bahisle … Bank’ın … ye olan borçları sebebiyle el koyma işleminin gerkçekleştirildiğini, el koyma kararına karşı müvekkilleri tarafından … aleyhine İstanbul 4 İdare Mahkemesinin 2006/468 Esas sayılı dosyası ile iptal davası açıldığını, müvekkilleri şirketin ortağı ise bu durumda şirkete el konulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, hisse devir tarihine kadar şirket yayınlarını yapamaz durumda sadece yerelde çok küçük bir seyirci kitlesine sahip bir televizyon iken bu tarihten sonra ekonomik anlamda ciddi değer kazandığını, şirketin zarar etmediğini, hisse devrinden sonra değer kazandığını, … tarafından 1.7000.000 Dolar değer biçilmiş ise de yapılan ihalede 3.700.000 Dolara satıldığını, hisse devir tarihinde televizyon izlenme bakımından sadece yerelde çok düşük bir izleyici kitlesine sahip iken, müvekkillerin hisse devrinden sonra yaptıkları yatırımlar ve tutarlı ve kaliteli programlar nedeniyle izlenme oranında ciddi bir izleyici kitlesine ulaştığını, müvekkillerinin hisse devir aldıkları tarihte yayın yapamaz durumda olan iktisadi değeri dahi olmayan çalışanlarının çoğu işten ayrılmış durumda iken müvekkillerin çalışmaları ve doğru yönetimleri ile şirket iktisadi değer kazandığını, müvekkillerinin idaresinden şirket zarar görmeyip aksine iktisadi değer kazandığını, müvekkillerinin sermaye artış değerlerini ödediklerini, şirkete el konulması ile birlikte şirkete ait tüm defterler de … tarafından şirket yöneticileri ile fon kurulu tarafından el konulduğu için defterlerin bulunduğu mahalde yapılacak keşif sırasında defter kayıtları ile incelerenerek taahhüt edilen sermayeden hangi tarihte kimin tarafından ödeme yapıldığının defter kayıtları ile tespit edilmesi icap ettiğini, yine defter kayıtlarında şirket ortaklarından şirkete yapılan nakdi ödemelerin de taahüt edilen sermayeye mahsup edilmesi gerektiğini, şirket ortakları şirkete cari hesapta borç para verdiklerini, müvekkillerinin bu yapılan ödemeler ve hisseleri oranında şirketin satış değeri üzerinden borçlar ödendikten sonra hak sahibi olacağını, el koyma tarihi olan 27.11.2005 tarihinden itibaren … tarafından hiçbir ekonomik destek yapılmadığını, bu tarihten sonra müvekkili ve diğer hissedarların şirket ile hukuki, mali ve idari hiçbir bağı kalmadığını, müvekkillerinin şirkete zarar vermeyip değer kazandırdıklarını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … vekili, mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporunda dahi müvekkiline sorumluluk yüklenmediğini, 19.04.2019 tarihli duruşmada, başka bir duruşmaya katılma zorunluluğu ve süreli mesleki faaliyetlerinin bulunduğundan mazeret dilekçesi verildiğini, mahkemece mazeretin reddine karar verilerek, tahkikatın bittiği bildirilip sözlü yargılamaya geçildiğini, esasa ilişkin son savunmalar alınmadan karar verildiğini, müvekkilinin 30.06.2003 -06.10.2005 tarihleri arasında yönetim kurulu üyeliği yaptığını, … tarafından 06.10.2005 tarihli karar ile şirkete, 27.11.2005 tarihinde idari ve mali yönden tamamen el konulduğunu, bu tarihten sonra müvekkili ve diğer hissedarların şirketi ile hukuki, mali ve idari hiçbir bağı kalmadığını, …’ye borcu olan … Bank A.Ş.’nin … şirketinin sahibi olduğunu, … Bank A.Ş.’nin …’ye olan borçları sebebiyle … şirketine el konulduğunu, el koyma kararına karşı İstanbul 4. İdare Mahkemesine açılan davanın 2006/478E, 2007/2578K sayılı kararla reddedildiğini, görüldüğü üzere … tarafından şirkete el konulma gerekçesinin müvekkili ve diğer davalı hissedarlarla ilgisi bulunmadığını, şirketin çok düşük izlenme kitlesine sahip, neredeyse yayın yapamaz durumda olan piyasaya ve eski çalışanlarına borcu olan, iktisadi değeri bulunmayan bir şirketken 2002 senesinden sonra yapılan doğru stratejik yatırımlar ve üzerinde aylarca emek harcanan kaliteli programlar nedeniyle izlenme oranında ciddi bir izleyici kitlesine ulaştığını, şirket iktisadi değer kazandığını, müvekkili tarafından yapılan bu ciddi çalışma ve yatırım neticesinde …’nin el koyduğu tarihte 1.7000.000 Dolar olarak belirlenen şirketin 3.7000,000 Dolar gibi muhammen bedelin çok üstünde …. Gruba ihale edildiğini, müvekkilinin ortağı olduğu 2003-2005 yılları arasında şirketin zarar görmeyip değer kazandığını, müvekkilinin şirketin satışından pay alması gerektiğini, herhangi bir pay almadığını, mahkemece ihale bedelinin paylaştırılmasının nasıl yapıldığı, paraların kimlere aktarıldığı ve ne şekilde ödeme yapıldığı hususunun araştırılmadığını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, şirket yönetici ve denetiçilerinin sorumluluklarından kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
İstinaf nedenleri arasında görevsizlik kararının taraflara tebliğ edilmediği nedeni de var ise de dosyada görevsizlik kararı değil yetkisizlik kararı bulunmakta olup, davaya bakan son mahkeme tarafından yapılan tebligatlar ile de tarafların yetkisizlik kararından haberder oldukları ve yetkisizlik kararına karşı itiraz da bildirmedikleri anlaşılmakla bu yöndeki istinaf itirazı reddedilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 1521. maddesi uyarınca şirketin yönetici ve deneticilerine karşı açtığı sorumluluk davalarında basit yargılama usulü uygulanması gerektiği için sözlü yargılama için ayrı bir gün belirlenmeden tahkikata geçilmesi mümkün olup davalı … vekilinin on dört yıllık yargılamanın geldiği aşama dikkate alınarak mazetinin reddinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, dava konusu işlemlerin yapıldığı sırada yürürlükte bulunan mülga 6762 sayılı TTK’nun 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, 6762 sayılı Türk Ticaret Kununu yönetim kurulu üyeleri için ispat yükü ters çevrilmiş kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesini kabul etmiştir (Gönen Eriş, Ticari İşletme ve Şirketler, s:1941, 1942, 1999). Nitekim mülga 6762 sayılı TTK’nun 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat edemedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Yine TTK.’nun 337. maddesinde, yeni seçilen veya tayin olunan yönetim kurulu üyelerinin, seleflerinin belli olan yolsuz muamelelerini murakıplara bildirmeğe mecbur oldukları, aksi halde seleflerinin sorumluluklarına iştirak edecekleri belirtilmiştir. Denetim kurulu üyelerinin de kusursuz olduklarını ispat etmedikçe zarardan sorumlu bulundukları, TTK’nun 359. maddesinde düzenlenmiştir. Ayrıca, görevleri sırasında başkalarından veya hakim hissedarlardan emir ve talimat almış olmalarının sorumluluklarının varlığına veya yokluğuna bir etkisi bulunmamaktadır. (Yargıtay 11. H.D’nin 24/06/2022 tarih 2022/1918 E, 2022/5236 K sayılı kararı).
Dava tarihinde yürürlükte olan mülga 6762 sayılı TTK’nın 336 ve devamı maddeleri uyarınca yönetim kurulu üyeleri, kusursuzluklarını ispat etmek ve zarara neden olan görevin bir veya birkaç yöneticiye yahut murahhaslara verildiğini kanıtlamaları halleri hariç, yasa ve anasözleşme hükümleri uyarınca yapılması gereken görevlerini kasten veya ihmal sonucu olarak yapmazlarsa, meydana gelen zarardan müteselsilen sorumludurlar. Aynı Kanun 337. maddesi hükmüne göre de yeni seçilen yönetim kurulu üyeleri, seleflerinin belli olan yolsuz muamelelerini denetçilere bildirmek zorunda olup, aksi halde bu sorumluluğa iştirak etmiş sayılacaktır. Yöneticiler için düzenlenen kusursuz sorumluluk hali, aynı zamanda denetçiler için de öngörülmüş olup, kurul halinde çalışmaları kararlaştırılmış ise, bu sorumluluk de müteselsil niteliktedir. (Yargıtay 17.12.2013 tarih 2012/1747 E, 2013/23059 K sayılı kararı).
Somut olayda davacı vekili, davalıların yönetim kurulu ve denetim kurulu üyesi oldukları dönemde şirket sermaye artırım kararının gereğini yerine getirmeyen üyeler yönünden yasal yollara başvurulmadığı için şirketin zarara uğradığını ileri sürerek tazminat isteminde bulunmuştur. Mahkemece mali müşavir bilirkişi heyetinden alınan kök raporda şirkete ait defter ve belgelerin eksik olduğu, bu deliller temin edildikten sonra rapor tanzim edileceği bildirilmiş, ek raporda, şirket yetkililerince sunulan belgelerin incelenmesi neticesinde şirketin 14.07.2003 tarihinde sermaye artırımı kararı aldığı, artırılan sermayenin 3 ay içinde 14.10.2003 tarihinde ödenmesi gerekirken 21.10.2003 tarihinde 43.674,50 TL eksik ödendiğini, bu tutarın 2006 yıl sonu bilançosunda da ödenmemiş sermaye olarak kayıtlarda müşahade edildiği, şirketin 2002 yılında 31.109,80 TL, 2003 yılında 135.011,80 TL, 2004 yılında 237.337,87 TL, 2005 yılında 298.763,34 TL zarar ettiği, sermaye artışından eksik yatırılan tutarın o dönemdeki şirket ortaklarından hisseleri oranında alınması gerektiği, buna göre toplam 17 ortaktan tahsil edilebilecek miktarın tablo halinde gösterildiği, davacıya ait incelenen 2002, 2003, 2004, 2005 ve 2006 yılları ticari defterleri ile bu sonuca ulaşıldığı rapor edilmiştir. Mahkemece ek rapora itibar edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalıların yönetici ve denetici olarak görev yaptıkları dönemde şirket sermaye artırım kararına uymayan ortaklarla ilgili bir yaptırım yoluna gidilmemiş olması ve şirketin sermaye eksikliği nedeniyle zarara uğradığı açıklanmış olmakla davalı yöneticilerin ve denetçilerin eksik ödenen sermaye borcu nedeniyle şirketin uğradığı zarardan sorumlu tutulması doğru bulunmuştur. Bilirkişi raporunda sermaye artırımı yapılmaması nedeniyle ortaklardan istenmesi gereken miktar belirlenmiş ise de davalıların sorumluluk miktarları tek tek belirtilmediği gibi hiç bir davalı yönünden de sorumluluğu bulunmadığı yönünde bir beyanda bulunulmamıştır. Yukarıda açıklandığı üzere şirket yönetici ve deneticilerin sorumluluğu kural olarak müteselsil sorumluluk olup zararın oluştuğu ve devam ettiği dönemde görev yapan davalıların müteselsilen sorumlu tutulmaları doğru görülmüştür. Zira davalıların sorumluluk oranları iç ilişki için önemlidir. Dava dilekçesinde davalıların sorumlulukları oranında sorumlu tutulmaları belirtilmiş ise de açıkça tek tek sorumlu tutulmaları istenmediği gibi bir yandan da müteselsilen sorumlu tutulmaları istendiği gözetildiğinde davalıların müteselsilen sorumlu tutulmaları isabetsiz bulunmamıştır. Dava, ortaklıktan kaynaklanmayıp yönetici ve deneticilikten kaynaklandığı için davalıların yöneticilik ve deneticilik yaptıkları sırada ortak olması veya ortaklıktan ayrılması sonuca etkili olmayıp davalıların görevde bulundukları dönem yönünden sorumlu tutulmaları yerindedir. Şirkete ait televizyonun satılması nedeniyle elde edilen gelirden davalı ortakların yararlanıp yararlanmayacağı başka bir davanın konusunu oluşturmaktadır.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalılar …, … ve … vekili, davalı … vekili, davalılar … ve … vekili ve davalı … vekili. vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalılar …, … ve … vekili yönünden istinaf karar harcı olan 2.983,40 TL’den peşin alınan 510,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.473,4‬0 TL’nin davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … vekili yönünden istinaf karar harcı olan 2.983,40 TL’den peşin alınan 750,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.233,40 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davalılar … ve … vekili yönünden istinaf karar harcı olan 2.983,40 TL’den peşin alınan 298,50 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.684,9‬0 TL’nin davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davalı … vekili yönünden istinaf karar harcı olan 2.983,40 TL’den peşin alınan 746,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.237,4‬0 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-İstinaf başvurusu nedeni ile davalılar …, …, …, …, …, … ve …’in yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 30.12.2022