Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/304 E. 2021/1420 K. 29.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2019/304
KARAR NO : 2021/1420

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/07/2018
NUMARASI : 2016/286 Esas 2018/829 Karar
DAVANIN KONUSU :Menfi Tespit (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 29.11.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 29.11.2021

İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.07.2018 tarih 2016/286 Esas 2018/829 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı, davalının İzmir 9. İcra Müdürlüğünün 2015/2739 E saylı dosyası ile toplam 11.359,00 TL’lik borç için müvekkili hakkında takip başlattığını, müvekkilinin yaklaşık 10 yıl önce kooperatif üyeliğinden istifa ettiğini, kooperatif karar defterine bu durumu işlettiğini, müvekkilinin davalı kooperatifin on yıl önce avukatlığını yaptığını, halen de vekili olduğunu ileri sürerek kooperatif üyesi olmadığı için borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davalı hakkına yaptıkları icra takibindeki 4.675,00 TL asıl alacak, 5.818,00 TL işlemiş faizler ve takip sonrası alacaklar toplamının müvekkili kooperatiften alacaklı olan arsa sahiplerinin kooperatif hakkında yaptıkları icra takibinden davacıya düşen miktar olduğunu, kooperatifin arsa sahiplerine olan bu borçlarının 2010 ve 2012 yıllarında mahkeme kararıyla ortaya çıksa da davacının davalı kooperatiften istifa etmeden önceki döneme ait olduğunu, davacının halen kooperatif avukatı olduğunu, kooperatiften istifa sonrasında kooperatif yoluyla edindiklerini iade ederek hesaplaşması gerekirken böyle bir işlem yapmadığını, avukat olan davacının istifanın sonuçlarını bildiğini, ferdileşme sonrası hemen istifa edip yönetim kurulu kararı aldırarak yükümlülüklerinden kurtulmaya çalıştığını, davacı ile kooperatif arasında bir hesaplaşma gerçekleşmediğini, davacının kooperatiften edindiği daireyi kooperatife iade etmediğini, davacının istifasının onaylandığı 18.07.2007 tarihli yönetim kurulu kararının muvazaalı olup ilk genel kurulda değerlendirileceğini, davacının istifasının kabul edildiği tarihteki yönetim kurulu başkanı usulsüz işlemler yaptığını, davacının da buna göz yumduğunu, yönetim kurulunun da usule aykırı şekilde davacının istifasını kabul ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının 17.05.2005 tarihinde ortaklığa kabul edildiği, davacının kooperatif üyeliğinden doğan dairesine ait tapuyu devir alarak 09.02.2007 tarihinde kooperatif üyeliğinden istifa ettiği, istifasının kabul edilerek kooperatif üyeliğinden ayrıldığı, kooperatif ana sözleşmesine göre, kesin maliyetler belirlendikten ve maliyet farkı çıkmış ise gerekli ödeme yapıldıktan sonra ferdileşmeye geçilmesi gerekirken, konutların tamamının yapımı tamamlanmadan ferdileşme işlemlerinin başlatıldığı, ana sözleşmeye aykırı olarak yapılan istifanın kabulü ile istifa eden ortağın arsa ve inşaat giderlerinden kaynaklanan borçlarından muaf tutulması eşitlik ilkesine aykırılık teşkil edeceği, davacıya ait konutun inşaa edildiği arsa ile ilgili takibe konu alacaklardan, ortaklıktan istifa etmiş olsa dahi arsa sahibine yapılan ödemelerden sorumlu olacağı, yine davacının konutundan doğan vergi borçlarının davalı tarafça ödenen kısmından da sorumlu tutulması icap ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, müvekkilinin 18.07.2007 tarihinde istifa edip kooperatif üyeliğinden ayrıldığını, istifanın yönetim kurulu tarafından onaylandığını, ferdileşmenin nasıl yapılacağının yönetim kurulunun sorunu olduğunu, davalı kooperatif yönetim kurulunun hatalı ve eksik işlemler ile ilgili herhangi bir dava da açmadığını, yönetim kurulunan aradan geçen zaman zarfında ibra edildiğini, ana sözleşmeye aykırı bir istifanın söz konusu olmadığını, mahkeme, müvekkilinin kooperatiften ayrıldığı tarih itibariyle borçlarından bahsederek hüküm kuruduğunu, kooperatifin 2016 yılında icra takibine başladığını, Kooperatifler Kanunu’nun 17. maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımının dolduğunu, bu hususu defalarca dile getirmelerine rağmen mahkemenin göz ardı ettiğini, gerekçeli kararda da değinilmediğini, bilirkişinin itirazlar üzerine borcun sonradan arsa sahiplerinin icra takibi başlatması nedeniyle ortaya çıktığı gerekçesiyle zamanaşımı süresi dolduğu belirtmiş ise de müvekkilinin borcunun doğum tarihine ilişkin mahkeme gerekçesi ile karara dayanak bilirkişi raporu arasında çelişki bulunduğunu, bilirkişilerin takipler ve ödemeler sırasında müvekkilinin davalı kooperatif üyesi olmadığını atlandığını, davalı kooperatifin icra takibini haklı göstermek için davacıyı 11.07.2016 tarihinde usulsüz olarak kooperatife üye olarak kaydettiğini, haksız icra takibini meşru göstermeye çalıştıklarını, bu konuda suç duyurusunda bulunacaklarını istinaf nedeni olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, kooperatif üyeliğinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı, davalı kooperatif üyeliğinden yaklaşık 10 yıl önce istifa etmiş olmasına rağmen istifadan sonra hakkında takip başlattığını ileri sürerek menfi tespit isteminde bulunmuştur. Ana sözleşmeye göre konutların yapımının tamalanmasından sonra konut bedellerinin(maliyetlerini) belirlenmesi, maliyet farklarının tahsil edilmesinden sonra konutların mülkiyetinin ortaklara devredilmesi gerekmektedir. Somut olayda henüz konutların yapımı tamamlanmadan ve konut bedelleri belirlenmeden bazı ortaklara tapu verildiği, bundan yararlanan davacının da kendisine tahsis edilen konutun tapusunu 09.02.2007 tarihinde aldığı, kısa bir süre sonra 18.07.2007 tarihinde istifa ettiği anlaşılmaktadır. Kooperatif davacıya konut teslim edip tapusunu vermekle üzerine düşen görevi yerine getirdiğinden davacı, konut sahibi haline geldiğine göre konutun yapımından doğan hissesine düşen arsa, inşaat giderleri ve vergi borcunu ödemesi gerekmektedir. Davacının konutu teslim aldıktan sonra istifa etmesi bu yükümlülüklerden kurtulmaya yönelik olup bu durum Kooperatifler Kanun 23. maddesi uyarca eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiği ve TMK’nın 2. maddesindeki iyiniyet kurallarıyla bağdaşmadığı açıktır. Arsa sahiplerinin kooperatif aleyhine başlattıkları takip dosyalarıyla ilgili olarak kooperatifçe yapılan ödemelerden sonra kooperatifin üyelerden bu ödemeyi isteyebileceği, yine 2013 ve 2014 yılında ödenen vergi borçları yönünden de ödeme tarihinden sonra rücuen alacak isteminde bulunulabileceği için dava konusu takip tarihi itibariyle zamanaşımı dolmamıştır. Mahkemece bu yönde açık bir gerekçeye yer verilmemiş ise de verilen karar sonuç itibariyle doğrudur. Eldeki dava konusu takip tarihi itibariyle davacının koperatif üyesi olmaması da sonucu değiştirmez. Takip tarihinden önce davacının kooperatif üyesi olarak kaydedildiği iddiası ise başka bir yargılamanın konusunu oluşturmaktadır. Mahkemece bilirkişi raporuna itibar edilerek davanın reddine karar verilmiş olması doğru bulunmuştur.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’den peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.29.11.2021