Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/3007 E. 2022/1412 K. 07.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/3007
KARAR NO : 2022/1412

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16.07.2019
NUMARASI : 2018/629 E. 2019/880 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 07.10.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 07.11.2022

İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.07.2019 tarih 2018/629 E. 2019/880 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye hakim … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davalının ZMMS sigortacısı olduğu … plakalı aracın karıştığı trafk kazası neticesinde araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını, dava dışı araç sürcüsünün asli ve tam kusurlu olduğunu, davalının oluşan zararı karşılama yükümlüğü bulunduğunu, belirterek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydı ile 500-TL maddi tazminatın, davalıdan tahsiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davalı … şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, kaza nedeniyle davacıya veya diğer hak sahiplerine yapılan ödemelerin poliçe limitinden indirilmesi gerektiğini, sigortalı araç sürücüsünün kusurun tespiti için adli tıp kurumundan kusur raporu alınması gerektiğini, poliçede sadece sürekli maluliyet hallerinin teminat altına alındığını, davacının iddia ettiği sürekli sakatlık halinin ATK’dan alınacak rapor ile ispatlanması gerektiğini, davacının iddia ettiği sürekli sakatlık halinin ispat edilmesi halinde maluliyetten dolayı zarar hesabı için seçilecek bilirkişinin aktüerler siciline kayıtlı kişilerden olması gerektiğini, davacının müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının tespiti gerektiğini, şirketin yalnızca dava tarihinden itibaren yasal faizden sorumlu olabileceğini belirterek davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, yolcu konumunda olan davacının, meydana gelen trafik kazasında yaralandığı, aracın davalı tarafından zorunlu mali sorumluluk poliçesi ile teminat altına alınmış olduğu, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Sağlık Kurulu’nun 14/02/2019 tarihli raporunda davacının sürekli sakatlık oranı % 6, tıbbi iyileşme süreci de 4 ay olarak belirtildiğinden geçici tam işgöremezlik zararının 5.689,23-TL, sürekli işgöremezlik zararının 45.189,31-TL olduğu, davalı … tarafından dava açıldıktan sonra 5.965,23-TL ödeme yapıldığı, dava açıldıktan sonra ödeme yapıldığı için yasal faiz oranında güncelleme yapılmadan hesaplanan sürekli kısmi iş göremezlik zararından düşülerek toplam 39.221,08-TL maddi tazminatın temerrüd tarihi olan 06/02/2018 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine, faizin başlangıç tarihi ve şartlar oluşmadığından avans faiz talebinin reddine, karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ; Davalı vekili, sigorta şirketine başvuru yapılmasının dava şartı olduğunu, davacı tarafından başvuru yapılmadan dava açıldığını, maluliyet raporuna yönelik itirazın karşılanmadığını, emniyet kemeri takmayan davacının müterafik kusuru bulunduğunu, hatır taşımasının söz konusu olduğunu, ıslah edilen miktar yönünden ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiğini, beliretek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı vekili isitnafa cevap dilekeçesi ile, geçerli bir başvuru yapılmadığı iddia edilmişse de bu iddianın gerçeği yansıtmadığını, davacının uğramış olduğu bedensel zararın tazmini amacıyla 22/01/2018 tarihli dilekçe ile başvuru yapıldığını, başvuru evrakının sigorta şirketi tarafından 25/01/2018 tarihinde tebliğ alındığını, davacının iyileşme süresi tamamlandıktan sonra alınacak rapor ile işlem yapılabileceğinin bildirdiğini, başvurunun sonuçsuz kaldığını, dava şartının gerçekleştiğini, davalı tarafından zararın giderilmesi amacıyla 5.965,23-TL’ de kısmi ödeme yapıldığını, belirterek; istinaf talebinin reddini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, ZMMS poliçesi kapsamında trafik kazası sonucu oluşan iş gücü kaybı nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne, avans faiz talebinin reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davalı … tarafından ZMMS poliçesi kapsamında sigortalı … plakalı aracın karıştığı trafik kazası neticesinde dosya kazandırılan maluliyet, kusur ve hesap bilirkişi raporlarına göre davacının % 6 oranında sürekli dört ( 4 ) ay süre ile geçici iş gücü kaybı oluşacak şekilde yaralandığı, olayın oluşumunda davalı sigortalı araç sürücüsünün % 100 oranında asli kusurlu, davacının ise kusursuz olduğu ve davacının 39.221,08-TL sürekli iş gücü zararının oluştuğu tespit edilmiştir.
Davacı tarafından, davalı … şirketine dava tarihinden önce 25.01.2018 tarihinde başvuru yapılmak suretiyle 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesi gereğince başvuru şartının yerine getirilmiş olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının reddi gerekmiştir
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. 85/1. ve 85/son maddeleri ile Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.(Yargıtay HGK’nun 15.6.2011 tarih ve2011/17-142 Esas – 2011/411 Karar, 22.2.2012 tarih ve 2011/17-787 Esas – 2012/92 Karar, 16/1.2013 tarih ve 2012/17-1491 Esas – 2012/411 Karar ve Yargıtay 17. HDBnın 20/05/2013 tairh ve 2012/8984 Esas – 2013/7276 Karar sayılı ilamları) Dolayısıyla, davacının iş gücü kaybına bağlı olarak ortaya çıkan maddi zararından davalı … şirketinin sürücücünün kusuru oranında sorumlu olduğu amirdir.
Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 01/06/2015 – 20/02/2019 tarihleri arasında ise Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. (Yargıtay 4HDB’nın 20/06/2022 tarih ve 2021/13933 E. 2022/9109 K. Sayılı) Maluliyete ilişkin dosya kazandırılan E.Ü. adli tıp kurul raporunun anılan yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş olması karşısında davacının maluliyet raporuna yönelik istinaf talebi yerinde görülmemiştir.
Tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda 1931 tarihli PMF cetvellerine göre saptanmakta ise de gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu nedenle TRH 2010 yaşam tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesi güncel veriler ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olduğundan tazminat hesaplamasında TRH 2010 yaşam yönteminin kullanılması gerekir. ( Yargıtay 4. HDB’nın 03.01.2022 tarih ve 2021/9412 E – 2022/3622 K., 17. HDB’nin 23.03.2021 tarih 2020/ 6173 E. – 2021/ 3121 K. Sayılı ilamları ) Aynı şekilde, yeni genel şartlar zamanında düzenlenen poliçelerde yeni genel şartlardaki hesaplama tekniği uygulanamayacağı için tazminat hesabında eski uygulamalardaki gibi progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi icap etmektedir. (Yargıtay 17. HDB’nin 24.02.2021 tarih ve 2019/3292 E. 20121/1848 K. Sayılı ilamı ) Her ne kadar bilirkişi tarafından 1,8 teknik faiz esas alınarak hesaplama yapılmış ise de istinaf edenin sıfatına göre bu husus esasa etkili görülmemiştir.
Hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. TBK 51. madde vd gereğince, hâkim, tazminattan mutlaka indirme yapmak zorunda değilse de, bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi gerekir. Hatır taşıması savunması defi niteliğinde olup, süresinde verilecek cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. Süresinde ileri sürülmeyen bu definin istinaf aşamasında ileri sürülmesi mümkün değildir. Davalı tarafından cevap dilekçesinde hatır taşıması defi ileri sürülmemesi ve savunmanın genişletilmesine davacı tarafın açık muvafakatinin de bulunmamasına göre, davalı vekilinin hatır taşıması indirimine yönelik istinaf itirazının reddi gerekmiştir. ( Yargıtay 17. HDB’ nın 21.12.2019 tarih ve 2016/7771 E. 2019/1835 K. Sayılı ilamı )
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde sözkonusu olan müterafik kusur, Borçlar Kanunu’nun 52. maddesinde düzenlenmiştir. Mağdurun kusurunun, zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması sözkonusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılması da gerekebilecektir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 78. Maddesi ile atıf yapılan Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 150. Maddesi gereğince belirli sürücülerin ve yolcuların, araçların sürülmesi sırasında emniyet kemerinin kullanılması zorunlu zorunlu olup illiyet bağı kurulması halinde meydana gelen zarar nedeniyle hesaplanan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılarak tazminatın belirlenmesi gerekir. Kaza tespit tutanağında davacıya ilişkin bu hususta bir tespit yapılamadığı belirtilmiştir. Davacıya ait adli muayene raporlarında belirtilen mevcut yaralanması ve kaza sonrası araç içinde bulunması dikkate alındığında; davalı tarafından davacının emniyet kemeri takmadığı olgusu ispat edilemediğinden belirlenen tazminattan indirim yapılmamasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Davalının davacıya yaptığı ödeme, davanın devamı sırasındadır. Davacı tarafın sebepsiz zenginleşmesinin önüne geçilmesi bakımından kabul edilen, önceki ödemenin güncellenmiş değerinin tazminattan düşülmesi ilkesi, dava açılmadan önce yapılan ödemeler için geçerli olup dava tarihinden sonra yapılan ödeme güncelleştirtmeksizin doğrudan mahsup edilmelidir. ( Yargıtay 17 HDB’nın 05/10/2020 tarih ve2018/5776 E. 2020/5051 K. Sayılı ilamı )
Esasen, haksız eylem nedeniyle meydana gelen zararda ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüt oluşmuş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir. Davalı … yönünden ise 2918 sayılı KTK’nun 99/1. maddesi ile ZMSS Genel Şartları’nın B.2. maddesi gereğince, rizikonun ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde, sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalının temerrüt faizinden sorumlu olduğunun kabulü gerekecektir. Bu itibarla, ıslah edilen miktar yönünden de ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi isabetli olup aksi yöndeki istinaf istemi yerinde görülmemiştir.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya ve denetime elverişli, dosya kapsamına ve olayın oluş şekline uygun olmasına, kusurun olay ile uyumlu olduğunun tespit edilmiş olmasına, maluliyetin ilgili yönetmelik hükümlerine uygun olarak belirlenmesine, dava tarihinden sonra yapılan ödeme nedeni ile tazminattan günceleme yapılmaksızın indirim yapılmış olmasına göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamakla, davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 2.679,19 TL’den peşin alınan 669,80 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 2.009,39 TL’nin davalıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.07.10.2022