Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/2930 E. 2022/1360 K. 30.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2930
KARAR NO : 2022/1360

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24.10.2018
NUMARASI : 2017/687 Esas 2018/1070 Karar
DAVANIN KONUSU : Dava dışı şirketin yöneticisi ve ortağı olan davalı …’nin yöneticilikten azli/müdürlükten azli ve 10.000 TL maddi tazminat talebine ilişkindir.
KARAR TARİHİ : 30.09.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 30.09.2022

İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.10.2018 tarih 2017/687 Esas 2018/1070 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye hakim … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, tarafların 691.900,00-TL sermayeli …. Şti.’ne yarı yarıya ortak olduklarını, her iki ortağın münferit yetkili müdür olduğunu, 2016 yılı Şubat/Mart aylarında taraflar arasında anlaşmazlık çıkmasıyla şirketin fiili yönetiminin …’ye bırakıldığını, şirket hisselerinin devri konusunda herhangi bir işlem yapılmadığını, defter ve kayıtlarının incelenmesine izin verilmediğini, davalının 01.12.2015 tarihli ortaklar kurulu kararı ile münferit yetkili müdür olarak atadığını, 28.04.2017 tarihinde davalıdan defter ve kayıtların incelenmesine ilişkin ihtarat gönderilmesine rağmen herhangi bir işlem yapılmadığını, şirketin son iki yılda hiç kar etmemiş olmasının kabul edilemeyeceğini, davalının şirketin içini boşaltmaya çalıştığını, dava dışı … Şti.’nin davalının bu eylemlerinden dolayı zarara uğradığını, davalının bu zarardan sorumlu olduğunu, beliterek; şimdilik 10.000,00-TL zararın avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini ve şirkete ödenmesine, davalının idare ve temsil yetkisinin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacının iddialarının yerinde olmadığını, 02.12.2015 tarihinde yapılan toplantı ile şirket müdürlüğüne davalının atandığını, şirket özen ve bağlılık yükümlülüğünü yerine getirdiğini, şirketin her türlü işlemini kendisinin yaptığını, davacının herhangi bir emek sarf etmediğini, şirketin …. kuyumcular çarşısında bulunup iş yerinin bulunduğu yerde rekabetin yüksek olduğunu ve zarar ettiğini, davacının maddi tazminat talebinin yerinde olmadığını, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre davalının davacıyla birlikte dava konusu şirketi 2004 – 2015 arasında birlikte yönettikleri, 2016 – 2017 yılından itibaren şirket yönetiminin münhasıran davalıya geçtiği, bu tarihten öncede şirketin 2004 – 2015 yılları arasında 7 yıl zarar ve 3 yıl kar ettiği, şirketin ortalama satış hasılatının 11.000,00-TL civarında olduğu, davalının sorumluluğunu ve müdürlükten azlini gerektirecek iddiaların ispatlanamadığı, aksine davalının şirkete 62.922,00-TL borç vererek şirketin devamını sağladığı, davacının şirkete bu anlamda bir katkısının bulunmadığı, belirtilerek; davacının davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
Karara karşı davacı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, bilirkişi raporunun eksik, haksız, hatalı ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, dava dışı şirketin iş yerinin bulunduğu yerin altın ve diğer ziynet eşyalarının alım-satımı için en tercih edilir merkez olduğunu, şirketin ticari defter ve dayanağı belgelerdeki kaydi rakamların gerçeklere uygun olmadığını, şirketin borca batık ortakların şirketten olan alacaklarının şirketin parasal ihtiyaçları karşılığı şirkete borç olarak verdikleri paralardan ibaret olduğunun ve şirketin 31.12.2016 tarihinde, 62.922,40-TL borcunun tamamının davalı …’ye olmasının kabul edilmesine rağmen şirketin kaydi satışlarının gerçekçi olduğunun kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, aylık ortalama 13.000,00 – 16.000,00-TL satış miktarının gerçekçi olmadığını, davalının müdürü olduğu şirketi iyi yönetemeyerek zarara uğrattığını, borca batık hale getirdiğini, tanıkların dinlenmediğini, delillerin eksik toplandığını, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, limited şirket yöneticisinin azli ile şirketin zarara uğraması nedeniyle tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı, şirketin iş ve işlemleri ile ilgili olarak yönetici ortak olan davalı tarafından bilgilendirilmediğini, davalının yükümlülüklerini yerine getirmeyerek şirketi zarara uğrattığını, gayri resmi işlemlerde bulunduğunu ve kar payı dağıtmadığını belirterek şirketin 10.000,00-TL zarara uğradığını ileri sürmektedir.
Davacının talebi, 6100 sayılı TTK’nın 630/4. maddesi gereğince yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi nedenine dayalı yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılması ile TTK’nun 644/1-a maddesi yollamasıyla uygulanması gereken 553. ve 555. maddeleri uyarınca limited şirket ortaklarının, tazminatın şirkete verilmesi kayıt ve koşuluyla şirket ortağı tarafından yönetici (müdür) aleyhine açılmış sorumluluk davası niteliğindedir.
6102 sayılı TTK’nın 630/2. maddesi uyarınca her ortak, haklı nedenlerin varlığı halinde limited şirket yöneticilerinin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını mahkemeden talep edebilirler. Anılan maddenin sonraki fıkrasında ise; yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesinin veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesinin haklı sebep olarak kabul olunacağı düzenlenmiştir. Bu durumda, davacının öncelikle şirket müdürünün azlini gerektiren haklı sebeplerin varlığını ispat etmesi gerekmektedir.
TTK ‘nın 614. maddesi limited şirketlerde bilgi alma ve inceleme hakkına ilişkin olup, davacı bilgi edinme hakkını kullandığı veya davalı şirketten bilgi talep ettiği yolunda delil sunmadığı gibi azil nedeni olarak ileri sürülen kâr payı dağıtılmaması tek başına şirketten azil için bir neden olarak görülemez. Zira, kar dağıtımı yapılabilmesi için karar alınması gerekmektedir.
Sorumluluk nedeni ile davacı gerçek kişi ortakların dava açma hakkı doğrudan ve dolaylı zarar iddiasına göre değişiklik gösterir. Şirket yöneticisinin ortaklığa verdiği zarar, şirket ortaklarının dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Limited şirketlerde TTK’nın 644. maddesinin yollamasıyla 553. maddesi uyarınca şirket yöneticileri Kanun ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde hem şirkete, hem de pay sahipleri ve şirket alacaklılarına karşı şirkete verdikleri zarar sebebiyle sorumlu olurlar. Ancak TTK’nın 555. maddesi uyarınca şirket pay sahipleri dolaylı zarar nedeniyle açacakları davalarda hükmedilecek tazminatın kendilerine değil ancak ortaklığa verilmesini isteyebilirler.
Davacı ile davalının % 50 oranında ortak ve hissedar oldukları dava dışı şirketin 18.04.2004 tarihli karar ile 10 yıl süre ile birlikte, 08.12.2015 tarihinden itibaren münferiden davalı tarafından temsil edildiği sabittir.
Davacının azil ve sorumluk iddiaların haklılığının denetlenebilmesi için ticari defterlerin ve şirket kayıt ve belgelerinin incelenmesi gerekir.
İDM tarafından dosyaya kazandırılan mali müşavir ve sektör bilirkişisi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda göre; dava dışı şirketin taraflarca birlikte yönetikleri dönem olan 2004 – 2015 yılları arası da dahil olmak üzere ( 2008, 2011 ve 2012 yılları hariç ) şirketin on iki yıl süre ile zarar ettiği, davalının münferiden temsile yetkili olduğu 2015 – 2016 yıllarında oluşan zarar sektör ve ticari hayatta yaşanan değişimlerden kaynaklı olup, davalı yöneticinin azlini ve sorumluluğunu gerektirecek nitelikte özen yükülülüğüne aykırılık tespit edilememiştir. Davacı tarafın şirketin kötü yönetildiğine ilişkin iddialarına ilişkin ticari defter ve kayıtlarda hangi hususların inceleneceği, şirketin zararına yapılan işlemlerin ne olduğu hususlarının somutlaştırmadığı da dikkate alındığında, davacının davasını ispat edemediği ve şirket defter, kayıt ve belgeleri ile ispatı gereken bu hususta tanık dinlenmesinin de mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmasına, yasal ve hukuksal gerekçeleriyle delillerin takdirine dayalı verilen kararda bir isabetsizlik bulunmasına göre davacının istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL maktu harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 30.09.2022