Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/2769 E. 2022/1414 K. 07.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2769
KARAR NO : 2022/1414

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 11.04.2019
NUMARASI : 2019/18 E. 2019/67 K.
DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüzün Önlenmesi, Maddi-Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 07.10.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 07.10.2022

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 11.04.2019 tarih 2019/18 E. 2019/67 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye hakim … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davacının İzmir ili … ilçesinde …’nin işletmecisi olduğunu, aynı yerde … işletme adının davalı tarafından da kullanıldığını her iki işletmenin aynı yerde olması nedeni ile işletmelerin karıştırıldığını, bu nedenle zarara uğradığını, davalı tarafa yapılan ihtara rağmen aynı ünvanı kullanmaya devam ettiğini, hukuka aykırılığın tespiti için Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/53 D.İş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını belirterek; … markasının kullandığı her türlü objenin işyerinden meni ile haksız rekabetin önlenmesine, 75.000,00-TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davalının 1993 yılında Uşak ili … ilçesinde pide salonu işletmeye başladığını, sonrasında 1994-1998 yılları arasında davacı ile birlikte İzmir ili … ilçesinde pide salonu işletmeye başladıklarını, daha sonra davalının …’yi aynı adreste 10.03.1998’den itibaren 2012 tarihine kadar işletmeye devam ettiğini, markanın tanınırlığının bu tarihten sonra oluştuğunu, 31.05.2012 tarihinde işletemeyi eşi … adına 31.05.2016 tarihine kadar işletmeye devam ettiğini, daha sonra aynı işyerini kendi adına açılış yapmak sureti ile 01.06.2016 tarihinden itibaren işletmeye aralıksız olarak devam ettiğini, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalının önceleri kardeşi ve ortağı olan davacı ile birlikte çalıştığı, 1998’den 2012’ye kadar kendisinin markayı kullandığı, daha sonra işletmesini kapatarak eşi adına 31/05/2012’de lokanta açtığı, 25/04/2011’de marka başvurusu yaptığı ve 29/06/2012 tarihli 2012/59381 nolu markayı aldığı ve kullandığı, dolayısıyla davalı tarafın davacı markasının da ayırt edici unsuru olan “…” ibaresini, daha önceki tarihlerden beri tescil ile birlikte kullandığı, bununla birlikte davalı tarafın markasındaki yan unsurları dışladığı, markadaki eliptik formun dağıldığı ancak, “…, …” ibarelerinin korunduğu, tabelada ve kayıtlarda … kısmının vurgulandığı, bu durumda davalının kullanımlarının tescilli markasının kapsamında kaldığı, davalının markasının önceki tarihi taşıdığı, bu durumda davacının, daha önceki tarihlerde marka tescili elde eden davalıya karşı, marka hakkını ileri sürmesinin markada öncelik kuralına ve hakkaniyete uygun olmadığı, davalının www…..com.tr alan adını da 2012’den beri kaydettirerek kullandığı, bu duruma uzun süre davacının ses çıkarmadığı, davacının davalıdan yaklaşık 3 yıl sonra, … için 2015/32373 nolu başvuru yaptığı,davalıya ait ….+şekil markasının mevcudiyetine rağmen tescillendiği, davalının itiraz etmemiş olmasının iki marka arasındaki benzerlik gerçeğini ortadan kaldırmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, davacının İzmir İli … İlçesinde …’nin işletmecisi olduğunu, davalının da aynı adreste … adlı işletmecisi olduğunu, müşterilerin işletmeleri karıştırdığını, ihtara rağmen davalının … unvanını kullanmaya devam etiğini, Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/53 D.İş sayılı dosyası ile davalıya ait … markasının tescil edildiği şekilde davalı …’ye ait pideci dükkanında; unvan, tabela ve çeşitli satış görsellerinde kullanıldığının tespit edildiğini, tarafların kardeş olmaları ve aynı markayı kullanmaları nedeniyle davacının müşteri kaybettiğini, bu nedenle zarara uğradığını, davacının 1994 yılında kurulan işletmede… ünvanı kullanılmaya başladığını, davalının ünvanı … değil ” … ” olduğunu, davalının işletmeye ait motor benzeri araçlarda … markasını kullanıldığını, işletmenin camlarında web adresi olarak doğrudan “www…..com.tr ” adresinin kullanıldığı, davalının daha önce tescil ettirmiş olduğu markanın … değil ” … ” olduğunu, davalı tarafın ” … + ŞEKİL…” markasının görünüşü – harf /kelime bütünlüğü – biçimsel ve anlamsal benzerlik – çağrıştırma – genel görünüm itibariyle davacının markasına mal ve hizmet sınıflarının alıcısı olan ortalama düzeydeki halk nezdinde karıştırılma tehlikesi oluşturabilecek şekilde benzediğini, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, markaya tecavüzün men-i ile haksız rekabetin önlenmesine, ve 75.000,00-TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davalının 29.06.2012 tarihli başvurusu üzerine ” … + ŞEKİL” markasının 30, 43 sınıflarda 09.03.2013 tarihinde tescil edildiği, davacı markasının ise; 15.04.2015 tarihli başvurusu üzerine ” … ” markasının 43 nice sınıflarda 14.03.2016 tarihinde, ve 21.06.2016 tarihli başvurusu üzerine ” … ” markasının 35 nice sınıflarda 26.09.2017 tarihinde, tescil ediliği görülmektedir.
Esasen, taraflar arasındaki uyuşmazlık ” … ” marka sözcüğü üzerinde toplanmaktadır.
Marka hakkı, SMK’nın 7/1. maddesi hükmü gereği, tescille kazanılır. Bu ilke, mülga Marka KHK’da 6. maddede aynen yer almaktadır. Bununla birlikte marka hakkının tescille kazanılmadığı istisnai haller mevcuttur. İstisnalardan biri, önceye dayalı tescilsiz marka hakkıdır. Marka hakkı, tescil olmaksızın, kullanımla da elde edilmiş olabilir. Diğer deyimle, işletme bir işareti marka olarak seçmiş, kullanmaya başlamış ve tanıtmış; marka altında belli bir itibar yaratmış olabilir. Bu takdirde tescilden önceki kazanılmış hak, sahibine SMK 6/3. maddesi hükmü gereğince yerine göre bir savunma aracı veya yerine göre başvurunun reddi ve hükümsüzlük talepleri için kullanılabilecek bir üstünlük sağlamış olur.
Tescilli marka geriye doğru başvuru tarihinden itibaren koruma sağlamakta olup koruma sağlaması için markanın tescil edildiği şekilde kullanılması gerekir. Tescilli marka hakkı kullanımı yasal bir kullanım olmakla birlikte, markanın tescil edildiğinden farklı ancak başka bir markayla iltibas uyandıracak biçimde kullanımı uygun kullanım olarak değerlendirilemez. Davalının tescilli markası ile davacının markalarının tescilli olduğu emtia ve hizmetler arasında sınıfsal benzerlik bulunmaktadır. Davalı şirket tarafından tescil edildiği şekilde kullanılması halinde tescilli markası geriye doğru başvuru tarihi olan tarihinden itibaren koruma sağlar.
İşletme adı ile marka tescilinin işlevleri farklıdır. İbarenin oda sicilinde kayıtlı olması kendi başına marka hakkının ihdas edildiğine delil değildir. Marka hakkının istisnai kazanma biçimi kullanımdır. Kullanım ise markanın ticaret ve sınai anlamda pazar yaratan biçimde kullanılmasına işaret eder ki, bunun somut yazılı belgelerle ortaya konması gereklidir.
Eldeki dava dosyasına konu maddi olayda, davalının aynı zamanda soy adı olan ve davacı markasının da ayırt edici unsuru olan ” … ” ibaresini davacının tescil tarihinden daha önceki tarihlerden buyana tescil ile birlikte kullandığı sabittir. Bir başka ifade ile davalının markası davacının markasından önce tescil edilmiştir. İlke olarak davalı davacıya karşı öncelik hakkına sahip olup, söz konusu markanın davalının tescil tarihinden önce davacı tarafından tanırlığının sağlandığı hususu iddia ve ispat da olunmamıştır.
Davalının markası … Pide şeklinde olup iş yerinin ilk tescil tarihinden itibaren söz konusu tabela ve kayıtları ” … ” kısmının vurgulandığı anlaşılmaktadır. Tescilli marka sahibinin markanın ayırt edici unsurunu işletme ve alan adı olarak kullanması onun meşru ve doğal bir hakkı olup davalının tescilli markasına dayanarak alan ve adı kullanmasında hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Tescilli bir unvan, tescilli olduğu sürece terkin edildiği tarihe kadar koruma altında olup terkin ve iptal edilinceye kadar tescil edilmiş şekilde kullanılmasında bir usulsüzlük yoktur. Salt ünvan tescili ve ünvanın tescil edildiği gibi kullanılması haksız rekabet de oluşturmaz.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya ve denetime elverişli, dosya kapsamına ve olayın oluş şekline uygun olmasına, yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere, bu delillerin takdirinde ve verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamakl taraf vekillerinin istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’den peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 36,30 TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.07.10.2022