Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/2683 E. 2022/1237 K. 16.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2683
KARAR NO : 2022/1237

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 26.06.2019
NUMARASI : 2019/23 Esas 2019/113 Karar
DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüzün Bulunmadığının Tespiti
KARAR TARİHİ : 16.09.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 16.09.2022

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 26.06.2019 tarih 2019/23 Esas 2019/113 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin 2008 tarihinden itibaren lokanta işlettiğini, davalının 2010/72961 sayılı “…”, 2014/18326 sayılı “…”, 2014/18338 sayılı “…, ….” markalarına dayanarak İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde müvekkili aleyhine dava açtığını, mahkemenin 12.04.2016 tarih 2015/191E, 2016/47K sayılı kararla markaya tecavüzün tespitine, önlenmesine karar verildiğini, kararın Yargıtay’dan geçerek kesinleştiğini, oysa ki müvekkilinin 05.05.2016 tarihinde 2016/41209 sayılı “….-…” , 06.10.2016 tarihinde “… …” marka başvurusunda bulunarak markayı tescil ettirdiğini, müvekkilin bu durumu bildirmemesi nedeniyle bu yönde savunma yapılamadığını, davanın müvekkili aleyhine sonuçlandığını, mahkeme ilamına istinaden karşı tarafın İzmir 16. İcra Müdürlüğünün 2018/6020 E sayılı icra takibi başlatarak müvekkilinin restoranlarında “…” ibaresini markasal şekilde vurgulayarak büyük puntolar ile kullanmasını, kartvizit, broşür, araçgiydirme, sarf malzemeleri ve menülerinde kullanmasının markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, önlenmesine, giderilmesine, ibareyi taşıyan her türlü tabela, gerecin kaldırılmasına, kullanımına son verilmesine, toplanmasına, bu şekilde tecavüzün ortadan kaldırılmasını talep ettiğini, müvekkilinin icra tehdidi altında prestij kaybına da mahal vermemek için kendi adına tescil ettirdiği markanın kullanımına son verdiğini, müvekkilinin markasını kullandığını, müvekkilinin kendi adına markayı tescil ettirdikten sonra “…” ibaresini kullanmasının markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturmayacağını ileri sürerek, müvekkilinin “…” ibaresinin markasal kullanılması yasağının tedbiren durdurulmasına, İzmir 15. İcra Müdürlüğünün 2018/6020E sayılı icra dosyasında yapılan takibin tedbiren durdurulmasına, müvekkilinin tescil ettirdiği markaların mahkeme kararı ve müvekkiline yapılan icra takibi dikkate alınarak tescil ettirdiği şekilde kullanıp kullanmayacağı ya da ne şekilde kullanabileceğinin belirlenmesine ve tespitine (kullanıp kullamayacağının tespitine) karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, SMK’nın 155. maddesinde başkasının sınai mülkiyet hakkına tecavüz ettikleri tespit edilen kişilerin o sınai mülkiyet hakkından daha sonraki bir tarihte kendi adlarına yapılan tescile dayanmalarının önünü kapattığını, sonraki tarihli tescilin hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmediğini, davacının markayı müvekkilinin tescil tarihinden ve müvekkilinin davalı aleyhine açtığı davadan sonra tescil ettirdiğini, müvekkilinin mağdur olduğunu, mahkeme ilamına istinaden başlatılan takiple ilgili olarak tabelasındaki bir kısmı kapattığını, kartvizit, broşür, araç giydirme, sarf malzemeleri, peçetelikler ve menülerde kullanılmaya halen devam ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, marka hakkından doğan çekişmelerde SMK kapsamında görülebilecek davalar veya talep konuları, SMK’nın 149. maddesinde sayıldığı, davacının “nasıl kullanılacağının tespiti” şeklinde bir özel dava biçimi bulunmadığı, SMK’nın 154. maddede ise davacının aslında murat ettiği dava tipi düzenlendiği, bu maddeye göre menfaat sahipleri, giriştikleri veya girişecekleri ticari faaliyetlerinin başkasının sınai mülkiyet hakkına tecavüz oluşturmadığının tespiti konusunda dava açabildikleri ancak anılan hükme göre bu davanın açılma şartı, davacıya karşı sınai mülkiyet hakkı sahibi tarafından henüz bir dava açılmamış bulunmasına bağlı olduğu, eldeki davanının 2018/259E sayılı tazminat ve men davasının devamı niteliği taşıdığı, bu nedenle BMK’nın 154. maddesindeki dava şartının eksik olduğu gerekçesiyle davanın şartları bulunmadığından reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, müvekkilinin işletme unvanını 2008 tarihinden itibaren “…-…” olduğu, müvekkilinin soyadı olan … olduğu için işletmesinin adını bu şekilde koyduğunu, davacının müvekkilinden sonra açtığı işletmelerinde bu ismi koymasının bir nedeni bulunmadığını, davacının müvekkilini taklit ederek bu adı koyduğunu, müvekkili ile davalının faaliyet alanlarının birbirinden farklılık teşkil ettiğini, müvekkili kendi markalarını tescil ettirdiğinden davanın kabulü gerektiğini, müvekkilinin kendi tescilli markasını kullandığını, hali hazırda alacaklı/davacının marka hakkına herhangi bir tecavüzü söz konusu olmadığını istinaf nedeni olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, tescili marka kullanımının davalının markasına tecavüz oluşturmadığının tespiti istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.

Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
6769 sayılı SMK’nın ” Tecavüzün mevcut olmadığına ilişkin dava ve şartları” başlıklı 154. maddesinde ” (1) Menfaati olan herkes, Türkiye’de giriştiği veya girişeceği ticari veya sınai faaliyetin ya da bu amaçla yapmış olduğu ciddi ve fiili girişimlerin sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil edip etmediği hususunda, hak sahibinden görüşlerini bildirmesini talep edebilir. Bu talebin tebliğinden itibaren bir ay içinde cevap verilmemesi veya verilen cevabın menfaat sahibi tarafından kabul edilmemesi hâlinde, menfaat sahibi, hak sahibine karşı fiillerinin tecavüz teşkil etmediğine karar verilmesi talebiyle dava açabilir. Bildirimin yapılmış olması, açılacak davada dava şartı olarak aranmaz. Bu dava, kendisine karşı tecavüz davası açılmış bir kişi tarafından açılamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda davacı vekili, İzmir FSHHM’nin 2015/91E, 2016/47 K sayılı dosyasında müvekkilinin karşı tarafın “…” ibareli markalarına tecavüz ettiği kabul edilerek men ve taziminat hükmü kurulduğunu, ilk derece mahkemesi kararından sonra temyiz aşamasındayken müvekkilinin yine aynı ibareleri içeren iki adet marka başvurusunda bulunduğunu, bu başvurularının tescil edildiğini, mahkeme kararının Yargıtay’dan geçerek kesinleştiğini, ilamın infazına girişildiğini, müvekkilinin icra baskısıyla infazı gerçekleştirdiğini, ancak müvekkilinin hali hazırda tescilli markaları bulunduğunu, bu markaların davalının markasına tecavüz oluşturmadığını ileri sürerek, müvekkilinin marka kullanımının tecavüz oluşturmadığının tespiti isteminde bulunmuştur. Sınai mülkiyet hakları yönünden 6769 sayılı SMK özel düzenlemeler içerdiği için uyuşmazlıkta SMK’nın uygulanması gerekmektedir. SMK’nın 149. maddesinde marka sahibinin markasına tecavüz halinde açabileceği davalar sayılmış olup davacının talebi bu kapsamda kalmamaktadır. Davacının talebi SMK’nın 154. maddesi kapsamında davalının marka hakkına tecavüzün olmadığının tespiti istemi kapsamında kalmaktadır. Ne var ki aynı yasanın 154/1 maddesi uyarınca bu davanın açılabilmesi için davacı aleyhine, tecavüz davası açılmamış olması gerekmektedir. Davacı aleyhine davalı tarafından İzmir FSHHM’de açılan 2015/91E, 2016/47 K sayılı davada aynı markanın davalı tarafından kullanımının tecavüz oluşturduğu ileri sürülmüş ve dava kabulle sonuçlanmıştır. Eldeki dava da bu davanın devamı mahiyetinde olduğu için SMK’nın 154/1. maddesindeki dava şartı oluşmamıştır. Bu nedenlerle mahkemece dava şartı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’den peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere 16.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.