Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/2478 E. 2022/1258 K. 19.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2478
KARAR NO : 2022/1258

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27.11.2018
NUMARASI : 2018/411 E. 2018/1235 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 19.09.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 19.09.2022

İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27.11.2018 tarih 2018/411 E. 2018/1235 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, 05/08/2017 tarihinde dava dışı sürücü …’un sevk ve idaresindeki davalı … şirketine ZMMS ile sigortalı olan … plakalı aracın, dava dışı malik ve sürücü …’in sevk ve idaresindeki … plakalı araca arkadan çarptığını, kaza sebebiyle açılan hasar dosyasında 14.280,00 TL ödeme yapıldığını, ancak araçta yedek parça ve işçilik olmak üzere toplam KDV dahil 19.348,00 TL zarar oluştuğunu, dava dışı …’e ait … plakalı aracın kaza sebebiyle bakiye hasar, değer kaybı, çekici ve eksper ücretlerini vekaletname ile dava dışı …. Şti. tarafından müvekkiline temlik edildiğini, eksper raporunda araçta 4.069,86 TL değer kabyı oluştuğunun belirlendiğini iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00 TL bakiye hasar bedeli, 50,00 TL eksper ücreti ve 100,00 TL değer kaybı bedelinin başvuru tarihi olan 05.02.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 19.10.2018 tarihli dilekçesi ile bakiye hasar bedeli talebini 4.920,00 TL, ekspertiz ücreti talebini 350,00 TL ve değer kaybı talebini 2.556,00 TL olmak üzere dava değerini toplam 7.826,00 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, dava konusu kaza nedeniyle hasar bedeli ve değer kaybının davadan önce ödendiğini, davacının temlik alacağı sebebiyle aktif husumet ehliyetinin bulunduğunu kanıtlaması gerektiğini, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunduğundan söz edilebilmesi için aracın onarımına ilişkin masraflara katlandığını kanıtlaması gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalının kusuru oranında ve gerçek zarar miktarı ile sorumlu olduğunu, değer kaybı zararının ZMMS sigortası genel şartları ekinde yer alan esaslara göre belirlenmesi gerektiğini, dava konusu aracın daha önce kazaya karışıp karışmadığının araştırılması gerektiğini, davacının talep ettiği ekspertiz ücretinin makul giderler kapsamında olmadığını, avans faizi talebinin yerinde olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, 15/10/2018 havale tarihli bilirkişi kurulu raporuna göre sigortalı araç sürücüsünün %100 oranında asli ve tam kusurlu olduğu, dava dışı sürücü …’in kusursuz olduğu, dava konusu … plakalı araçta 19.300,00 TL maddi hasar oluştuğu, 4.000,00 TL değer kaybının meydana geldiği, bakiye maddi hasar alacağının 4.920,00 TL, bakiye değer kaybı alacağının 2.556,00 TL olduğu, ekspertiz çalışması için tolam 350,00 TL bedelin hayatın olağan akışı ve piyasa şartlarına uygun olduğu, davacı tarafın bakiye 4.920,00 TL maddi hasar, 2.556,00 TL bakiye değer kaybı ve 350,00 TL ekspertiz ücreti olmak üzere toplam 7.826,00 TL alacağının bulunduğunun tespit edildiği, ekspertiz giderlerinin yargılama giderlerinden sayılması gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile 4.920,00 TL hasar bedeli, 2.556,00 TL değer kaybı olmak üzere toplam 7.476,00 TL’nin 05/02/2018 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, ekspertiz ücretinin yargılama giderlerinden sayılmasına karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunduğu sabit olmadan hüküm kurulduğunu, davacının müvekkili şirketten alacağı bulunan ….Şti. alacağını temlik yoluyla kendisine devrettiğini iddia ettiğini, geçerli bir temlikten bahsedebilmek için geçerli bir temlik sözleşmesinin ve geçerli bir temel sebebinin bulunması gerektiğini, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunduğundan bahsedilebilmesi için aracın onarımına ilişkin masraflara katlandığını kanıtlaması gerektiğini, hukuka uygun esas ve şekil şartları sağlanmış temlik sözleşmesinin ispat edilememesi durumunda davanın aktif husumet yokluğundan reddedilmesi gerektiğini, araçta meydana gelen hasar ve tamir bedelinin poliçe genel şartlara göre tespit edilmesi gerektiğini, davacının aracın onarımını müvekkili şirketin anlaşmalı onarım merkezlerinden birinde yaptırmadığını, talep edilen tazminat miktarının kabul edilebilir olmadığını, davacı tarafından talep edilen tutarın hangi kıstaslar ile belirlendiğinin, değişen parçaların fiyat miktarının piyasa rayicine ve Trafik Sigortası Genel Şartlarına uygun olup olmadığının belli olmadığını, müvekkili tarafından hasar tutarına ilişkin ekpertiz raporuna göre belirlenen 12.387,51 parça ve malzeme tutarına %28,81 tutarında iskonta oranı uygulanarak 8.818,81 TL hasar bedeli ve 3.370,00 TL işçilik bedeli olmak üzere KDV dahil 14.382,93 TL hesaplandığını belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, hasar bedeli, değer kaybı tazminatı ve ekspertiz ücretinin kazaya sebebiyet veren aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısından tahsili istemine ilişkindir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183. maddesinde “Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü kişiye devredebilir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Alacağın temliki, mevcut bir alacağın alacaklısının değişmesi işlemidir. Kanunun 183. maddesindeki unsurlara göre, alacaklının bir borç ilişkisinden doğan alacağını borçlunun rızasına gerek olmadan bir sözleşmeye dayanarak üçüncü bir kişiye devretmesine alacağın temliki adı verilir.
Alacağın temliki ile artık borçlu, yeni alacaklıya karşı ifa yükümlülüğü altına girmektedir. Ancak, alacaklısının değişmesinde hiçbir söz hakkı olmayan ve temlik işleminden de habersiz olan borçlunun bu kadar çaresiz bırakılmaması, korunması gerektiği düşünülmesi gerekir. Bu nedenle de Borçlar Kanununda, borçlunun borcunu önceki alacaklıya ifa etmesi bazı şartlarla geçerli sayılmış hatta edimi tevdi etmek suretiyle borcundan kurtulması imkanı tanınmıştır.
Borçluyu korumak amacıyla devredene karşı sahip olduğu savunma araçlarını devralana karşı da ileri sürme imkanı tanınmıştır. Borçlu kendisinden ifayı talep edecek olan alacaklıya karşı çeşitli savunma imkanlarına sahip olabilir. Bunların bazıları genel hükümlerden çıkarılırken bazıları da temlik işleminde borçlunun durumunun ağırlaşmaması ilkesinden dolayı getirilen özel hükümlerden kaynaklanır. Borçlu, şayet temlik işlemi geçersiz ise devralan şahsa karşı bu geçersizliği ileri sürerek ifadan kaçınabilecektir. Temlik işleminde taraflardan birinin fiil ehliyetinin olmadığı, temliki yapan alacaklının tasarruf yetkisinin olmadığı, şekle uygun hareket edilmediği, temlik edilen alacağın temlik edilemez türden bir alacak olduğu yolundaki savunmalar geçersizlikle ilgili savunmalardır.
Alacağın temliki, borçlunun durumunu ağırlaştıramayacağından, alacak, devredenin mal varlığında ne halde ise devralanın mal varlığına da o hali ile intikal eder. Devredilen alacağın borçlusu, devredene karşı sahip olduğu def’ileri (savunmaları) devralana karşı da ileri sürebilir. Buradaki def’i kavramını itirazları da kapsayacak şekilde geniş anlamak gerekmektedir. Alacakla ilgili itirazlar genellikle alacağın doğmadığına veya sona erdiğine ilişkindir.
Alacağın temliki işleminin üçüncü kişi yani devralan açısından doğurmuş olduğu sonuç, temlik işlemi ile birlikte üçüncü kişinin, alacağın asli ve ferileri ile birlikte alacağa bağlı rüçhan haklarına da sahip olmasıdır. Üçüncü kişinin devir ile birlikte bu haklarını kullanabilmesi için borçlunun onayına ihtiyaç bulunmamaktadır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2018/1582 E. 2020/849 K. sayılı ilamında belirtildiği üzere)
Somut olayda dava dışı araç maliki …’in, dava konusu kaza nedeniyle oluşan alacağını vekaletname yoluyla dava dışı … Şti. aracılığı ile davacı …’a devrettiği, temlik edilen alacağın malvarlığı haklarına ilişkin olmakla temlike uygun olduğu, temlik eden alacaklının tasarruf yetkisinin bulunmadığının usulüne uygun şekilde ileri sürülüp kanıtlanamadığı anlaşılmakla, davalı … vekilinin davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği yönündeki istinaf itirazı yerinde değildir.
Anayasa Mahkemesinin 17.07.2020 tarihli 2019/40 E. – 202/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK’nın ve 6098 sayılı TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 03.12.2020 tarih 2019/6271 E., 2020/8104 K. sayılı kararı).
Her ne kadar poliçe tarihi itibariyle 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren yeni genel şartlar yürürlükte olsa da, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararından sonra değer kaybı tazminatının yeni genel şartlara göre hesaplanması mümkün değildir. Yargıtay içtihatlarına göre değer kaybı, aracın trafik kazası sonucu hasarlanıp, onarılmasından sonraki değeri ile hiç hasarlanmamış haldeki değeri arasındaki farka ilişkin olup, araçtaki değer kaybı belirlenirken, aracın markası, yaşı, modeli ve hasar gördüğü kısımları dikkate alınarak aracın kaza tarihinden önceki 2. el satış değerinin tespiti ile aracın tamir edildikten sonra ikinci el satış değerinin tespiti ve arasındaki fark göz önüne alınmaktadır. (Yargıtay 17. H.D’nin 07.03.2016 tarih 2015/15003 E., 2016/2856 K. sayılı kararı). Benimsenen bilirkişi raporunda Yargıtay içtihatlarına uygun şekilde yapılan değerlendirmede 4.000,00 TL değer kaybı belirlenmiş olup, bu raporun esas alınması yerindedir. Davalı vekilinin değer kaybı hesap ve miktarına yönelik istinaf sebebinin reddi gerekmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda sigortalı araç sürücüsü …’un %100 oranında asli ve tam kusurlu olduğu, temlik eden sürücü …’in kusursuz olduğu, hasar gören … plakalı araçta 19.300,00 TL maddi hasar oluştuğu, ayrıca 4.000,00 TL değer kaybının meydana geldiği, davalı tarafça yapılan ödeme mahsup edildiğinde bakiye alacağın 4.920,00 TL, bakiye değer kaybı alacağının 2.556,00 TL olduğu, davacının davadan önce yaptırdığı ekspertiz çalışması için ödediği 350,00 TL bedelin piyasa şartlarına uygun olduğu tespit edilmiş olup; davalı … şirketi gerçek zarardan sorumlu olduğundan tespit edilen hasar giderim bedeline iskonto uygulanmamasının yerinde olmasına, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hukuka ve dosya kapsamına uygun, açık ve denetime elverişli bulunmasına göre, davalı vekilinin bu hususlara yönelik istinaf sebeplerinin de reddi gerekmiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 510,68 TL’den peşin alınan 128,00 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 382,68 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.19.09.2022