Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/2476 E. 2022/898 K. 08.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2476
KARAR NO : 2022/898

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/03/2019
NUMARASI : 2017/210 Esas 2019/295 Karar
DAVANIN KONUSU : Destek Tazminatı
KARAR TARİHİ : 08.06.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 08.06.2022

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 19.03.2019 gün ve 2017/210 Esas 2019/295 Karar sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için raportör üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacılar vekili, 16.08.2015 tarihinde davalı sigorta şirketine ZMMS ile sigortalı olan aracın davacıların desteği …’e yaya iken çarptığını, kaza sonucu desteğin vefat ettiğini, davalıya sigortalı araç sürücüsünün kaza tespit tutanağına göre tam kusurlu olduğunu, müvekkillerinin murisinin hiç kusuru olmadığını, davalı sigorta şirketinin davacıların uğradığı maddi zararı tazminle yükümlü olduğunu, davalı şirketçe müvekkillerine yapılan kısmi ödemenin müvekkillerinin uğradığı zararı karşılamadığını ileri sürerek fazla ilişkin hakların saklı kalmak kaydıyla şimdilik 500,00 TL destek tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ön inceleme duruşmasında davacı … için 100,00 TL, davacı … ve … için 200,00′ er TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı tarafça davaya cevap verilmemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, 16.08.2015 tarihinde davalı sigorta şirketine trafik sigortalı aracın davacıların desteği … ‘e çarptığı, çarpmaya bağlı olarak desteğin vefat ettiği, meydana gelen kazada sigortalı araç sürücüsünün % 80 oranında kusurlu olduğu, müteveffa yaya …’in % 20 oranında kusurlu olduğu, 22.12.2015 ödeme tarihi itibariyle % 20 kusur indirimi yapıldığında zararın davacıların destek zararının 28.707,33 TL olduğu, ödemenin 32.222,70 TL olduğu, bu miktar itibariyle sigorta şirketinin edimini yerine getirdiği, bakiye alacağın bulunmadığı, dava tarihi itibariyle güncel hesaplama yapıldığında davacıların zararının 54.834,60-TL olduğu, kusur indirimi ile zararın 43.867,68 TL olduğu, güncellenmiş 38.925,02-TL ödemenin mahsubu ile, bakiye alacağın 4.942,66 TL olduğu, mahkemece ödemenin yapıldığı 22.12.2015 tarihi itibariyle % 20 kusur indirimi yapıldığında ve sigorta şirketinin ödemesi mahsup edildiğinde davacıların bakiye alacağın mevcut olmadığı, sigorta şirketinin sorumluluğun sona erdiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacılar vekili, mahkemece alınan kusur raporuna itiraz ettiklerini, ancak itirazları dikkate alınmadan ve itirazlarına ilişkin en ufak bir değerlendirme yapılmadan ek rapor hazırlandığını, bu haliyle itirazlarını karşılamayan kök ve ek raporun hükme esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun kazanın oluş şekli kısmında müteveffanın 10,5 metrelik yolu enine doğru kat ederken en son şeride geldiği esnada kazanın gerçekleştiğini açıkça belirtildiğini, bu durumun müteveffanın geçişini tamamlamak üzere olduğunu, dolayısıyla yaklaşan araçların uzaklık ve hızını gözeterek ve kendi güvenliğini sağladıktan sonra geçişine başladığını doğruladığını, dosyada ölen yaya desteğe kusur isnadını gerektirecek herhangi bir delil bulunmadığını, kaza tespit tutanağına göre kaza yapan aracın tam kusurlu olarak müvekkillerinin murisine çarparak vefat etmesine sebebiyet verdiğini, ölenin KTK’da yayaların uymakla hükümlü olduğu kurallara riayet ederek 10,5 metrelik yolu enine doğru kat ederken ve geçişini tamamlamak üzere olduğu esnada sigortalı araç sürücüsünü yol üzerindeki yaya olduğunu ve azami hızın 70 km/saat olduğunu belirten trafik işaret levhalarını dikkate almaması sebebiyle kazanın meydana geldiğini, ek raporda belirtildiği üzere araç sürücüsü azami hız limitlerini gösterir levhaları dikkate alıp hızını düşürse ve yaya yolu işaretinin muhtemel bir yaya çıkışı habercisi olduğunu dikkate alsa idi bu kazanın meydana gelmeyeceğini müvekkilinin zararlarının açıklanan nedenlerle tam olarak karşılanmadığını, istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, davacıların desteğine çarpan aracın zorunlu trafik sigortacısından ölüm nedeniyle destek tazminatı istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince davacıların bakiye alacağın mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Mahkemece trafik uzmanından alınan kök raporda ve davalı sigorta şirketi vekilinin itirazlarının karşılandığı ek raporda; davalıya trafik sigortalı araç sürücüsünün aracının hızını yol, görüş, hava, trafik ve aracının teknik özelliğini dikkate alarak tedbir alabilecek düzeyde tutmaması, kaza mahalline yaklaşmadan evvel yaya geçidine yaklaştığını belirten trafik işaret levhasını son derece ciddi bir uyarı kabul etmeyerek bu işaretin muhtemel bir yaya çıkışı habercisi olduğunu gözetmeyerek derhal hızını kesmemesi nedeniyle yaya geçidinden 10,5 metrelik yolun enine doğru 8 metrelik kısmını kat ederken en son şeride gelen yayaya etkili fren tedbirine başvurmayıp ilk geçiş hakkı bulunan yayaya çarpmasıyla gerçekleşen kazanın oluşumunda % 80 oranında üst derecede asli kusurlu olduğu, müteveffa yayanın yaya geçidi üzerinde ilk geçiş hakkına sahip ise de; yolun karşısına geçmeden evvel yolu kontrol etmesi gerekirken yaklaşan araçların hız ve mesafesini dikkate almaması ve yaşı itibariyle yolun karşısına geçeceği zaman dilimini göz önüne almaması nedeniyle % 20 oranında tali derecede kusurlu olduğu belirtilmiş, davacılar vekilince kusur raporuna süresi içerisinde itiraz edilmesine rağmen bilirkişi ek raporunda davacılar vekilinin itirazları karşılanmamış, davacılar vekili kusur raporuna itirazlarının karşılanmadığını belirterek itirazlarını karşılar şekilde yeniden ek rapor alınmasını istemiş, ancak mahkemece davacılar vekilinin kusur raporuna itirazlarını karşılayan ek rapor alınmadığı gibi ek rapor talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeden kusur raporu benimsenip yaya konumunda olan davacıların desteği % 20 oranında kusurlu kabul edilmiş ve davalı sigorta şirketince ödemenin yapıldığı 22.12.2015 tarihi itibariyle % 20 kusur indirimi yapıldığında ve sigorta şirketinin ödemesi mahsup edildiğinde davacıların bakiye destek tazminatı alacağının mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan kusur raporu kaza tespit tutanağı ile de uyumlu olmayıp davacılar vekilinin kusur raporuna itirazları karşılanmadan eksik inceleme ile karar verilmiştir. Bu durumda mahkemece TBK’nın 74. maddesi uyarınca kesinleşmiş ceza mahkemesi kararındaki maddi vakıalarla bağlı olduğu gözetilerek ceza mahkemesi dosyasının karara bağlanmış ise kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak kesinleşmiş ise ceza dosyası getirtilip kesinleşen ceza mahkemesince belirlenen maddi vakıaları da gözeten, ceza mahkemesi dosyası karara bağlanmamış ise ceza mahkemesinde alınan kusur raporları getirtilerek ATK Trafik İhtisas Dairesinden ve ya İTÜ’den dosyadaki kusur raporlarını, kaza tespit tutanağını bir bütün halinde inceleyen yeni bir kusur raporu alınması gerekmekte olup eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş, davacılar vekilinin istinaf itirazları haklı bulunmuştur.
Ayrıca mahkemece PMF 1931 yaşam tablosu ve Progresiv rant usulüne göre yapılan hesaplama hükme esas alınmış ise de; Yargıtay 17. Hukuk ve 4. Hukuk Daireslerince tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verildiğinden mahkemece esas alınan aktüer raporu bu yönüyle yeterli bir rapor değildir. Bu nedenle mahkemece yukarıda açıklanan şekilde kusur raporu alındıktan sonra TRH 2010 Tablosu’na göre muhtemel bakiye ömrün belirlenmesi ve bilinmeyen/ işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması suretiyle tazminatın hesaplanması için daha önce rapor düzenleyen bilirkişiden ek rapor ve ya konusunda uzman yeni bir bilirkişiden açıklamalı, ayrıntılı, denetime elverişli şekilde bilirkişi raporu alınıp, oluşacak sonuca göre usuli kazanılmış haklar da gözetilerek karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı biçimde karar verilmesi de doğru görülmemiştir.

Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli deliller toplanmadan ve değerlendirilmeden karar verildiğinden, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.03.2019 tarih 2017/210 Esas 2019/295 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.08.06.2022