Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/2468 E. 2022/1087 K. 08.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2468
KARAR NO : 2022/1087

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13.06.2019
NUMARASI : 2018/1262 E. 2019/702 K.
DAVANIN KONUSU : Sözleşmenin İptali
KARAR TARİHİ : 08.07.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 08.07.2022

İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.06.2019 tarih 2018/1262 E. 2019/702 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilin eşinin borçları olduğunu ve evi sattıracağını söylemesinden sonra müvekkilinin evin üzerine aile konutu şerhi koydurmak için tapu müdürlüğüne gittiğinde evin üzerinde haciz olduğunu öğrendiğini, bu durumu araştırdığında eşinin kendisinden habersiz … isminde bir şahsın borcuna kefil olduğunu öğrendiğini, … isimli şahsın davalı bankadan 25.12.2015 tarihinde ticari kredi kartı, işletme kredisi çektiğini ve genel kredi sözleşmesi imzaladığını, müvekkilinin eşinin … isimli şahsa müvekkilinin rızası ve bilgisi olmadan kefil olduğunu, kredilerin taksitleri asıl borçlu tarafından ödenmeyince davalı bankanın asıl borçlu ve kefil olan eşine İzmir 28. İcra Müdürlüğü’nün 2018/9100 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, kefil olan eşinin asıl borçlunun borcu ödemesini söyleyeceği üzerine takibe itiraz dahi etmediğini, icra dosyasında asıl borçluya tebligat yapılamadığını, asıl borçlu araştırması yapılmadan icra takibinin kefil eş üzerinden yürütüldüğünü, kefil eşin banka mevduatlarına haciz yazıları yazıldığını, ortak konutlarına haciz konulduğunu ve satış hazırlıkları yapıldığını, TBK 584.maddesinde “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.” şeklinde hüküm bulunmakta olup şekil yönünden geçerli bir kefalet sözleşmesinden bahsedilebilmesi için kefilin imzasıyla birlikte kefilin eşinin yazılı onayının alınması gerektiğini, müvekkilin bu sözleşmeye rızası ve onayı bulunmadığından bu kefalet sözleşmesinin şekil yönünden eksik olup, iptali gerektiğini, ayrıca yine TBK 583.maddesinde “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” şeklinde hüküm bulunduğunu, müvekkilin eşi tarafından imzalanan kefalet sözleşmesinde kefil olunan azami miktari kefalet tarihi vs. ibarelerin kefil eş tarafından kendi el yazısıyla yazılmadığını, imzalanan kefalet sözleşmesinin her iki durum bakımından sakat olduğunu, imzalanan kefalet sözleşmesinde kefilin eşinin kefilliğe ilişkin rızası bulunmadığından ve kefalet sözleşmesi TBK’nun 583,584.maddelerine uygun düzenlenmediğinden kefalet işlemi ve kefalete dayanak icra emrinin iptaline karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek davalı banka ile olan kefalet sözleşmesinin iptaline, İzmir 28. İcra Müdürlüğü’nün 2018/9100 Esas sayılı dosyasında kefil olan müvekkilin eşi yönünden icra ödeme emrinin iptaline ve buna bağlı olarak müvekkilinin taşınmazı üzerine konulan haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, dava dışı …’ın müvekkili banka ile genel kredi sözleşmesini imzalayan dava dışı … isimli şahsa kefil olarak müşterek ve müteselsilen kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine yapılan icra takibine borçlular tarafından itiraz edilmediğini ve haciz işleminin gerçekleştiğini, icra dosyasının borçlularının icra dosyasına herhangi bir itirazda bulunmamalarına ve menfi tespit davası açmamalarına rağmen kredi sözleşmesine taraf olmayan ve icra takip dosyasında borçlu görülmeyen davacının bu davayı açma hakkının bulunmadığını, davacının bu davada taraf olamayacağını, taraf sıfatının dava şartlarından olup sıfat yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, kefalet sözleşmesinin yasada aranan tüm şartlara uygun olarak düzenlendiğini, herhangi bir hukuka aykırılık söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini, davacı tarafın % 20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, kredi sözleşmesinde davacının eşinin müteselsil kefil olarak kefaletinin bulunduğu, kefalet tarihi itibariyle eş muvafakatının bulunmadığı, davacının eşinin 1/2 hisse maliki olduğu taşınmaz üzerine takip dosyasından 12.09.2018 tarihinde icrai haciz uygulandığı, bu hacizden sonra taşınmaz üzerine aile konutu şerhini 25.10.2018 tarihinde konulduğu, kefalet sözleşmesinde davacının taraf olmadığı, taraf olmadığı kefalet sözleşmesinin geçersizliğini ileri sürmede husumet ehliyetinin bulunmadığı, haciz uygulanmasından sonra aile konutu şerhi konulmuş olduğundan aile konutu iddiasına dayalı olarak kefalet sözleşmesinin geçersizliğinin ileri sürülmesinin mümkün bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davaya konu kefalet sözleşmesinin geçersizliğinin aile konutu iddiasına dayandırılmadığını, kefalet sözleşmesinin şekil yönünden sakat olduğunu, kefalet sözleşmesi için geçerli olan evli eşin rızasının alınması şartının yerine getirilmediğini, müvekkilinin bu sözleşmeye rızası ve onayı bulunmadığından kefalet sözleşmesinin kefil yönünden eksik olduğunu, kefalet sözleşmesinde sorumlu olunan azami miktar ve kefalet tarihinin kefilin kendi el yazısı ile yazılmış olma şartının da yerine getirilmediğini, gerekli imza incelemeleri yapılmış olsaydı bu hususun ortaya çıkacağını, müvekkilinin eşinin borçları sebebi ile evi satacağını söylemesi üzerine hak kaybına uğramamak için oturdukları ev üzerine aile konutu şerhi koydurttuğunu, müvekkilinin eşinin önce sözleşmeyi imzalayıp daha sonra sözleşmenin geçersizliği için dava açma durumunun mümkün olmadığını, sözleşmenin uygulanması durumunda müvekkilinin hak kaybına uğrayacak olması nedeni ile husumet ehliyetinin bulunmadığı iddiasının doğru olmadığını, müvekkilinin eşinin müvekkilinin rızası ve bilgisi olmadan kefil olduğunu, kefalet sözleşmesinde kefil olunan azami miktar kefalet tarihi vs. ibarelerin kefil eş tarafından kendi el yazısıyla yazılmadığını, kefalet sözleşmesinin TBK 583 ve 584. maddelerine uygun düzenlenmediğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
GEREKÇE : Dava, davacının eşinin davalı banka ile yaptığı kefalet sözleşmesinde eşinin rızasının bulunmadığı ve kefalet sözleşmesindeki kefalet tarihi, kefil olunan azami miktar ve müteselsil kefil ibarelerinin davacının eşinin kendi el yazısıyla yazılmadığı iddialarına dayalı olarak davacının eşi ile davalı banka arasında imzalanan kefalet sözleşmesinin iptaline, İzmir 28. İcra Müdürlüğü’nün 2018/9100 Esas sayılı dosyasında kefil olan davacının eşi yönünden icra ödeme emrinin iptaline karar verilmesi istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı vekili, müvekkilinin eşinin müvekkilinin bilgisi ve rızası olmadan dava dışı bir kişinin davalı bankadan 25.12.2015 tarihinde kullandığı genel kredi sözleşmesine kefil olduğunu, kredilerin taksitleri asıl borçlu tarafından ödenmeyince davalı bankanın asıl borçlu ve kefil olan eşi aleyhine İzmir 28. İcra Müdürlüğü’nün 2018/9100 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, kefil olan eşinin asıl borçlunun borcu ödemesini söyleyeceği üzerine takibe itiraz dahi etmediğini, müvekkilinin eş olarak kefalet sözleşmesine rızası ve onayı bulunmadığından ve kefalet sözleşmesindeki kefalet tarihi, kefil olunan azami miktar ve müteselsil kefil ibareleri davacının eşinin kendi el yazısıyla yazılmadığından davacının eşinin imzaladığı kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu ileri sürerek kefalet sözleşmesinin iptaline, icra dosyasında kefil eşi yönünden icra ödeme emrinin iptaline ve müvekkilinin taşınmazı üzerine konulan haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı, eşinin imzaladığı kefalet sözleşmesinin ve icra takibinin tarafı olmayıp, kefalet sözleşmesine taraf olmayan ve icra takip dosyasında borçlu görülmeyen davacının taraf olmadığı kefalet sözleşmesinin geçersizliğini ileri süremeyeceği ve kefalet sözleşmesi ile taraf olmadığı icra takibinin iptalini isteyemeyeceği, bu nedenle davacının bu davayı açmak için husumet ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varılmakla; ilk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen karar sonucu itibariyle doğru olup davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL maktu harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 08.07.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.