Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/2437 E. 2022/1003 K. 27.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2437
KARAR NO : 2022/1003

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 08.05.2019
NUMARASI : 2018/178 E. 2019/72 K.
DAVANIN KONUSU : Markanın Hükümsüzlüğü
KARAR TARİHİ : 27.06.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 27.06.2022

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 08.05.2019 tarih 2018/178 E. 2019/72 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin sektörel tanınmışlığı bulunan “…” markasının gerçek hak sahibi olup müvekkilinin markasının yurt dışında pek çok tescili bulunduğunu, markayı 1973 yılından bu yana “…” ve “…” şeklinde aktif ve kesintisiz kulandığını, “…” ana unsurlu internet alan adı sahibi olduğunu, erkek kuaförü olup müvekkiliyle aynı alanda faaliyet gösteren davalının kötü niyetli olarak 2015/107170 sayılı 3, 35 ve 44. sınıflarda “…” markasını tescil ettirdiğini, davalının sosyal medya üzerinden müvekkilinin … markalı ürünlerin Türkiye temsilcisi gibi kendisini tanıttığını, davalıyla yapılan görüşmede önce markanın bedelsiz devri ve terkin edeceğini bildirmiş iken bir sonraki görüşmede fahiş bir rakam talep ettiğini, bu durumun da davalının kötü niyetini gösterdiğini ileri sürerek, davalı adına tescilli 2015/107170 nolu markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacının yurt dışında tescilleri olmasına rağmen bu süre içinde Türkiye’de tescil ettirme girişiminde bulunmadığını, dava dilekçesinde geçen ürünün … olarak bilindiğini, bu ürünü davacı şirketin Türkiye’de yapmadığını, müvekkilinini bu ürünlerle tanışması ve markanın davacıya ait olduğunu bilmesinin mümkün olmadığını, bu ürünü saç düzleştirici olarak internet üzerinden … hariç bir firmadan satın aldığını, bu ürünün tescilli bir marka olduğunu belirtecek bir emareye ne faturada, ne ürün kutusunda, ne de ürünün içi prospektüsünde rastlanmadığını, müvekkilinin iyi niyetli olarak marka tescilinde bulunduğunu, davacının bu marka için mektuplar gönderdiğini, aba altından sopa gösterdiğini, markanın kendilerine devri istendiğini, müvekkilinin bunu kabul etmediğini ancak herhangi bir bedel de istenmediğini, davanın süresinde açılmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının, … markasını Türkiye’de tescilsiz olarak kullandığına ilişkin bir iddiası ve kanıtı bulunmadığı, markayı ilk kez ABD Marka Ofisi’nde 10.07.1973 tarihinde 3.sınıfta tescil ettiği, ilk kullanımının 14.03.1972 tarihine gittiğinin sunulan yabancı tescil belgesi ve çevirisinden anlaşıldığı, davacının fiili olarak Türkiye’de markanın kullanıldığına ilişkin herhangi bir kayıt ve belge sunmadığı, dolayısıyla davacının, tarihsel veya önceye dayalı tescilsiz kullanımdan gelen bir önceliği söz konusu olmadığı için MarkKHK’nın 8/2, 8/4, 8/5 şartları bulunmadığı, davacı tarafın Beyoğlu 7. Noterliği aracığıyla sağladığı 05.01.2018 tarihini taşıyan 278 ve 277 yevmiye nolu e-tespitlerine göre, davalı taraf “…” markasını başkasına aidiyetini bildiğine ilişkin beyan ve tanıtımlarda bulunduğu, davalının bu markayı tesadüfen seçmediği, markanın Türkiye distribütörü olduğunu açıklamak suretiyle yabancı bir hak sahibinin varlığını bilerek her şeye rağmen tescillediği, noter tespitine göre ….com/… uzantısı altında; “… Türkiye Yetkili Bayisi” baresi bulunduğu, burada davalının adı yer aldığı, markaya ilişkin çeşitli ürünlere yer verilerek bunların geleceği ve dağıtılacağı, yetkili bayilik kullandıkları ifadeleri ve ürün görselleri yer aldığı, davalının markayı tescilde iyi niyetli olmadığı, tesadüfen tescile gitmediği, özellikle yurt dışında çeşitli ülkelerde bilinen markanın itibarını kendi ticaretinde kullanmayı amaçladığı, davalının, herhangi bir kozmetik ürün üretmediği, böylece Türkiye’de kötü niyetle tescillenen sonsuz seçeneğe rağmen özellikle tercih edelin “…” ibaresinin hükümsüzlüğünün gerektiği, marka kötü niyetle tescillendiğinden salt benzer ve aynı sınıfta değil, sair sınıflarda da terkin edilebileceği gerekçesiyle davanın kabulü ile markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, davacı şirketin uzun yıllardır ülkemizde faaliyet gösterdiğini, böyle bir ürünü ve markasını ülkemizde tescil ettirmek için hiç bir müracaatı olmadığını, müvekkilinin dava konusu markayı kendi adına tescil ettirdiğini, ürünün sadece ismi müvekkilince marka olarak tescil edildiğini, müvekkilinin böyle bir ürün üretip satmadığını, davacının markasını Türkiye’de tescilsiz olarak kullandığına ilişkin bir iddiası ve kanıtı bulunmadığını, kuaför işletmesi olan müvekkilinin markayı tescillemesine hukuki bir engel bulunmadığını, mahkemenin de Marka KHK’nın 8/2, 8/4, 8/5 şartlarının bulunmadığını belirtmesine rağmen müvekkilinin öncelik hakkını korumayarak davanın kabulüne karar verdiğini istinaf nedeni olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, gerçek hak sahipliği, tanınmış marka ve kötü niyetli tescil nedenlerine dayalı olarak markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.Davacı vekili, gerçek hak sahipliği, tanınmış marka ve kötü niyetli tescil nedenlerine dayalı olarak davalı adına tescili 2015/107170 sayılı “…” markasının hükümsüzlüğü talebinde bulunmuş, mahkemece öncelikli kullanım/gereçek hak sahipliği, tanınmış marka iddiaları reddilmiş ancak davalının kötü niyetli olarak marka tescilinde bulunduğu kabul edilerek markanın tescilli olduğu tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.
Dosyadaki deliller ve bu delilleri inceleyen bilirkişi raporundan da anlaşıldığı üzere davacının yurt dışı tescilleri 1973 yılına kadar dayansa da Türkiye’de davalıdan önce marka başvurusunun olmadığı, davalının markasının başka ülkelerde çok önceden beri ve yoğun bir şekilde kullanımı bulunduğu, davacının markasını taşıyan ürünlerin Türkiye’de en eski 24.01.2016 tarihinde kullanıldığı, noterlikçe yapılan e tespit tutanağına göre davalının www… adresli … isimli sosyal paylaşım sitesinde “… Türkiye Yetkili Bayisi” ibaresiyle paylaşımda bulunduğu, “…nin yeni ürünü sadece Türkiye’de … da Türkiye bu ürünü çok konuacak bu yapıda bir saç yapısı varsa …ın sayfasından canlı yayınla saçın bitirilmiş halini izleyebilirsiniz” ve “Çok yakında Türkiye genelinde kısa sir süreliğine muhteşem bir fiyatla satışlarımız devam edecek kuaför ve toptancı arkadaşlarımız özelinden bize ulaşınsın yetkili bayilik yetkimizi kullanacağız” ibarelerine yer verdiği, yine görsel olarak davacının ürünüyle birebir aynı markayı ve ambalajı taşıyan ürünü kullanıldığı anlaşılmaktadır. Kuaför olan davalının davacı gibi sektörde tanınmış bir şirkete ait ürünleri bilebileceği, bu markalı ürünlerin yetkili temsilcisi olduğunu belirttiğine göre davacının markasında da haberdar olup davacının markasından yararlanma amacı güttüğü, binlerce seçenek özgürlüğü arasında davalının yurt dışında tescili bulunan ürünün markasını birebir tescil ettirmesinin iyi niyetle bağdamayacağı, davalının marka tescilini makul bir gerekçeyle açıklayamadığı dikkate alındığında mahkemece kötü niyetli tescil nedeniyle hükümsüzlük kararı doğru bulunmuştur.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’den peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davalının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 27.06.2022