Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/24 E. 2021/1220 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2019/24
KARAR NO : 2021/1220

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/09/2018
NUMARASI : 2016/293 Esas 2018/914 Karar
DAVANIN KONUSU : Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 21.10.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 21.10.2021

İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 25.09.2018 tarih 2016/293 Esas 2018/914 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, 06.12.2014 tarihinde davalıların işleteni, sürücüsü ve ZMMS sigortacısı olduğu aracın yaya olan davacıya çarparak yaralanmasına sebebiyet verdiğini, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün kusurlu olduğunu, sürücü …’ın 1,63 promil alkollü olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile belirsiz alacak olarak, hastane masrafları ve tedavi ulaşım giderleri için şimdilik 2.999,30 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren faizi ile davalılar … ve …’dan mütesilsilen tahsiline, geçici ve sürekli iş göremezlik nedeni ile 1.000,00 TL maddi tazminatın, … ve …’dan kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile davalı sigorta şirketinden ise dava tarihinden itibaren faizi ile müteselsilen tahsiline, 20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren faizi ile davalılar … ve …’den müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. .
CEVAP :Davalı … Sigorta A.Ş. vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı … vekili, müvekkilinin araç alım satım işi ile uğraştığını, söz konusu aracı 07/11/2014 tarihinde … isimli kişiye sattığını, ancak o gün mesai bittiğinden aracın noter devrinin sağlanamadığını, daha sonra aracın noter satışının sağlanması konusunda karşı taraf ile görüştüğünü, ancak sonuç alamadığını, 01.11.2014 tarihinden itibaren aracın …’in tasarrufunda olduğu bir sırada kazanın meydana geldiğini, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davacının kazanın meydana geldiği barda çalışanlardan birisi olduğunu, bara müşteri olarak gelen …’den aracı barda çalışan valenin teslim aldığını, müşterinin daha sonra aracı valeden istediğini, valenin aracı teslim aldığı kişiye teslim etmesi gerekirken, davalı …’a teslim ettiğini, görevini layıkı ile yerine getirmeyen valenin ve iş yerinin de oluşan kazadan sorumlu olduğunu, kazanın oluşunda valenin ve iş yerinin asli kusurlu olduğunu, davacının kaza nedeni ile bacağındaki 1 cm lik kalıcı kısalık iddiasının mahkemece araştırılması gerektiğini, sağlık giderlerinin …’nın sorumluluğunda olduğunu ve kendisi tarafından sarf edilen bir sağlık gideri olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, kaza tespit tutanağının olaya uygun olmadığını, 3.kişilerin kazaya karıştığını, onların etkisi ile kazanın meydana geldiğini, müvekkiline kusur yüklenemeyeceğini, manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre ; her ne kadar davalı … kaza tarihinden evvel aracı …’e satıp haricen devrettiğini savunmuş ve ihbar olunan … bunu doğrulamış ise de, trafikte kayıtlı araçların noterin katılacağı sözleşme ile devredilebileceği, bunun dışındaki devirlerin geçerli olmadığı, işleten sıfatına sahip olmak için malik olunması zorunlu değil ise de, üçüncü kişilere karşı işleten sıfatının devredildiğinin, herkesi bağlayıcı ve inandırıcı delillerle ortaya konulması gerektiği, …’nın haricen satım beyanının … tarafından kabulünün bu nitelikte delil olmadığı, ancak kendi aralarında iç ilişkide önem taşıyacağı, bu durum karşısında …’nın trafik kayıtlarında görünen malik olarak işleten sıfatı ile davacının taleplerinden sorumlu olduğu maddi tazminat davasından feragat edildiği, , davacının manevi tazminat talebi ile ilgili yapılan değerlendirmede; kazanın meydana geliş şekli, sürücü davalı …’ın kaza anında alkollü oluşu, davacının kaldırımda bekleyen kusursuz bir kimse olması, davacının kaza nedeni ile % 11,2 sürekli maluliyete maruz kalmış ve tedavi süresinin 9 aya kadar uzayabileceği yönündeki Adli Tıp görüşü ile tarafların sosyal ve ekonomik durumu dikkate alınarak davacı yararına 20.000,00 TL manevi tazminat takdirinin uygun olduğu gerekçesiyle, maddi tazminat talebinin feragat nedeniyle reddine, manevi tazminat talebinin kabulüne, 20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … dan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı … vekili, müvekkilinin araç alım satım işi ile uğraştığını, söz konusu aracı 07.11.2014 tarihinde … isimli kişiye sattığını, ancak o gün mesai bittiğinden aracın noter devrinin sağlanamadığını, daha sonra aracın noter satışının sağlanması konusunda karşı taraf ile görüştüğünü, ancak yapılmadığını, müvekkil araç satış sözleşmesini yaptıktan sonra aracı alıcıya teslim ettiğini, kazaya karışan araç, satış tarihi olan 01.11.2014 tarihinden itibaren fiilen alıcı … ’in tasarrufu altında olduğundan, müvekkil, aracı teslim ettikten sonra araç üzerinde herhangi bir tasarruf hakkının kalmadığını, 2918 Sayılı Kanun’un 3. maddesinde işleten tanımında ‘’araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.’’ şeklinde olduğunu, müvekkilin, araç üzerinde fiili tasarrufu bulunmadığından, işleten sıfatının da bulunmadığını ileri sürmektedir.
GEREKÇE : Dava trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminatın tahsili istemlidir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı tarafça maddi tazminat davasından ferat edilmesi nedeniyle, bu talep hakkındaki davanın feragat nedeniyle reddine, manevi tazminat talebinin kabulüne kara verilmiştir.
İşleten tanımı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay’ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür.
2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmünü içermektedir. Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, işleten sıfatının belirlenmesinde araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması ve fiili hakimiyetin uzun süreli olması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır.
Bunun yanında, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/d maddesinde “Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunmadığının tespit edilmesi ve taşıt üzerinde satış ve/veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunmaması halinde, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılır. Noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir.” hükmünü içermektedir. Görüldüğü gibi Yasa’nın 20/d maddesinde tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin ancak noterler tarafından yapılacağı hükmüne yer verilmiştir. Ancak böyle bir satış ve devir işlemi, araç üzerindeki mülkiyet hakkını devre elverişlidir. Bu devrin yöntemince aracın kayıtlı olduğu tescil müdürlüğüne bildirilmemesi yüzünden aracın tescil kaydında bir değişiklik yapılmaması satışa konu aracın mülkiyetinin geçişini engellemez ise de, anılan yasa maddesinde belirtilen türden resmi bir satış ve devir işlemi yapılmaksızın, satış işlemine dayalı olarak işleten sıfatının ve araç üzerindeki mülkiyet hakkının devredildiğinin kabulü mümkün değildir.
Somut olayda, kazanın meydana geldiği tarihte davalı … aracın kayıt malikidir. Bu durumda yukarıda anılan 2918 sayılı KTK’nun 3. maddesi ve 20/d maddesi birlikte göz önünde bulundurulduğunda, aracın maliki olan davalı tarafından aracın kanunen aranan resmi şekle uygun olarak satışının yapıldığını gösterir herhangi bir kayıt bulunmadığından, İhbar olunan …’in aracı kayıt maliki olan davalı …’ dan haricen satın aldığı ve kendi tasarrufunda iken kazanan gerçekleştiği yönündeki kabulü 3. kişi konumunda bulunan davacıya karşı ileri sürülmesinin mümkün bulunmamakla davalı … vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
İstinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … yönünden istinaf karar harcı olan 1.366,20 TL’den peşin alınan 68,31 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 1.297,89 TL’nin davalı …’dan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davalı …’nın yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.21.10.2021