Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/2313 E. 2022/1248 K. 16.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2313
KARAR NO : 2022/1248

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/06/2019
NUMARASI : 2018/231 Esas 2019/98 Karar

DAVANIN KONUSU : Markanın İptali
KARAR TARİHİ : 16.09.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 16.09.2022

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 12.06.2019 tarih 2018/231 Esas 2019/98 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye …. tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, davalı şirketin “…. ” markasının 32 ve 33 sınıflarda tescilli olduğunu, ancak davalının bu markayı 5 yıldan uzun süredir 32. sınıf ürünler bazında kullanmadığını, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 9. maddesinde markanın 5 yıldan uzun süre kullanılmaması halinde iptaline karar verileceğinin düzenlendiğini, müvekkili şirketin “…. ”, “…. ”, “…. ” marka haklarının sahibi ve bu markalara ilişkin ürünlerin üreticisi olduğunu belirterek, davalı lehine 32. sınıfta tescilli bulunan “…. ” markasının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, dava konusu talebin zamanaşımına uğradığını, davanın markanın tescil tarihinden “….” markası bakımından 2007 yılından bu yana sessiz kalması nedeniyle süre yönünden reddi gerektiğini, Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinden kaynaklanan ve genel kabul görmüş “sessiz kalma nedeniyle hakkın kaybı ilkesi” gereğince dava hakkının hiçbir zaman sınırlaması olmaksızın tanınmasının hukuki güvenlik ve iyi niyet ilkeleri ile bağdaşmadığını, aynı hizmet sektöründe bulunan markaların birbirinden habersiz olmasının uygulamada imkansız olduğunu, davacının markanın kullanılmamasına dair herhangi somut bir delil ibraz edemediğini, araştırdığı kaynakları açıklayamadığını, davacının markanın haklı sebep olmaksızın, ciddi ve aralıksız 5 yıl süre ile kullanılmadığını ispatla yükümlü olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının dayandığı hukuki sebebin markanın kullanmama sebebiyle tescillendiği 32. sınıf emtianın iptaline yönelik olduğu, bu çerçevede ispat yükünün davalıya düştüğü, kullanma yükümlülüğünün ihlali nedeniyle davacının isteminin de araştırılması, değerlendirilmesi gerektiği, alınan bilirkişi raporunda dosya kapsamındaki kanıtlar, davalının dayandığı ve sunduğu deliller incelenerek, markanın 32. sınıf emtiada pazar yaratıcı manada kullanılmadığının tespit edildiği, davacının 32. sınıf emtia bakımından markanın iptalini istemekte haklı olduğu, dava konusu 2005/31719 nolu markanın, davalı adına kayıtlı olup, geçerliliğinin sürdüğü, markanın tescil tarihinden davanın açıldığı tarihe kadar kullanmamayı hoşgörü süresi geçmiş bulunduğundan, markanın emtiasında kullanım keyfiyetleri dava edilebilir nitelikte olduğu, davalı adına kayıtlı 2005/31719 nolu markanın kullanmama nedeniyle iptali koşullarının oluştuğu gerekçesiyle; davanın kabulüne, davalı adına kayıtlı, 2005/31719 nolu 32 ve 33. sınıflarda kayıtlı, “…. ” markasının 32. sınıfa giren “biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar (arpa mayası, şerpetçi otu özü), sebze ve meyve suları, sebze ve meyve konsantreleri ve özleri, meyvelerden elde edilen toz ve granül halde içecekler, şıra, şalgam suyu, domates suyu, kolalar, gazozlar, izotonik içecekler, boza, salep“ malları yönünden iptaline, sicilden terkinine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, ilk derece mahkemesince zamanaşımı itirazlarının değerlendirilmediğini, gerek doktrin, gerekse yerleşmiş Yargıtay içtihatları çerçevesinde, işbu davanın, markanın tescil tarihinden “…. ” markası bakımından on bir yıl sonra açılmış olması nedeniyle süre yönünden reddi gerektiğini, Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinden kaynaklanan ve genel kabul görmüş “sessiz kalma nedeniyle hakkın kaybı ilkesi” gereğince dava hakkının hiçbir zaman sınırlaması olmaksızın sınırsız olarak tanınması hukuki güvenlik ve iyi niyet ilkeleri ile bağdaşmadığını, hak düşürücü süre ile ilgili olarak gerek Sınai Mülkiyet Kanunu madde 25 düzenlemesi gerekse 565 sayılı KHK döneminde verilmiş olan emsal Yargıtay kararı ile dava açmak hakkının sınırsız sürede kullanılmasının kabul edilmesinin KHK’nın ruhu ve hukuk mantığıyla bağdaşmayacağını, mahkemece kararda hiçbir delile dayanılmadığını, davacının markanın haklı sebep olmaksızın, ciddi ve aralıksız beş yıl süre ile kullanılmadığını ispatla yükümlü olduğunu, davacının iddialarının sadece varsayımdan ibaret olduğunu, davacı tarafça, dava konusu markanın kullanılmadığını ispata yarar hiçbir delil ve belge sunulmadığını, menfi vakıa olarak değerlendirilen “kullanmama” durumunun davacı tarafından ispatı gerektiğini, marka üzerindeki kullanımına devam etmek niyetinde olan müvekkili şirketin de, kullanımın varlığına ilişkin hukuki savunma hakkına sahip olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, kullanmama nedenine dayalı, davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 9. maddesinde, tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verileceği hükmü bulunmakta olup, 6769 sayılı SMK’nın 26. maddesi uyarınca kullanmama nedeniyle markanın iptali yetkisi Türk Patent ve Marka Kurumuna ait ise de, bu hüküm SMK’nın 192/1. maddesi uyarınca kanunun yayım tarihinden itibaren 7 yıl sonra yürürlüğe gireceğinden 6769 sayılı SMK’nın geçici 4. maddesi uyarınca SMK’nın 26. madde hükmü yürürlüğe girene kadar iptal yetkisi mahkemeler tarafından kullanılacaktır. SMK’nın markanın kullanım külfetine ilişkin 9. maddesi hükmü uyarınca davalı markasının tescil edildiği tarihten sonraki tüm zaman sürecinde kullanım külfetinin bulunduğu, bu kullanımının SMK’nın 7. maddesinin 2. fıkrasında öngörülen şekilde, yine 7. maddenin 3. fıkrası ve SMK’nın 9. maddesinin 2 ve 3. fıkrasında ve 26. maddenin gerekçesinde değinildiği üzere markanın tescil edildiği amaç dahilinde, işlevine uygun, yani ticari hayatın içinde, markanın fonksiyonlarının yerine getirilmesi için Türkiye’de ciddi kullanım olması gerekmektedir. Dava konusu markanın kullanılmadığı iddiasının aksini yani markanın ciddi kullanıldığını ispat yükü davalı tarafta bulunmaktadır. (Yargıtay 11. HD 2005/2901 E., 2006/5144 K., 04/05/2006 T.)
Eldeki davada davacı vekili, davalı adına tescilli 2005/31719 nolu, 32. sınıfta tescilli ”…. ” markasının, tescil edildiği tarihten bu yana davalı tarafça hiç kullanmadığını veya kullandığı iddia edilir ise de bu kullanıma beş yıldır ara verilmiş olduğunu iddia ederek, 2005/31719 nolu “Sarıyer” markasının SMK’nın 9/1 maddesi uyarınca 5 yıl süre ile kullanılmama nedeniyle iptaline ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Her tacirin marka sicilinin temizlenerek kullanılmayan markaları kendi adına tescil ettirme hakkı bulunduğundan, davacı şirketin SMK’nın 25/2. maddesi uyarınca dava açmakta menfaati ve hukuki yararı bulunmaktadır.
Mahkemece bilirkişi olarak atanan mali müşavir bilirkişi tarafından davalı tarafın “….” markasını ciddi biçimde kullanıp kullanmadığı ya da beş yıl içinde kesintisiz kullanıma ara verip vermediği konularında inceleme yapılması için davalı taraf vekilinden geriye dönük 5 yıllık ticari defterleri, markasının tanıtımına ve kullanımına yönelik katılımda bulunduğu ciddi pazar yaratıcı anlamda piyasada, fuar, panayırlarda, markaya dayalı verdiği reklam, tabela vs. ile markanın ciddi kullanım emaresini oluşturan tüm materyallerin talep edildiği, davalı vekilince markanın kullanımına ilişkin delil ve belgelerin bulunmadığı ve markasının ticari defterlerde kayıtlı olmadığından defterlerin sunulmasına da gerek olmadığı yönünde beyanda bulunulduğu, dava konusu markanın kayıtlı olduğu 32. nice sınıfında tescil tarihinden itibaren 5 yıl süreyle haklı bir sebep olmaksızın kullanılmadığı, bu durumda davalının markasının nice sınıfında kullanılmaması nedeniyle SMK’nın 26.maddeye istinaden aykırılığın ortaya çıktığı tespit edilmiştir. Davacının kullanmama nedeniyle iptal talep ettiği 32. sınıftaki ürünler yönünden ciddi kullanım bulunduğunun davalı tarafça ispat edilemediği sonucuna varılmakla; mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamış ve davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’den peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 36,30 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.16.09.2022