Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/218 E. 2021/1380 K. 19.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2019/218
KARAR NO : 2021/1380

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/09/2018
NUMARASI : 2018/518 Esas 2018/922 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 19.11.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 19.11.2021

İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 25.09.2018 tarih 2018/518 Esas 2018/922 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, davacı firmanın muhasebe departmanında çalışan …’nın şirket adresinde muhafaza edilen çek karnesinin en arkasından 2 adet çek yaprağını kopararak davacı firma yetkilisinin imzasını sahte olarak atarak her iki çek bedelinin de müvekkilinin çek hesabından tahsil edildiğini, suç duyurusu sonucunda İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/396 esas ve 2015/60 karar sayılı dosyasında hırsızlık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından mahkumiyet kararı verildiğini, davacı firmanın çeklerin bu şekilde çalındığından haberinin olmadığını, davacı firmanın şirket yetkilisinin imza sirkülerinin bankada mevcut olduğunu ve davacı firmanın uzun süre bankanın müşterisi olduğunu, sürekli olarak çek keşide etmekte ve bu çeklerin bankaca ödenmekte olduğunu, bu sebeple davacının imzasının banka yetkililerince çok iyi bilinmekte ve tanınmakta olduğunu, her iki çek üzerindeki imzanın davacı firma yetkilisinin imzası olmadığını ve imzaların sahte olduğunu bankanın bilebilecek durumda olması gerektiğini, asli kusurlunun davalı banka olduğunu, ayrıca 6762 sayılı TTK’nun 724 sayılı maddesinde hem de 6102 sayılı TTK ‘nun 812 maddesinde, bu şekilde sahte imza ile ödenmiş olan çek bedellerinden ”müşterinin doğan zararından” muhatap bankanın sorumlu olduğunu, bankanın sorumluluğu kusur aranmayan sorumluluk olup, muhatap bankanın sorumlu tutulması için kusurlu olmasının şart olmadığını, ileri sürerek … Bankası A.Ş. İzmir Şubesi tarafından sahte imza ile tahsil edilen 10.03.2014 keşide tarihli, 0298725 nolu 22.700,00 Tl bedelli ve 14/03/2014 keşide tarihli, 0298724 nolu 20.000,00 TL bedelli 2 adet çekten dolayı davacı firmanın oluşan zararı olan toplam 42.700,00 TL’nin çeklerin ödendiği tarih olan 10.03.2014 ve 14.03.2014 tarihlerinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, yapılan olağan inceleme sonucu, keşideci imzası olarak kabul edilen ve çek üzerinde yer alan imzanın, bankanın uhdesinde yer alan imza örnekleri ve keşideci imzası ile uyuştuğunun açık olmasına rağmen, bankanın ödeme yapmaktan kaçınmasının mümkün olmadığını, müvekkili bankanın usulüne uygun olarak çek üzerinde gerekli incelemeleri yaparak imzada sahtelik olmadığı kanaatine sahip olduğunu, imza sahte olsa bile birebir taklidi olan imzaların normal bir değerlendirme ile tespit edilmesinin bankalardan beklenmesinin mümkün olmadığını,günde binlerce operasyonun yürütüldüğü bankacılık sektöründe her imzanın bilirkişi gibi uzmanlara sorularak, akabinde işlem yapılmasının mümkün olmadığını, bankaya kusur yükletilemeyeceğini, muhasebe elamanınca keşidesinden hemen sonra davacının müvekkili bankaya ihbarda bulunması gerektiğini, bankaya hiç bir ihbar veya bildirim ulaşmadığını, çek koçanından pek çok çek keşide edilmesine rağmen ilgili çeklerin koçandan gizlice alındığının fark edilmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, basiretli tacir olan davacının ağır kusurlu olduğunu, T.T.K’nın 812. maddesinin “Sahte veya tahrif edilmiş bir çeki ödemiş olmasından doğan zarar muhataba ait olur; meğerki, senette düzenleyen olarak gösterilen kişiye, kendisine verilen çek defterini iyi saklamamış olması gibi bir kusurun yüklenmesi mümkün olsun”, hükmüne amir olduğunu, davacı basiretli bir tacirin yerine getirmesi gereken ödev ve sorumluluktan uzak bir şekilde, çek koçanlarının saklanmasında, muhafazasında ve muhasebe gibi bir şirketin yönetiminde en önemli birimlerden biri olan personelinin seçiminde gerekli dikkat, özen ve yükümlülüğü göstermediğini, kendi personeli tarafından çeklerin sahte imza ile tedavüle çıkartılmasında ağır kusuru olduğunu, B.K.nun 52. maddesi uyarınca da keşideci, zararın doğmasına kusurlu davranışı ile sebep olmuşsa sorumlu olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu 2 adet çek üzerindeki imzanın davacı şirket yetkilisi …’un imzasına benzediği ve imzanın iğfal kabiliyetinin olduğu, kambiyo senedi niteliğindeki çekin bağlı olduğu çek karnesinin herhangi bir muhasebe çalışanının kolayca ulaşabileceği bir yerde olması halinde bu nevi bir sonucun olması ihtimali dikkate alınarak basiretli bir tacir gibi davranılması yükümlülüğünün davacıda olduğu, davacı tarafça tedbir alınmaksızın çekin muhasebe departmanında çalışan ve ayrılan dosyanın davalısı olan kişinin ulaşabileceği bir yerde bulundurulmasının davacının kusurundan kaynaklı olduğunun kabulü gerektiği, çek üzerindeki keşideci imzasının 3. Kişi banka çalışanı yönünden iğfal kabiliyeti olduğu tespit edildiğine göre, bunun haricinde ayrıca teknik bir grafolojik inceleme yapmasının mümkün olmadığı göz önüne alındığında davalı bankanın yapılan ödeme nedeniyle sorumlu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, 31.10.2017 tarihli bilirkişi raporu mahkemece hatalı değerlendirildiğini, raporun sonuç kısmında; inceleme konusu iki adet çek aslında bulunan keşideci imzasının, mevcut karşılaştırma imzalara göre … Şti. yetkilisinin eli ürünü olmadığı, yetkiliye ait imzalardan yararlanılarak oluşturulmuş taklit imzalar olduğu, her iki taklit imzanın genel görünüş itibarı ile orjinal imzalara bariz benzerlik gösteriyor oluşu nedeni ile yapılan sahteciliğin iğfal kabiliyeti taşıdığı sonucuna varıldığının belirtildiğini, bilirkişi tarafından yapılan bu değerlendirme herhangi bir 3. kişinin durumuna göre yapıldığını, çeklerdeki imzaların orjinal imzalar ile benzerlik gösteriyor oluşunun bu çeklerin banka personeline karşı iğfal kabiliyetine haiz olduğu şeklinde yorumlanamayacağını, sadece gözle yapılan basit bir incelemeyle dahi, çeklerdeki imzalar ile orjinal imzaların birbirinden farklı olduğunun tespit edilebildiğini, çeklerdeki imzaların iğfal kabiliyetinin oluşunun davalı bankanın sorumluluğunu ortadan kaldırmadığını, 5941 sayılı Çek Kanununda yapılan düzenlemeler uyarınca: muhatap banka, kendisine ibraz edilen çeki ödemeden önce, bazı incelemeler yapmak zorunda olduğunu, muhatap bankanın çekteki keşideci imzasının gerçekten hesap sahibine ya da yetkili temsilcisine ait bulunup bulunmadığını inceleyerek, bu açıdan çekin sahte olup olmadığının yanı sıra, ayrıca çek üzerinde bir tahrifat yapılıp yapılmadığını da kontrol etmesi gerektiğini, bu inceleme yükümlülüğü açısından çekin, üzerine çek keşide edilen hesabın bulunduğu şubeye ibraz edilmesi ile muhatabın başka bir şubesine ibraz edilmesi arasında hiçbir fark olmadığını, uygulamada özellikle sahte ve tahrif edilmiş bir çekten kaynaklanan riziko nedeniyle burada da ödeme yapılan hamilin kimlik tespiti yoluna gidildiğini, sahte ve tahrif edilmiş bir çekin hamile ödenmesinden doğan zararın Türk Ticaret Kanununun m.812 hükmünde öngörüldüğü gibi muhatap bankaya ait olduğunu, muhatap bankanın kanundan doğan bu sorumluluğu kusursuz sorumluluk olup herhangi bir kusurun bulunmadığı hallerde dahi bu ödeme nedeniyle keşidecinin uğradığı zararı karşılamak zorunda olduğunu, zararın keşidecinin zararı olduğunu, bu nedenle muhatap bankanın ödediği bedeli keşidecinin kendi nezdindeki hesabından düşemeyeceğini, gerekçede müvekkili şirket yetkilisinin basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğünü yerine getirmediğinden bahsedilmiş ise de; çeklerin muhafazasında müvekkili şirkete kusur atfedilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin çek karnesinin muhafazasıyla ilgili üzerine düşen her türlü özen ve tedbiri yerine getirdiğini, çek karnesini kullanan kişinin müvekkili şirketin muhasebe elemanı olduğunu, çek karnesinin, muhasebe departmanında muhafaza edildiğini, muhasebe çalışanının çek karnesine ulaşabilmesinde ticari teamüllere aykırı bir hal olmadığını, muhasebe çalışanının hakkında İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/125 E. sayılı dosyası ile ceza yargılaması yapılarak cezalandırılmasına karar verildiğini, şirket çalışanının çek karnesinin en arkasındaki 2 adet çeki kullanmış olduğu göz önünde bulundurulduğunda, çekin keşidesinden hemen sonra muhatap bankaya bildirimde bulunması gibi bir halin mevcut olmadığının kabulü gerektiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, sahte çeklerin bedelinin, davalı muhatap banka tarafından ödenmesi nedeniyle davalı bankanın sorumlu olduğu iddiasıyla 2 adet çek bedelinin davalı bankadan tahsili istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
6102 sayılı TTK’nın 812. Maddesi ( 6762 sayılı TTK’nın 724. maddesi) gereğince sahte veya tahrif edilmiş bir çeki ödemiş olmasından doğan zarar muhataba ait olur. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin yerleşik kararları gereğince, çekle ödeme yapmayı kabul eden ve müşterileri ile çek anlaşması yapan bir bankanın, gerekli dikkat ve ihtimamı göstermesi, tereddüt halinde çeki uzman kişilere inceletmesi, gerektiğinde keşideciden tahkik edip alacağı cevaba göre hareket etmesi lazım gelir. Somut olayda, davacı vekili müvekkili şirketin muhasebe departmanında çalışan …’nın şirket adresinde muhafaza edilen çek karnesinin en arkasından 2 adet çek yaprağını kopararak şirket yetkilisinin imzasını sahte olarak atarak her iki çek bedelinin müvekkilinin çek hesabından tahsil edildiğini, davacı şirket yetkilisinin imzasının banka yetkililerince çok iyi bilinip tanındığını, her iki çek üzerindeki imzaların sahte olduğunu bankanın bilebilecek durumda olması gerektiğini, sahte imza ile ödenmiş olan çek bedellerinden muhatap bankanın sorumlu olduğunu ileri sürerek çek bedellerinin davalı bankadan tahsilini istemiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporuna göre dava konusu iki adet çek aslında bulunan keşideci şirket temsilcisi adına atılan taklit imzalar genel görünüş itibarı ile orjinal imzalara bariz benzerlik gösterdiğinden davalı banka tarafından ayrıca teknik bir grafolojik inceleme yapılmasının gerekmediği, orjinal imzalara bariz benzerlik gösterdiğinden çeklerin ayrıca uzman kişilere inceletmesini ve keşideciden araştırmasını gerektiren bir tereddüt bulunmadığı, muhatap bankanın çekleri ibraz eden yetkili hamilere karşı da ödeme yükümlülüğünün bulunduğu, davalı bankanın orjinal imzalara bariz benzerlik gösteren çek bedellerini öderken gerekli dikkat ve ihtimamı gösterdiği, kambiyo senedi niteliğindeki çeklerin bağlı olduğu çek karnesinin herhangi bir muhasebe çalışanının kolayca ulaşabileceği bir yerde saklanması ve çeklerin çalındığının derhal bankaya bildirilmemesi nedeniyle davacı şirketin basiretli bir tacir gibi davranmadığı ve tam kusurlu olduğu, bu nedenlerle davalı bankanın iğfal kabiliyeti bulunan sahte çeklerin bedelinin ödenmesi nedeniyle sorumluluğunun olmadığı sonucuna varılmakla; mahkemece davanın reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’den peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.19.11.2021