Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/2179 E. 2022/1290 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2179
KARAR NO : 2022/1290

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 11.07.2019
NUMARASI : 2018/229 E. 2019/131 K.
DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi, Durdurulması
KARAR TARİHİ : 22.09.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 22.09.2022

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 11.07.2019 tarih 2018/229 E. 2019/131 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekillerince istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, müvekkili şirketin Türk Patent Enstitüsü nezdinde 2011/25921 tescil numaralı “…”, 2011/57304 tescil numaralı “…”, 2011/113444 tescil numaralı “…” ve bunlara ek olarak Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü nezdinde 1097765 tescil numaralı “…”, 1108024 tescil numaralı “…” markalarının sahibi olduğunu, müvekkili şirket ile davalı şirketin yıllarca birlikte çalıştıklarını, daha sonra iş ilişkisinin sona erdiğini, davalı şirketin müvekkili adına kayıtlı ve maruf hale getirdiği 2011/25921 tescil numaralı “…” markasına tecavüz niteliğindeki “…” ürününü piyasada kullanmaya başladığını, iki ürün yanyana konulduğunda makul bir tüketici tarafindan son derece kolay bir şekilde karıştırılabilecek durumda olduğunu, müvekkilinin şikayeti üzerine Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nde 2017/421 E. dosya numarası ile dava açıldığını, davalının 2016/07246 sayılı “…” markası ile müvekkilinin markalarına yaptığı tecavüzün, benzerlikten öte müvekkilinin markasını taklit etmesinden ibaret olduğunu, “…” ibaresinin müvekkilinin… markasındaki “…” gibi ayrı yazıldığını ve öne çıkarılacak şekilde yuvarlak içine alındığını, “….” yerine “…” yazıldığını, müvekkilinin markasındaki renklerin birebir aynı şekilde kullanıldığını, davacının markası tescil edilmemiş olmasına rağmen ürünlerde “®” işaretini kallandığını iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkili adına tescilli Türk Patent Enstitüsü nezdinde 2011/25921 tescil numaralı “…”, 2011/57304 tescil numaralı “…”, 2011/113444 tescil numaralı “…” ve bunlara ek olarak Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü nezdinde 1097765 tescil numaralı “…”, 1108024 tescil numaralı “…” markalarına ilişkin davalı tarafından gerçekleştirilen, markalara tecavüz ve haksız rekabet fiillerinin tespiti, tecavüzün önlenmesi, tecavüz fiillerinin durdurulması, tecavüzün kaldırılması, tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dişindaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde el konulması, masrafları davalıya ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi, müvekkilinin sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin önlenmesi ve durdurulması ile, sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilerek üretilen veya ithal edilen tecavüze konu ürünlere, bunların üretiminde münhasıran kullanılan vasıtalara ya da patenti verilmiş usulün icrasında kullanılan vasıtalara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde, Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dâhil, bulundukları her yerde el konulması ve bunların saklanması, davalıya ait Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli 2016/07246 sayılı “…” markasının 3. kişilere devrinin ihtiyati tedbir yoluyla önlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacı tarafın iddialarının haksız olduğunu, benzerlik veya iltibas bulunmadığını, markaların sözcük ve yazım tarzının farklı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, tarafların aynı sektörde faal oldukları, arbulunmaktadır. Davacının marka tescillerinin geçerli korunan markalar olduğu, davalının ihlal oluşturduğu ileri sürülen marka kullanımının da bu tescillerin kapsamında olduğu, marka vekili ve güzel sanatlar tasarım öğretim üyesi bilirkişilerden alınan 05/03/2019 tarihli raporda, davacının tescilli markaları, marka görselleri ve emtialarının incelenip resmedildiği, davalının ürünleri üzerindeki kullanımlarıyla karşılaştırıldığı, ses, anlam ve görsellik açısından ayrı ayrı karşılaştırma yapılarak markaların davalı tarafından karıştırmaya yol açacak nitelikte bir benzerlik düzeyinde kullanılmadığını rapor ettikleri, davacı markalarında yer alan yan unsurların, ayırt edicilik özelliğinin düşük olduğu, markaları ayırt edici esas unsurlarının, davalı tarafından aynen veya benzer biçimde kullanılmadığı, bununla birlikte marka hakkına iltibas veya iktibas suretiyle ihlal bulunmasa dahi haksız rekabet iddiaları bakımından ayrı bir değerlendirme yapılması gerektiği, piyasada daha önceki tarihlerden beri mevcut olan bir firmanın sunduğu, belirli bir ambalaj veya ticari görünüm taşıyan ürünüyle karıştırma riski yaratabilecek benzer ambalaj kullanmanın TTK’nın 55/1a.4 md. uyarınca haksız rekabet oluşturduğu, davalının eş ürününde, davacıya ait “…” tescilli markasını kullanmasa bile, ürün ambalajında tercih ettiği yeşil ve siyah renklerin, bu renkleri taşıyan kendisine ait “…” ibaresini davacıyla aynı tarzda verev biçimde kullanmasının, ürünün üst yüzünde miktar gösteren “80 g/m” ibaresini aynı alt sağ bölümde kullanması, “…” ibaresini kare biçimli bir logoyla yuvarlak yerine eliptik biçimde, yine aynı bölgede kullanması karşısında, bir yanaşma davranışı gözlendiği, aradaki sair farklılıkların, dikkatli bir bakışta ayrımı sağlasa bile ortalama tüketicinin alım tercihleri ve alım usulü düşünüldüğünde karıştırma riskinin bulunduğu gerekçesiyle, marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi ve giderilmesi davasının ve bağlı taleplerin reddine, haksız rekabet davasının kabulüne, davalının kağıt ürünlerini, davacının ambalajıyla benzer görünüm arz eden biçimde sunmasının haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, önlenmesine, tecavüz oluşturan ürünlerin bulundukları yerden toplanmasına, saklanmasına, el konularak piyasadan kaldırılmasına, hükmün haksız rekabete ilişkin kısmının karar kesinleştikten sonra 3 ay içinde talep edilmek kaydıyla ulusal çapta yayın yapan gazetede ilanına karar verilmiştir.
Karara karşı, taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, mahkemece haksız rekabet davasının kabulüne ilişkin kararına katıldıklarını, ancak marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi ve giderilmesi davasının reddine ilişkin kararın hatalı olduğunu, davalının “…” ibaresini müvekkili şirketin “….” markasındaki gibi ayrı yazdığını ve öne çıkacak şekilde yuvarlak içine aldığını, müvekkilinin “….” markasındaki … tersine çevrilmiş … şeklinde yazıldığını, müvekkilinin markasındaki renklerin birebir aynı şekilde kullanıldığını, müvekkilinin her iki markası ile aynı anda benzerlik ortaya çıkarıldığını, makul bir tüketici tarafından çok kolay bir şekilde karıştırılabilecek durumda olduğunu, davalının marka tecavüzü fiilini gerçekleştirdiğini, bilirkişilerce markaların bütün olarak bıraktıkları genel izlenimin dikkate alınması gerektiğini, oysa bilirkişilerin tek tek kelime ve görsel incelemesi yapmışlardır. markaların markalar siciline tescil edildiği şekli ile kullanılmasının esas olduğunu, davalının ise davacı markasının logo ve grafik özelliklerini birebir kullandığını, davalının marka tesciline başvurduğunu, ancak piyasaya marka tescil başvurusu gibi sunmadığını, marka başvurusundaki ürünü müvekkilinin markalarına yakınlaşmak suretiyle kullandığını, davalının sadece ürünün ambalaj tasarımı yolu ile haksız rekabet değil, aynı zamanda marka hakkı ihlaline de sebebiyet verdiğini, davalının 2016/07246 sayılı “…” markası ile müvekkilinin markalarına yapmış olduğu tecavüzün benzerlikten öte, davalının davacının markasını taklit etmesinden ibaret olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, mahkemece renklerle ibarelerin karıştırıldığını, taraf ürünlerinde beyaz zemin üzerinde yeşil ve siyah renkli yazılar kullanılmış olmasına karşın, davacı ürününde “…” ibaresinin baskın şekilde kullanıldığını, ortalama tüketicinin aklında kalan ibarenin renkler değil, siyah renk ve “…” ibaresi olduğunu, müvekkilinin ürününde “…” ibarelerinin siyah renkle yer almasına rağmen, eliptik formatta düzenlenen davacı ürününden farklı tonda kullanılan “…” ibaresinin, bu ibarenin sık tekrarlanmasının ortalama tüketici zihninde “…” ibaresinin ve yeşil rengin kalmasına yol açacağını, davacının ürününde siyah renk hakimiyetinin, müvekkilinin ürününde ise yeşil renk hakimiyetinin bulunduğunu, taraf ürünlerinde yer alan yazıların verev dizilişin karıştırılma ihtimaline yol açmayacağını, yazılar arasında benzerlik olmadığı gibi şekil büyüklükleri ve puntolarının farklı olduğunu, bilirkiyi raporunun renkli baykılarının kaliteli olmamasının birbirine yakın renk algısına yol açtığını, ürünler çıplak gözle incelendiğinde ortalama tüketicinin kolaylıkla ayırabileceği renk, ton, yazı, punto, şekil farklılıklarının anlaşılacağını, ambalaj üzerindeki ibarelerin taraf markalarından oluştuğunu, ambalaj tasarımlarının ağırlığını birçok kez tekrarlanan ve markayı adeta tüketicinin zihnine kazıyan davacı için “…”, müvekkili için “…” markalarının kompozisyonun ana temasını oluşturduğunu, tüm A4 kağıt ürün ambalajlarında miktar gösteren 80 g/m2 ibaresinin sağ alt bölümde yer aldığını, ortalama tüketicinin gramaja ilişkin zorunluluktan kaynaklanan bu ibareye göre ürün tercih etmeyeceğini, davacının markasında yuvarlak şekil içinde marka kullanılmışken, müvekkilinin markasında diğer kullanımlara uygun şekilde eliptik şeklin kullanıldığını, taraf markalarının benzer olmadığının kabul edilmesi karşısında markaların farklılığının haksız rekabet yönünden karıştırılmayı da önlediğini, kağıt ürünü alıcısının tercihini ambalaja göre değil, marka ve fiyatına göre yaptığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte, mahkemenin tecavüz oluşturan ürünlerin bulundukları yerden toplanmasına, saklanmasına, el konularak piyasadan kaldırılmasına ilişkin kararının da hatalı olduğunu, mahkemenin haksız rekabet davasını müvekkilinin ürünleri değil, yalnızca ürünün ambalajındaki bazı unsurlar yönünden kabul ettiğini, ambalajlardaki haksız rekabete yol açan unsurlar belirtilerek bu yönlerin izalesine karar verilmesi gerekirken, müvekkililnin ürünlerinin toplatılmasına ve el konulmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ile önlenmesi istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle, markaya tecacvüzün tespiti isteminin reddine, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi isteminin kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalının 2016/07246 sayılı marka başvurusuna konu “…” ve “….” ibareli A4 kağıdı ambalajının davacı adına tescilli 2011/25921 sayılı “…” ve 2011/57304 sayılı “…” markalarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı noktasında toplanmaktadır.
İlk derece mahkemesince marka vekili ve Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi bilirkişiden alınan bilirkişi raporunda, davacının markaları ile davalının kullanımının fonetik ve kasramsal-semantik yönlerden yapılan karşılaştırmada, davalının yeşil-siyah renkli kullanımlarında, küçük puntoyla ve ince yazı karakteriyle yazılmış “…” kelimeleri, bunun hemen altında daha koyu, daha büyük puntoyla ve daha kalın yazı karakteriyle yazılmış “…” ibarelerinin yer aldığı, ürün ambalajının alt kısımda yer alan kırmızı-beyaz renkli kullanımlarında; “….” ibaresinin yer aldığı, davacının marka görsellerinde yer alan “….” ve “…” ibarelerinin yazım puntosu, şekli, karakteri ve konumlanması itibariyle dikkat çekiciliğinin diğer kelimelere nazaran daha yüksek olduğu, davacının markalarında yer alan “…” kelimesi ile davalının işaretinde yer alan “…” kelimesinde “…” sesinin ortak unsur olduğu, ancak kelimelerin bütün olarak okunuşları “…” ve “…” şeklinde olduğundan fonetik yönden benzerlik bulunmadığı, davacının diğer markasında yer alan ” …” ibaresi ile davalının işaretinde yer alan “…” ibarelerinin emtia açısından tek başına ayırt ediciliğinin ve fonetik benzerliğının bulunmadığı, davalının ürün ambalajının alt kısımda kırmızı renkli dikdörtgen çerçeve içinde yer alan beyaz renkli zemin üzerinde kırmızı renkli oval fonun içinde birbirinden ayrık biçimde “…” ibarelerinin yazılı olduğu, davacının markaları ile sadece “….” sesiyle farklı tonlardaki kırımızı rengin ortak unsur olduğu, bunun haricindeki diğer unsurların farklı olduğu ve bütün olarak bakıldığında davacının “….” ibareli markalarıyla davalının ürün ambalajının alt kısmındaki kullanımı arasında görsel yönden benzerlik bulunmadığı, davacının 2011/25921 sayılı markasında beyaz zemin üzerinde ürün ambalajın tüm yüzeyini verevine kapsayacak şekilde yeşil renkli orijinal bir figüratif eleman, bunun hemen yanında ince yazı karakteriyle, küçük puntoyla, açık yeşil renkle yazılmış “….” kelimeleri ve bu kelimelerin hemen altında yazım puntosu, şekli, karakteri ve konumlanması itibariyle dikkat çekiciliği daha fazla olan koyu renkli “…” kelimeleri yer aldığı, markanın esas unsurunun, “…” kelimeleri olduğu, davalının ürün ambalajının üzerinde kullandığı, oval formdaki yeşil renkli zemin içinde beyaz renkli “…” ve hemen yanında beyaz renkli zemin üzerinde kalacak şekilde koyu renkli “…” ibarelerinin yer aldığı, bunun da hemen üzerinde oldukça küçük puntoyla yeşil renkte “…” ibarelerinin yazılı olduğu, farklı tonlardaki yeşil renginin, verevine yazım şeklinin ve tek başına ayırt ediciliği bulunmayan “….” ve “…” ibarelerinin ortak unsur olduğu, davacının markasındaki esas unsur ile davalının kullanımındaki esas unsurun birbirinden farklı olduğu, davacının 2011/25921 sayılı markasıyla davalının ürün ambalajın tüm yüzeyini kapsayan kullanımı arasında görsel yönden benzerlik bulunmadığı; Ancak, haksız rekabet yönünden yapılan değerlendirmede davacının ürün ambalajının özgün olduğu ve harcıalem nitelik taşımadığı, davalının özgün bir tasarım ortaya koymakta geniş bir hareket alanına sahip olduğu halde, piyasadaki bir başka ambalajın tasarımı ile ayırt edilmesi ortalama tüketici açısından müşkül olabilecek bir tasarımı tercih ettiği, ambalaj benzerliğinin zorunluluktan kaynaklanmadığı, bilhassa fotokopi kağıdı gibi ürünlerin tüketiciyle görsel temas sağlayan en önemli tasarım öğesi olan “ambalaj” düzeyinde ortalama tüketici açısından neredeyse birebir denebilecek benzerlik olduğu, bu benzerliğin ambalajlar arasında iltibas-karışıklık yaratacak mahiyette olduğu görüşü bildirilmiştir.
Davalının A4 kağıt ambalajlarında kullandığı “….” ve “…” ibarelerinin davacının tescilli markalarına tecavüz oluşturmadığı, ancak ambalajın tüm yüzeyini kaplayacak biçimde verevine yazım şeklinin ortalama tüketici açısından neredeyse birebir denebilecek benzerlik taşıdığı, bu benzerliğin TTK’nın 55/1-a.4 maddesi uyarınca ambalajlar arasında iltibas yaratacak mahiyette olduğu tespit edilmiş olmakla, ilk derece mahkemesince, markaya tecavüzün tespiti isteminin reddi ile haksız rekabetin varlığının tespiti ile önlenmesi isteminin kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamakta olup, taraf vekillerinin istinaf itirazları yerinde değildir.
İstinaf kanun yoluna başvuranların dilekçelerinde yer verdikleri itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’den peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 36,30 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’den peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle ile tarafların yaptığı giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.22.09.2022