Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/2095 E. 2022/751 K. 16.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2095
KARAR NO : 2022/751

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/01/2019
NUMARASI : 2018/949 Esas 2019/49 Karar
DAVANIN KONUSU : Geçici ve Kalıcı İş Göremezlik Tazminatı
KARAR TARİHİ : 16.05.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 16.05.2022

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 21.01.2019 gün ve 2018/949 Esas 2019/49 Karar sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, 03.05.2016 tarihinde davalının zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın davacının sevk ve idaresinde bulunan araca çarpması ile meydana gelen trafik kazası sonucunda davacının ağır derecede yaralandığını, kaza sonrası davacının tedaviler gördüğünü, kaza nedeniyle soruşturma başlatıldığını, kaza sonrası düzenlenen kaza tespit tutanağında davacının tali kusurlu olarak gösterildiğini, kaza nedeniyle davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığını, davalı sigorta şirketi tarafından davacı ile kazaya karışan diğer sürücünün uzlaşmaları nedeniyle CMK 253.maddesi kapsamında tazminattan feragat niteliği taşıdığı gerekçesi ile ödeme yapılmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin tüm dava ve tazminat talep hakları saklı kalmak kaydı ile 3.600,00 TL kalıcı iş göremezlik tazminatı, 400,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 4.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, taraflar arasında uzlaşmaya varılması nedeniyle davacının davalı şirketten herhangi bir alacağının kalmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını, 2 yıllık dava açma süresinin geçtiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, kazaya ilişkin soruşturma dosyasında bulunan 24.06.2016 tarihli uzlaştırma raporunda “Müşteki … ile Şüpheli …’nın meydana gelen kaza ile ilgili olarak aralarında konuşup anlaştıkları, karşılıklı olarak birbirlerinden maddi ve manevi bir taleplerinin olmadığı” hususlarını beyan ettikleri, taraflarca uzlaşmanın sağlandığı ve ıslak imzaları ile uzlaşma raporunu imzaladıkları, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından uzlaşma nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, davacının uzlaştırma tutanağında sigorta şirketine karşı başvuru hakkını saklı tutmadığı, bu durumda davacının zararının tamamının giderildiğinin kabulü gerektiği, zira CMK 253/19.maddesi hükmü uyarınca tarafların uzlaşması halinde zarar görenin tazminat davası açma hakkından feragat ettiğinin kabulü gerektiği, davacının davalıya başvuru hakkını saklı tutmayarak uzlaşması nedeniyle dava açma hakkının ortadan kalktığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, tazminat hakkının kaybedilmesi için, ayrıca ve açıkça “maddi ve manevi tazminat istenmediği”nin beyan edilmesi gerektiğini,
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 73.maddesi 7.bendinde: “Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikâyetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz” şeklinde hüküm bulunduğunu, dava konusu trafik kazası uzlaşma kapsamında kaldığı için soruşturma aşamasında alınan uzlaştırma raporunda açıkça maddi ve manevi tazminat haklarından vazgeçildiği şeklinde beyan bulunmadığını, uzlaşma tutanağından böyle bir beyanda bulunulduğu hususunun çıkarılamadığını, uzlaştırma raporunda davacının ayrıca ve açıkça şahsi haklarından vazgeçtiğine dair beyanda bulunduğunun net olarak anlaşılamadığını, soruşturma aşamasında müvekkilin hiçbir zararına tekabül etmeyen bir bedel karşılığında tarafların uzlaştırma prosedürünü gerçekleştirmiş olmasının müvekkilin gerçek zararının giderilebilmesi için başvurabileceği tüm hukuki haklarından feragat ettiğine dair bir ibarenin kullanılması ve kanun maddesi ile uyarlama yapılmasının yaşamın olağan akışına aykırı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, karşı aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısından geçici ve kalıcı iş göremezlik tazminatı istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince CMK 253/19.maddesi hükmü uyarınca tarafların uzlaşması nedeniyle dava açma hakkının ortadan kalktığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
CMK’nın 253. maddesinin 19. fıkrasına göre uzlaşmanın sağlanması halinde soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz. Ancak bu hukuki sonucun doğması aynı maddenin 5’inci fıkrasında düzenlenen “uzlaşma teklifinde bulunulması halinde kişiye uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmesinin hukuki sonuçları anlatılır.” koşulunun gerçekleşmesine bağlıdır.
Somut olayda, 24.06.2016 tarihli uzlaştırma raporunda “Müşteki … ile şüpheli …’nın meydana gelen kaza ile ilgili olarak aralarında konuşup anlaştıkları, karşılıklı olarak birbirlerinden maddi ve manevi bir taleplerinin olmadığı” hususlarını beyan ettikleri belirtilmiş, ancak uzlaştırma teklif formu düzenlenmemiş, CMK’nın 253/5 madde ve fıkrasında düzenlendiği şekliyle, uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukuki sonuçları taraflara anlatılmamıştır. Uzlaşma teklif edilirken, zarar görene, uzlaşmanın sağlanması halinde zarar sorumlularının hiçbirine tazminat davası açamayacağının tüm açıklığıyla anlatılması gerekir. Trafik kazalarında, kusuruyla zarara sebebiyet veren ve cezai yaptırımla karşı karşıya olan sürücülerin yanında, kusursuz sorumlulukları bulunan motorlu araç işletenleri ve onların sorumluluklarını sözleşme ile üstlenmiş sigorta şirketleri de bulunmaktadır. Zarar gören, ceza yasalarına göre sorumluluğu bulunan kusurlu sürücü ile uzlaşırken kendisine motorlu araç işleteni ve sigorta şirketinin de sorumluluktan kurtulacağı, onlara da tazminat davası açamayacağı hususunun tereddüte mahal verilmeksizin açıkça ve ayrıntılı olarak anlatılması gerekir. Bu gereklilik CMK’nın 253/5 maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2 ve 36 ncı maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6 ncı maddesinde düzenlenen “hukuk devleti” “hukuki güvenlik”, “hukuki belirlilik” “hak arama özgürlüğü” ve “adil yargılanma” ilkelerine dayanmaktadır. Davacıya imzalatılan uzlaşma raporunda davacı ile sürücünün karşılıklı olarak birbirlerinden maddi ve manevi bir taleplerinin olmadığı hususlarını beyan ettikleri ve sonuçlarının anlatıldığı belirtilmiş, ancak uzlaşmanın öncesinde uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukuki sonuçları ile uzlaşmayı kabul ettiği takdirde kazaya sebebiyet veren sürücü yanında, kanundan ve sözleşmeden kaynaklanan hukuki sorumlulukları bulunan işleten ve sigorta şirketine de tazminat davası açılamayacağı açıklanmamıştır. Zarar gören davacı uzlaşmadan sadece sürücünün yararlanacağı, işleten ve sigorta şirketinin hukuki sorumluluğunun devam edeceği düşüncesine kapılabilir. Bu nedenlerle uzlaşma teklifinin, “hukuk devleti” “hukuki güvenlik”, “hukuki belirlilik” “hak arama özgürlüğü” ve “adil yargılanma” ilkelerine ve CMK’nın 253/5 maddesindeki emredici düzenlemesine aykırı olduğu ve davacının sigorta şirketine karşı dava açma hakkının ortadan kalkmadığı sonucuna varılmakla; mahkemece CMK 253/19.maddesi hükmü uyarınca tarafların uzlaşması nedeniyle davacının dava açma hakkının ortadan kalktığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2- İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 21.01.2019 tarih 2018/949 Esas 2019/49 Karar kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 16.05.2022