Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/2094 E. 2022/747 K. 16.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2094
KARAR NO : 2022/747

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/04/2019
NUMARASI : 2017/585 Esas 2019/499 Karar
DAVANIN KONUSU :Komisyon Ücretinin İadesi
KARAR TARİHİ : 16.05.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 16.05.2022

İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.04.2019 tarih 2017/585 Esas 2019/499 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankadan 01.05.2008 tarihinde 300.000,00 TL tutarında konut kredisi kullandığını, konut finansmanı kapsamında alınan tüketici kredisi sözleşmesi yerine genel kredi sözleşmesi imzalatıldığını, kredinin tüketici kredisi olduğunun açık olduğunu, kredi kullandırılırken haksız olarak 6.000,00 TL kredi komisyonu tahsil edildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davalı banka tarafından haksız tahsil edilen 6.000,00 TL komisyon tutarının tahsil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı bankadan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacıya genel kredi sözleşmesi kapsamında ticari kredi kullandırıldığını,müvekkili bankanın davacı ile sözleşme hürriyeti prensibi gereğince imzalanan genel kredi sözleşmeleri çerçevesinde komisyon ve masrafları aldığını, alınan masrafın 5411 Sayılı Bankacılık Kanununa, TTK 20. Madde hükmüne, Bankacılık kanunun 144. Maddesinin verdiği yetkiye istinaden TCMB yayınlanan 2006/1 sayılı tebliğe uygun olduğunu, genel kredi sözleşmesi hükümlerinde ve ticari kredi geri ödeme planlarında açıkça yazılan ve kararlaştırılan komisyon ücretlerinin TTK , TBK ve ticari teamüller gereğince tahsil edilmesinin yasal olduğunu, taraflar arasındaki kredi ilişkisinin Türk Ticaret Kanunu gereğince ticari bir iş olduğunu, bu sebeple dava konusuna ilişkiye genel hükümlerden önce ticari teamüllerin uygulanması gerekeceğini, müvekkili bankanın tacir sıfatını haiz olup ücret isteme hakkı olduğunu, söz konusu krediye ilişkin ödeme planında; davacıya kullandırılan kredi miktarı, toplam borç tutarı, aylık kar oranı, toplam kar, toplam vergi, masraf ve komisyon tutarı ile kredi geri ödeme taksit tutarlarının açıkça yazılı olduğunu, davacı ile müvekkil banka arasında var olan ticari iş sebebiyle, müvekkil banka görmüş olduğu işlerden dolayı gerek aradaki genel kredi sözleşmesi, gerek TTK ve sair mevzuat, gerekse ticari örf ve adet gereğince ücret isteyebileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki sözleşmenin ticari nitelikteki genel kredi sözleşmesi olduğu ve bu sözleşme kapsamında davacıdan komisyon ücretinin alındığı, genel kredi sözleşmesinin yapıldığı 01.05.2008 tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunu’na göre taraflar arasındaki kredi sözleşmesi ve ekinde yer alan taksitli ticari kredi ödeme planında miktarı belirtilerek komisyon ve masraf alınacağı hususunda mutabık kalındığı, davalı banka tarafından komisyon ücreti tahsil edilmesinin 818 Sayılı Borçlar Kanunu hükümlerine ve ahlaka aykırı olmadığı, emsal uygulamalara uygun olduğu, genel kredi sözleşmesi kapsamındaki edimler arasında önemli derecede bir eşitsizlik yaratmadığı ve davacının ekonomik varlığını tehlikeye sokacak ölçüde fahiş bir miktarda olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, mahkemece alınan hukukçu ve bankacı bilirkişilerin birbirlerine tam zıt görüş ve tespitlerde bulunduğu raporlardaki bankacı bilirkişilerin görüşlerine itibar edilerek davanın reddine karar verildiğini, karara dayanak teşkil eden rapordaki çelişkilerin giderilmesi gerekirken çelişki giderilmeden ve herhangi bir objektif neden ve kanıt ileri sürülmeksizin bankacı bilirkişinin görüşlerine itibar edilerek hüküm tesis edilmesi hukuka uygun olmadığını, bankacı bilirkişi görüş ve tespitlerinin açıkça somut davaya konu kredi sözleşmesi ve diğer kanıtlarla çelişkili olduğunu, davacının satın aldığı taşınmazın bedelini ödemek üzere davalı bankanın İzmir Şubesinden konut kredisi kullanmak istediğini ancak davalı bankanın taşınmaz (konut) finansmanı kapsamında kredi kullandırmak yerine genel kredi sözleşmesini imzalattığını, müvekkillinin kredi sözleşmesinin konut kredisi olduğu kanaati ile imzaladığını, davacı müvekkilin taşınmazı satın almasına müteakip davalı banka tarafından konut satıcılarının banka hesaplarına gönderildiğini, davalı banka tarafından dosyaya sunulan kredi sözleşmesi ve eki taşınmaz ekspertiz raporunda görüleceği üzere davacı müvekkilinin davalı bankadan kullandığı kredinin taşınmaz (konut) finansmanı için olduğunu, davalı bankanın, davacı müvekkilin sadece taşınmaz alımı için kullandığı bu kredi bakımından müvekkilin niteliğini ve içeriğini müzekkere etmeden genel kredi sözleşmesi imzalattığını, bu nedenle, somut davaya konu kredi sözleşmesini genel kredi sözleşmesi olarak nitelendirmek yerine kredinin tarafları, kullanım amacının ve niteliğinin dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerekirken mahkemece söz konusu kredinin salt genel kredi sözleşmesi şeklinde hazırlanmış olmasından hareketle verilen hükmün hukuka uygun olmadığını, hükme dayanak yapılan bankacı bilirkişi …’in görüş ve tespitlerinin dosya kapsamına, somut davaya konu kredi kullanımına, dosyadaki kanıtlara, bankacılık mevzuatı ve uygulamalarına uygun olmadığını, hukukçu bilirkişi …’ın raporun 3.ve 4.sayfasındaki değerlendirmesinde ayrıntılı olarak tespit ederek belirttiği üzere, davaya konu kredinin kullanıldığı tarih ve halen yürürlükte olan 12.05.2-1988 tarih ve 88/12944 sayılı Kararnameye İlişkin Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu Hakkında Tebliğlere göre, bankaların ve finans kuruluşlarının sadece tüketici kredilerinde % 15 oranında kaynak kullanımını destekleme fonu kesintisi yapıldığını, konut kredisi dahil diğer tüm kredilerde bu kesinti (KKDF) oranı % 0 olmasına rağmen davalı bankanın davacı müvekkili ile yapmış olduğu kredi ödeme planında sadece tüketici kredisi olması halinde uygulanabilecek % 15 KKDF oranı uyguladığını ve bu miktarları haksız olarak tahsil ettiğini, davalı bankanın davaya konu kredi sözleşmesinin 5.3 maddesine göre 300.000.-TL kredi ödeme planını ana paraya kar payı ilave etmek suretiyle oluşturmasına rağmen ödeme planında bu kar payı dışında müzakere edilmeyen % 2 ”Proje Komisyonu” dercedildiğini, davalı bankanın kredi vermesi dışında başkaca da bir bankacılık ve aracılık hizmeti yürütmemesine rağmen ve yine böyle bir aracılık hizmetini verdiğini ortaya koyamadığı halde ayrıca kredi ana para miktarı üzerinden % 2 oranında komisyon aldığını, ayrıca dava konu işlem bakımından davacı müvekkilinin tacir sıfatının bulunmaması, bu konuda aksine bir kanıtta ortaya konulmaması, mevcut kredi bakımından belirlenmiş kar payı oranı dışında kredi anapara miktarı üzerinden alınan % 2 komisyon yönünden davacıya bir bilgilendirme ve/veya müzakare olmadığı da dikkate alındığında davacıdan komisyon adı altına alınan bu miktarın açıkça haksız ve hukuka aykırı olduğunu, dava konusu edilen komisyonun, taraflar arasındaki kredi sözleşmesinde kararlaştırılan kar payı/faiz oranını ve dolayısıyla kredi maliyetini davacı aleyhine artıran, karşılığında davacı bankanın bir hizmet edimi olmadan, davalı banka tarafından sözleşmenin 5.3. Maddedeki anaparaya ”müşteri ile mutabık kaldığı karı da ilave etmek suretiyle” sınırlayıcı hükmüne aykırı tahsil edildiğini, davacı müvekkilinin davaya konu kredi kullanımı işleminde tacir sıfatı taşımadığını, bu nedenle de taraflar arasındaki sözleşmenin ve eki ödeme planının düzenlemesinde gerekli müzakere ve tacirler arası eşitlik durumu da bulunmadığını, gerek kredi veren ve gerekse finansal işlemde lehe asimetrik bilgiye sahip olan davalı bankanın tek taraflı belirlediği bu komisyona ilişkin hükümlerin davacı aleyhine olduğunu, aynı kapsamda alınan komisyonun sözleşmenin 5.3.maddesindeki anapara+kar payı düzenlemesine aykırı olduğunu ve bankanın kredi verme dışında bir aracılık hizmetinin bulunmaması nedeniyle iptali ile davacıya iade edilmesi gerektiğini, ayrıca işbu dosya kapsamında daha önce bilirkişi E.Bankacı Yöneticisi- …’den alınan bilirkişi raporu ile miktar hariç uyum içinde olan bilirkişi …’ın görüş ve tespitlerini teyit ettiğinden bu bilirkişinin görüş ve tespitlerine itibar edilmesi gerektiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
GEREKÇE : Dava, taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine istinaden davalı banka tarafından davacıya kullandırılan ticari kredi nedeniyle tahsil edilen komisyon ücretinin davalı bankadan tahsili istemine ilişkin olup mahkemece yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Ticari kredilere ilişkin erken kapama ücreti, kredi komisyon ücreti ve bankaca alınan masraflar ile ilgili alacak davalarının temyiz incelemesi Yargıtay 11. Hukuk Dairesince, aynı konuda itirazın iptali şeklinde açılan davaların temyiz incelemesi ise Yargıtay 19. Hukuk Dairesince(Kapatılan) temyiz incelemesi yapılmaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin kararları sözleşme tarihine göre ikili bir ayrım yapılıp, 818 sayılı Borçlar Kanunun zamanında düzenlenen sözleşmeler yönünden sözleşmede bir oran belirtilmesi halinde bu oran, bir oran belirtilmemesi halinde bankanın T.C. Merkez Bankasına bildirdiği oran, bu da yok ise emsal banka uygulamalarına göre makul bir oran belirlenmesi gerektiği yönündedir. Basiretli bir tacirin seçenek özgürlüğü içinde kendisine en uygun kredi şartlarını sağlayan banka ile sözleşme yapması icap eder. Kredi kullanan tacirin bankaların uyguladığı erken kapama oranı, kredi komisyonu ve diğer masrafları araştırması, bankalarla müzakere etmesi, T.C. Merkez Bankasına bildirilen masrafları öğrenmesi bir tacirden beklenmesi gereken bir durumdur.
İstinafa konu dosyada, davalı banka ile davacı arasında 01.05.2008 düzenleme tarihli 1.100.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşmeye istinaden davacıya 01.05.2008 tarihinde 300.000,00 TL taksitli ticari kredi kullandırıldığı, taraflar arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesinin 5.2 maddesinde ve 10.7.maddesinde davacının davalı banka tarafından kredi komisyon masraflarının tahsil edilmesini kabul ettiği şeklinde düzenleme bulunduğu, sözleşmede alınacak komisyon oranı ve miktarının yazılı olmadığı ancak sözleşmenin eki niteliğindeki taksitli ticari kredi ödeme planında % 2 oranında Proje Komisyonu olarak BSMV dahil 6.000,00 TL komisyon ücretinin alınacağının yazılı olduğu, davalı banka tarafından davacıdan kredi ana para miktarı üzerinden % 2 oranında BSMV dahil 6.000,00 TL komisyon ücreti olarak tahsil edildiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında ticari bir çerçeve sözleşme niteliğinde genel kredi sözleşmesi imzalanması ve kredinin 5 adet dükkan , 1 adet depo ve 4 adet daireden oluşan binanın alımı için kullandırılması nedeniyle davacı tüketici olmayıp kullanılan kredi ticari kredi niteliğindedir.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 6098 sayılı TBK’nın yürürlük tarihi olan 01.07.2012 tarihinden önce 01.05.2008 tarihinde 818 sayılı Borçlar Kanunun yürürlüğü zamanında imzalandığı, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1. maddesindeki ”Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.” hükmü uyarınca somut uyuşmazlığa sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın ilgili hükümlerinin uygulanması gerektiği, bu sebeple 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen genel işlem şartlarına dair hükümlerin işbu sözleşme nedeniyle doğan uyuşmazlıkta uygulanma kabiliyeti bulunmadığı, Türk Ticaret Kanunu’nun 20. maddesinde tacir olan veya olmayan bir kimseye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacirin münasip bir ücret isteyebileceği düzenlenmiş olup, davalı banka tacir ve dava konusu kredi ticari işletmesiyle ilgili işlemlerden olduğundan davalı bankanın verilen hizmet gereği münasip bir ücret istemeye hakkı olduğu, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 5.2 maddesinde ve 10.7.maddesinde davacının davalı banka tarafından kredi komisyon masraflarının tahsil edilmesini kabul ettiği şeklinde düzenleme bulunduğu, sözleşmede alınacak komisyon oranı ve miktarının yazılı olmadığı ancak sözleşmenin eki niteliğindeki taksitli ticari kredi ödeme planında % 2 oranında proje komisyonu olarak BSMV dahil 6.000,00 TL komisyon ücretinin alınacağının yazılı olduğu, bu ödeme planının davacı tarafından da imzalanarak kabul edildiği, davalı banka tarafından davacıdan kredi ana para miktarı üzerinden % 2 oranında BSMV dahil 6.000,00 TL komisyon ücreti olarak tahsil edildiği, Bankacılık Kanunu’nun 144. maddesi ile Merkez Bankası’nın 2006/1 sayılı tebliğinin 4. maddesi uyarınca bankaların kredi müşterilerinden alacakları masraf kalemleri noktasında serbest bırakılmış olmaları da dikkate alınarak davalı banka tarafından tahsil edilen 6.000,00 TL komisyon ücretinin sözleşmenin eki sayılan taksitli ticari kredi ödeme planında açıkça gösterildiği ve tahsil edilen kredi komisyonu ücretinin davacıya iadesinin gerekmediği sonucuna varılmakla; mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin tüm istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’den peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 36,30 TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.16.05.2022