Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/1911 E. 2022/1275 K. 21.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1911
KARAR NO : 2022/1275

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14.02.2019
NUMARASI : 2017/1063 E. – 2019/154 K.
DAVANIN KONUSU : Şirket Ortaklığından Çıkma
KARAR TARİHİ : 21.09.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 21.09.2022

İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.02.2019 .tarih 2017/1063 E. – 2019/154 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkili ile üç kardeşinin davalı şirketi % 25’er hisse ile önce koollektif şirket olarak kurduklarını, daha sonra limited şirkete dönüştürdüklerini, 2009 yılından itibaren müvekkilinin şirket işleyişinden uzak tutulduğunu, müvekkiline bilgi verilmediğini, hesapları kontrol etme hakkı elinden alındığını, Selçuk Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/136E, 2014/442K sayılı dosyasında konu davalı şirketin karar defterinindeki 05.05.2010 tarih 2010/25 nolu 2009 yılı kar dağıtımı konulu belgedeki, yine 17.02.2011 tarihli depo kiralama konulu belgedeki ve 13.10.2011 tarihli irtibat bürosu kiralanması konulu belgedeki imzaların müvekkiline ait olmadığının yapılan kriminal incelemede tespit edildiğini, 2005 yılında müvekkilinin şirketten para aldığına dair boş kağıt imzalattırıldığını, bu kağıdın daha sonra hisse devir sözleşmesi gibi gösterildiğini, bu kağıtta müvekkilinin tüm haklarını ve yetkilerini ortaklardan …’a devretttiğinin yazılı olduğunu, noterde düzenlenmediği için geçersiz olup şirket defterlerine geçmediğini, müvekkilinin sermaye koyma borcu dahil her türlü sorumluluğunu yerine getirdiğini, şirket kurulduğundan beri kar payı ödenmediğini, müvekkilinin kardeşleri tarafından şirketin kar etmediği söylenmiş ise de şirket üzerine birçok araç ve ev alındığını, kar payının tahsili için İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesine 2011/499 E sayılı dosya ile dava açıldığını ileri sürerek, müvekkilinin şirketten çıkmasına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.0000,00 TL hisse bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, müvekkili şirketin aile şirketi olup kurulduğu ilk günden itibaren davacının şirkete hiç bir katkıda bulunmadığını, davcının kağıt üzerindeki hisseleri, şirketin kuruluşundan itibaren şirketin yönetiminde fiilen bulunan … ve yıllar içinde işle ilgilenen …’a aile arasında alınan görüş birliği neticesinde devredildiğini, 15.11.2005 tarihli hisse devir sözleşmesinde davacının şahitler huzurunda 15.000,00TL bedelle hissesini …’a devrettiğini belirttiğini, davacının emekli olabilmesini sağlamak adına hisse devri karar defterine işlenmediğini, buna rağmen kar payının tahsili için dava açtığını, davalının kötü niyetli olduğunu, … ve … hakkındaki Selçuk Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/136E sayılı dosyasının beratle sonuçlandığını, davacının yıllardır bu davaları planlayarak aile içi güveni bertaraf etmek suretiyle gerçek imzası ile imza atmamış olabileceğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla haklı nedenle ayrılma şartları da oluşmadığını, davacının kağıt üzerinde hissedar olduğunu, emekli olduktan sonra yasal prosedürü tamamlamaya yanaşmadığını, müvekkilinin hiç bir ortağa kar payı dağıtmadığını, şirketin sermaye yapısının güçlendirilmesinde kullandığını, davacının şirkete bir katkısı olmayıp bilgi ve ilgi alanı olmadığı için şirket ile ilgili bilgi verilmediğinin aslı bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, karar defterindeki imzalarla ilgili açılan ceza davasının sanıkların imzalarının somut olayda evrak üzerinde bulunmadığı gerekçesiyle beraatle sonuçlandığı, hisse devir sözleşmesinin yapıldığı 15.11.2005 tarihinde yürürlükte bulunan 6762 Sayılı TTK’nın 521. maddesi ve 6102 Sayılı kanun TTK’nın 595. maddesine göre limited şirket hisse devrinin geçerli olması için mutlaka yapılan mukavelenin yazılı şekilde yapılması ve imzaların noterce tasdik edilmesi gerektiği, bu şartın yerine getirilmediği için davacının halen ortak olduğu, kar payının ödenmediği iddiasıyla ilgili olarak İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/499E sayılı dosyasında yargılama devam ettiği, davacının ileri sürdüğü haklı sebebin bulunmadığı, çıkmaya ilişkin talebinin bir haklı nedene dayanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, 2009 yılından itibaren müvekkilinin şirket işleyişinden uzak tutulduğunu, müvekkiline bilgi verilmediğini, hesapları kontrol etme hakkı elinden alındığını, Selçuk Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/136E, 2014/442K sayılı dosyasında konu davalı şirketin karar defterinindeki 05.05.2010 tarih 2010/25 nolu 2009 yılı kar dağıtımı konulu belgedeki, yine 17.02.2011 tarihli depo kiralama konulu belgedeki ve 13.10.2011 tarihli irtibat bürosu kiralanması konulu belgedeki imzaların müvekkiline ait olmadığının yapılan kriminal incelemede tespit edildiğini, 2005 yılında müvekkilinin şirketten para aldığına dair boş kağıt imzalattırıldığını, bu kağıdın daha sonra hisse devir sözleşmesi gibi gösterildiğini, bu kağıtta müvekkilinin tüm haklarını ve yetkilerini ortaklardan …’a devretttiğinin yazılı olduğunu, noterde düzenlenmediği için geçersiz olup şirket defterlerine geçmediğini, müvekkilinin sermaye koyma borcu dahil her türlü sorumluluğunu yerine getirdiğini, şirket kurulduğundan beri kar payı ödenmediğini, müvekkilinin kardeşleri tarafından şirketin kar etmediği söylenmiş ise de şirket üzerine birçok araç ve ev alındığını, kar payının tahsili için İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesine 2011/499E sayılı dosya ile dava açıldığını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, limited şirket ortaklığından haklı nedenlerle çıkmaya izin ve çıkma payı istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
TTK’nın 638/2. maddesinde “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Limited şirket ortaklığından çıkmak için geçerli haklı sebep kavramının ne olduğu konusunda yasada açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, doktorinde ve Yargıtay 11. H.D’nin uygulamalarında, haklı sebep kavramı; ortaklık ilişkisini çekilmez hale getiren ve dürüstlük kurallarına göre ortaklık ilişkisini sürdürmesinin ortaktan beklenemeyeceği haller olarak kabul edilmiştir. (Bkz. Çamoğlu, Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, Ortaklıklar Hukuku 2017, s.428) Haklı sebep kavramının her somut olayda mahkeme tarafından takdir edilmesi gerekmekle birlikte, ortaya konulan haklı sebebin nesnel ve objektif ölçülere uygun olması gerekir.( Yargıtay 11. H.D’nin 21.11.2017 tarih 2016/4188 E, 2017/6392 K sayılı kararı).
“Haklı sebep” ile kast edilen örneğin; şirket ortaklığını çekilmez kılacak nitelikteki husumet, şirketin işleyişi, yönetimi ve faaliyetleri hakkında bilgi vermemenin süreklilik kazanması, ortakların şirketten dışlanması, şirket yöneticilerinin kişisel menfaatleri yönünde hareket edip şirketi borca batık hale sürüklemesi, şirkete ihanet etmesi olarak sayılabilir. (Yargıtay 11. H.D’nin 22.06.2016 tarih 2015/9114 E, 2016/6883 K sayılı kararı).
Somut olayda davacı vekili, müvekkilinin 2009 yılından itibaren şirketin işleyişinden uzak tutulduğunu, bilgi alamadığını, karar defterinde müvekkili adına atfen atılan bazı imzaların müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin şirketten para alacağı düşüncesiyle boş kağıda imza attığını, bu kağıdın şirket hisselerinin diğer ortak …’a devredildiği şeklinde düzenlendiğini, şirketin kuruluştan itibaren kar payı dağıtmadığını ileri sürerek haklı nedenlerle şirket ortaklığından çıkmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı şirket vekili, davacının baştan itibaren kağıt üzerinde ortak olduğunu, 15.11.2005 tarihli şahitler huzurunda düzenlenen hisse devir sözleşmesiyle hissesini devrettiğini, emekli olabilmesi için yasal prosedürün tamamlanmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Dava konusu hisse devir sözleşmesi üzerinde yapılan imza incelemesinde imzanın davacıya ait olduğu anlaşıldığı gibi esasen davacının da imza inkarında bulunmayıp içeriğe itiraz ettiği, TTK’nın 595. maddesinde(mülga TTK 521.m)yazılı diğer şartlar yerine getirilmediği için davacının halen şirket ortağı olduğu, davacının şirket hisse devri şeklinde hazırlanan belgedeki imzanın şirketten olan alacağının tahsili için düzenlendiğini kanıtlayamadığı, şirket ortağı olarak bilgi almak üzere şirkete başvurduğuna dair delil sunulmadığı, şirket aleyhine kar payı alacağı davasının derdest olduğu, karar defterindeki davacı adına atfen atılan imzaların diğer ortaklara ait olduğunun ispatlanmadığı, bu kişilerin beraat ettiği, böylelikle davacı tarafça şirket ortaklığından çıkmak için haklı nedenlerin bulunduğu hususunun kanıtlanamadığı kanaatine varılmakla davacı vekilinin tüm istinaf itirazları reddedilmiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’den peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere 21.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.