Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/1866 E. 2022/780 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1866
KARAR NO : 2022/780

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/02/2019
NUMARASI : 2018/1440 Esas 2019/216 Karar
DAVANIN KONUSU : Kesilen maaşların iadesi
KARAR TARİHİ : 20.05.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 20.05.2022

İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 28.02.2019 tarih 2018/1440 Esas 2019/216 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankadan ticari kredi kullandığını,müvekkilinin kredi taksitlerini ödedikten bir süre sonra işlerinin bozulduğunu ve bankaya taksitleri ödeyemez duruma geldiğini, bankaya krediler karşığı 70.000 TL değerinde iki adet ticari aracını ve ayrıca 2 adet 20.000 TL tutarlı müşteri çeklerini verdiğini, bankanın bu araçları satarak alacağı tahsil etmeyip maaş hesabına bloke koyduğunu ve emekli aylığını muvafakatı olmaksızın çektiğini, bankaya 27.07.2018 tarihli ihtarname gönderdiğini, ancak bankanın emekli aylığını çekmeye devam ettiğini, 5510 Sayılı SGK 93.maddesi gereğince emekli maaşına haciz ve bloke konulamayacağını ileri sürerek 20.12.2016 tarihinden itibaren bloke edilen emekli aylığına karşılık şimdilik 5.000 TL’sinin tahsil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacının ticari kredi kullandığını, davacının bankaya ipotekli olan gayrimenkulü vefa hakkı ile 207.000 TL bedelle devrettiğini, geri kalan borç bakiyesi için 07.11.2016 tarihinde 120.945,18 TL 60 ay vadeli ticari yapılandırma kredisi kullandığını, yine müvekkili bankanın Yeşilyurt Şubesi nezdinde 11.06.2015 tarihinde vadesiz emekli hesabı açıldığını, hesap açıldıktan sonra davacının bilgisi ve onayı doğrultusunda diğer ticari kredi hesabı ile birlikte ticari işlemler için kullanıldığını, kredinin taksitlerinin emekli maaş hesabından tahsil edildiğini, davacının hiçbir itirazının olmadığını, 270.000 TL’nin emekli maaşı ile birlikte ödenmesini kabul ettiğini, 2016 yılından bu yana yapılan tahsilatların bilgisi ve onayı ile yapıldığını, emekli maaş hesabından davacının talebi ve onayı ile ödeme planının da düzenlendiğini, davacının ticari kredisinin taksitlerinin emekli maaşı hesabından yapıldığını, davacının mağdur edilmediğini, kanuni takibe geçilmediğini, davacının bildirdiği iki adet 20.000 TL bedelli çekin de İzmir 18. İcra Dairesi’nin 2016/111889 sayılı dosyası ile takibe konu edildiğini ancak tahsilat yapılamadığını, çeklerin sorumluluk tutarlarının ilgili bankadan tahsil edildiğini,17.01.2018 tarihinde borcuna mahsup edildiğini, davacının 20.12.2016 tarihinden itibaren maaş hesabından ticari hesabına virman yapılarak tahsilat yapıldığını,Yargıtay ve BAM mahkemelerinin yerleşen kararlarına göre davacının bankadan aldığı kredi borcuna karşılık maaşından kesinti yapılmasını kabul etmesinin şart olarak değerlendirilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma,bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, 5510 Sayılı Kanun 93.maddesine göre sadece nafaka alacakları ve kuruma olan prim borçlarından doğan alacaklar için emekli maaşının haczedilmesinin mümkün olduğu, bunun dışındaki alacaklar için maaşın haczedilebilmesi için borçlunun muvafakatinin gerekli olduğu, İİK 83/a maddesindeki “82 ve 83. maddelerde yazılı mal ve hakların haczolunabilceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir.” hükmü gereğince haczi caiz olmayan mal ve haklar bakımından haciz yapılabilmesi için önceden yapılan anlaşmaların muteber olmadığı,davacının 21.02.2018 tarihinde Yeşilyurt …bank Şubesi’ne vermiş olduğu dilekçede “…ödeme protokolüne uygun olarak kalan borcumun taksitlerini her ay yatan emekli maaşım ile gecikmeye meydan bırakmadan bugüne kadar yaptığım ödemeler ile sorunsuz olarak ödemeye devam etmekteyim… Bankanızdan talebim, ekspertiz değerinde sözü geçen 270.000 TL’nin talep edilmesi durumunda ise ay içindeki hesaba yatan maaşıma ilave olarak bulabileceğim komple ile ödemeyi 270.000 TL olarak tamamlayabilirim. Talebim değerlendirilerek kredime 270.000 TL olarak ödenmesinin kabulünü arz ederim.” beyan ettiği, bu dilekçesi ile davacının 26.06.2015 tarihinden itibaren emekli maaşı ile kredi borcunu ödemeleri kabul ettiği, aksinin ileri sürülmesinin TMK 2.maddesine aykırı olacağı gerekçesiyle davanın reddine karar karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankadan kullanmış olduğu ticari kredilerin teminatı olarak bankaya güncel sigorta değeri toplamda 80.000 TL olan 2 adet araç ile 20.000 TL değerinde 2 adet müşteri çekini verdiğini, davalı bankanın öncelikle bu teminatları paraya çevirmesi gerekirken ve bu teminatlar müvekkilinin bakiye kredi borcunu kapatmaya yeterliyken müvekkilin emekli maaşını bloke ederek kesmesinin bizzat hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, davalı bankanın müvekkilinin muvafakati olmamasına rağmen doğrudan müvekkilin davalı banka nezdindeki emekli maaşına bloke koyması üzerine müvekkilinin davalı bankaya “blokenin kaldırılmasını ve bloke konulan paranın kendisine iadesini” ihtaren bildirdiğini, bu nedenle mahkemenin “26.06.2015 tarihinden beri kesinti yapıldığı ve bu durumun müvekkili tarafından kesintinin kabul edildiği ve aksinin ileri sürülmesinin ise TMK 2.maddesine aykırı olacağı” gerekçesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, bu durumun müvekkilinin muvafakati varmış gibi yorumlanmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkilinin emekli maaşının kesilmesine muvafakati olmadığını, 21.02.2018 tarihli yazı başka bir işlem ile ilgili olarak bankaya verilmiş olup dava konusu ile ilgili olmadığını, muvafakat beyanının açık ve net olması gerektiğini, müvekkilinin iddia edilen tahsilatlar için verilmiş yazılı beyanı ve taahhüdü bulunmadığını, davalının cevap dilekçesinde beyan ettiği 270.000.TL’nin ödemesinde müvekkilin bilgi ve onayının varlığı iddiası bu dava konusu dışında gerçekleşmiş bir işlem için verilmiş bir bilgi notu olup müvekkilinin bu beyanının hiçbir şekilde kredi tutarlarının maaş hesabından alınmasına yönelik verilmiş bir onay içermediğini, bu işlemin banka ile vefa sözleşmesi başlığında teminat olarak bankaya ipotek edilmiş gayrimenkulün geri alım vaadi ile 18 aylık bir süre için bankaya satılması, bu süre içinde 3. şahıslara satılması ve elde edilen gelirin sözleşme hükümlerine göre pay edilmesi işlemi olduğunu, bankanın bu ürünü gayrimenkulün bankaya satılması ve 3. şahıslara satımı tamamlanıncaya kadar işlemiş faiz ve ferileri tahsil edilip kalanının müvekkile terk edileceği şeklinde olduğunu, sonrasında davalı bankanın basiretli tacir gibi davranmayarak sözleşme içinde gizlenen maddelere başvurduğunu, 260.000.TL olarak gerçekleşen satış işlemi sırasında gayrimenkulü yeniden değerlediğini, ekspertiz raporunda 270.000.TL bedel bildirilmesine rağmen ekspertiz değerini 280.000.TL olarak işleme alınacağını bildirmiş ve 260.000.TL tapu satış bedelinin üzerine 20.000.TL daha nakit talep ettiğini, tam bu aşamada davalının sözünü ettiği ve mahkemenin red gerekçesinde belirttiği talep yazısının yazıldığını ve içeriğinde, gayrimenkulün vefa hakkı ile bankaya satılmasının müvekkilin zorlaşan ticari çalışmalarını rahatlatma amaçlı yapıldığı, başlangıçtan satış tarihine kadar işlemiş faizi ile birlikte, sözleşme gereği yaklaşık 255.000.TL’nin satış için yeterli olduğu hatırlatılarak, ilave talebin müvekkilini zor duruma sokacağı, satışın gerçekleşmesi için en azından 270.000.TL’nin ekspertiz değeri olarak kabul edilmesi ve satış bedelinden arda kalan 10.000.-TL’nin dış kaynak ve yakın tarihde müvekkilinin alacağı emekli maaşı ile kapatabileceğinin bilgisini içerdiğini, bu ifadelerin hiçbir şekilde davanın esas konusu olan emekli maaşından müvekkilinin onayı dışında yapılan kesintilere onay yada taahhüt ifadesi/talebi içermediğini, ancak davalı bankanın müvekkilinin bu talebini uygun görmediğini ve ekspertiz değerini 280.000 TL olarak işleme aldığını, bu durumun davanın konusu dışında olduğunu, davalı banka tarafından yapılan kesintiye müvekkili tarafından belirli bir süre sessiz kalınmasının hiç bir şekilde muvafakat anlamına gelmediğini, muvafakatin mutlaka yazılı ve tereddüte mahal vermeyecek açık bir şekilde olması gerektiğini, müvekkilinin 21.02.2018 tarihli yazısında dava konusu borç ile ilgili açık bir muvafakatin olmadığını, bu durumun hakkın kötüye kullanılması olarak da yorumlanamayacağını, 5510 sayılı yasa’nın 93. maddesi uyarınca gelir aylık ve ödeneklerin, 88. maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemeyeceğini, bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine yönelik taleplerin, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde icra müdürü tarafından reddedileceğinin öngörüldüğünü, İİK 83/a maddesi uyarınca haczi caiz olmayan mallar ve haklar ve kısmen haczi caiz olan şeyler bakımından aynı yasa’nın 82-83 maddesinde yazılı mal ve hakların haczedilebileceğine dair önceden yapılan anlaşmaların muteber olmadığını, kabul anlamına gelmemekle beraber bir an için 21.02.2018 tarihli yazının geçerli bir muvafakat beyanı olarak farzedilse dahi bu muvafakatin İİK’nın 83/a maddesi gereğince geçersiz olduğunu, bu nedenle de davalı bankanın davacının emekli maaşından yaptığı kesintilerin haksız ve açıkça yasaya aykırı olduğunu, yasa koyucunun icra takibi aşamasında dahi alacaklıya tanımadığı bir hakkı davalı bankanın kendi nezdinde yatan emekli maaşını bloke ederek kesmesinin açıkça kanuna aykırı olup aynı zamanda da suç niteliğinde olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
GEREKÇE : Dava, davacının davalı bankadan kullandığı ticari kredi borcunun ödenmesi için rızası dışında emekli maaşından kesinti yapıldığı iddiasıyla ticari kredi borcunun tahsili için kesilen emekli maaş miktarının iadesi istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
5510 Sayılı SGK’nın 93/1. maddesinde yapılan değişiklikle, gelir, aylık ve ödeneklerin 88. maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemeyeceği, bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin taleplerin, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde icra müdürü tarafından reddedileceği, İİK’nın 83/a maddesinde ise haczi caiz olmayan mallar ve haklar ve kısmen haczi caiz olan şeyler bakımından aynı Yasa’nın 82. ve 83. maddelerinde yazılı mal ve hakların haczedilebileceğine dair önceden yapılan anlaşmaların muteber olmadığı düzenlenmiştir.
Somut olayda, davacının davalı banka ile imzaladığı genel kredi sözleşmesi ve ticari yapılandırma kredi borcunun tahsili için davacının davalı banka nezdindeki SGK emekli maaşından kesintiler yapılmıştır. Taraflar arasında imzalanan 29.06.2015 tarihli genel kredi sözleşmesinde borçlu davacının kredi borcunun tahsili için emekli maaşından kesinti yapılabileceğine dair genel bir hüküm bulunmamaktadır.Taraflar arasında genel kredi sözleşmesinin tarihi olan 29.06.2015 tarihinden sonra 07.11.2016 tarihine kadar borçlu davacının kredi borcunun tahsili için her ay düzenli olmayan şekilde ara ara emekli maaşından kesintiler yapılmış, ticari yapılandırma kredisinin çekildiği 07.11.2016 tarihinden sonra 20.12.2016 tarihinden itibaren borçlu davacının kredi borcunun tahsili için emekli maaşından düzenli olarak her ay kesintiler yapılmıştır. Davacının davalı bankaya verdiği 21.02.2018 tarihli dilekçesindeki “…ödeme protokolüne uygun olarak kalan borcumun taksitlerini her ay yatan emekli maaşım ile gecikmeye meydan bırakmadan bugüne kadar yaptığım ödemeler ile sorunsuz olarak ödemeye devam etmekteyim… Bankanızdan talebim, ekspertiz değerinde sözü geçen 270.000 TL’nin talep edilmesi durumunda ise ay içindeki hesaba yatan maaşıma ilave olarak bulabileceğim komple ile ödemeyi 270.000 TL olarak tamamlayabilirim. Talebim değerlendirilerek kredimin 270.000 TL olarak ödenmesinin kabulünü arz ederim.” şeklindeki beyanı davacının kredi borcunun tahsili için emekli maaşından düzenli olarak her ay kesintiler yapılmasına muvafakat ettiğini göstermektedir. Türk Medeni Kanunu 2.maddesine göre kişinin haklarını elde ederken ve borçlarını yerine getirirken dürüst davranmak ve iyi niyetle hareket etmek zorunda olması, aradan geçen süre ve davacının 21.02.2018 tarihli dilekçesindeki beyanları gözetilerek davacının emekli maaşından kesinti yapılmasına muvafakatinin olmadığını iddia etmesi TMK 2.maddesine aykırı olup hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Bu nedenlerle davacının kredi borcunun tahsili için emekli maaşından her ay kesinti yapılmasına muvafakat ettiği ve hakkın kötüye kullanılmasının hukuk düzenince korunamayacağı sonucuna varılmakla; mahkemece davanın reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’den peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 36,30 TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20.05.2022