Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/1810 E. 2022/765 K. 17.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1810
KARAR NO : 2022/765

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30.03.2018
NUMARASI : 2017/1297 Esas 2018/298 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 17.05.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 17.05.2022

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.03.2018 tarih 2017/1297 Esas 2018/298 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacılar vekili, 04.07.2009 tarihinde davalı nezdinde zorunlu mali sorumluluk poliçesiyle sigortalı araçla gerçekleşen tek taraflı kazada sigortalı araçta yolcu olarak bulunan müvekkillerinin ağır şekilde yaralandığını, dava safahatında rapor alındığında müvekkillerinin maluliyet oranlarının açıklığa kavuşacağını, müvekkillerinin davalı sigortaya yaptıkları başvurunun sonuçsuz kaldığını ileri sürerek, her bir müvekkili için ayrı ayrı 50,00’şer TL geçici iş göremezlik, 50,00’şer TL kalıcı iş göremezlik tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, 8 yıllık ceza zamanaşımı süresinin dahi 04.07.2017 tarihinde dolduğunu, davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacıların kaza tarihi itibariyle zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendikleri, bu nedenle KTK 109. maddesinde belirtilen 10 yıllık zamanaşımı süresinin somut olayda uygulanamayacağı, TCK 66. madde gereğince uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği kanantine varıldığı, kazanın 04.07.2009 tarihinde meydana geldiği, davanın ise 8 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra 13.11.2017 tarihinde açıldığı, davalının süresi içinde zamanaşımı def’inde bulunduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacılar vekili, TCK’nın 67/4. maddesi gereğince zamanaşımı süresine yarısının eklenmesi suretiyle ceza zamanaşımının 12 yıl olacağını, iyileşme sürecinin uzaması durumunda, bedensel zararın gelişimi beklenmesi gerektiğini, gelişme ve değişmenin tamamlanmasından ve kesin sakatlığın ortaya çıkmasından sonra yetkili sağlık kurullarının verecekleri kesin raporun duruşmada açıklanmasından veya öğrenilmesinden sonra zamanaşımının işlemeye başlayacağını, kişinin güncel durumunu tespiti için ATK 3. İhtisas Dairesine sevk edilerek maluliyet oranının netlik kazanması icap ettiğini isitnaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, geçici ve kalıcı iş göremezlik tazminatının kazaya sebebiyet veren aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısından tahsili istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.Olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK’nun 49. md) haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK’nun değişik 72. md) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK’nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür) tabi olduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık 2918 sayılı KTK’nun 109/1. maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu, taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3.kişi) fiil cezayı gerektiriyor ise, uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağını kabul etmiştir. Görüldüğü gibi, BK’nun 60 ve 2918 sayılı KTK’nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir. (TBK’nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır).
Haksız fiile dayanan tazminat isteminde zamanaşımının işlemeye başlayacağı tarih, zararın ve zarar sorumlusunun öğrenildiği andır. Zararın öğrenilmesi kavramıyla kastedilen ise, haksız fiil nedeniyle oluşan bedensel zararın kapsamının öğrenilmesi olup, bu bedensel zararın sebep olacağı maluliyet oranının belirlendiği tarihin, zararın öğrenilmesi kavramına bir etkisi yoktur. Bedensel zararın (yaralanmanın) gerçekleşmesi ve bu yaralanmayla ilgili tedavinin tamamlanması ile zararın kapsamının belli olduğu kabul edilmelidir.(Yargıtay 4. H.D’nin 10.02.2021 tarih 2021/8036 E, 2022/2119 K sayılı kararı).
Somut olayda, kaza 04.07.2009 tarihinde gerçekleşmiş, dava 13.11.2017 tarihinde açılmıştır. Davalı vekili, cevap süresi içinde zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Kazanın gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan 5237 sayılı TCK’nun 89/1 maddesinde taksirle yaralama eylemi için TCK’nun 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüş olup 2918 sayılı KTK’nun 109/2 maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için geçerli olduğu, zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenildiği kaza tarihinden itibaren sekiz yıllık zamananaşımı süresinin geçtiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafça gelişen durumun varlığına dair bir delil sunulmamış, dosyadaki tedavi belgeleri ise kazanın ardından Temmuz 2009 tarihlerine ilişkin olmakla 10 yıllık zamanaşımının uygulanmaması doğrudur. Davacı vekili, TCK’nın 67/4 maddesi uyarınca ceza zamanaşımını kesen durumlarda ceza dava zamanaşımının yarı oranında artırılarak 12 yıla uzayacağını istinaf nedeni olarak ileri sürmüş ise de yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında KTK’nın 109/2. maddesindeki uzamış ceza zamanaşımının ceza dava zamanaşımının kesilmesiyle ortaya çıkan zamanaşımı olarak kabul edilmediği, nitekim eldeki dosyada ceza soruşturmasının şikayetten vazgeçme nedeniyle takipsizlikle sonuçlandığı için ayakta ceza davası da bulunmadığı için davacı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazı da haklı bulunmamıştır.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacılar yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’den peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL’nin davacılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacılar vekili tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 17.05.2022